TMMOB ANKARA İKK: MELİH GÖKÇEK HALKA HESAP VERECEK!

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Ankara Şubesi

TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek'in istifası nedeniyle 30 Ekim 2017 tarihinde MMO Suat Sezai Gürü Toplantı Salonu'nda bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

MELİH GÖKÇEK HALKA HESAP VERECEK!

Melih Gökçek geçen 23 yılın ardından 28 Ekim Cumartesi günü gerçekleştirdiği rant ve talan projeleriyle övünerek yaptığı basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talebini yerine getirdiğini belirterek görevinden istifa etti. Melih Gökçek'in övünerek anlattığı projelerine karşı; yasa ve yönetmeliklere aykırı, kentsel planlamadan, bilimsellikten uzak ve halk için değil rant için gerçekleştirdiği, TMMOB’ye bağlı Odalarımız ve Şubelerimiz tarafından tespit edebildiğimiz 1400‘ü aşkın konuyu yargıya taşıdığımızı ve 100’ün üzerinde de görevi kötüye kullanmaktan dolayı suç duyurusunda bulunduğumuzu kamuoyu ile paylaşmak isteriz.  

Cumhuriyetin tüm değerlerine saldırırken, gerici, neoliberal, piyasacı politikaları uygulamaya koyarken arkasına AKP iktidarının gücünü alan Melih Gökçek istifa etti ama bu istifa Ankara’nın kurtuluşu anlamına gelmiyor. Çünkü biz biliyoruz ki, Gökçek gitse de, iktidarın politikalarını sürdüren yerel yöneticiler ve yandaş sermaye grupları, rant ve talan projeleriyle kentimizi, sakinlerini sömürmeye devam edecek.

Melih Gökçek’in gidişine üzüldüğümüzü söyleyemeyiz elbet, ancak üzüldüğümüz önemli konular var. Üzüldük; çünkü elektrik kesintileri, trafoya giren kediler ve nice olaylarla “galip geldiği” seçim yerine, saray iradesiyle gitti. Bizler Gökçek’in Ankaralılara hesap verdiği, parsel parsel satılan kamu arazilerini açıkladığı; kentimizi ranta, talana, kıyıma nasıl kurban ettiğini anlatırken görmek isterdik.

Hukuk ve adaletin diktaya, bilim ve tekniğin yağma ve talana üstün geldiği günlerde;

  • Robottan dinozora, meydan saatlerinden kapılara harcanan milyonların hesabını sormak isterdik,
  • Ankaralılara reva görülen susuzluğun, şehir dışına misafirliğe gidin birkaç hafta fikrinin, Gerede Projesi’nin neden iptal edildiğinin arkasındaki gerçekleri açıklamasını isterdik,
  • ODTÜ ormanlarının, Atatürk Orman Çiftliği’nin talanının, kimlere peşkeş çekildiğini anlatmasını isterdik,
  • Havagazı Fabrikası’nın, Etibank Binası’nın, Çubuk Barajındaki Su Süzgeci Binası’nın, Çubuk Göl Gazinosu’nun kimleri rahatsız ettiği için hangi çılgın projelere kurban edildiğini, kimlere ihale edildiğini anlatsın isterdik,
  • Çok övündüğü 312 köprülü kavşağa rağmen neden işimize, evimize saatlerce ulaşmaya çabaladığımızı, bu konunun kent yönetimiyle doğrudan alakalı olduğunu bilip bilmediğini öğrenmek isterdik,
  • Bir ulaşım aracı olarak metroya, genel de ise toplu taşımaya karşı bu kadar mesafeli olmasının altında yatan gerçeği de halkımız ile paylaşmasını isterdik,
  • 27 milyon lira harcanan Cumhuriyet Kulesi’nin inşaatının neden durdurulduğunu, tadilat yaptırılan tarihi İller Bankası Binası’nın neden yıktırıldığını, Büyükşehir Belediyesinin ihale ettiği projelerde çalışanların neden iş cinayetlerinde katledildiğini, bunun da fıtrat mı olduğunu sorgulamak isterdik,
  • İrade de dahi bu kadar yerli ve milliliği elden düşürmeyenlerin Afrika’dan getirtilen tropikal ağaçlarla, Çin’den getirtilen mermerlerle, Ankapark Projesi'yle hangi değerlerini hatırladıklarını; memleketten sadece kendi çıkarlarını korumayı anlayacak kadar yerli ve milli oldukları gerçeğini bir hatırlatan olsun, yüzlerine de söylenebilsin isterdik,

Melih Gökçek sorularımızı yanıtlamadan, halkın merak ettiklerini anlatmadan, açıklamadan istifa etti. Ama biz biliyoruz ki, onun temsil ettiği değerler, değil çeyrek asra yaklaşan Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, iki buçuk asırdır dünyanın her yerinde halklara zulmünü sürdürüyor. Kendisi koltukta olmasa da temsil ettiği ideoloji sarayda yaşamına devam edecek.

Melih Gökçek de bu istifadan kendi payına düşen adaletsizliğe sırtını dayayarak gidiyor. Hesap vermeden, yargılanmadan, Türkiye’nin ve dünyanın en zengin belediye başkanları listesinde ilk sıraları bırakmadan, harabeye çevirdiği Ankara’yı arkasında bırakarak gidiyor. Ne onu, ne de zulmünü Ankaralılar unutmayacak. Gökçek söyleyeceklerini de, söylememesi gerekenleri de şuursuzca ve pişkince söyledi.

Gökçek bilsin ki, İstifa ederek kurtulamayacak. Ne onun peşini bırakırız ne de halkın parasını sermayeye, cemaatlere peşkeş çekip, rant için her türlü usulsüzlüğü, yolsuzluğu yapanların. Elbet hesabını soracağız!

Melih Gökçek’in İcraatları

Melih Gökçek 23 yılda kamu yararı gözetilmeksizin rant ve talan odaklı yerel yönetim anlayışı sonucunda gerçekleştirdiği icraatlarına TMMOB’ye bağlı oda ve şubelerimiz tarafından 1400’ü aşkın dava açılmış ve yüzün üzerinde suç duyurusunda bulunulmuştur.

Melih Gökçek ile birlikte Ankara; insan odaklı bir yerel yönetim anlayışı yerine rant odaklı bir yerel yönetim anlayışı benimsenmiş olması nedeniyle her geçen gün yaşanılır bir kent olmaktan hızla uzaklaşmıştır. Yapılan katlı kavşaklar ve ulaşım altyapıları nedeniyle kentin dokusu günden güne bozulmuş, yayalara ayrılan hemzemin geçitler kaldırılmış, toplu taşımaya önem verilmemesi nedeniyle otomobil kullanımı oranı yükseldiği için trafik kazaları, hava kirliliği, otopark sorunu ve ulaşım maliyetleri katlanarak artmıştır.

Bunların yanı sıra, yerel yönetim anlayışındaki çarpıklık nedeniyle, bir bütün olarak kentsel yaşam ve kentlilerin yaşamı göz önüne alınmamış, kentlilerin kültürel ve sanatsal gereksinimlerine yönelik adımlar ve düzenlemeler yapılmadı. Ulaşımda metro başta olmak üzere, toplu taşıma yaklaşımı benimsenmemiş, kentte yaşayanlara verilen hizmetler su-doğalgaz-ulaşımda olduğu gibi ticari birer meta olarak görülmüştür. Cumhuriyetin tüm değerlerine saldırı yoğunlaşmış tarihi binalar birer birer yıkılmıştır.

Melih Gökçek’in 23 yıllık dönemin ardından bizlere bıraktığı kentimiz ve unutulmayacak skandalları:

*2014 yılında içilmez denilen suyu içti. Şovmen kişiliğinin yanında başlamak üzere olan Gerede Barajı Projesini hiçe sayarak kendisinin Kızılırmak Suyu projesi gerçekleştirdi. Milyonlarca Ankaralıya 20-25 günlere varan susuzluk yaşattığı asla unutulmayacak.

*70 günde bitirilmesiyle övünülen "70 Gün Altgeçidi" defalarca sular altında kaldı. Balık adamlar Ankara’nın göbeğinde kurtarma çalışmaları yaptı.

*ODTÜ ormanı iki kere talan edildi. İlk talanda yapılan 1071 Malazgirt Bulvarı’nın bazı kesitleri yapım aşamasında üç kez çöktü. 2017 Eylülünde ise Şehir Hastanesi’ne yol yapılması bahanesi ile lüks konutlara rant sağlamak için ODTÜ ormanı talan edildi.

*Çiftlik kavşağının ortasına 10 milyon liralık halka hiçbir faydası olmayacak bir dinozor heykeli, namı diğer Dinocan, konuldu.

*Ankara’nın dört bir yanına yerleştirdiği her biri yanlış olan saatler belediye gelirlerinin ne kadar gereksiz hesapsız kullanıldığının bir kanıtı oldu.

*Keçiören’deki Cumhuriyet Kulesi için 27 milyon TL harcandı. Cumhuriyet Kulesi'nin Keçiören'de temelleri 14 yıl önce atıldı. Kulenin yapımı imara aykırı ve kaçak yapı olduğu gerekçesiyle 144'üncü metresindeyken 2009 yılında yapımı durduruldu.

*İller Bankası’na ait Opera’daki tarihi bina yapılan tadilatın ardından yıkıldı. Yerine yapılan caminin kubbe inşaatı sırasında kubbe çökmesi sonucu bir işçi yaşamını yitirdi.

*2005 yılında yapımına başlanan ve Ankara'nın en gözde mekânı olacak diye tanıtılan, “demir kafes” olarak da bilinen yapı 8 yılın ardından yıkıldı. Kaynak yetersizliği yüzünden yapımı durdurulan yapı için 71 milyon 506 bin 157 TL harcandığı Melih Gökçek tarafından açıklandı. Başkentin siluetini bozduğu için de sıkça eleştirilen "Demir Kafes’in” arazisi büyük rant hesaplarının döndüğü ve basına kapalı bir şekilde yapılan ihale ile AKP'ye yakınlığıyla bilinen YDA Grup’a devredildi.

*Ankara’ya beş kapı "kazandıran" Gökçek bu kapılar için halkın kaynaklarından tam 25 milyon lira harcadı.

*AOÇ talanının bir numaralı ismi yine Melih Gökçek oldu. Bira fabrikasından, İşçi Memur Lokantası’na ve hatta Marmara Köşkü’ne kadar yıkılıp yerine "Anka Park" ucubesi dikildi. Hala tamamlanamayan ve milyarlar harcanan Anka Park’a milyonlarca turist geleceğini iddia eden bir başkandı Melih Gökçek.

*Kamu yararı ilkesi gözetilmeksizin, bilimsellikten ve ulaşım planından yoksun yüksek maliyetli teleferik projesini faaliyete geçirdi.

*Atatürk’ün, tarımsal üretim ve mesire alanı olarak miras bıraktığı Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) yapılaşmaya açıldı. Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren ağaçlandırma yapılan dev ormana Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşa edildi.

*1990’lı yılların ortalarında, ilk icraatlarından biri olan on bin kapasiteli ASKİ Kapalı Spor Salonu’nu, Ankara’nın içme suyu ihtiyacının neredeyse %95’ini karşılayan İvedik Arıtma Tesisi’nin tatbikat projesi hazır olan 3. ve 4. kademesi için ayrılan alana yaptı. Mevcut ve işletmedeki arıtma tesisinin yanı başında sadece spor karşılaşmalarına değil, Ankara, Moskova vb. sirk gösterilerine de ev sahipliği yapan ASKİ Kapalı Spor Salonu’ndaki ‘faaliyetler’ içme suyu güvenliği açısından önemli kirleticilere davetiye çıkardı, ciddi sağlık riskleri oluşturdu.

*1969 yılında onaylanan ve halen Ankara İçme suyu Master Planı’nda yer alan Gerede Sistemi için çok uygun koşullarda sağlanmış bulunan yaklaşık 294 milyon dolarlık Japon kredi anlaşmasını 2004 yılının Mart ayında son anda reddetti. “Ankara’nın suyu yeterli, Gerede Sistemi Projesine hemen ihtiyacım yok. Önceliğim metrodur.” diyerek Japonya ile diplomatik kriz çıkarmanın yanı sıra, sadece bir iki yıl içinde yaşanacak su sıkıntısına davetiye çıkardı; Kızılırmak’tan su getirme gibi çılgın bir projeyi hayata geçirmenin gerekçesini oluşturdu.

Gökçek dönemi yıkımları bunlarla da sınırlı değil;

Kumrular İkamet Sitesi: Necatibey Caddesi ile Kumrular’ın köşesinde bulunan (eski İmar ve İskân Bakanlığı yerleşkesi) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kullanılan üç bloktan oluşan 1956 yılında Orhan Bozkurt ve Gazanfer Beken tarafından tasarlanan Kumrular ikamet sitesi, plan değişikliği ile ranta kurban edildi. Özgün sivil mimari eserlerden biri olan yapı 22 Şubat 2016’da yıkıldı.

Maltepe Elektrik ve Havagazı Fabrikası: Cumhuriyet döneminin önemli sanayi hamlesi olarak kurulan Havagazı Fabrikası, Ankara’nın havagazı ve kok kömürü ile çalışan ilk elektrik üretim tesisidir. Ankara’da 1928 yılında elektrik santrali, binası ve bacaları, 1929 yılında da havagazı fırınları kurulmuştur. Mimarı Werner Issel olan yapı Alman firması tarafından yapılmıştır, türünün ayakta kalabilmiş son örneğiydi.

Su Süzgeci Binası: Cumhuriyet döneminin önemli endüstri yapısıydı. Çubuk Barajı’ndan gelen suyu arıtarak Ankara’ya pompalayan bir süzgeçti. Modern mimarlık eseriydi, sergi evi gibi yatay düzlemde yapılmış ender örneklerden biriydi. Yeni kurulan ve nüfusu kısa sürede artan başkentin su gereksinimini sağlamak amacıyla, 1936 yılında inşa edildi. 8 Ağustos 2013’te yıkıldı.

Etibank Binası: Sıhhiye’deki Etibank Genel Müdürlüğü binası, 2013 yılının Aralık ayında yıkıldı. Mimarlar Vedat Özsan, Toğrul Devres ve Yılmaz Tuncer tarafından 1960’lı yıllarda yapılmış olan Sıhhiye Etibank binasının yerine ek adliye binası yapılması gündeme getirildi, ancak şu anda otopark olarak kullanılıyor.

*312 adet köprülü kavşağıyla övünen Gökçek, Ankara şehir içi trafiğini taşıt odaklı ulaşım politikalarıyla tam bir otoyola dönüştürdü. Yaya ve taşıt güvenliği ortadan kalktı, yüzbinlerce trafik kazası yaşandı.

*Kızılay’ı kent merkezi olmaktan çıkarıp otoyol merkezi haline getirdi. Akay Katlı Kavşağı, bilim ve teknikten uzak geçitlerle can güvenliğini tehlikeye attı.

*”Muhteşem Maltepe” projesiyle hem Maltepe Pazarını yıktı hem de şu anda sadece otoparkı faaliyette.

*Gökkuşağı Alışveriş Merkezi güzel bir güvercin yuvası olarak hizmet veriyor.

*Muhsin Ertuğrul Sahnesi iki kez belediye magandalarının saldırısına uğrayıp sonrasında yıkıldı.

*"Anakent" belediye otoparkı gibi işletildi.

*Çubuk Barajı kaderine terk edildi. Baraj gölü boşaltıldı. Dip çamurunu temizleme çalışmaları başarısız oldu.

*Çubuk Barajı’nın ayrılmaz parçası olan‘Göl Gazinosu’ 2016 yılında yıkıldı.

*Ankara’nın tarihi ve sayılı parklarından Güvenpark’ı karakol ve dolmuş durakları merkezi haline getirdi.

*Yapılan ihaleye göre 2005 yılında açılması gereken Keçiören metrosu 2011 yılına kadar tamamlanamayınca 2011 yılında Ulaştırma Bakanlığına devredildi. 2 yıl içerisinde hizmete açılacağı söylenen Keçiören metrosunun 2017 yılında açılışı yapılabildi.Keçiören metrosu ile birlikte Çayyolu ve Sincan metroları da Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tamamlanamamış ve tamamı Ulaştırma Bakanlığına devredilmişti.

*Metroların bitirilemeyiş öyküsüne Batıkent metrosunu su basması eklendi.

*Çayyolu metrosunda ise sefer sırasında oluşan kazada bir vatandaşımız hayatını kaybetti.

*Kuzey Kent Kentsel Dönüşüm, Mamak Kentsel Dönüşüm ve Dikmen Vadisi projelerinde yarattığı rantı peşkeş çeken, halkı şehir dışına süren uygulamalar da Gökçek’le bütünleşen bir anlayışın yansıması oldu.

*Ankara’nın yol kenarlarına, refüjlerine, kavşaklarına vb. çim, çalı, tropikal ağaçlar vb. yüksek su ihtiyacı olan bitkiler dikerek aşırı ölçüde, vahşi sulama yaparak zaten Ankara için kıt kaynak olan şebeke suyunu hoyratça kullandı, harcadı. Yaz ayları kentin nüfusu büyük oranda azalmasına karşın su tüketimi arttı!

*Toplu taşıma ile ilgili ilerlemenin yok denecek kadar az olmasına rağmen saatlerini de 24.00’a çekerek Ankara’yı ölü bir kente dönüştürdü.

*Ankara’nın onlarca yıllık simgesini rüyalarında gördüğü figürlerle değiştirdi.

*Belediye yardımları ve ulaşım başta olmak üzere tüm hizmetleri oy oranlarına göre biçimlendirdi.

*2023 Nazım İmar Planı’na ilişkin tam bir bilgi yokken 2038 Nazım İmar Planı hazırlıkları yine Gökçek’e has bir belediyecilik anlayışının ürünü. Ayrıca başkanlığı döneminde belediye meclisi tam bir müteahhitlik şirketi gibi çalıştı ve aldığı kararların %60’dan fazlası imar planı değişiklikleri üzerine oldu.

Nasıl Bir Yerel Yönetim?

Halkçı, katılımcı, toplumcu ve yaşanabilir bir yerel yönetim için taleplerimizi bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz.

•Yerel yönetimler, katılım ve denetimde demokratikleşmeyi içselleştirmelidir. Halkın kamu bilgisine erişimi, kararları ve uygulamalarını denetleme süreçlerine katılımı ve etkin temsili sağlanmalıdır.

•Yerel yönetim anlayışı hukuka saygılı, kamu yararını gözeten, katılımcılığa ve paylaşıma açık, şeffaf, yurttaşlarının çıkarlarını ön planda tutan bir yaklaşımda olmalıdır.

•Kent yönetimine ilişkin mahalle ölçeğinden başlayan ve aşağıdan yukarı örgütlenen karar alma mekanizmaları kurulmalıdır.

•Halk kendi geleceğine sahip çıkan yurttaşlar olarak görülmelidir. Kentsel hizmetlere tüm toplumsal kesimlerin ulaşması sağlanmalıdır.

•Kentsel hizmetleri bir hak olarak gören, “yardım” adı altında sadaka dağıtarak yoksulluğu devamlı kılan politikaları benimsemeyen, sosyal adaleti temel alan, kamusal kaynakların planlanmasında toplumsal adaleti hedefleyen, bütünleşik sosyal politikalar üreten bir kent yönetim anlayışı sağlanmalıdır.

•Yaşanabilir kentler için; planlama temel araç olarak görülmelidir. Planlama rantı belirli kişilere dağıtım aracı olarak kullanılmamalıdır. Kamu yararına aykırı, yasa dışı plan değişiklikleri durdurulmalıdır.

•Yerleşimlerin çevresindeki tarım, mera, orman ya da tescil harici topraklar rant aracı olarak görülmemelidir.

•Yaşam ve çalışma alanlarının doğru bir şekilde oluşturulmasında toplumun irade etkinliğini kolektivist bir tarzda temsil etmesi gereken planlamayı toplumsal yaşamın tüm alanlarına sokacak bir süreç başlatılmalıdır.

•Kentleşme ve planlamaya yönelik “kent ve çevre suçu” kavramı geliştirilmeli, yerel yönetimlerin görev ve sorumluluklarını belirleyen yasal düzenlemelerde yer almalıdır.

•Kentsel kamu hizmetlerini ticarileştiren özelleştirmeler ve taşeronlaştırmalar durdurulmalı, reddedilmelidir.

•Kentte yaşayan farklı sosyal kesimlerin ortak yaşam ve dayanışma bilincini geliştirecek yeni kamusal mekanlar oluşturulmalıdır.

