İŞ GÜVENLİĞİ HAFTASI ETKİNLİĞİ KAPSAMINDA BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
4-10 Mayıs İşçi Sağlığı ve Güvenliği Haftasında dikkatler Türkiye gerçekleri üzerinde yoğunlaşmalıdır, zira iş kazaları ve iş cinayetleri sürekli olarak artmaktadır
İSG mevzuatını sermaye çıkarları ve neoliberal politikalar belirliyor
Toplu iş cinayetlerine de dönüşen iş kazaları ve meslek hastalıkları, sermayenin azami kâr hırsı ve emek aleyhine politikalardan kaynaklanmaktadır. Neoliberal serbestleştirme, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek, güvencesiz istihdam politikaları, çalışma koşullarının ağır oluşu, kadın, genç, çocuk emeği sömürüsü ile kayıt dışı istihdam, iş kazaları ve meslek hastalıklarının artmasının başlıca nedenleri arasındadır.
İş kazaları sonucu toplu ölümlerin artması nedeniyle 2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası, sonuncusu 2015`te olmakta üzere defalarca değiştirildi. İş güvenliği uzmanlığı, hekimliği ve diğer sağlık personeline ilişkin yönetmelikler de defalarca değiştirildi. Ancak kazalar ve iş cinayetleri artarak devam etmektedir. Yasa ilk gündeme geldiğinde ve üzerinde yapılan değişikliklere dair, iş kazaları ve meslek hastalıklarının bu yasa ve mevzuat ile önlenemeyeceğini hep söyledik. Gerçek durum ve veriler de bu yöndedir.
Mühendislik ve hekimlik dışlanıyor, Bakanlık kadroları ve işverenler kayırılıyor
İSG, tıp, mühendislik ve sosyal bilimler ile bağıntılı çok-bilimli bir konudur ancak bu disiplinler adeta cezalandırılmaktadır. Öyle ki, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, işçi sağlığı ve güvenliği konusunu işverenden çok uzmanlara ve hekimlere yüklemiştir
Yasa ile işyeri hekimi, mühendis, teknik eleman, hemşire ve diğer sağlık personeline verilecek eğitim hizmetleri, dışarıdan satın alma yoluyla ticari danışmanlık hizmetlerine dönüştürülmüştür. İş güvenliği mühendisliği ile teknisyenlik, "iş güvenliği uzmanlığı" altında bir tutulmuştur. Özel öğretim kurumlarına yetki tanınmasıyla mühendislik meslek örgütlerinin fonksiyonu dışlanmış, Bakanlık kadroları kayırılmıştır. Bir uzmanın birden çok işyerinde danışmanlık hizmeti vermesi yoluyla tam zamanlı iş güvenliği mühendisliği dışlanmış; uzmanlar yanlarında ücretli olarak çalıştıkları işverene bağımlı kılınmış; iş kazalarında işverenlerin sorumluluğu ortadan kaldırılmıştır. Yasadan sonra, yüzlerce eğitim kurumu ve iki binin üzerinde Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) kurulmuş, fakat yapılan düzenlemeler sonucu bunlar kapanmaya başlamış, ülkemiz "eğitim kurumu" ve OSGB çöplüğüne dönüşmüştür.
Türkiye`deki iş kazalarına ilişkin bazı veriler
Yalnızca zorunlu/aktif sigortalı kayıtlı çalışanları kapsayan SGK verilerine göre, 2014 yılında iş kazaları sayısında yine artış olmuştur. 2013 yılında 191 bin 389, 2014`te ise 221 bin 366 iş kazası yaşanmış; 2013`e göre yüzde 15,66 oranında artış olmuştur. İş kazası geçirenlerin 28 bin 174`ü kadın, 193 bin 192`si erkektir.
İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölümlerde de artış olmuş, 2013 yılında bin 360, 2014 yılında bin 626 emekçi yaşamını kaybetmiştir. 2014`te ölümler 2013`e göre yüzde 19,99 artmıştır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSGM) verilerine göre de 2014 yılında en az bin 886 emekçi ölmüştür. 2015 verileri SGK tarafından henüz açıklanmamıştır ancak İSGM verilerine göre 2015`te 13`ü meslek hastalığı sonucu olmak üzere en az bin 730 emekçi iş kazası ve meslek hastalığı sonucu yaşamını yitirmiştir.
SGK 2013 ve 2014 verilerinde meslek hastalıklarından dolayı hiç ölüm yoktur! Ancak İSGM verilerine göre 2013`te en az 3, 2014 yılında en az 29, 2015 yılında en az 13 emekçi meslek hastalıklarından dolayı yaşamını kaybetmiştir. Gerçekte, 2014–2015 yıllarına ait iş kazası sayısı ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölüm vakaları 1996 sonrasının doruğu düzeyindedir. Eurostat istatistiklerine göre de Türkiye, 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa`da birinci sıradadır.
2014`te en fazla ölüm yaşanan faaliyet grupları sıralamasında, Soma katliamı dolayısıyla 335 kişi (yüzde 20,60) ile kömür ve linyit çıkartılması birinci sırada, 260 kişi (yüzde 15,99) ile bina inşaatı ikinci sırada, 172 kişi (yüzde 10,58) ile kara taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığı üçüncü sırada, 143 kişi (yüzde 8,79) ile bina dışı yapıların inşaatı dördüncü sırada, 98 kişi (yüzde 6,03) ile özel inşaat faaliyetleri beşinci sırada yer almaktadır.
2014 yılında iş kazası sonucu ölümlerin en yüksek olduğu 19 il sırasıyla; Manisa, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Kocaeli, Adana, Konya, Mersin, Gaziantep, Kayseri, Karaman, Balıkesir, Muğla, Hatay, K. Maraş, Zonguldak ve Tekirdağ`dır. Hiç ölüm yaşanmayan iller ise Bingöl, Bayburt, Kilis olarak görünmektedir.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre ilimizde, 2016 yılı Ocak ayında 8, Şubat ayında 3, Mart ayında 4, Nisan ayında 6 olmak üzere toplam 21 işçimiz hayatını kaybetmiştir. 2015 yılında ise toplam 55 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.
Önerilerimiz
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) hep tek başına davranarak, sendikaların ve meslek örgütlerinin görüşlerini önemsemeyerek yanlış kararlar almaktadır. Mevcut sorunlar, olaylar ve acıların artmaması için aşağıdaki özet önerilerimize kulak verilmelidir.
- Sendikalar, üniversiteler, TMMOB, TTB, ÇSGB ve Sağlık Bakanlığı`nın katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, düzenleme ve denetim yapan, çoğunluğunu emek örgütlerinin oluşturduğu ulusal bir Enstitü oluşturulmalı; çalışma yaşamına ilişkin mevzuat bu enstitü tarafından bütünüyle yeniden düzenlenmelidir.
- İşyerlerinde görev alacak uzman, hekim, sağlık personeli ve diğer personelin eğitimi ile işçi eğitimleri bu Enstitü tarafından yerine getirilmeli, her yıl yenileme eğitimleri yapılmalıdır.
- Bakanlık kamusal denetim yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Hekimler de iş müfettişi olarak istihdam edilmelidir. İSG hizmetlerinin "piyasa koşullarında" verilmesi anlayışı dışlanmalı; kamu hizmeti, kamu denetimi anlayışı hâkim olmalıdır.
- Örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı; esnek, güvencesiz, taşeron çalışma biçimleri yasaklanmalıdır.
- İSG ile ilgili düzenleme ve uygulamalar, ayrımsız, kısıtlamasız bütün işyerlerini ve her statüdeki tüm çalışanları kapsamalıdır. Düzenlemeler; "işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının öncelikle işverenin görevi olduğu" ilkesinde hareketle yapılmalıdır.
- Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri uygulamasına son verilmelidir. 30 ve daha fazla çalışanın bulunduğu işyerlerinde İşçi Sağlığı Güvenliği Kurulu kurulmalıdır.
- İşyerinde istihdam edilen uzman ve hekimlerin verdikleri hizmetin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmeli; işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalıdır. Bu ve diğer personelin ücretleri Enstitü bünyesinde oluşturulacak bir fondan karşılanmalıdır.
- Uzman, hekim, diğer personel ve sağlık personelinin işyerinde yürüttüğü çalışmalar, ilgili meslek örgütleri tarafından denetlenmelidir.
- Uzman, hekim, diğer personel ve sağlık personelinin işyerlerinde görevlendirilmesi, söz konusu Enstitünün yerel birimince yapılmalı, işyeri ile yapılacak sözleşme "tip sözleşme" olarak enstitü ve meslek örgütleri tarafından hazırlanmalı, sözleşmede yer alan hususlar personelin asgari hakları olarak kabullenilmelidir. Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının asli görevlerinin yanında aynı kurum içinde veya diğer kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmeleri, uzmanlığın belirli bir yetkinlikle uygulanmasını ortadan kaldırıcı nitelikte olduğu için başka görev verilmemelidir.
- Uzman, hekim, sağlık personeli görev yaptığı işyerindeki İSG`ye ilişkin durumu önerilen Enstitünün yerel birimine rapor etmelidir.
- İSG ile görevli çalışan temsilcilerinin eğitimleri Enstitünün görevlendirmesi ile kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri tarafından yerine getirilmelidir.
- Çalışan temsilcilerinin işyerlerinin büyüklüğüne göre belirlenecek süre ile işyerinin bütününde her gün gözlem yapması, rapor etme olanağı yaratılmalı ve iş güvenceleri olmalıdır.
- Çalışan temsilcisi, uzman, hekim tarafından önerilen hususlar, öneriyi yapan kişi ikna edilmediği sürece kabul edilmek zorunda olmalıdır. İşveren bu karara karşı sadece Enstitü yerel birimine itiraz edebilmelidir.
- Meslek Hastalıkları Hastanesi veya kliniklerinin sayısı artırılmalı, meslek hastalıklarının tespitine yönelik çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır.
- Son dönemlerde yaşanan iş kazaları ÇSGB ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı başta olmak üzere birçok bakanlığın ve bakanlık personelinin kazaların meydana gelmesinde kusurları bulunduğunu göstermiştir. Bu nedenle iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda bakanların ve bakanlık görevlilerin yargılanmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası