TMMOB SANAYİ KONGRESİ 2017 BAŞLADI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Ankara Şubesi

TMMOB adına Makina Mühendisleri Odası (MMO) yürütücülüğünde düzenlenen sanayi kongrelerinin yirmi birincisi bugün Ankara’da İMO Teoman Öztürk Salonu’nda başladı. 

Sanayisizleşen Türkiye ve Mühendisler” ana temasıyla toplanan kongrenin açılış konuşmaları MMO Başkanı Ali Ekber Çakar ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından yapıldı. Açılışta ayrıca Kıbrıs Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (KTMMOB) Makina Mühendisleri Odası Başkanı Emir Taşçıoğlu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Başkanı Aysun Gezen, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Sezai Berber, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen birer konuşma yaptılar. Konuşmaların ardından Oda çalışmalarına ve Sanayi Kongrelerine verdiği katkılar nedeniyle Kongre Yürütme Kurulu üyesi Yavuz Bayülken'e teşekkür plaketini TMMOB Başkanı Emin Koramaz verdi. 

MMO Başkanı Ali Ekber Çakar açılış konuşmasında şöyle konuştu: “Sayın Birlik Başkanım,

Sayın Milletvekilleri,

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Sayın Yöneticileri,

Sayın Hocalarım,

TMMOB’ye Bağlı Odaların Sayın Başkan ve Yöneticileri,

Sayın Katılımcılar,

Sevgili Basın Mensupları,

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Artık sanayi politikalarına ilişkin kamudan, halktan yana tartışmaların odağı haline gelen, gelenekselleşmiş TMMOB Sanayi Kongresi 2017’ye hoş geldiniz.

Odamızın TMMOB adına iki yılda bir düzenlediği sanayi kongresi, toplamda sayısı elliyi aşan kongre, kurultay, sempozyum etkinliklerimizin finali niteliğindedir.

Bu bakımdan birçok tartışmayı, fikir üretimini ve kolektif deneyimleri bir bütün olarak barındırması itibariyle kongremizin öneminin altını bir kez daha çizmek isterim.

Bu çalışma döneminde meslek disiplinlerimizin toplumsal gereksinimler doğrultusunda gelişmesine yönelik olarak; asansör, öğrenci üye, tesisat mühendisliği, uçak havacılık uzay mühendisliği, güneş enerjisi sistemleri, bakım teknolojileri, enerji verimliliği, kaynak teknolojileri, endüstri işletme mühendisliği, hidrolik-pnömatik, işçi sağlığı ve iş güvenliği konulu kongre, kurultay, sempozyum etkinliklerini gerçekleştirdik.

Bu etkinliklere sunulan bildiriler, paneller, özel oturumlar ve sonuç bildirileri kitaplaştırılıp kamuoyunun kullanımına sunulmaktadır.  

Değerli Konuklar,

Ülkemizin sanayileşmesine, kalkınmasına, demokratikleşmesine katkı sunabilmek için tüm bu etkinliklerdeki tartışmaları ve deneyimleri, saha araştırmaları, üretim bölgeleri başta olmak üzere bölgesel ve yerinde araştırmalar ile, üretim ve kent odaklı çalışmalarla genişlettik.

Bu çalışmaların yanı sıra geniş bir yelpazede titiz bir çalışmayla hazırlanan sektör raporları ve periyodik yayınlarımızla birçok platformda fikirleri buluşturmaya devam ettik.

Kongremizin yarınki oturumlarında sunulacak olan saha ve sektör araştırmaları dolayısıyla Yavuz Bayülken ağabeyimiz ve Gamze Yücesan-Özdemir Hocamıza ve çalışma arkadaşlarına teşekkürlerimi şimdiden belirtmek istiyorum.

Odamızın, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da halkımızın mutlu, bilimsel-teknik gerekler ve standartlara uygun çağdaş bir yaşam sürmesine yönelik katkı sunmaya dönük çalışmalarını tüm gücüyle sürdüreceğinin bilinmesini isterim.

Bugün de burada çok değerli uzman, akademisyen, sosyal bilimci katılımcılarımız ve değerli meslektaşlarımızla bir araya geldik.

İki gün boyunca dünyada ve ülkemizdeki ekonomik gelişmeleri ve eğilimleri, sanayileşmeyi, mühendisliği, emek süreçlerini, üretimin doğa-kaynak-enerji ilişkisini, bizi bekleyen gelişmeleri, yani aslında yaşamın kendisini konuşacağız. Alternatif görüş önerilerini hep birlikte ortaya çıkaracağız. Umuyorum ki, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu kongremizden de verimli bir sonuç bildirisi çıkacaktır.

Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar,

Bu yıl kongremizin ana teması “Sanayisizleşen Türkiye ve Mühendisler”dir.

Öncelikle sanayi ve sanayileşmenin ülkemizin bugünü ve yarını için öneminin altını bir kez daha çizmek isterim.

Bildiğiniz gibi sanayi politikaları ile ekonomik gelişme ve kalkınma arasındaki bağ çok yakındır. Tüm dünyada örneklerini gördüğümüz ekonomik gelişmenin baş aktörü sanayidir.

Ekonomik gelişme ve kalkınma için sürükleyici üretim faaliyetlerinden oluşan üretim ilişkilerinin, siyasi ve sosyo-ekonomik yapının gelişim ve değişimi, sanayileşmenin merkezinde olduğu bir süreç ile mümkündür.

Sanayileşme, gerçekte bir toplumsal dönüşümdür. Demokratikleşme, çağdaş ve modern bir yaşama geçişin aracıdır. Sadece gelir sorununu çözmeyi hedeflemez, aynı zamanda refah sorunu ile birlikte eğitim, sağlık, gıda, hukuk ve çevre sorunlarını da çözmeyi hedefler.

Dolayısıyla Odamız, sanayileşme politikasının, öncelikle bir toplumsal proje çerçevesinde, doğa, toplum ve devlet ilişkilerini yeniden düzenleyen köklü bir devrim yani uzun erimli bir toplumsal dönüşüm ile birlikte ele alınmasını öngörmektedir.

Bu bağlamda sanayileşme ile demokrasi arasındaki yakın ilişkiyi de mutlaka kurmak gerektiğini belirtmek isterim. Zira gerçek anlamıyla sanayileşmiş bir ülke, aynı zamanda demokratikleşmiş bir ülkedir.

Çünkü sanayileşme olgusu, ülkelerin neleri-nasıl ürettiklerine ilişkin bir “nitelikli üretim” sorunudur. Bu üretim aynı zamanda, üretim teknolojisini, üretim sürecine katılan işgücünün ve üretim araçlarının gelişmişlik düzeyini de bizlere göstermektedir.

Sanayileşme eşliğinde emekçiler lehine bir toplu sözleşme süreci, meslek odaları, sendikalar gibi kitle örgütlerinin bağımsız, özerk konumları ve siyasal özgürlüklerin güvence altına alındığı katılımcı bir demokrasiye duyulan ihtiyaç günümüzün ivedi sorunları arasındadır.

Kısaca, sanayileşme uzun erimli bir modernleşme öyküsüdür!

Türkiye gibi sanayileşme aşamasını tamamlamamış, demokratik kitle örgütlerini ve siyasal özgürlükleri kurumsal olarak olgunlaştıramamış toplumlar, bugün aynı zamanda büyük bir demokrasi açığı ile karşı karşıyadırlar.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye sanayileşmeden uzaklaştıkça, aynı zamanda demokrasiden de uzaklaşmaktadır. Sosyal, toplumsal ve kültürel olarak gerilemekte, gelir grupları arasındaki mesafeler artmakta, bilimsel, nitelikli ve laik eğitimi umursamayan politikalar eşliğinde geri bir toplumsal kültürel ortam ve işsizliler yığını meydana getirilmektedir.

Ekonomi, bir yandan sanayisizleşmenin pençesinde küresel sermayenin tahakkümü altında ezilirken, yurttaşlık haklarından uzaklaştırılmış toplumun bireyleri de demokrasiden uzakta, asgari üç çocuk sahibi olarak itaatkâr bir şekilde oy deposuna dönüştürülmek istenmektedir.

Değerli Katılımcılar;

Sanayileşmenin, ülke kalkınması için zorunluluk olarak görülmesi gerekirken, sanayinin rafa, sanayileşme iddialarının tarihe gömüldüğüne tanıklık etmekteyiz.

Üzülerek söylemeliyim, bugün ülkemizde sanayiye dair izlenen bir strateji varsa, o da ülkemizi uluslararası mal piyasalarına ucuz ithalat cenneti olma yolunda, montaj sanayinin taşeron bir üreticisi haline getirmekten ibarettir.

Evet, bunun adı tam anlamıyla sanayisizleşmedir.

İmalat sanayisi hızla gerilerken, onun bıraktığı boşluğu inşaat faaliyetleriyle dolduran bir politikada sanayileşmeden bahsedebilir miyiz?

Yine benzer bir şekilde tüm üretim faktörlerini geliştirmek yerine dışarıdan ithal etmeye dayalı bir politika üreten anlayışla sanayileşmeyi bağdaştırabilir miyiz?

Tarım alanlarını imar ve ranta açan, ihracatçısı olabileceği ürünlerden vazgeçerek ithal etme yoluna gitmiş, çiftçisini inşaat şantiyelerinin güvencesiz işçilerine dönüştüren politikaları sanayileşme ile bağdaştırabilir miyiz?

Sanayileşen bir ülkede hiç yeni işsizlik dalgaları, yüksek enflasyon ve yüksek faizi bir arada üreten ekonomik büyüme görülebilir mi?

Yatırımsız büyüyen ekonomide sanayileşmenin izine rastlayabilir miyiz?

Ekonomide olduğu gibi sosyal ve toplumsal alanda da sanayileşme yansımaları ve kalkınmadan bahsetmek mümkün değildir. Hatta sosyal ve toplumsal verilerin giderek dibe vurmakta olduğu ortadadır.

Eğitimde bilimin önüne geçirilen dinsel içerikli dogmalardan akademik özgürlüğün yok edilmesine dek yaşanan sorunlar, yüksek işsizliğin yarattığı özellikle gençliğimizin başına sarılan karamsar beklentiler, diğer bir yandan da hızlı borçlanmaya dayalı ciddi sosyo-ekonomik sorunlar vb. maalesef çığ gibi büyümektedir.

Değerli Konuklar,

Sanayisizleşme olgusunun en somut özetini, sanayi sektörünün lokomotifi olan imalat sanayindeki ciddi gerilemeden de görmek mümkündür.

Sanayileşmenin merkezinde yer alan imalat sanayi ülkemizde hem niceliksel hem de niteliksel olarak gerilemeye terk edilmiştir. 2000’lerin başında yüzde 46’larda olan büyüme hızı bugün yüzde 10’lara düşmüştür. Yine aynı dönem aralığında toplam milli gelir içindeki payı yüzde 22’lerden bugün yüzde 16’lı seviyelere düşmüş, toplam sabit sermaye yatırımları 245 milyar liradan 165 milyar liraya düşmüştür.

İmalat sanayiinde yatırım yoğunluğu incelendiğinde ise; 1970’lerde yüzde 47,6, 1990 ve 2000’lerin başında yüzde 20’lerde, bugüne gelindiğinde ise yüzde 13’lük bir seviye göze çarpmaktadır.

Diğer taraftan dünya ekonomisi içinde ülkemizin yeri de bu gerilemeye eşlik etmektedir. Sadece iki yılda küresel rekabetçilik endeksine göre, ülkemiz işgücü gelişmişliğinde üç sıra birden, teknolojik hazırlık kategorisinde ise iki sıra gerilemiştir. Yüksek teknolojili ürün ihracatının toplam ihracat içindeki payı dünya ortalamasında yüzde 17 iken ülkemizde yüzde 1,9’dur.

Tüm bu veriler, ülkemizdeki sanayisizleşme boyutlarını ortaya koymak bakımından önemlidir.

Aynı zamanda 10. Kalkınma Planı, Türkiye Sanayi Strateji Belgesi (2015–2018), Hükümet Programı gibi temel dokümanlar bir kalkınma perspektifinden yoksun yaklaşımları ortaya koymaktadır. Tümünde ortaya çıkan temel eğilim, neoliberal serbestleştirme, özelleştirme, metalaştırma, rant ve yoğun emek sömürüsüne dönüktür.

Sanayiden hızla kopuş, ülke kaynaklarımızın ve emek gücümüzün ülkeye ve toplumsal refaha katkı sunmayacak biçimde kullanılmasına neden olmaktadır.

Ülkede tarım ve sanayi gibi üretken sektörler gerilerken, öne çıkan kâr alanlarının rantiye tipi spekülatif birikim alanlarına kayması, ülke geleceği açısından da son derece tehlikelidir. Zira ülkemizde ithalata dayalı, spekülatif rantiye kazançların özendirildiği bir birikim süreci söz konusudur.

Değerli Konuklar,

Üretime, sanayiye dönük bu gerileme süreci yaşanırken, ülkemiz aynı zamanda “Adalet” ihtiyacının daha da yakıcı hale geldiği günlerden geçmektedir.

Hukukun ayaklar altına alındığı, OHAL ve KHK’ler ile yönetilen bir devlet yapısına dönüşümün yaşandığı günlerden geçmekteyiz.

Özgürlük, demokrasi ve laiklik karşıtı dinci-gericiliğin egemen olduğu bir süreç, en ölümcül okunu, geleceğimize ve gençlerimize saplamaktadır.

Sosyal devlet anlayışının yok edilmesiyle oluşan her boşluk, öncelikle eğitimden ve kamudan başlayarak her alanı cemaat tarikat ağlarıyla sarmaktadır.

Toplumsal ve siyasal alanda aydınlanmayı, ilerici düşünceyi, demokrasiyi mahkûm eden bu anlayış, ekonomik alanda da emeği ve üretimi karşısına almaktadır.

Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar

Üzerine basarak söylemeliyiz: Ülkemiz sanayileşmek mecburiyetindedir!

Altını çizmek gerekiyor ki, bilimsel düşünce ve üretimin adeta yasaklandığı, özgür düşüncenin suç sayıldığı, eğitim alanının dinci gerileşmeye terk edildiği, kamu yararının değil rant kaygısına sahip azınlığın çıkarlarının esas alındığı bir siyasal rejimde bırakın hamle yapmayı sanayileşme olgusundan bahsetmek bile imkansız hale gelmektedir.

İşte bu nedenle demokratikleşme ve ekonomik gelişmeyi, yani sanayileşme ve adaleti birbirinden ayıramıyoruz.

Kamu yararına planlama, istihdam odaklı, öncelikli sektörlerde bölgesel kalkınmaya yönelik sanayileşmenin gerçekleşebilmesinin; demokrasinin ilke ve kurumlarıyla egemen olduğu, insan hakları ve özgürlüklerin bütün boyutları ile uygulandığı, toplumsal barışın sağlandığı bir ortamın oluşturulması ile olanaklı olduğu unutulmamalıdır.

Ve yine unutmayalım ki planlama ile kalkınmayı esas alan, toplumsal refah ve demokrasi ile bütünleşen bir alternatif geliştirmek mümkündür.

Bu kapsamda sözlerime son verirken, bu alternatiflere nitelikli bir katkı yapacağından kuşku duymadığım başarılı bir kongre diliyorum.

Son olarak kongrede sunumlar yapacak değerli sosyal bilimciler, akademisyenler, uzmanlar ile bütün katılımcılara, düzenleme ve yürütme kurullarına, kongre sekreterleri Aslı Aydın ve Sıla Aytemiz’e ve Oda çalışanlarına, Oda Yönetim Kurulu adına içtenlikle teşekkür ediyor; sizleri saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz açılış konuşmasında şunları söyledi: “Değerli Hocalarım, Değerli Meslektaşlarım, Değerli Basın Mensupları

TMMOB Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri saygıyla selamlıyorum, hepiniz hoş geldiniz.

Öncelikle, TMMOB adına, Makina Mühendisleri Odamız tarafından organize edilen kongremiz dolayısıyla, Oda Yönetim Kurulu’na, düzenleme ve yürütme kurullarına, kongremize katkıda bulunan sosyal bilimci, akademisyen, uzman dostlarımıza, kurultay sekreterleri ve Oda çalışanlarına emek ve katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum.

Bu yıl Yirmi Birincisini gerçekleştirdiğimiz Sanayi Kongresi, TMMOB’nin en uzun erimli kongrelerinden birisi. İlki 1962 yılında gerçekleştirilen Sanayi Kongresi, tam 55 yıldır Türkiye’nin sanayileşme serüveninin takipçisi olma özelliğini taşımaktadır.

Hepinizin bildiği gibi 1962 yılı Türkiye’nin kalkınması ve sanayileşmesi bakımından önemli bir tarihsel dönemin başlangıcıdır. 1950’li yıllarda yaşanan derin ekonomik krizden çıkış için benimsenen planlı kalkınma anlayışı doğrultusunda hazırlanan 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1962 yılında kabul edilmiştir. Sadece sanayi alanının değil, tüm ekonomik yatırımların planlanmasını içeren bu anlayış, toplumun geniş kesimlerinde planlama fikrinin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Makina Mühendisleri Odamız tarafından gerçekleştirilen ilk kongremiz de bu fikirden hareketle "Geçmişten Geleceğe Sanayileşme, Planlama ve Kalkınma: Türkiye İçin Model Önerileri" başlığını taşımaktadır.

Bundan 55 yıl önce “sanayileşme planlarını” ve “model önerilerini” konu edinirken bugün “Sanayisizleşmeyi” konu edinmek, ülkemizdeki kalkınma ve sanayileşme anlayışının geçirdiği dönüşümü ve geldiği noktayı görmek açısından ibret vericidir. Yıllardır birbirinden değerli hocalarımızın emekleriyle hazırlanan Sanayi Kongreleri, Türkiye’nin yaşadığı bu ibret verici dönüşümü gözler önüne serdiği için oldukça kıymetlidir. Burada iki gün boyunca yürütülecek tartışmaların, bu kıymetli çabaya katkı vereceğine inanıyorum.

Değerli Dostlar,

Gazeteler yazmasa da, televizyonlar göstermese de, hükümet gizlemeye çalışsa da derin bir ekonomik kriz içerisinden geçiyoruz. Yaşadığımız krizi gözlemlemek için gazetelere ve televizyonlara değil, bu salona gelirken karşılaştığımız kapanan dükkanlara, boşalan işyerlerine, satılığa çıkartılan dairelere bakmanız yeterli. Ankara’nın en işlek merkezi olan Kızılay son iki yıldır hızla tenhalaşıyor.

Yaşadığımız kriz, TÜİK’in açıkladığı yüzde 13’lük enflasyon, yüzde 11’lik işsizlik rakamlarıyla açıklanamayacak kadar büyük. Çünkü biliyoruz ki, TÜİK anketlere harcadığı mesainin daha fazlasını, o anketleri manipüle etmek için harcıyor. Enflasyon düşük görünsün diye gıda fiyatlarının ağırlığını düşürüyor. İşsizlik düşük görünsün diye çıksın diye kursiyerler istihdam içinde gösteriyor. Büyüme daha yüksek görünsün diye “milli gelir hesaplama yöntemleri” değiştiriliyor.

Derin bir kriz yaşıyoruz ve bu krizin en büyük nedeni AKP’nin 15 yıllık iktidara dönemi boyunca izlediği yanlış ekonomi politikalarıdır. Üretim yerine ranta, yüksek teknoloji ürünleri yerine inşaata, istihdam yerine sıcak paraya dayalı ekonominin varacağı son nokta, ekonomik krizdir. 16 aydır devam eden Olağanüstü Hal Rejimi ve şaibeli 16 Nisan Referandumunun yarattığı siyasal ortam, ekonomik krizin boyutlarını daha da artırmaktadır.

Bugün Türkiye, uluslararası mal piyasalarının ithalat cennetidir.

Ülkemiz, küresel işbölümü içerisinde, montaj sanayinin taşeron bir üreticisi haline gelmiştir.

Bugün Türkiye, uluslararası finans piyasalarının yüksek dış borçlanıcısı durumundadır.

AKP iktidarınca uygulanan sermaye birikimi süreci, kentsel, kırsal, doğal kaynak ve kamu varlıklarının yağmasını içeren dönüşüm programlarından beslenmektedir. Örneğin gerçek bir kalkınma vizyon ve özelliklerinden yoksun olan 10. Planın, “Öncelikli Dönüşüm Programı”, İstanbul uluslararası finans merkezi, iş ve yatırım ortamı, işgücü piyasası, öncelikli teknoloji alanlarında ticarileştirme, sağlık endüstrileri, sağlık turizmi, aile ve nüfus yapısı, rekabetçiliği geliştiren kentsel dönüşüm programlarını da içermektedir.

Türkiye ekonomisi, üretim, tasarruf-yatırım, istihdam, ihracat ve ithalatın yapısı, teknoloji düzeyi, dış talep bağımlılığı, cari açık, sermaye hareketlerinin serbest giriş-çıkışı ve aşırı borçlanma itibariyle çok kırılgan bir durumdadır.

Ülkemiz başka ülkelerin teknoloji pazarı haline gelmiş, teknoloji üretiminde, projelendirme ve mühendislik tasarımı ile yerli üretimin gerilemesi her geçen gün daha da olumsuz bir tablo çizmektedir.

Kamu üretken olmayan, katma-değer yaratmayan, ciddi bir istihdam öngörmeyen yatırımlar yapmaktadır. Yapılanlar ise ağırlıklı olarak özelleştirmelere yöneliktir. Plan gerçekleşmeleri, kamunun sanayi yatırımlarından tamamen vazgeçtiğini göstermektedir

Büyüme, ekonominin sanayi ve tarımsal üretime ve bu alanlardaki yatırımlara dayandırılmasına değil, sıcak para akımına bağlı mali aracılık hizmetleri, ulaştırma, depolama, haberleşme, inşaat ile toptan ve perakende ticaret hizmetlerine dayalıdır.

Diğer yandan büyüme ile sanayileşme-kalkınma-istihdam-gelir dağılımı arasındaki, verimlilik ile istihdam arasındaki bağlar kopmuş durumdadır. Verimlilik ile birim üretimde daha az emeğin kullanılması ve daha fazla sömürülmesi amaçlanmaktadır.

Kamunun elindeki son işletmeler ile kamusal kaynak ve varlıkların, serbestleştirme-özelleştirmelerle ve en son Varlık Fonu adı altındaki işlemlerle tasfiyesi de sürmektedir.

Kısaca, kalkınma, yatırım ve sanayileşme paradigması terk edilmiştir. Bu neoliberal ve rantçı dönüşüm süreci aynı zamanda ücretlerin düşürülmesine, istihdamın azaltılmasına, mühendisliğin ve diğer nitelikli işgücünün işlev ve iradesinin en aza indirilmesine yol açmaktadır.

Değerli Dostlar,

Gelinen noktada, Türkiye kapitalizmi, sanayileşme ve kalkınma paradigmasından uzaklaşmıştır ve bir sanayisizleşme süreci söz konusudur. Ülkedeki köklü şirketler yatırımlarını sanayi üretiminden hizmet sektörüne kaydırmaktadır. Ülkemizde artık her holding kendi gayrımenkul şirketini, kendi alışveriş merkezini kurmaktadır. Sanayi bölgelerinde binlerce kişinin istihdam edileceği tesisler yerine, kent merkezlerinde binlerce dairelik konut projeleri daha çekici hale gelmiştir.

“Sanayisizleşme”, ekonomi literatüründe gelişmiş ülke ekonomilerinde ağır sanayinin payının azalmasını anlatan bir kavram iken, ülkemizde sanayisizleşme, rant ekonomisinin yatırımları boğması, sanayi üretiminin karlı bir ekonomik tercih olmaktan çıkması olarak yaşanmaktadır. Bu sürecin sonu yüksek işsizlik, borçlanma ve ekonomik çöküştür.

TMMOB ve bağlı odaları bu gerçekleri ve riskleri dile getirdiği için hükümetlerin ve yandaşlarının saldırısına uğruyor. Kuruluş yasamız değiştirilmeye, mesleki denetim yetkilerimiz elimizden alınmaya, açıklamalarımız değersizleştirilmeye çalışılıyor. Yandaş gazetelerde hakkımızda her gün ayrı bir yalan haber yayınlanıyor. Cumhurbaşkanı adımızı dilinden düşürmüyor. Buna rağmen bizler bugüne kadar susmadık ve bundan sonra da susmayacağız.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da;

Bilimi ve teknolojiyi esas alan, Ar-Ge ve inovasyona ağırlık veren,

Dış girdilere bağımlı olmayan, yerli yatırımcıyı ve yerlileşmeyi özendiren, koruyan,

Kamunun ekonomideki yönlendiriciliğini toplumsal yararlar doğrultusunda benimseyerek artıran,

Kamu-halk yararına bir yatırım ve üretim planlaması yapacak,

Sosyal refah-sosyal hukuk devleti anlayışını benimseyen,

Sanayinin gelişmesini ve ekonomik büyümeyi en geniş toplumsal tabana yayacak,

Erişilebilir, nitelikli, ücretsiz sağlık, eğitim, sosyal güvenlik hizmetlerini öngören,

Doğayla, tarihle ve kentle barışık,

İstihdam, emek ve halk odaklı,

Türkiye’nin toplumsal gereksinimlerini ve kamu girişimciliğini temel alan,

Yeni bir sanayileşme, planlama, kalkınma politikasının gerektiğini dile getireceğiz,  bunun için mücadele edeceğiz!

Kongremizin bu yönde kamusal-toplumsal bilinç oluşumuna katkılar sunmasını diliyor ve TMMOB’nin bu yöndeki yurtsever, demokratik sorumluluğunu bundan sonra da yerine getireceğini özellikle belirtmek istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.”

Kongre iki gün sürecek

Kongrenin Küresel Eğilimler ve Türkiye başlıklı açılış oturumunu Prof. Dr. Korkut Boratav yönetti. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Küresel Kapitalizmin Tasarımında Yeni Eğilimler, Mustafa Sönmez Sermaye Birikiminde İstikrarsızlığın Kaynakları, Prof. Dr. Aziz Konukman Ekonomideki Güncel Tehlike: Kamu Maliyesi konularında birer sunuş yaptılar.

Büyüme, İstihdam, Gelir Dağılımı ve Teşvikler başlıklı birinci oturum Prof. Dr. Fikret Şenses tarafından yönetilecek. Bu oturumda Doç. Dr. Ebru Voyvoda Dünyada ve Türkiye'de Sanayisizleşme Eğilimleri, Büyüme Dinamikleri, Yrd. Doç. Dr. Özlem Albayrak Yeni Milli Gelir Serisi'nin Sorunları ve Türkiye'nin Büyüme Tercihleri, Oğuz Türkyılmaz Bir Dönemin Enerji Politikaları konularında birer sunuş yapacaklar.

İkinci oturum MMO YK üyesi Melih Şahin tarafından yönetilecek. Bu oturumda Dr. Cevat Yıldırım Sanayi-İstihdam İlişkisi, Doç. Dr. Emel Memiş Parmaksız ve Prof. Dr. Gülay Toksöz İmalat Sanayi İstihdamında Kayıt Dışılık ve Ücretlerin Toplumsal Cinsiyet Açısından Analizi, Gülay Dinçel Sanayide Teknolojik Dönüşüm: Tek Kısıt Finansman mı?, Yrd. Doç. Dr. Serkan Öngel Sanayinin Mekansal Dağılımı konularında sunuş yapacaklar.

Cumartesi günü Yunus Yener’in yöneteceği ilk oturumda, Oda Alan Araştırmaları Mühendisler: Fabrika, Toplumsal Yaşam ve Kent konusu ele alınacak ve Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir Mühendisler: Fabrika, Toplumsal Yaşam ve Kent Deneyimleri Araştırması konulu bir sunuş yapacak. Daha sonra Kaya Güvenç, Doç. Dr. Serdal Bahçe ve Yrd. Doç. Dr. Serkan Öngel’in katılımıyla konu üzerine bir tartışma yapılacak.

Cumartesi gününün Sanayileşme ve Emek konulu ikinci oturumunu Osman Serter yönetecek. Bu oturumda Yavuz Bayülken MMO Raporları: Makina İmalat Raporu, OSB Raporu, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmeleri Raporu, TMMOB Gıda Politikaları Çalışma Grubu ise Gıda Sanayi ve Mühendisler üzerine sunum gerçekleştirecekler.

İkinci günün üçüncü oturumunu Ali Ekber Çakar yönetecek. Prof. Dr. Erinç Yeldan Büyük Durgunluk Sürerken Endüstri 4.0, Prof. Dr. Metin Durgut Mühendisler ve Toplum Kalkınması, A. Selçuk Soylu Türkiye’nin AR-GE Harcamaları ve AR-GE Merkezleri konularında sunuş yapacaklar.

Kongrenin son oturumu ise Prof. Dr. Bilsay Kuruç tarafından yönetilecek. Emin Koramaz Kalkınamayan Türkiye’de Mühendisler, Doç. Dr. Serdal Bahçe Sanayisizleşen ve Mühendissizleşen Türkiye ve  Dinçer Mete Yeni Bir Kalkınma–Sanayileşme Paradigmasına İhtiyacımız Var!, konularında birer sunum yapacaklar.

Kongre sonuç bildirisi, kongrenin ardından kamuoyuna açıklanacak. Kongreye sunulan bildiriler de kongrenin ardından kitap olarak basılarak kamuoyunun kullanımına sunulacak.