•Kamuya ait arazi ve yapıların satışı ya da özelleştirilmesi yöntemleri ile elden çıkarılmasına son verilmelidir. Sosyal donatı ve teknik altyapı hizmetlerinin görülebileceği alanlar için yeni kamulaştırmalar yapılmalıdır.

•Sağlıklı bir çevrede yaşam için, eğitim, sağlık, sosyal hizmetler, açık ve yeşil alan düzenlemeleri gibi temel kamu hizmetlerine kamusal alan sorumluluğu ile yaklaşılmalıdır. 

•Merkezi idare, kentlerin kimliğini, kültürünü, ortak belleğini yok eden uluslararası sermaye güdümündeki tepeden inme projelerine son vermelidir. Kentin kaderini etkileyecek büyük projeler halkın, kentlinin tartışmasına açılmalı; meslek odalarının, uzman kişilerin ve üniversitelerin görüşleri ve hukuka, bilime ve tekniğe bağlılık esas alınmalıdır. Meslek örgütlerinin ve üniversitelerin bilimsel ve hukuki temellere dayandırarak karşı çıktığı hiçbir proje yerel yönetimler tarafından hayata geçirilmemelidir.

•Eşit yurttaşlık temelinde bir toplum fikrinden hareketle, kent merkezine ulaşacak maddi imkanı olmayan ya da kent merkezi dışında yaşayan yurttaşların yaşadığı bölgelerde sosyal, sanatsal, kültürel faaliyetler kurumsallaştırılmalı, sosyal yaşam faaliyetleri herkes için erişilebilir temel bir hak olmalıdır.

•Koruyucu sağlık hizmetlerini temel alan, parasız sağlık ve sosyal hizmet uygulamaları hayata geçirilmelidir.

•Kentsel dönüşüm projeleri, kültürel, tarihi, yerel ve özgün dokuyu koruma ve halkın çıkarları temelinde kurgulanmalı, rant politikalarına dayalı kentsel dönüşüm projeleri reddedilmelidir.

•Kentlerde afetlerden korunmak ve zararlarından en az etkilenmek amacıyla “Afet Risk Yönetimi” anlayışı benimsenmeli, öncelikle afet riski olan bölgeler tespit edilmeli ve söz konusu riskleri azaltacak önlemler alınmalıdır. Tüm kentlerimizde kapsamlı afet yönetim planları hazırlanmalı ve gecikmeksizin uygulama olanakları yaratılmalıdır.

•Kent Nazım Planı ile bütünleşik olarak hazırlanmamış, kentsel ulaşım planı olmadan, herhangi bir ulaşım türünü seçmek, kalıcı bir ulaşım yatırımına girişmek ve ona öncelik vermek, kente ve kentliye karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmelidir.

•Kentsel ulaşım, özelleştirme ve ticari bir işletme anlayışı ile değil, kamusal bir hizmet olarak ele alınmalı, kent merkezlerini otobana dönüştürmeyen yaya öncelikli ulaşım politikası geliştirilmelidir.

•Hava kalitesini olumsuz etkileyen otoyol ve kara taşımacılığının yerine insan odaklı toplu ulaşım olanakları geliştirilmelidir.

•Kentler yaya, yaşlı, çocuk ve engelliler için yaşanabilir ve ulaşılabilir altyapı ve üstyapı standartlarına sahip olmalıdır.

•Ulaşım sistemi, yolcuların ihtiyaçlarına en uygun şekilde aktarma yapmalarına imkan verecek bütünleşik bir sistem olarak tasarlanmalıdır.

•Kentlerin tarihi ve kültürel değerlerinin korunması, geliştirilmesi, gelecek nesillere aktarılması sağlanmalıdır. Tarihsel ve kültürel geçmişimizin kentlerdeki varlıklarına yönelik her türlü olumsuz eylemin zeminini sağlayan, tahrip ve yok edilmelerinin önünü açan, bu tarz kamusal değerlerimizin rantsal dönüşümünü hedefleyen yasal düzenlemelerden ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.

