YANGINLARI, SELLERİ, DEPREMLERİ VE TÜM AFETLERİ, YAŞAM İÇİN UNUTTURMAYACAĞIZ!

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Kocaeli Şubesi

17 Ağustos Marmara Depremi'nin 22. Yılında Anıtpark Deprem Anıtı önünde TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu tarafından Basın Açıklaması ve Karanfil Bırakma Etkinliği gerçekleştirildi.

Gerçekleştirilen açıklamada yaşanan yıkım ve can kayıplarının, afet yönetiminin eksikliği, kamusal işlevlerin tasfiyesi, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirler, plansız ve çarpık kentleşme, imar afları, yanlış yerlerde mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilen kaçak yapılar, denetimsizlik vb sebeplerden kaynaklandığını vurgulandı. Bunun sonucunda yurttaşlarımızın güvenliksiz ve sağlıksız yapılarda, risk altında yaşamaya mecbur bırakıldığı belirtildi.

Yaklaşan İstanbul Depremine karşın geçen 22 yıllık sürede, afet riski olan yerleşim yerlerinin taşınmadığ,; binaların depreme dayanıklı hale getirilmediği, kent merkezlerinde oluşturulan göstermelik alanlar dışında gerçek anlamda deprem toplanma alanları oluşturulmadığı ve afet sonrası kriz yönetim senaryoları hazırlanmadığı ya da uygulamalarının yapılmadığı dile getirildi. Basın açıklaması tam metni ise şöyle;

--

17 Ağustos 1999 Gece:03.02…

Gölcük Merkezli, 16 ilimizin etkilendiği Büyük Marmara Depremine, Kocaelililer, Sakaryalılar, Düzceliler, Bolular, Zonguldaklılar, Eskişehirliler, İstanbullular sarsıntılarla, gürültüyle, acıyla, ölümle, yıkımla uyandı.

Tarihin tekerrür ettiği, insanlığın acılarının yeniden ortaklaştığı günün 22. yılındayız. 18.873 yurttaşımızı yitirirken, 10 000lerce canımız yaralanmıştır.

328.113 hasarlı konut ve işyeri…

Etkilenen milyonlarca kişi…

İlk günkü gibi canımız hala yanmakta…

17 Ağustos Depreminin yarattığı ekonomik, toplumsal ve psikolojik sonuçları, toplumsal bir felaketi kentimizle birlikte, bölgemiz ve ülkemiz yaşadı.

Yıllarca Depremlerin bir doğa olayı olduğu, doğal olmayanın ise afet olduğu ve afetlerde insanların canlarını yitirmesine ise uygulanan bilim ve akla aykırı, rant odaklı kamu yönetimi politikalarının neden olduğu söylene geldi. 17 Ağustos 1999 günü de binlerce canımızı deprem öldürmedi, insanı sevmeyen, saygı duymayan politikalar ve uygulamaları öldürdü.

Özellikle son dönemde ülkemizde yaşanan seller ve yangınlarda da sebep, yine insan ve doğaya düşman rant odaklı politikalardır. Kamusal Önceliği Olmayan Politikalar ve Uygulamalar Can almaya devam ediyor.

Yaşanan yıkım ve can kayıplarının olmasında,  afet yönetiminin eksikliği, kamusal işlevlerin tasfiyesi, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirler, plansız ve çarpık kentleşme, imar afları, yanlış yerlerde mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilen kaçak yapılar, denetimsizlik vb temel nedenler olmuş ve sonucunda yurttaşlarımız güvenliksiz ve sağlıksız yapılarda, risk altında yaşamaya mecbur bırakılmıştır.

Bir taraftan yaklaşan İstanbul Depremi, diğer taraftan geçen 22 yıllık sürede, afet riski olan yerleşim yerleri taşınmadı; binalarımız depreme dayanıklı hale getirilmedi; kent merkezlerinde göstermelik alanlar dışında gerçek anlamda deprem toplanma alanları oluşturulmadı; afet sonrası kriz yönetim senaryoları hazırlanmadı ya da uygulamaları yapılmadı.

Kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken “yapı denetim” sistemi tümüyle ticarileştirildi. Odalarımız, mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme ve denetleme gerekliliklerde, yapı denetim süreçlerinden dışlandı.

“İmar Barışı” adı altında; projesi olmayan, hiçbir mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılar yasallaştırıldı. 10 milyonun üzerinde kaçak yapının ruhsatlandırıldığı en son imar affıyla birlikte, yapı stokumuzun proje uygunluğu ve deprem dayanıklılığı konusunda denetlenme ihtimali de ortadan kaldırıldı. Kentimizde 17 Ağustos Depremi öncesi eski deprem yönetmeliklerine göre yapılmış ve kentimizdeki yapıların yaklaşık yarısını oluşturan yapıların ciddi anlamda denetlenerek dönüştürülmesi gerçekleştirilmemiştir.

Dayanıksız binaların tespit edilerek “Deprem Odaklı Kentlerin Yeniden Yapılandırılması ve Kentsel Dönüşüm” projeleri büyük oranda hayata geçirilmediği gibi; hayata geçirilen/geçirilmeye çalışılan projelerde ise “Dönüşüm” kararlarında halkın katılımının önemsenmediğini Gebze’de bulunan Hürriyet ve Yavuz Sultan mahalleleri için örnekleyebiliriz.

Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakılması; sorunlu mevzuat düzenlemeleri, kentsel dönüşüm programlarının ranta yönelik olması, tarım alanlarının imara açılması ve sonraki depremlerde de oluşan sosyal yıkım tablosu ile tekrar tekrar görüldü.

İmara açılan dolgu alanları, dere yatakları ve kıyılardaki yapılaşmanın, bugün sadece deprem sonucu değil, yangın ve sellerle de ölümlere, yaralanmalara ve ekonomik yıkımlara neden olduğunu görmekteyiz.

Yaşanacak İstanbul ya da başka benzer bir depremin sonuçları 17 Ağustos’un sonuçlarından çok daha ağır olacaktır.

DEFALARCA YAPTIĞIMIZ UYARILAR VE ÖNERİLERİMİZİ BİR KEZ DAHA YİNELİYORUZ…

Bulunduğumuz coğrafyanın jeolojik yapısı itibariyle karşı karşıya kaldığımız doğa ve insan kaynaklı afet risklerine karşı “afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu” yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız.

Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir. Uygun olmayan zemin ve arazilerdeki yapılar derhal boşaltılmalıdır. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.

Geçtiğimiz yıllar içinde “İmar Barışı” adı altında yasallaştırılan yapılar derhal denetlenmelidir. Ayrıca, kaçak yapılar hiçbir biçimde affedilmemelidir.

Odalarımızın kamusal görevi olan mesleki denetim yetkilerini sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler kaldırılmalıdır.

Deprem Şurası ivedilikle toplanmalı; afetlerin olumsuz etkilerine karşı,  "Afet Risk Azatlımı ve Yönetimi Sistemi"nin inşası için gerekli eylemleri, iş programı ve planlamayı da içeren stratejik plan oluşturulmalıdır. Bu planın izleme ve değerlendirmesi, ilgili kamu kurumlarının yanı sıra meslek odalarının da yer aldığı bir grup tarafından gerçekleştirilmeli ve kamuoyuna belirli periyotlar da açıklamalar yapılmalıdır.

Risk azaltma odaklı bütünleşik bir afet yönetiminin ana hatlarını içerecek şekilde düzenlenecek bir çatı yasa altında, afet mevzuatı yeniden yapılandırılmalı; diğer ülkelerde de örneğine rastlanan, deprem özelindeki çalışmalara referans olacak bir “FAY YASASI” kazandırılmalı; planlama ve yapılaşma açısından “Diri Fay Haritası Kullanımına” ve “Yüzey Faylanması Tehlikesinin Değerlendirilmesine” ilişkin alt mevzuatı oluşturulmalıdır.

Afet mevzuatı yeniden yapılandırılırken “İmar ve Yapı Üretim ve Denetim Kanunu” da yenilenmelidir.

TMMOB’nin de görüşleri alınarak yeniden düzenlenmesi gereken Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı(UDSEP 2012- 2023) Gereklilikleri acil olarak yerine getirilmelidir

Her şeyden önce bir çok kentimizde olmayan DEPREM MASTER PLANI oluşturulmalıdır.

Vatandaşa hizmet edecek tüm kamu binaları, özellikle hastaneler ve okullar depreme güvenli hale getirilmelidir.

Yapı Stok Envanteri çalışmaları yapılarak, risk bölgeleri haritaları çıkartılmalıdır.

Acil toplanma alanları uluslararası standartlara uygun hale getirilmeli;  olası bir afette İnsani ihtiyaçları karşılayacak şekilde şimdiden hazırlanmalıdır.

Deprem sonrasında, çadır ve konteyner konulacak alanların şimdiden alt yapılarının eksiksiz olarak tamamlanması gerekmektedir.

Afet anı ve sonrasına odaklanmaktan daha çok afet öncesine odaklanmalı.

Vatandaşlarımız “DEPREM GERÇEĞİ” konusunda sürekli bilinçlendirilmelidir.

Her yıl çok sayıda mühendislik diploması verilmesinden öte, mühendislik ve mimarlık eğitimi kalitesi yükseltilmelidir. 

Meslek Odaları ile meslektaşlar arasına örülmeye çalışılan duvarlar kaldırılmalıdır. 

TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) gibi kurumların, afet yönetimi sisteminden dışlanmasına son verilmeli, öneri ve itirazlarımız dikkate alınmalıdır.

İlimizde hala depremde ağır hasar alan binaların çok az kısmının yıkıldığı bilinmektedir.

Sadece konutlar değil, sanayinin yoğun olarak kurulu bulunduğu kentimizde, endüstriyel tesisler ve diğer üretim kuruluşlarında alınması gereken deprem önlemleri göz ardı edilmemelidir.

Depolama tanklarının deprem sonrası oluşturacağı tehditler, afet risk yönetiminin asıl konularından olmalı, yanıcı, parlayıcı-patlayıcı, zehirli ve boğucu ürünlerin depolandığı alanlarda,  deprem sonrası olası riskler değerlendirilmeli, patlama ve yangınlara karşı önlemler alınmalıdır.

Tesis ekipmanlarının deprem güvenliği kontrol edilmeli, deprem anı güvenlik sistemlerinin etkinlik kontrolleri periyodik olarak yapılmalıdır.

Afet sonrası olası kazalara müdahale edebilmek için enerji kesintilerine yönelik tedbirler alınmalıdır.

Liman tesislerinde Deprem Risk Değerlendirmesi ve önlemleri alınmalıdır.

Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın temel yollarından ilki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesidir. İkincisi, yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktır.

En büyük yıkımı kentimizde yaşadığımız 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi ile bir kez daha farkına varılan, ancak ders almakta halen yetersiz kalınan afet yönetimi, bilime ve tekniğe dayalı olarak oluşturulmalıdır.

YANGINLARI, SELLERİ, DEPREMLERİ VE TÜM AFETLERİ, YAŞAM İÇİN UNUTTURMAYACAĞIZ!

 

Murat KÜREKCİ

TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri