TMMOB Makina Mühendisleri Odası Ankara Şube 27. Olağan Genel Kurulu, Şölen Havasında Gerçekleşti

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Ankara Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

08 Şubat 2020

Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi’nde gerçekleştirilen TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şubesi 27. Olağan Genel Kurulu’nun açılış konuşmaları, MMO Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Özkalender, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından yapıldı. Ardından Şube Yönetim Kurulu Sekreteri Seyit Ali Korkmaz tarafından 26. Dönem Şube Çalışma Raporunun sunumu gerçekleşti. Üyelerin görüş, öneri, dilek ve temennilerini belirttiği Genel Kurul, seçime girecek adayların belirlenmesinin ardından sona erdi.

“Sayın Divan,

Sayın Birlik Başkanım,

Sayın Oda Başkanım,

Odamızın ve Şubelerimizin Saygıdeğer Yöneticileri ve Üyeleri,

Değerli Meslektaşlarım,

Değerli Konuklar,

Sizleri Ankara Şube Yönetim Kurulu ve şahsım adına sevgi, saygı, dostlukla selamlıyor, hoş geldiniz diyorum.

Yönetimi devraldığımız Ocak 2018’den bu yana, kamusal sorumluluğumuz gereği görev bildiğimiz mesleki denetim ve periyodik kontrolleri, mesleğimiz ve meslektaşlarımız için gerçekleştirdiğimiz eğitimleri, mesleğimizin itibarsızlaştırılmasına karşı meslek alanlarımızı korumak ve geliştirmek üzere yürüttüğümüz mücadeleyi, şubemiz bünyesinde, üniversitelerde, tüm hizmet alanlarımızdaki çalışmaları 26. Dönem Yönetim Kurulunda görev alan tüm arkadaşlarımla birlikte özveriyle yürütmeye çalıştık.

1970’lerden beri savunduğumuz, bize Teoman Öztürkler’den, Suat Sezai Gürüler’den miras kalan değerlerimizi korumayı görev bilerek 26. Dönemimizde de birlikte ürettik. Etkin, güçlü, demokratik bir Oda için bu değerlerin yaşatılarak geleceğe taşınmasında, bizden sonraki dönemlerde de Makina Mühendisleri Odası ailesine karşı kendimizi sorumlu ve yükümlü hissettiğimizi bilmenizi istiyorum.

Değerli Üyeler,

16.539 üyemiz ve 1.559 öğrenci üyemizin hiçbirini birbirinden ayırmadan üyelerimize yönelik hizmetlerde, çeşitliliği, standartlaşmayı, hızlı ve kolay erişilebilirliği sağlama amacıyla Şube çalışmalarını geliştirmeyi hedefledik.

Dijital Dönüşümün bir ayağı olarak 26. Dönemin en önemli projelerinden biri olan Makina Mobil’i hayata geçirerek, üyelerimizin Şube faaliyetlerinden anında haberdar olabilecekleri ve Şubemizle daha hızlı iletişim kurabilecekleri bir uygulama oluşturduk.

Üyelerimizin mesleki alandaki beklentilerini ve taleplerini gözeterek, görüş, öneri ve katkılarını alarak, üye odaklı, daha canlı, güçlü, dinamik ve hedeflerini büyüten bir Şube yapısı oluşturma çabası içinde olduk.

Tüm bu çalışmaların hepsinde siz değerli üyelerimizin katkısı, emeği çok büyük. Örgütlülüğümüzü, mesleğimizi, meslek alanlarımızı koruma ve geleceğe taşıma mücadelemizde her daim bizimle omuz omuza, yan yana durdunuz. Öncelikle hepinize teşekkür ediyorum.

26. Dönem Yönetim Kurulu olarak görev aldığımız iki yıl boyunca, kamu yararına sunduğumuz hizmetlerin kalitesini artırmayı ve hizmetlerimizin yaygınlaştırılmasını amaç edindik.

Kurum, Kuruluş ve Belediyelerle işbirliği en fazla önem verdiğimiz konular arasında yer aldı. Bu çerçevede çok önemli adımlar attık ve meyvesini de topladık.

Meslek alanlarımızla ilgili uygulamaların, mesleki kriterler, ilgili yönetmelikler ve Odamızca belirlenen esaslar doğrultusunda yapılması için kurum ve kuruluşlara özel ziyaretlerde bulunduk.

Çankaya ve Yenimahalle Belediyeleri ile Asansör Periyodik Kontrol protokolümüzü (4 yıllığına) yeniledik.

Bahşili İlçe Belediyesi ile servis araçlarının, ticari taksilerin ve toplu taşıma araçlarının uygunluk kontrollerinin yapılmasına ilişkin yeni bir protokol imzaladık.

Başkent Doğalgaz ile 2014 yılında yapılan protokol kapsamını genişlettik. Daire İçi Gaz Tesisatı ve Doğalgaz Kolon Tesisatı Periyodik Kontrollerine ek olarak Doğalgaz Kazan Dairesi Tesisatı Periyodik Kontrolleri için de protokol imzaladık.

Ankara Büyükşehir Belediyesi ile çok önemli görüşmeler gerçekleştirdik. EGO Genel Müdürlüğü, İmar ve Şehircilik Dairesi, Kent Estetiği Dairesi gibi birimlerle yürütmüş olduğumuz çalışmalar devam etmekte.