•Engelli yurttaşlarımızın tüm kamusal alanlarda eşit olarak var olabilmeleri için mekansal tasarım ilkeleri geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Toplumcu bir bakış açısıyla, engelli kentlilere yönelik sosyal hizmet uygulamaları geliştirilmelidir. Belediyelerce hazırlanan proje, uygulama ve hizmetlerde engelliler için pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.

•Çalışamayan engellilerin kamu hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaları sağlanmalıdır.

• Kentlerimizde var olan sorunların aşılması, sağlıklı kentsel çevrelerin oluşturulması ve kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi doğrultusunda, toplumun büyük bölümünü dışlayan, halkın katılım ve denetimine kapalı mevcut yerel yönetim biçimi aşılmalı, kent halkının ve meslek örgütlerinin demokratik katılımı, etkin temisili ve denetimi sağlanmalıdır.

•Mekânsal planlamada bütüncül bakış açısı geliştirilmeli, sektörel yaklaşımdan vazgeçilmelidir.

•Planlama, mimarlık ve kentleşmenin bir kültür olgusu olduğundan hareketle, doğal ve kültürel varlıkların/mirasın korunması için bütüncül bir ülke koruma ve kültür politikası belirlenmelidir.

•Planlama yaklaşımında, planı yalnızca fiziksel müdahaleye odaklanan nihai bir belge olarak değil, doğal ve kültürel değerlerin korunması ile sosyo-ekonomik gelişme için araçları ortaya koyan, katılımcı, müzakereci, dinamik ve disiplinler arası gerçekleştirilen esnek bir süreç olarak benimsemelidir.

•Yaşanabilir bir kent için, birbirinin kopyası halinde niteliksiz, kişiliksiz, kimliksiz kentlerde yaşamamak, yerleşimleri rant temelli “imar” kıskacından kurtarmak için her düzey ve kapsamdaki planlamada, doğal ve kültürel varlıkların “kaynak” ya da “kullanım değerinden” önce, “varlık değeri” olarak ele alındığı bir yaklaşım benimsenmelidir.

•Bütünleşik bir konut politikası geliştirilmelidir. Konut, anayasal olarak “barınma hakkı” olarak ele alınmalı, dar ve orta gelirlilerin nitelikli konut edinmelerine olanak sağlayacak politikalar devletin temel politikalarından birisi olmalıdır.

•Planlama ile teknik altyapı planlaması arasında eşgüdüm sağlanmalıdır.

•Sağlıklı kentsel gelişme için, toplu taşım ve bisiklet kullanımını özendirici, yaya öncelikli ulaşımı destekleyen kentsel gelişme modellerine dayanan planlama ilkeleri benimsenmelidir.

•Plan değişiklikleri daha fazla rant için değil, kentsel standartları yükselterek yol, otopark, okul, sağlık ocağı, park, yeşil alan, oyun alanı, spor tesisleri gibi sosyal donatı ve teknik altyapı alanları kazanmak için yapılmalıdır.

•Kültürel mirasa ve ortak belleğe ilişkin eser, yapı, meydan ya da kent parçalarının korunmasına ilişkin olarak politikalar geliştirilmelidir.

•Planlama süreçleri kent ve demokrasi meclislerince denetlenebilir olmalıdır.

•İmar konularında uzmanlaşmış bir yargı sistemi geliştirilmelidir.

•Kentsel mekân kullanım standartlarını doğrudan etkileyen, yoksulluk, göç ve nüfus yığılması sorunlarının çözümü için acil olarak “istihdam odaklı yerel kalkınma modelleri” geliştirilmelidir.

•Bölgesel planlama birimleri oluşturularak bölgesel planlamalar yapılmalı, kent planlama birimleri oluşturularak kentsel gelişme alanlarına yönelik kamulaştırma ana planı hazırlanması yoluyla hangi sınıf toprakların imara açılacağı veya kamulaştırılacağı belirlenmelidir.

•Mevzii imar uygulamaları kaldırılmalıdır. İmar afları yasaklanmalıdır. Kente karşı suç tanımı geliştirilerek yasal toplumsal yaptırımlara işlerlik kazandırılmalıdır.

•Kent gelişimine göre belirlenen hedefler doğrultusunda imar durumu gözden geçirilmeli ve buna göre toplu taşımacılığa önem veren ulaşım sistemleri planlanmalıdır.

TMMOB ANKARA İL KOORDİNASYON KURULU