Türkiye Bugün, 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminden Daha İyi Durumda Değil!

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Bursa Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

17 Ağustos 2017

17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 18. yıldönümünde TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından basın açıklaması düzenlendi. Açıklamayı TMMOB Bursa İKK Sekreteri Fikri Düşünceli yaptı.

17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 18. yıldönümünde TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından basın açıklaması düzenlendi. Açıklamayı TMMOB Bursa İKK Sekreteri Fikri Düşünceli yaptı.

Tüm depremlerde yaşamlarını yitiren yurttaşlarımızı anarak açıklamya başlayan Düşünceli, “Türkiye, dünyadaki en etkin deprem kuşakları arasında yer alan Akdeniz-Alp-Himalaya kuşağı üzerindedir ve toprakları ile sanayi ve barajlarının büyük kısmı bu aktif deprem kuşağının üzerinde yer almaktadır. Bu gerçekliğe karşı etkili önlemler alabilmek için, depremin çok disiplinli bir mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı alanı olarak görülmesi gerekir. Ancak bu disiplinler rant çıkarları için dışlanmaktadır. 17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım Düzce Depremleri sonrasındaki yapı denetimi düzenlemelerinde kamusal denetim ticarileştirilmiş, meslek odalarının önerileri dışlanmıştır. Yapı Denetim Yasası’nda kamu yapıları denetim dışı tutulmuş, yasanın kapsamı daraltılmış; TMMOB’ye bağlı Odaların mevzuatla tanınmış görevleri içinde bulunan mühendislik, mimarlık hizmetlerinin mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme, denetleme gereklilikleri dışlanmıştır” ifadelerini kullandı.

Planlama, mühendislik, mimarlık, yapılaşma ve kamusal denetime ilişkin sorunlara ayna tutan, yüzyılın afeti olarak anılan ve yaklaşık 340 bin yapının önemli ölçüde yıkıldığı veya hasar gördüğü, on binlerce yurttaşımızın yaşamını kaybettiği 1999 Marmara Depreminden hiçbir ders alınmadığını belirten Düşünceli; “Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakılması ile, Van depremi ve diğer depremler sonucu oluşan sosyal yıkım tablosu ile, mevzuat düzenlemelerinin rant eksenli olması, kentsel dönüşüm programlarının muhtevası ve bütün ülkenin imara açılması ile tekrar tekrar ortaya çıkmıştır” dedi.

Türkiye’nin bugün, 18 yıl önceki 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden daha iyi durumda olmadığını, yer seçimi kararlarında, yapı tasarımı, üretimi ve denetiminde bilimsel, bütünlüklü bir düzen olmadığını söyleyen Düşünceli, “Zira dolgu alanları, dere yatakları ve kıyılar imara açılmakta, her yere AVM ve gökdelenler yapılmaktadır. Yanlış kentsel dönüşüm uygulamaları ve yanlış mega projelerin artması, su yatakları ile yeşil alanlar arasındaki bağların koparılması, sel-su baskınlarının artması, ısı adalarının oluşması, depremlerin yıkıcı etkilerini artırıcı sonuçlar oluşturmaktadır. Öylesine ki; Yıllardır güvenli yapı üretiminin sağlanmasıyla ilgili kayda değer adım atılmamışken, kamuoyunun karşısına kentsel dönüşüm projeleri ile çıkmanın doğurduğu soru işaretleri, projelerin kentlerin rant değeri yüksek bölgelerinde başlatılmış olması, kentsel dönüşüm projelerini üstlenen kamu destekli firmaların, orta ve üst gelir gruplarına dönük konut üretimine yönelmesi, soru işaretlerini çoğaltmaktadır. Açıkçası kentsel dönüşüm projeleri tam bir bilinmeze işaret etmektedir. Ne bütünlüklü ve merkezi planlamadan söz etmek mümkündür ne de mevcut yapı stokunun ne kadarının güçlendirildiği ne kadarının yıkılıp yeniden yapıldığına ilişkin verilere ulaşılmaktadır. “İnşaat seferberliği”, adeta “inşaat çılgınlığına” dönüşmüştür ve güvenli yapı üretilip üretilmediğine dönük kaygılar varlığını sürdürmektedir. Kentsel dönüşüm asıl amacından saptırılarak tamamen rant odaklı bina bazında dönüşüm olarak uygulanmaya başlamış, sonuçta kentlerin emlak değeri yüksek bölgeleri inşaat şantiye sahalarına dönüşmüştür” ifadelerini kullandı.

Yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın, TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmemesi durumunda ülkemizi yeni büyük sosyal afetler, sosyal yıkımlar bekleyeceğini belirten Düşünceli açıklamaya şöyle devam etti:

“Yapı denetimi, "kaliteli ve afet güvenli bir yapılaşmayı gerçekleştirmek için” etüt-proje ve yapı üretim süreçlerinin denetimini gerçekleştiren bir sisteme" dönüştürülmelidir. Çünkü yapı denetimi, gelecekte ortaya çıkması ihtimal dahilinde olan sorunlara bugünden önlem alınmasını sağlayacak bir sistemdir.

Bugün yapı denetimi, özel firmalar aracılığıyla yapılmakta, kamusal özellik taşıması gereken hizmet, ne yazık ki piyasanın rekabetçi koşullarına terk edilmektedir. Yapı denetim firması, denetlemekle yükümlü olduğu işverenle ücret ilişkisi kurmaktadır. Bu ilişkiden sağlıklı bir denetime ulaşmak mümkün değildir. Dolayısıyla, sistemin özüne dair değişikliklerin bir an önce yapılması, işveren-yapı denetim firması ilişkisinin yeniden düzenlenmesi, kamu idaresinin ilişkinin belirleyicisi haline getirilmesi gerekmektedir. Yapı denetim firmalarındaki ihmal ve etüt-proje sisteminin denetim mekanizmasının dışında tutulması büyük bir kısmı 1. ve 2. Derece deprem kuşağında yer alan ülkemiz için tehlikeli senaryoların gündeme gelmesini kaçınılmaz hale getirecektir.

Depremler ve büyük doğa olaylarına karşı bütünlüklü, sağlıklı, insanca bir yaşam ve çevre için alınması gereken önlemler ivedi bir öneme sahiptir. Bunun için, mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi ve öngörülen teknik müşavirlik şirketi modeli yerine uzmanlık ve etik niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modelininbenimsenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak;

Doğanın er ya da geç intikam alacağını” söyleyerek kendi sorumluluklarını gölgelemeye çalışanları, hamaseti kamuoyunu yanıltmak için silah olarak kullananları, kentsel alanları sermaye gruplarına peşkeş çekenleri, su havzalarını, yeşili yok edenleri, kenti insanın değil, sermayenin ihtiyacına göre düzenleyenleri, bilimi ve meslek disiplinlerini önemsizleştirerek kaderciliği yönetim biçimi haline getirenleri buradan birkez daha uyarıyoruz; depremlere karşı alınacak önlemler bütünlüğü için, güvenli yapılaşma, halkın sağlıklı kent ve doğal çevre hakkı için, piyasacı ve rantçı yaklaşımlardan vazgeçin.

Halkımıza da 17 ağustos 1999 Marmara Depremi yıldönümünde buradan bir kez daha sesleniyoruz; depremi unutma, unutturma, yıkılma.”