Yine bu çalışma döneminde en fazla önem verdiğimiz konuların başında eğitim gelmekte. Şubemiz bünyesinde birçok söyleşi ve seminer düzenleyerek, ülke ve meslek disiplinlerimizin gündemindeki konularda üyelerimize güncel, aydınlatıcı, düzenli bir bilgilenme olanağı yaratmaya çalıştık. Meslek içi eğitim ve belgelendirme konularında çalışmalarımızı geliştirilerek açılan kursların niteliğini, sayısını ve çeşitliliğini artırdık.

Değerli Meslektaşlarım,

Bizler Şube olarak, bu zamana kadar, meslek ve meslektaş sorunlarının ülke ve toplum sorunlarından ayrılmayacağı temel ilkesiyle hareket ettik. Ülkemizde yaşanan sorunlara, bizleri temelden etkileyen dönüşümlere sessiz kalmamız mümkün değil.

Tüm çıplaklığıyla karşımızda duran bir deprem gerçekliği var. Öncelikle 24 Ocak’ta yaşanan Elazığ depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına baş sağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Aynı şekilde, Van’daki çığ faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına da baş sağlığı diliyorum.

Ülkemiz, dünyanın en etkin deprem kuşakları üzerinde yer alıyor (Akdeniz-Alp-Himalaya). Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye'de son 119 yılda meydana gelen depremlerde, 86 bin 456 kişi hayatını kaybetti. Şu koşullarda karşılayacağımız olası bir İstanbul depreminde yaşanacakları düşünmek dahi istemiyorum.

Ülkemizin kaynakları, bu topraklarda yaşayan her canlıyı ilgilendiren, binlerce insanın yaşamını tehdit eden bu kadar önemli bir konu için değil, çılgın mega projelerine aktarılmaktadır.

Deprem, bir ulusal sorundur.

İlgili bakanlık, yerel yönetimler, Odalar ve ilgili kuruluşlarla birlikte bilim, teknoloji, kamu yararı ve toplum sağlığını esas alan bir yaklaşımla ulusal afet bilincinin oluşması sağlanmalı ve rantı değil insanı esas alan planlı bir çalışmanın adımları atılmalıdır.

Sevgili Üyeler,

Ekonomide istikrarsızlık, giderek içine girilen kriz ortamı, bütün sektörleri olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Zengin-fakir ayrımı daha da belirginleşmekte, gelir ve servet dağılımı giderek bozulmakta, halkın satın alma gücü zayıflamaktadır. Doğalgaz, elektrik, köprü ve otoyol geçişleri ve birçok kamusal hizmete yapılan zamlarla ekonomik bunalımın faturası emekçilere çıkartılmaktadır.

İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, tüm vatandaşlarımızın olduğu gibi emeğiyle geçinen mühendislerin de hayatını zorlaştırmaktadır. Sanayide üretim ve yatırım gerilemiştir. Kamuda çalışan meslektaşlarımız işsizlik tehditiyle karşı karşıya kalırken, özel sektörde çalışan meslektaşlarımız da reel sektörün tıkanması, projelerin iptal edilmesi, yatırımların durması gibi sorunlarla baş etmek zorundadır.

Kamu/toplum yararına planlamanın, istihdamın, sanayileşmenin gerçekleşebilmesi; demokrasinin ilke ve kurumlarıyla egemen olduğu, temel hak ve özgürlüklerin bütün boyutları ile uygulandığı, toplumsal barışın sağlandığı bir ortamın oluşturulması ile olanaklıdır.

Bizler, mesleğini kamusal/toplumsal hizmet niteliği doğrultusunda bilimi ve tekniği geliştirmek için icra eden bir örgütün üyeleriyiz.

Mühendislik, mesleki birikimi yanı sıra evrensel değerlere önem veren,  tüm bilgi ve becerilerini insanlık yararına kullananların mesleğidir.

Ne mutlu bize ki, bu kadar onurlu bir mesleği aynı çatı altında omuz omuza, yan yana durarak icra etme olanağına sahibiz.

Bize bu olanağı yaratan, 1954’ten bu yana büyük bir özveriyle, emekle, meslek disipliniyle, insan sevgisiyle Odamızın kurumsal işleyiş ve yapısını geliştirip bugüne taşıyan tüm meslektaşlarıma sonsuz teşekkür ediyorum.

Geçtiğimiz hafta 29 Ocak’ta Suat Sezai Gürü’yü ölümünün 27. yılında andık.

Bugün Odalarımız, Birliğimiz en zor koşullarda bile halkının, mesleğinin ve meslektaşının çıkarlarını korumak için hala dimdik durabiliyorsa, bu elbette Teoman Öztürklerin, Suat Sezai Gürülerin, Mustafa Erdoğanların, Bünyamin Aydınların, Mustafa Atıcıların ve daha sayamadığım onlarca, yüzlerce meslektaşım sayesindedir. Her birini saygıyla anıyorum.

Odamızın örgütlülüğünü korumak ve geliştirmek sadece mesleğimizin çıkarları için değil, ülkemize ve halkımıza karşı sorumluluğumuzun da gereğidir.

O nedenle, bugün her zamankinden daha çok Örgütlülüğümüze sahip çıkmak, birlik içinde davranmak, tek yürek olmak zorundayız.

Karanlığın içinden aydınlık bir gelecek inşa etmenin mücadelesini her koşulda, kararlılıkla sürdüren TMMOB’nin ve Odamın değerli yöneticilerine, değerli emektarlarına, Şubemin Komisyon ve de Çalışma Gruplarında görev alan arkadaşlarıma, iki yıllık çalışma döneminde aklını, yüreğini, emeğini ortaya koyan Şubemiz Çalışanlarının her birisine, Şube Yönetim kurulunda görev alarak bu zor dönemde elinden geleni yapmaya çalışan, tüm çalışmalarımızı omuz omuza yürütmekten onur duyduğum Kurul arkadaşlarıma ve de siz değerli üyelerime, saygıdeğer meslektaşlarıma tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

“Bütün mutlu aileler birbirine benzer” der Lev Tolstoy. Bugün birçok şubemiz, benzer şekilde, bir aile saadetiyle Genel Kurullarını gerçekleştiriyor. Ankara Şubemin bugün burada bulunan bütün üyeleri adına tüm Şubelerimizin Genel Kurullarını selamlıyorum.

Yarın seçilecek 27. Dönem Yönetim Kurulumuzu da şimdiden tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.

Sevgiyle, dostlukla, umutla…

Yaşasın MMO, Yaşasın TMMOB,

Yaşasın meslektaş dayanışmamız!” diye konuştu.

 

Önümüzdeki görev, Oda-TMMOB örgütlülüğünü güçlendirici, meslek alanlarımızı koruyup genişletecek, saldırılara karşı birlik içinde hazırlıklı olmamızı gerektirecek bir tarzda örgütlenme sorumluluğunu üstlenmektir.

 MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener,

“Sayın Divan,

Sayın Birlik Başkanlarım,

Sayın Ankara Şube Üyeleri,

Sevgili Basın Mensupları,

Oda Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi saygıyla, dostlukla selamlıyorum.

Bugün Ankara Şubemizle birlikte bütün Şubelerimizde genel kurullar yapılmaktadır. Ankara ve bütün Şube genel kurullarımızın demokrasi şöleni atmosferinde, Odamızın ve mesleğimizin saygınlığına yakışır şekilde yapılmasını diliyorum.

Konuşmama başlarken, Odamızın gelişip büyümesinde katkıları olan ancak aramızda bulunmayan ve yitirdiğimiz arkadaşlarımızı saygı ve özlemle anıyorum.

Genel kurullarımız vesilesiyle, geçmişten bu yana örgütümüzü ayakta tutup geliştiren; Odamız ve TMMOB’ye yönelik baskı ve mevzuat düzenlemelerine karşı mücadele edip Odamızı yarınlara taşıyan; yaşam güçlükleri içinde büyük özverilerle evinden, ailesinden, işinden zaman ayıran bütün arkadaşlarımız, yönetim kurullarımız ve bütün mesai arkadaşlarımızı buradan sevgi ve saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.

Benden önce sevgili Şube Başkanımız konuştu, dönem çalışmalarına özlüce değindi; Şube Sekreteri arkadaşımız da Çalışma Raporunu sunacak. Gördük ve göreceğiz ki eğitimleriyle, kongreleriyle, üyelerimize yönelik mesleki ve sosyal etkinliklerle ve kamusal bir anlayışla yaptığımız teknik hizmetlerle dolu dolu bir dönem yaşadık. Bu başarılı çalışmaları gerçekleştiren ve üyesi olmaktan mutlu olduğum Ankara Şube örgütümüze; özel olarak da  Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Özkalender nezdinde 26. Dönem Şube Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımıza, il/ilçe yürütme kurullarımıza, işyeri temsilcilerimize, komisyon üyelerimize, danışma kurulu üyelerimize, çalışmalara katkı sunan tüm örgütlü üyelerimize, çalışanlarımıza ve Odamızın geleceği olan öğrenci üyelerimize başarılı çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.

Görevlerinden ayrılan değerli arkadaşlarımıza yaşamlarında başarılar ve Şube-Oda çalışmalarına katkılarının devamını diliyorum.

Yine özel olarak, Odamızı TMMOB’de başarılı bir şekilde temsil eden Birlik Yönetim Kurulu Başkanımız Emin Koramaz’ı, son derece güç bir dönemde TMMOB’nin boyun eğmez yurtsever toplumcu çizgisine özel katkıları nedeniyle Yönetim Kurulumuz adına kutluyor, teşekkür ediyorum.

Yarınki seçimler sonucu yönetim kurulunda görev alacak arkadaşlarımızı da şimdiden kutluyor, başarılar diliyor, her zaman yanlarında olacağımızı belirtmek istiyorum.

Sevgili Meslektaşlar,

Şube genel kurullarından sonra Oda genel kurulunda Odamızın dönem değerlendirmesini detaylı bir şekilde yapacağız. Ankara Şube çalışmalarını tanımlarken dolu dolu bir dönem demiştim, tüm Oda geneli çalışmalarını da böyle ifade edebiliriz. Onlarca kongre, kurultay, sempozyum, çalıştay, on binlerce üyeye eğitim, panel seminer, kamusal bir anlayışla yaptığımız teknik hizmetlerle; yayınlarla, hazırladığımız raporlarla ve TMMMOB örgütlülüğü içindeki toplumsal mücadele ile dolu yoğun bir dönem geçirdik. Bilginin anonimleşmesi ortaklaşması için birer platform olarak gördüğümüz merkezi etkinliklerimizi Sanayi Kongresi ile tamamladık. Bir parantez açarak Sanayi Kongresi kapsamında yaptığımız TMMOB Üye Profili Araştırması: Krizin Gölgesinde Mühendisler çalışmasının bize önümüzdeki dönem politikalarını oluşturmak için çok önemli ipuçları verdiğini belirtmeliyim. Bu anket raporu iki hususu meslektaşlarımızın yüz yüze olduğu işşizliği ve geleceksizliği öne çıkarıyor.

Diğer yandan eğitim programlarımızın sayısını 100’e çıkardığımızı ve yaygınlaşması için yoğun bir çalışma içinde olduğumuzu belirtmeliyim. Akademik dergilerimiz indekslere girdi, Mühendis Makina Güncel ise popüler bir teknik yayın olma yolunda başarılı bir şekilde ilerliyor.

Üyelerimiz ile iletişimde önemli bir adım atarak Makina ve Mobil ve üye portalı uygulamasını devreye soktuk.

Tabii bunlar sadece birkaç başlıktır, dönem faaliyetlerimizin çok daha geniş olduğunu ama zamanınızı almamak için kısa tuttuğumu söylemeliyim.

Bütün bu çalışmaları yapan MMO örgütlülüğüne, çalışma grupları ve komisyonların üyesi arkadaşlarımız ile sevgili çalışanlarımıza buradan bir kere daha teşekkür ediyorum, iyi ki varlar, iyi ki onlarla, sizlerle çalışma mutluluğunu yaşıyorum, yaşıyoruz.

Değerli Meslektaşlarım,

Bildiğimiz üzere iki genel kurul arası dönemde ülkemizde önemli bir rejim değişikliği olmuştur. Bu değişiklik oldukça köklüdür ve Cumhuriyet dönemindeki bütün olumlu gelişmeleri tasfiye etmektedir.

Cumhuriyetin değer ve kazanımlarının; laiklik, demokrasi, parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, sosyal hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, kamu yönetimi, liyakat normu, kamunun ekonomi ve topluma yönelik üstlendiği olumlu işlevlerin tasfiyesi, bu rejim değişikliğinin karakteristik öğeleri arasındadır.

Şimdi yoğun bir dinselleştirme ve gericilik, parti devleti, parti ve devlette tek kişi egemenliği ve sürekli değiştirildiği için yap-boz tahtasına dönüşen kararnameler ve kararlar söz konusudur.

Şimdi tarihimizin bütün usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını, kayırmacılıklarını, borçlanma düzeylerini, rant politikalarını ve vergi adaletsizliklerini kat kat aşan bir ekonomik yapı söz konusudur.

Bu ekonomik yapı, bildiğimiz üzere serbestleştirmeler, özelleştirmeler, finans ve rant politikaları sonucu sanayisizleşmeye de yol açmıştır.

Üretim, tasarruf, yatırım, istihdam sorunları ve ihracat ile ithalatın yapısı bu gerçeğe işaret etmektedir. Toplumsal kalkınma amaçlı olmayan üretimin teknoloji düzeyi de oldukça sorunludur.

 

Fason, esnek, taşeron üretim ile esnek istihdam, rant eksenli politikalar, dış girdi bağımlılığı, sermaye hareketlerinin serbest giriş-çıkışı, aşırı dış borçlanma ve faiz ödemeleri, Türkiye ekonomisini sürekli yükselen döviz kurları eşliğinde onarımı güçleşen bir noktaya getirmiştir.

Dış politika ise, demagojik söylemler bir yana, ülkemizin emperyalizme ve büyük güçlere bağımlılığını pekiştiren, onların vesayeti altında mezhepçi-şeriatçı, Osmanlıcı güdülerle halklar-ülkeler arası düşmanlıkları körüklemeye dayalıdır. İktidar böylece ülke içi yaşamsal sorunların öne çıkmasını engellemeye ve ömrünü uzatmaya çalışmaktadır.

Sayın Meslektaşlarım,

Dikkat edersek ekonomik ilişkilerde, devlette, toplumsal yaşamda ve dış politikada ortak karakteristik öğe, siyasal İslam’ın kullanımıdır. 

Bu durum emperyalizmin “yeşil kuşak” politikasından ve 12 Eylül faşizmi döneminde ona hizmet edip özel olarak desteklenen “Türk-İslam sentezi”nden bugünlere uzanan politikanın devamıdır.

Bu noktada 24 Ocak 1980 ekonomi kararları, 12 Eylül faşizmi, Özal-Çiller-Yılmaz dönemlerinin neoliberal dönüşüm sürecini ve dış politikadaki dönüşümü tepe noktalara taşıyan bir iktidar söz konusudur. Yani 40 yıllık bir sürecin en tepe noktasına gelinmiştir.

Diğer yandan rejim kurumsallaşmadan, kendi tabirleriyle “metal yorgunluğu” emareleri göstermektedir. Öyle ki 24 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini düzeltmek/yenilemek için 31 yeni kararname çıkarılmıştır. Bu genel durum gerçekte zafiyetlerini sergilemekte ve kamu yönetiminin ne durumda olduğunu göstermektedir.

2009 yerel seçimlerinin, 7 Haziran 2015 seçimlerinin, şaibeli Anayasa referandumu ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarına yönelik toplumsal tepkiler ile 23 Haziran İstanbul seçimlerinin sonuçları, AKP’nin içi ile çevresindeki artan hareketlilikler ve ekonominin durumu, iktidarın gerçekte kırılgan bir zeminde olduğunu göstermektedir.

Yalanlar, dış politika manevraları, militarist politikalara ağırlık verilmesi, milliyetçiliğin ve dinselleşmenin körüklenmesi aynı zamanda bu kırılganlığı önlemek içindir.

Cumhuriyetin kazanımlarını, demokrasiyi, laikliği, hukuku, kamuyu, ekonomiyi ve toplum içi ilişkileri her düzeyde tahrip eden iktidarın bu durumu birçok yeni gelişmeye de açıklık yaratmıştır.

Ancak şimdi dikkatli olunması gereken nokta, geçmişten bugüne iktidar uygulamalarının en üst düzeyde sorumluluğunu taşıyan bazı temsilcilerinin sözde “yeni ve ılımlı” bir imajla ortaya çıkması ve yalnızca vitrin düzenlemeleriyle mevcut ekonomik sosyal politikaların devamını sağlamaya aday olmalarıdır.

Bu noktada toplumsal muhalefetin bu rejime karşı çıkışının sürekliliğinin doğru bir içerikle ve doğru bir şekilde sağlanması oldukça önemlidir.

İktidarın geriletilmesi çok önemli olmakla birlikte Türkiye’yi, “ılımlı İslam” diye diye, emperyalizmle uyumlu siyasal İslam’ın egemenliğine sokan bir ekibin iç çelişkileri Türkiye’nin geleceğine yön verici önemde olmamalıdır.

Yalnız bir kişiye veya bazı politikalara itiraz veya eleştiri düzeyinde kalmak, Türkiye’nin bugün gereksindiği bir politika değildir.

Biliyoruz ki halk hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik, borçluluk, gelecek belirsizliği ve kaygısı içindedir. Çeşitli meslek mensuplarının, görevlerine atanamayanların, işsizliğin ve yoksulluğun sonucu olan bireysel ve toplu intiharlar, ekonomiye ilişkin kriz göstergeleriyle birlikte toplumsal bunalımın öğeleri arasında yer almaktadır.

Sınai ve tarımsal üretimdeki gerilemeden ücretler üzerinde oluşturulan baskıya, işten çıkarmalara, yüksek işsizliğe, gıda pahalılığına, iş ve kadın cinayetlerine, kadın-çocuk tecavüzlerine, laikliğin önemini binlerce örnekte gösteren dinselleştirmenin sonuçlarına, tren kazalarına, orman yangınlarına, depremlere, sellere, afetlere karşı yetersiz ve yanlış müdahalelere dek toplumsal bunalım kendini birçok alanda göstermektedir.

Unutmayalım ki halk, zam üstüne zamdan, ülke varlıklarının peşkeş çekilmesinden, sefalet ücretlerinden, işsizlik ve yoksulluktan bunalmaktadır ve başka bir Türkiye, insanca bir yaşam özlemi içindedir.

Bu noktada emekçi halk lehine ekonomik sosyal politikalar, Cumhuriyetin kazanımları, laiklik, hukukun üstünlüğü, gerçek bir güçler ayrılığı, halk egemenliği ve kamucu politikaların esas alınması gibi halkçı toplumcu bir paradigmanın güç kazanması gerekmektedir.

Bağımsız, eşit, özgür, demokratik, kalkınmış bir Türkiye’ye ulaşmanın yolu ancak böylesi bir perspektifle mümkün olacaktır.

Bizim 2020 ve 2021’de hızlanacak siyasi gelişmelerde genel olarak bu çerçeve içinde, TMMOB’nin gelenekselleşmiş bağımsız çizgisi içinde davranmamız oldukça önemlidir. Hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmayan, her zaman doğrulanan bağımsız tutumumuzu güçlendirmemiz, özellikle önümüzdeki dönemde daha fazla önem taşıyacaktır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Bildiğimiz üzere siyasi iktidar, bu çalışma dönemimizde, tüm toplum ve kurumlar üzerinde olduğu gibi Odalarımız ve TMMOB’miz üzerinde otoriter vesayet kurma çabalarını yoğunlaştırmıştır.

Siyasi iktidar gücünü, toplumu kuralsızca şekillendirmek için kullanmaktadır. Sanayi, mühendislik hizmetleri ve mesleki denetim hizmetleri gerilemektedir. Meslek alanlarımıza yönelik birçok saldırı ve mevzuat düzenlemesi yapılmakta, yenileri de planlanmaktadır. Açıkça saldırı Meslek’tir ve mühendislik değersizleştirilmeye çalışılmaktadır.

TMMOB, bağlı Odaları, mesleki denetim uygulamaları ve meslek alanlarımız açık bir şekilde iktidarın hedefindedir. TMMOB ve Odalarımız, mesleki toplumsal sorumluluklarımız gereğince birinci dereceden sorumlu olduğumuz kamusal mesleki sürecin dışına itilmeye çalışılmaktadır.

Dolayısıyla önümüzdeki görev, Odamızı bugünlere getiren ve geleceğe taşıyacak olan örgütlü üyelik normu ile Oda-TMMOB örgütlülüğünü güçlendirici, meslek alanlarımızı koruyup genişletecek, saldırılara karşı birlik içinde hazırlıklı olmamızı gerektirecek bir tarzda örgütlenme sorumluluğunu üstlenmemizdir.

Değerli Arkadaşlar,

TMMOB Makina Mühendisleri Odası örgütlülüğü; bütün olumsuz gelişmelere, iktidarın baskılarına, yapımızı dönüştürme çabalarına bu dönemde de kararlılıkla karşı çıkmış, Oda Çalışma Programı ve İlkeleri doğrultusunda direnmiştir.

Şimdi genel kurullarımızı böylesi zor koşullarda direnç ve özgüç ile gerçekleştiriyoruz. Bu özgücü oluşturan, sürekliliğini sağlayan, direnmesini bilen örgütümüz, TMMOB çatısı altında tüm demokratik eylemliliklerde halkımızın direnci ile birleşmiştir. Bunu sürdürmek hepimizin görevi, sorumluluğu olmalıdır.

Ülkemiz ve Odamız açısından önümüzdeki sürecin oldukça zorlu geçeceği açıktır. Ama dayanaklarımız da güçlüdür. Bu zor dönemin mücadelelerini göğüsleyecek, kurumsal yapıyı ve üyelerle ilişkilerimizi geliştirecek; Şube çalışmalarında kesinti yaratmayacak, Oda ve TMMOB kültürünü sahiplenerek geleceğe taşıyacak yaklaşımı hassasiyetle korumalıyız.

On yıllardır emek vererek büyüttüğümüz demokratik mevziimizi; Odamız ve TMMOB’nin geleneksel yurtsever, cumhuriyetçi, demokratik, laik, barışçı, eşitlikçi, özgürlükçü, kamu-toplum yararı eksenli çizgisini hassasiyetle koruyarak yola devam etmeliyiz.

Halk, kamu, ülke yararı ilkesini ana eksen olarak kabul eden; mesleki ve demokratik mücadeleyi birbirinin önüne ya da karşısına koymadan bütünlüklü bir şekilde yürüten çalışma anlayışımızın sürekliliğini hep birlikte sağlamalıyız.

Bizler her zaman barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten, bilimden, çevreden ve toplumsal kalkınmadan yana tutum aldık. Bu uğurdaki mücadelemizden vazgeçmedik; koşullar ne olursa olsun bu temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz!

Çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara yaşanabilecek bir dünya bırakma mücadelemizde ısrarcı olacağız.

Sevgili Dostlar,

Yaşamı insanca kılma çabamızın; toprağımıza, suyumuza, ormanlarımıza, bilime, teknolojiye, ülkemize hayat verme iddiasını hiçbir zaman bırakmamalıyız.

Mühendisliğin toplumsal işlevlerini; tasarımcı, inşacı, kurucu, yapıcı, onarıcı, yenileyici misyonunun egemen olması için mücadeleye devam etmeliyiz.

Toplum yararı ve güvenliği doğrultusunda hizmet üretmeye; bilimi ve tekniği kamusal-toplumsal hizmet niteliği doğrultusunda geliştirmeye devam etmeliyiz.

Bilimi ve tekniği azami kâr hırsına terk eden, demokratik yaşam gereklerini gerici karanlıkla alt etmeye çalışan anlayışa karşı umudun kurulacağı yer kendimizi tekrar tekrar örgütlemek olacaktır.

Birliğimize, Odamıza, mesleğimize, halkımıza yönelik saldırıların ve sömürünün yoğunlaştığı bu dönemde birbirimizle daha fazla omuzdaşlık etmeli, birbirimizin elini tutmaktan vazgeçmemeliyiz.

Bu yaklaşımla, sevgiyle, umutla, güneşli güzel günlere olan sonsuz inancımızla hepinizi selamlıyor; daha güçlü bir Oda ve üreten, sanayileşen, hakça bölüşen, barış ve kardeşlik içindeki bir Türkiye yürüyüşümüzde genel kurulumuza başarılar diliyor, Oda Yönetim Kurulu adına burada bulunan herkesi saygı, sevgi ve dostlukla kucaklıyorum.” diye konuştu.  

 

İlerici, çağdaş, yurtsever mühendis, mimar ve şehir plancılarının ortak aklına, dayanışmasına ve birlikteliğine ihtiyacımız var.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise,

“Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesinin Değerli Yönetici ve Üyeleri, Değerli Konuklar,

TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum. TMMOB Yönetim Kurulu başkanlığı görevimden çok daha önce, Makine Mühendisleri Odası Ankara Şubesi üyesiyim. O yüzden bu kürsüde protokol misafiri olarak değil, evimin, ailemin bir parçası olarak bulunuyorum.

Konuşmamın en başında, yakın zamanda birbiri ardına yaşanan felaketlerde hayatlarını kaybeden tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, yakınlarına sabır diliyorum. Hepimizi büyük bir üzüntüye boğan bu acıların tekrarlanmaması için yetkilileri önlem almaya, bilimin sesine kulak vermeye davet ediyorum.

Geride bıraktığımız çalışma döneminde şube faaliyetlerinin başarılı ve uyumlu biçimde yürütülmesini sağlayan başkanımıza, yönetim kurulumuza, denetleme kurulumuza, temsilcilik kurullarımıza, komisyon üyelerimize, teknik görevlilerimize ve şube personelimize yürekten teşekkür ediyorum.

Hepiniz biliyorsunuz TMMOB örgütlülüğü açısından genel kurullar süreci basit anlamıyla yönetim organlarının belirlendiği birer seçim süreci değildir. Bizler için genel kurullar süreci, iki yıllık çalışma döneminin demokratik ve katılımcı şekilde tartışıldığı, çalışma programımızın ve mesleki-politik yönelimlerimizin belirlendiği, örgütsel yapımızın yenilendiği dönemlerdir. Bugün şube genel kurulumuzun da tarihsel birikimimize ve demokratik değerlerimize yakışır biçimde tamamlanacağına inanıyorum.

Sevgili Arkadaşlar

Geçtiğimiz iki yılda ülkemiz açısından gerçek bir tarihsel kırılmaya tanıklık ettik. 24 Haziran’da gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin belirli bir dönemi tümüyle sona erdi. Güçler ayrılığı esasına dayalı parlamenter rejim kaldırılarak, yasama, yürütme ve yargı erklerinin cumhurbaşkanında toplandığı yeni bir rejim kuruldu.

Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle tümüyle “tek adam”a bağımlı yeni bir idari yapılanma inşa edildi. Ülkenin adeta omurgası niteliğindeki bakanlıklar, genel müdürlükler, kurumlar, kuruluşlar, yasalar, yönetmelikler birer kararname ile kaldırıldı. Cumhuriyet rejiminin temelini oluşturan halk egemenliği anlayışının, rejimin istikrarını sağlayacak denge-fren mekanizmalarının ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ortadan kalkmasıyla gerçek anlamda otoriter bir tek adam rejimi yaratıldı.

Devletin tüm kurumları “parti devleti” anlayışı ile yapılandırıldı. Kamu adına görev yapan idareciler parti yöneticileri gibi davranır, hukuka bağlılıkla yükümlü mahkemeler parti çıkarlarına uygun karar verir, atama ve yükselmelerde liyakat yerine partiye sadakat esas alınır hale geldi. Yapılan değişikliklerle emek ve meslek örgütlerinin, hatta üniversitelerin kamuya ilişkin politika üreten kurul ve kurumlarda yer alması engellendi. Kamu adına söz söyleyecek, politika önerecek kurum ve kuruluşların kamu yönetimiyle bağı kesildi.

En büyük vaadi ekonomide büyüme ve siyasette istikrar sağlamak olan tek adam rejimi daha ilk aylarından itibaren ekonomide büyük bir krizin patlak vermesine neden olurken siyasette ise kamplaşmanın giderek derinleşmesine neden oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında patlak veren ve etkileri hâlâ devam eden ekonomik kriz enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çevirdi. Yaşanan derin ekonomik kriz, uzun yıllardır büyük borçlar altında hayatını sürdürmek zorunda kalan geniş toplum kesimlerini derin bir çaresizliğe sürüklemiştir. Geçim sıkıntısı nedeniyle, ülke tarihimizde eşine az rastlanan aile intiharlarının yaşanması içinden geçtiğimiz krizin toplumsal boyutunu gözler önüne sermektedir.

Yaşanan kriz nedeniyle toplumsal desteğini iyiden iyiye kaybeden tek adam rejimi, kendisine karşı büyüyen tepkiyi bastırabilmek için 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal rejimini sürekli hale getirdi. Olağanüstü hal, tek adam rejiminin olağan yönetme biçimi haline getirildi. Seçilmiş belediye başkanları yerine atanan kayyumlarla, asılsız suçlamalara dayalı tutuklamalarla, demokratik kitle örgütlerini hedef alan soruşturmalarla bu rejim pekiştirildi.

Hiçbir biçimde sürdürülebilirliği olmayan bu baskı rejimini sürekli kılabilmek için siyasal iktidar yıllardan bu yana ülke içinde ve dışında “terör” tehdidi algısını canlı tutmaya çalışmaktadır. Ülke içinde siyasal iktidarı eleştiren her türden demokratik ve meşru protesto eylemi kriminalize edilerek polis şiddetinin ve yargının hedefi haline getirilmektedir. En temel anayasal özgürlükler arasında yer alan basın açıklamaları, sosyal medya paylaşımları ve eylemler suça dönüştürülmektedir.

Sevgili Arkadaşlar

Tek adam rejimi ve uygulamaları, tüm toplumu olduğu gibi mühendis, mimar ve şehir plancılarının yaşam koşullarını ve mesleki-özlük haklarını da olumsuz etkilemektedir.

Geçtiğimiz yıllarda Birliğimiz ile SGK arasındaki yapılan asgari ücret protokolünün SGK tarafından tek taraflı olarak feshedilmesiyle yeni bir boyut kazanan özlük haklarımıza yönelik saldırılar, sistematik biçimde artmıştır. Geçtiğimiz dönemde teknik öğretmen, tekniker ve teknisyenlerin “Yardımcı Kontrol Elemanı” adı atında yapı denetim sistemine eklenerek, mühendislik mesleğinin uygulama alanlarından birisi daha farklı meslek gruplarına açılmıştır. Yapı Denetim sistemi teknikerlere açılırken, KHK’lar ile hukuksuz biçimde kamudan ihraç edilen mühendis, mimar ve şehir plancılarının yapı denetim şirketlerinde görev yapmaları engellenerek bu arkadaşlarımızın yaşadıkları mağduriyet daha da artırılmıştır.

Meslek alanımıza ilişkin saldırıların bir diğer örneği de, yapı ruhsatlarındaki proje müelliflerinin imza gerekliliğinin kaldırılması olmuştur. Meslektaşlarımızın hak ve yetkilerini kaybetmesine neden olan bu uygulama uzun yıllardır mücadele ettiğimiz “sahte proje müellifliği”nin ve sorunlu-denetimsiz projelerin önünü açmıştır. Tüm bu düzenlemeler, sadece meslek alanlarımızı hedef almakla kalmıyor, halkın iyi ve güvenli mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmeti almasını da engelliyor. Bu durumun toplumumuza maliyeti, daha güvensiz yapılar, daha fazla yıkım, daha çarpık bir kentleşme olarak yansımaktadır.

Öte yandan siyasal iktidarın önceliğinin güvenli yapılar ve sağlıklı kentleşme olmadığı “İmar Affı” ile anlaşılmıştır. İmar affı, yoksulların kendi imkânlarıyla yaptığı iki göz odalarını yıkım tehdidinden kurtarmanın değil, sermayenin yasadışı yatırımlarını güvence altına almanın aracı olarak kullanılmıştır. Projesi olmayan, hiçbir mühendislik hizmeti almamış kaçak yapı ve eklemelerin yapı güvenliği ve insan hayatı üzerindeki tehdidi yakın zamanda yaşanan Sivrice Depremi’nde deneyimledik.

Bilimi ve tekniği sistematik olarak değersizleştiren bu politikalar sadece teknik elemanların yaşamlarını değil, ülkemizin geleceğini de tehdit etmektedir. Yaşadığımız her felaket bizi bir kez daha bu acı gerçekle yüz yüze bırakıyor. Hafta içinde Van’da yaşanan ve 41 yurttaşımızın öldüğü çığ felaketi, risk yönetimi anlayışından uzak kurtarma çalışmasının bile faciaya dönüşebildiğinin en acı göstergesi olarak hepimize ders olmalıdır.

Ne var ki, bu iktidar yaşanan felaketlerden ders çıkarmaktan çok uzak. Rant hırsı ve iktidar kibri bu iktidarın gözünü öylesine bürümüş ki, tüm ülkeyi göz göre göre felaketlerin kucağına sürüklüyorlar.

Bunun yeni adımlarından birisi de Kanal İstanbul Projesidir. Kanal İstanbul projesine ilişkin bugüne kadar bilim insanları ve TMMOB birimleri tarafından çok sayıda araştırma yapıldı. Bu araştırmaların ortak noktası, Kanal’ın, Karadeniz’den Marmara Denizi’ne kadar tüm coğrafyayı onarılmaz bir biçimde etkileyecek hasar ve yarılma meydana getireceğidir.

Bu proje, gerek inşaat gerekse de işletme aşamasında denizlerimizi, boğazlarımızı, su ekosistemini geri dönüşü olmayacak biçimde tahrip edecektir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kabul edilen ÇED Raporu, bilimsel temellere değil, siparişe dayanarak hazırlanmıştır. Kanal İstanbul Projesi İstanbul Boğazı’nı değil, AKP’yi kurtarma projesidir.

Yaşanan ekonomik, toplumsal ve siyasal istikrarsızlık nedeniyle seçmen desteğini ve parti bütünlüğünü tehdit altında hisseden AKP, Kanal İstanbul projesi ile bir yandan kendi tabanını bir arada tutabileceği bir büyük hikaye yaratmaya çalışırken, diğer yandan da yeni ve devasa bir rant alanı yaratarak sermaye çevrelerini yeniden kendi etrafında konsolide etmeye çalışıyor. AKP’nin kendi siyasal geleceğini güvence altına almak için, başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’nin geleceğini tehdit altına atmasına izin vermeyeceğiz.

Mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki hak ve çıkarlarını korumak aslında tüm toplumun geleceğini korumak demektir. Çünkü bizim meslek alanımız, toplumun ortak yaşamının üretimini ve devamlılığını sağlamaktadır. Bizler bu anlayışla, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkarken, ülkemizin ve toplumumuzun ortak geleceğine de sahip çıkıyoruz.

Sevgili Arkadaşlar

Geçtiğimiz dönem tek adam rejiminin yarattığı bu karanlık tablo karşısında, geniş halk kesimlerinin halk egemenliğine, sandık iradesine, madenlerine, ormanlarına, kentlerine, üniversitelerine ve çocuklarının geleceğine sahip çıkma iradesi bir umut ışığı gibi parladı. TMMOB örgütlülüğü olarak bu umut ışığının büyümesinde önemli bir rolümüzün olduğunu biliyor ve bunun kıvancını yaşıyoruz.

Bu dönem boyunca düzenlediğimiz etkinliklerle, yaptığımız açıklamalarla, yayınladığımız raporlarla ülkemizin sorunlarına ilişkin görüşlerimizi kamuoyuyla paylaştık. Meslek alanlarımızdaki teknik gelişmeleri üyelerimize aktardık. TMMOB’nin değerlerini ve birikimini genç mühendis, mimar ve şehir plancısı meslektaşlarımızla paylaştık.

Yine bu dönemde açtığımız davalar ve yürüttüğümüz hukuki mücadele ile şehirlerimizin, kıyılarımızın, madenlerimizin, tarihi eserlerimizin, kültürel mirasımızın yağmalanmasına karşı önemli davalar kazandık. Üyelerimizin haklarını koruma ve teknik yönetmeliklerin mesleki ilkelere uygunluğu noktasında önemli kazanımlar elde ettik.

Sevgili Arkadaşlar

TMMOB’nin eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, barıştan, laiklikten ve barıştan yana toplumcu mücadele çizgisini yarınlara taşıyabilmek için, kişisel ihtiraslarını ve dar grup çıkarlarını TMMOB’nin ihtiyaçlarının önüne koymadan mücadele edecek tüm ilerici, çağdaş, yurtsever mühendis, mimar ve şehir plancılarının ortak aklına, dayanışmasına ve birlikteliğine ihtiyacımız var. Genel kurullar sürecinde TMMOB örgütlülüğünün ve üyelerinin bu sorumlulukla hareket edeceğine inancım tamdır.

Bu inanç ve kararlılıkla, Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık dönemde, ülkemize, mesleğimize ve değerlerimize sahip çıkmak konusunda en ufak bir tereddüt yaşamadan mücadele eden tüm arkadaşlarımızı dostlukla kucaklıyorum.

Şube Genel Kurulumuzun eşit, özgür, demokratik bir Türkiye mücadelemize, üreten, sanayileşen ve hakça bölüşen bir ülke özlemimize katkı vermesi dileğiyle hepimize kolaylıklar diliyorum.” dedi.