MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ 33. DÖNEM GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
İstanbul Şubesi

Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 33. Dönem Genel Kurul Sonuç Bildirgesi Yayınlandı.

Sonuç Bildirgesi:

28000 üyesi, 2800 öğrenci üyesi, 8 ilçe temsilciliği, komisyonları ve çalışanları ile örgütlü Şubemizin 33. Genel Kurulu sonunda aşağıdaki görüş ve önerilerimizin kamuoyuna duyurulması kararlaştırılmıştır.

TMMOB örgütlülüğü açısından genel kurullar süreci basit anlamıyla yönetim organlarının belirlendiği birer seçim süreci değildir. Bizler için genel kurullar süreci, Odalarımızın ve TMMOB örgütlülüğünün iki yıllık çalışma döneminin demokratik ve katılımcı şekilde tartışıldığı, çalışma programımızın ve mesleki-politik yönelimlerimizin belirlendiği, örgütsel yapımızın yenilendiği dönemdir.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Genel Kurulu; meslek ve meslektaş sorunları ile ülke ve dünya sorunlarının birbirinden ayrılmayacağı gerçeğinden hareketle çalışma anlayışını ve çalışma programını oluştururken, dünyada ve ülkemizde yaşanan siyasal gelişmelerin analizini yapmayı hem bir gereklilik hem de bir görev olarak tanımlamaktadır.

Son 2 yıl boyunca, Türkiye tarihinin en çalkantılı siyasal ve toplumsal anlarına tanıklık ettik. Toplumu bütünüyle kuşatan şiddet ortamı, muhaliflere yönelik baskılar, darbe girişimi, olağanüstü hal rejimi, kanun hükmünde kararnameler, belediyelere atanan kayyumlar, antidemokratik Anayasa değişikliği ve ekonomik krizin birbirini izlediği büyük bir kaosun içinden geçiyoruz.

Yaşadığımız bu derin krizin tek sorumlusu, ülkeyi tek adam rejimiyle yönetmek isteyen AKP iktidarıdır. Anayasayı çiğneyerek, kanunları yok sayarak, parlamentoyu askıya alarak, yargı organlarını kendine bağlayarak, medyayı teslim alarak, eğitimde ve toplumsal yaşamda cumhuriyet kazanımlarını yok ederek gericileştirerek , toplumu saflaştırarak, ülkenin tüm zenginliklerini kendi ihtiyaçları için kullanarak yarattıkları bu ortam ülkenin huzurunu ve geleceğini tehdit etmektedir.

İçinden geçtiğimiz bu zor dönemde MMO İstanbul Şubesi olarak demokrasiye, özgürlüklere, bağımsızlığa, laikliğe ve toplumculuğa olan bağlılığımızdan asla taviz vermedik. 15 Temmuz Darbe girişimine nasıl karşı çıktıysak, AKP’nin darbe bahanesiyle yürürlüğe koyduğu sivil darbesine de aynı kararlılıkla karşı çıkıyoruz.

18 aylık OHAL dönemi boyunca 31 KHK yayınlayan, hapishanelerde yaklaşık 240.000 tutuklu ve hükümlü olan, tutuklu gazeteci sayısının yaklaşık 75 olduğu, barış akademisyenlerini ve meslektaşlarımızı işten çıkaran, tutuklayan , gazetecileri hapse atarak basını susturmaya çalışan bu istibdat rejimine karşı mücadele edeceğiz. İşinden atılarak KHK lara karşı mücadelelerini sürdüren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya, tutuklu gazeteciler nezdinde tutsak gazeteci Ahmet Şık’ a genel kurulumuzdan selam olsun. KAHROLSUN İSTİBDAT YAŞASIN HÜRRİYET demeye devam edeceğiz.

Devletin tüm imkanları kullanılarak, medyanın tüm güçleri seferber edilerek yürütülen “Evet” kampanyası karşısında tüm örgütlülüğümüzle birlikte kararlı, disiplinli ve coşkulu biçimde yürüttüğümüz “Hayır” kampanyası, tüm toplumsal kesimler tarafından büyük takdirle karşılandı. Eşitsiz propaganda sürecine ve şaibeli referandum sonuçlarına rağmen, “Hayır kampanyası” sırasında ulaştığımız geniş toplum kesimleri, bu ülkede tek adam rejimine karşı demokrasiden, özgürlüklerden, laiklikten ve barıştan yana çok güçlü bir toplumsal direnç olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Siyasi iktidar gücünü, toplumu kuralsızca şekillendirmek için kullanmaktadır. Ülkemizde bir Sanayisizleşme süreci yaşanmakta, mühendislik hizmetleri ve mesleki denetim hizmetleri gerilemektedir. Meslek alanlarımıza yönelik birçok saldırı ve mevzuat düzenlemesi yapılmaktadır. Geçen yılın Mayıs ayı sonunda yine gündeme gelen TMMOB Yasası değişikliği hazırlıkları; Kimya Mühendisleri Odamızın Yönetim Kurulu’nun görevden alınmasına yönelik hukuk dışı yargı kararı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 11 Odamızın idari ve mali denetimi için başlattığı süreç, bu açıdan yeni ipuçları vermektedir.

Bu girişim ve düzenlemeler; TMMOB, bağlı Odaları, mesleki denetim uygulamaları, meslek alanlarımız ile kamu kaynak ve varlıklarının iktidarın hedefinde olduğunu; TMMOB’nin, Yasası ve mesleki toplumsal sorumlulukları gereğince birinci dereceden sorumlu olduğu kamusal mesleki sürecin dışına itilmeye çalışıldığını göstermektedir.

Dolayısıyla önümüzdeki görev, Odamızı geleceğe taşıyacak olan örgütlü üyelik ile Oda-TMMOB örgütlülüğünü güçlendirici, meslek alanlarımızı koruyup genişletecek, saldırılara karşı birlik içinde hazırlıklı olmamızı gerektirecek bir tarz ve içerikle örgütleme sorumluluğunu layığınca üstlenmektir.

Son çeyrek yüzyılda ve 1978 Washington Uzlaşısı ile siyasi ve ekonomik dengeleri tamamıyla alt üst eden ve tek hegemonik sistem olarak uygulanan kapitalizmin yarattığı krizler derinleşmekte, dünyanın her yerine savaş ve yoksulluk olarak yayılmaktadır. Ülkemizde ve dünyada işten çıkarmaların, çalışma saatleri ve emeklilik sürelerinin, esnek ve güvencesiz çalıştırmanın kapitalistler açısından cazibesinin alabildiğince arttığı; ücretlerin, devletin eğitim-sağlık gibi alanlardaki sosyal varlığının her geçen gün daha da azaldığı bir dönem yaşanıyor. Washington Uzlaşısına dayanan Neo-liberalizmin ekonomik darboğazı, halkın sosyal haklarını tırpanlarken, demokratikleşme açısından da gedikler açıyor.

Dünya ekonomisinde yaşanan küreselleşme sürecinde, çok uluslu şirketler kâr paylarını artırmak, sermaye ve mal dolaşımının önündeki tüm engelleri kaldırmak için gün geçtikçe daha da vahşileşiyor. Ülkemizde de izlenen neo-liberal politikalar sonucu sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, çevre, madenler, kentler ve tarım alanları çok büyük yıkım görüyor.

Dünyanın 4. Sanayi devrimini tartıştığı ve geçtiği bir düzlemde ülke sanayisinin ve ekonomisinin gittikçe gerilediği rakamlarla ortadadır. Yapısal reformların yapılarak imalat sanayinin milli gelirdeki payı arttırılarak %20’nin altına düşmemesi sağlanmalıdır. Üretmeden tüketen toplum niteliği kırılmalıdır. Yüksek katma değerli teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı %3,4 den hızla yukarı çıkartılmalıdır. 2017 de ihracatımız 157,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Oysa 2014 te 157,7 milyar dolar idi. Ortalama kg ihracat bedeli ülkemizde 1,4 dolar/kg düzeyinde iken, Almanya’da bu oran 4 dolar/kg olarak gerçekleşmektedir. 2018 yılında 10. Planlama döneminin bitip yeni 5 yıllık kalkınma planına girecek ülkemizde TMMOB olarak bu konuda çalışma yapılması gerekmektedir.

Tasarrufların 2016 da milli gelire oranı %14,4 olarak gerçekleşirken dış borcun artmasına sebep olmaktadır. 2018 de dış borçlanma gereği 200-210 milyar dolar öngörülmektedir. Milli gelirimiz son 5 yılda 700-800 milyar dolar arasında dalgalanmakta ve dolaylı vergilerin oranı %70 i aşarken gelir dağılımındaki kronik çarpıklık giderek kötüleşiyor.

AKP’nin 15 yıllık iktidarında bilime, doğaya aykırı yasal düzenlemelerle tüm ülke bir rant alanı olarak görülmüş, kentsel ve kırsal alanlar, ormanlar, meralar, zeytinlikler, kıyılar, doğal sit alanları, tabiat varlıkları yalnızca kar hırsıyla tahrip edilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimlerin yapı, ruhsat v.b. yetkilerini de üstlenmekte; yapı denetimi yasasında yaptıkları denetim dışı yapıların sayı, tür ve dağılımında önemli değişikliklere, yasanın denetim kapsamı daraltılmakta, denetimsiz yapılaşmanın sınırları genişletilmektedir.

MMO İstanbul Şubesi, insanlığın ve gezegenimizin geleceğini tehdit altında olduğu bugünlerde; gelecek nesillere yaşayabilecekleri bir dünya bırakabilmek için, ekolojik bir krize dönüşen çevre sorunlarının çözümünde, bütüncül politikaların, hukuksal ve kurumsal düzenlemelerin geliştirilmesi ve uygulanması gerektiğini savunmaktadır. 1980 deki ülkemizde kurulu güç yaklaşık 5000 MW, 2000 deki kurulu güç yaklaşık 27500 MW Enerjide kasım sonu itibariyle kurulu güç 83138,9 MW. 12 ay öngörüsü 84300 MW tır. Bu bağlamda nükleer enerjiye karşı çıkarak,yerli enerji kaynaklarından faydalanma, uzun solukta da yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji ihtiyacının karşılanabileceğini savunmaya devam edeceğiz.

Ülkemizdeki ölümler, cinayetler sadece sokaklar da değil, yüzyıllardan beri üretim alanlarında da pervasızca devam etmektedir. Son yıllarda, ülkemizde iş cinayetleri ve meslek hastalıkları yoğun olarak gündemde yer almaktadır. Her ay, en az 170 emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmektedir. Ülkemiz bu alanda Avrupa birincisi!, dünya üçüncüsüdür! Soma'da, Ermenek'te, Torunlar'da yaşanan iş cinayetleri bunların arasındadır ve dizginsiz kar hırsı ile insan hayatını hiçe saymanın, acı sonuçlarının yalnızca bazı örnekleridir. Tüm üretim ve hizmet alanlarında, çalışan sayısına bakılmaksızın iş güvenliğinden sorumlu mühendis çalıştırılması zorunlu olmalıdır. Sorumlu iş güvenliği mühendislerinin ilgili meslek odalarına kayıtlı olmaları ve odalarca mesleki denetime tabi olmaları zorunlu tutulmalı ve meslek içi eğitimlerle desteklenmelidir. İş Güvenliği mühendislerinin üstlendikleri sorumluluğa uygun çalışmalarının maddi koşulları sağlanmalı, buna engel teşkil edecek iş yüklemeleri yapılmamalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda TMMOB ve Odamızın görüş ve uyarıları dikkate alınmalı, "iş güvensizliği"ni daha da arttıracak taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdamı arttıracak düzenlemelere bir an önce son verilmelidir.

Odamızın çalışmalarını ve yetkilerini sınırlandırmaya yönelik adımların bir diğer boyutu da yönetmelik değişiklikleriyle odalarımızın kamu adına yürüttüğü mesleki denetim faaliyetlerini sınırlandırma çabalarıdır. Odalarımızın faaliyet alanlarını sınırlandırmak için işgüzarlıkla yapılan değişiklikler, hizmet alanlarındaki denetimi, güvenliği ve kaliteyi ortadan kaldırarak telafisi mümkün olmayan kamusal zararlara yol açmaktadır.

Örgütlülüğümüze yönelik saldırılar odalarımızla ve mesleğimizle sınırlı kalmamış, meslektaşlarımızın haklarına da yönelmiştir. Bunun en somut örneği, Sosyal Güvenlik Kurumu ile Birliğimiz arasında 2012 yılında yapılan asgari ücret belirleme protokolünün tek taraflı olarak feshedilmesidir. İşsizliğin, enflasyonun ve hayat pahalılığının bu denli arttığı bir dönemde, meslektaşlarımızı düşük ücretlerle kayıt dışı biçimlerde çalışmaya, geleceklerinde ise düşük emeklilik ücretlerine mahkûm etmeye zorlayan bu karar, AKP’nin emek düşmanı yüzünün en önemli göstergelerinden biridir.

Güvenli ve sağlıklı olmayan çalışma ortamları, işçiler ve emekçiler için ağır faturanın bir boyutu iken, küresel politikalar sonucunda yaşanan krizlerin ve yolsuzlukların faturasının halka ödettirilmesi de başka bir boyutudur. Asgari ücret açlık sınırındadır ve halk yoksulluk içindedir. Gelir dağılımındaki eşitsizlik, her geçen gün büyümekte, refah seviyesi düşmekte, işsizlik oranı gerçekte yükselmekte, yoksulluk kronik bir sorun haline gelmektedir. Bu durumun, ülkemizdeki sorumluları, siyasal iktidarı uzun yıllardır elinde tutan sağ, muhafazakar, liberal anlayışlar ve onların emek düşmanı politikalarıdır.

Resmi rakamlarla yüzde 15 seviyesinde olan, özellikle genç kent nüfusu içinde yüzde 20՝yi geçen işsizlik rakamları, mühendisler için ise, toplam mühendis nüfusunun yüzde 25՝i dolayındaki bir orana denk düşmektedir. Başka bir deyişle her dört kişiden birisini "boş" gezmeye ya da meslek dışı bir işte çalışmaya mahkûm eden işsizlik; çalışmak zorunda olan kesimler ve aynı zamanda özellikle genç mühendislerimiz için bir kâbusa dönüşmüştür. İşsizlik sigortası fonu yaklaşık 116 milyar dolar, işçiye verilen yaklaşık 12 milyar dolardır, sigorta fonunun nerelere harcandığı denetlenmelidir.

Bu kabusun eğitimdeki karşılığı da; mühendislik alanındaki eğitimde gerek açılan okullar, gerek artırılan kontenjanlar açısından planlama anlayışının olmaması, özellikle belirli bölümlerden mezun mühendislerin istihdam sorununu artırdığı gibi, bu kitlenin mesleki kimliklerinde erozyon yaratmasıdır. Üretim süreçlerinde ortaya çıkan değişim, mühendisleri yeniden biçimlendirmekte, mesleki formasyonlarını değiştirmekte, istihdamı daraltmaktadır. İşsizliğin artması, ücret politikalarını olumsuz yönde etkilemekte ve mühendislerin emeği ile orantılı ücret almalarını engellemektedir. Bu bağlamda mühendislik mesleği, niteliğinin korunması gereken bir mücadele alanı haline gelmiştir. Odamız, bu doğrultuda meslektaşlarımızın haklarını korumaya devam etmelidir.

Mevcut erkek egemen sistem ve kapitalist düzende, kadınlar çifte sömürüye tabi olup; cinsel ve sınıfsal eşitsizlik, çoğunlukla birbirini beslemektedir. Cinsiyet ayrımcılığı, aile içi yaşamda, eğitim sürecinde ve çalışma hayatı içerisinde en baskıcı hali ile kadınları etkilemektedir.

İstihdamda cinsiyet ayrımcılığı en geniş biçimde yaşanmakta, kadın mühendisler için çalışmak, önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu cinsiyetçi yaklaşım, kadının ezilmesine neden olmaktadır ve kadının çalışma yaşamındaki konumu gelişememektedir. Kayıt dışı çalışanların büyük çoğunluğunu yine kadınlar oluştururken, yoksulluk ve işsizlik ilk önce kadınları vurmaktadır. Kadın mühendislerin sorunları, ülke sorunlarından bağımsız değildir. Kadınları sorun haline getiren sistem aynı zamanda da kadın mühendislerin sorunlarını da yaratmaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerleşme, yapı, arazi, imar ve bilirkişiliğe dair neredeyse tek yetkili konumuna getirilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, İstanbul’da şu anda gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelerinin hepsi kendilerinin itiraf ettiği gibi kente ihanet projeleridir. İstanbulun artık katlanılmaz olan ulaşım / trafik sorununa bir "çözüm" olarak ileri sürülen, ama çözüm olmayacağı istatistiksel verilerle sabit olan, İstanbul’un kalan son orman alanlarını da yok ederek 3. Köprü’nün trafik sorununu çözmediği ortadadır. Ulaşımın toplu çözüm yöntemleri içinde, deniz ve demiryolu ulaşımının, İstanbul’un coğrafi yapısı ve nüfus yoğunluğuna paralel olarak önemsenmesi ve bu kapsamda planlanması için mücadele edilmelidir.

İstanbul halkının yaşamında ve kent yapılanmasında önemli etki yaratan bu değişiklikler çok kapsamlıdır, yaşamsal önemi bulunmaktadır. Yetki ve sorumlukları gasp edilmeye çalışılan Odalarımızın, buna, tarihsel direnme hakkı olduğu kuşkuya yer bırakmayacak kadar açıktır.

Halkın yaşamını doğrudan etkileyen merkezi ve yerel yönetimlerin ranta dayalı politikalarına karşı, önümüzdeki dönem de bu mücadeleyi yükselterek devam ettirmeliyiz. Birliğimiz, Odamız ve Şubemiz, inadına mücadele etmenin sorumluluğunu, gözden kaçırmadan önümüzdeki dönem çalışmalarını yürütmelidir. TMMOB՝nin en örgütlü yapısı olan Makina Mühendisleri Odasının ve İstanbul Şubemizin bu süreçte de üzerine düşeni yapacağından, kendini bu anlayışla yeniden inşa ederken, mesleki sorumluluklarını da daha fazla uzmanlaştırarak devam ettireceğinden kuşku duymuyoruz.

Siyasi iktidarın meslek alanlarımıza ve odamıza karşı saldırılarına, ülkemizde neoliberal politikaların bir sonucu olarak yarattığı, rant ve yolsuzluk ekonomisine, halkımızın büyük çoğunluğunu yoksulluk sınırında yaşamasına sebep olan ve temel insan hakkı olan eğitim, sağlık, ulaşım, barınma alanlarındaki özelleştirmelere ve ticarileştirilmelere karşı, gelecek dönemde de sözümüzü söyleyeceğiz.

Sonuç olarak; TAM BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, LAİK ve SANAYİLEŞEN bir Türkiye՝de kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam için, Halkın Eğitim, Sağlık, İş, Sosyal Güvenlik, Barınma, Temiz su, Enerji ve Ulaşım, hakları için Demokratik kitle örgütleriyle dayanışarak mücadele edeceğimizi belirtiyoruz."