"GELİRDE VE VERGİDE ADALET İSTİYORUZ" Basın Açıklaması Gerçekleştirildi

GELİRDE VE VERGİDE ADALET İSTİYORUZ!

Ülkemiz 2019 yılını ekonomik kriz ile karşıladı. Ancak her krizde olduğu gibi krizin yükü emeği ile geçinen halkın üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Enflasyon rakamları ile oynanarak enflasyonun olduğundan düşük gösterilmesi ve ücret artışlarının düşük tutulması sonucu yaşam her çalışan için daha zor hale gelmiştir. Bunun yanı sıra iflas ve konkordato ilanları insanların hem işini hem de ücret ve tazminat alacaklarını kaybetmelerine neden olmuştur. İğneden ipliğe satın aldığımız her şeye KDV ya da ÖTV adı altında vergi ödediğimiz yetmezmiş gibi, vergi dilimleri belirlenirken emekçilerin daha çok vergi ödemesine neden olacak aralıklar belirlenmiştir. Ülkede verilebilecek en düşük yasal ücret olan asgari ücreti alan bir çalışan bile 2. vergi diliminden, yani %20’lik dilimden gelir vergisi ödeyecek. ASGARİ ÜCRET TÜMDEN VERGİDEN MUAF TUTULMALIDIR. İşverenlerin karları üzerinden %20 sabit vergi ödediği ülkemizde çalışanlar bürüt kazançları üzerinden %15’ten %35’e kadar vergi ödemektedir. Sermaye sahiplerinin sadece 2017 yılında 102 katrilyon borcu affedilmiştir. Her yıl milyarlarca dolar kâr eden patronlar sınıfı, hem kaçırdıkları vergilerle hem de vergi indirimleriyle bu yükten kurtulurken, Vergiler adeta ücretli kesimlerin sırtına yüklenmiştir. Üstelik emekçilerden yapılan kesintilerle toplanan paralarla patronlara teşviklerde bulunulmakta, borçlarına kefil olunmaktadır.

Bir diğer sorun da kriz nedeni ile işsiz kalan emekçiler ancak 10 ay ve sınırlı tutarda işsizlik sigortasından faydalanırken, işsizlik sigortası fonu amacı dışında hükümetin tasarrufunda kullanılmakta, işverenlere çeşitli adlar altında kaynak olarak aktarılmaktadır. Sadece 2018’in ilk 10 ayında bile işverenlere fondan aktarılan para, işsize ödenen miktarın 2,4 katı olmuştur. İşsizlik fonunun yönetilme biçimi, bize dayatılan kıdem tazminatları fonunun başına gelebilecekleri de açıkça göstermektedir.

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı ve Bakanlık Yetkilileri ‘Çok tehlikeli’ sınıfta yer alan, 10’dan fazla çalışanı bulunan, son 3 yıl içinde ölümlü ve sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası bulunmayan iş yerlerinde, işsizlik sigortası işveren payının 3 yıl süreyle %2’den %1’e düşeceğini açıkladı. İş güvenliğini teşvik gibi görünen bu uygulama aslında bir işyerinde 3 yılda 1 iş kazası sonucu ölümün normal karşılanması anlamına gelir. Her yıl 2000’e yakın emekçiyi iş cinayetlerinde kaybettiğimiz düşünülürse iş güvenliği ile ilgili bir teşvikin bu kadar kolay olması abestir, insafsızlıktır.

Devleti Yönetenler son yıllarda grev diye bir sorun kalmadığını herkesin haklarını aldığını iddia etmektedir. Ancak bu iktidar döneminde 16 grev yasaklanmış, yüzlerce işçi sendika üyesi olduğu için işten atılmıştır. En yakınımızdaki Flormar işçileri ve yakın zamanda sendikalı oldukları için işlerinden olan Kocaeli Posco işçileri bunun canlı örnekleridir.

Bizlerin yaratmadığı krizin bedelini ödemeyi kabul etmiyoruz.

• Vergi adaleti sağlanmalı, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalı.
• Tüm çalışanlarının ücretleri gerçekçi ve en az enflasyon oranında artırılmalı.
• Grev yasaklarına son verilmeli ve yasa ile güvence altına alınmalı.
• Toplu işten çıkarma yasaklanmalıdır.  
• İflas ve konkordato durumunda hiçbir şarta bakmaksızın önce işçi alacaklarının ödenmesi sağlanmalı.
• Temel tüketim mallarında fiyatlar düşürülmeli
• Özelleştirmeler derhal durdurulmalı ve kamu istihdamı artırılmalıdır.

Haklarımızı korumak için birlikte mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.

KURTULUŞ YOK TEKBAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Kocaeli Emek Platformu