ODA 48. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILIYOR

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB’nin en büyük Odası olan Makina Mühendisleri Odası’nın (MMO) 48. Olağan Genel Kurulu Ankara’da TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi'nde başladı. 

Genel kurulda yönetim kurulunun çalışma raporu değerlendirilip, yeni dönem çalışma programının ana hatları belirlenecek. Pazar günü yapılacak seçimlerde ise Oda yönetim, onur ve denetleme kurulları ile MMO’yu TMMOB genel kurulu, yönetim kurulu, yüksek onur ve denetim kurullarında temsil edecek delegeler seçilecek.

Genel kurulun açılış konuşmaları Oda Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Başkanı Emin Koramaz tarafından yapıldı. Kıbrıs Makina Mühendisleri Odası Başkanı Ayer Yarkıner de gönderdiği video mesaj ile katılımcıları selamladı. Konuşmaların ardından Oda Yönetim Kurulu Sekreteri Elif Öztürk, 47. Dönem Çalışma Raporunun sunumunu yaptı. Daha sonra çalışma raporu üzerine Oğuz TÜRKYILMAZ, Ümit Galip UNCU, Hüseyin ATICI, Serdar IŞIK, Ali Ekber ÇAKAR, Birhan ŞAHİN, Yılmaz YILDIRIM, Bermal ALTAŞ, İbrahim TATAROĞLU, Feridun TETİK, İsmail ARABACI, Murat KÜREKÇİ, Zeki BARAN, Ezgi KILIÇ, Melih YALÇIN, Aydan ADANIR, İbrahim YÜCESOY, Bülent ÖNTAŞ, Zeki ASLAN, Zafer GÜZEY, Ali Haydar KARAÇAM, Zeki ADER, Özenç SEZEK söz alırken son söz üyenin kısmında ise Bülent ÖNTAŞ ve Hüseyin ŞİMŞEK konuşma yaptı.

Oda Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener’in konuşması:

“Sayın Birlik Başkanlarım, Sayın TMMOB Gözlemcisi,

Sayın Divan, Sayın Delegeler,

Sayın Basın Mensupları,

TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın 48. Olağan Genel Kurulu’na hoş geldiniz. Oda Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi saygıyla, dostlukla selamlıyorum.

Odamızın bugünlere gelmesinde büyük emeği bulunan; bağımsızlık, eşitlik, demokrasi mücadelesinde omuz omuza yürürken Oda-TMMOB çalışmalarında sonsuzluğa uğurladığımız;

  • Sevgili Teoman Öztürk’ü, Ali Dinçer’i, Sezai’yi, Haluk’u, Ali Rıza’yı, Nedim’i, Ali Karahan’ı, Hulusi’yi, Hüseyin’i, Osman’ı, Şerafettin’i, Hasan Cebiroğlu’nu, Mustafa Aydoğan’ı, Ali Karademir’i, Galip Akalın’ı, Tuncer Özkan’ı, Nişan Sönmez’i, Nurettin Yalçın’ı, Nermin Süleymanoğlu’nu, Mustafa Macit’i, Bünyamin Aydın’ı, Hasan Akalın’ı,
  • Bu çalışma döneminde aramızdan ayrılan Hüseyin Sayar, Osman Engin Kenber ile Covid-19 salgını nedeniyle kaybettiğimiz Mustafa Sabri Duran’ı, Gürdal Öztürk’ü, Emircan Kılıçkaya, Ali Rıza Falcıoğlu’nu,
  • Kaybettiğimiz ve burada isimlerini sayamadığım yol arkadaşlarımızı

sevgi ve saygıyla anıyorum. Anıları ve mücadelelerini yaşatacağız.

Değerli Arkadaşlar,

Konuşmama başlarken omuz omuza mücadele ettiğimiz;

  • Emperyalizm, kapitalizm ve neoliberal dönem uygulamalarına, gerici iktidarın sömürü, rant, yolsuzluk, zam, zulüm düzenine karşı direnenlere,
  • Kayyım atamaları ile oy kullanma hakkı bile fiilen yok edilen Kürt halkına,
  • Grevli toplu sözleşmeli sendikal hakları, alın terleri, kıdem tazminatları, işçi sağlığı-iş güvenliği, güvenceli çalışma için mücadele eden tüm emekçilere,
  • Yargı bağımsızlığı, savunma hakkı, hukukun üstünlüğü için mücadele eden hukuk emekçilerine, 
  • Ürününe, toprağına, suyuna, deresine, ormanına, ülkenin doğal kaynaklarına sahip çıkan köylüler ile kentsel-kırsal tüm kamusal alanların rant yağmasına karşı çıkan herkese,
  • Sağlığın herkes için eşit ve parasız olması için mücadele edenlere,
  • Covid-19 salgınına karşı siper olan sağlık emekçilerine,
  • Toplanma, gösteri, ifade özgürlüğü haklarını kullanırken iktidarın gadrine uğrayanlara,
  • Habercilik görevini yerine getirirken baskı ve zulme uğrayan basın emekçilerine,
  • Sömürü, ayrımcılık, şiddet ve cinayetler ile yaşamlarının karartılmasına karşı mücadeleyi ülke çapında yükselten kadınlara,
  • Gerici, piyasacı eğitim sistemine karşı mücadele eden veliler, kamu çalışanları, akademisyenler, öğrenciler ve bilimsel-laik eğitim isteyen herkese,
  • Cumhuriyetin iktisadi sosyal kültürel kazanımları, demokrasi, laiklik, eşitlik, emek, barış, adalet, özgürlük için mücadele eden bütün ilerici demokratik güçlere

destek ve dayanışmamızı ifade ediyorum.

Ve bu haklı mücadelelere yol açan;

  • Emperyalizme bağımlılığı, sömürü, rant, usulsüzlük ve yolsuzluklara dayalı sermaye egemenliği düzeni ve dinci faşizmi,
  • Cumhuriyet dönemini parantez içine alıp Cumhuriyetin kurucularına lanet yağdıranları,
  • Laiklik, bilim, aydınlanma, demokrasi ve hukuk düşmanlığını,
  • Ülkemizin yeraltı-yerüstü kaynaklarını yağmalayan, yok eden politikaları,
  • Kürt sorununda izlenen şiddet ve tasfiyeci politikaları,
  • Her türlü savaş kışkırtıcılığını, halklar arasında milliyetçilik, düşmanlık tohumları eken politikaları,
  • Bilimsel laik eğitimi tasfiye eden, gerici, cehaleti besleyen, çocuk istismarcılığına arka çıkan politika ve uygulamaları,
  • Piyasacı “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile sağlıkta sosyalizasyona son veren, Covid-19 salgınına karşı mücadeleyi koruyucu halk sağlığı önlemleri ile değil bireysel önlemlere havale eden politikaları, 
  • Cinsiyet ayrımcılığını, kadınların üzerindeki baskı ve şiddeti,
  • Düşünce, örgütlenme, toplanma, basın özgürlükleri, dokunulmazlık, seçilmişlik ve barajsız siyaset yapma hakkını engelleyen bütün antidemokratik uygulamaları,
  • Toplumun değişik kesim ve bireylerine yönelik devlet terörünü,
  • İnsanı değersizleştiren, yok sayan, muhtaç durumuna düşüren her türlü politikayı,
  • Kamu kurumu niteliğindeki özerk yerinden yönetim kuruluşları ve TMMOB’mizin yasasını değiştirme girişimlerini

kınıyor; örgütlü toplum savunusu ve bağımsız demokratik bir Türkiye mücadelesindeki kararlılığımızı belirtmek istiyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

8-9 Şubat’ta yapılan Şube genel kurullarımız ülkemizi, halkımızı, kamu ve meslek/meslektaş yararını ana eksen olarak kabul eden; mesleki ve demokratik mücadeleyi birlikte yürüten çalışma anlayışımızın örgütümüz genelinde benimsendiğini bir kez daha göstermiştir.

18-19 Nisan’da yapmamız gereken Oda Olagan Genel Kurulu’nu bildiğiniz üzere Covid-19 salgını nedeniyle ertelemek zorunda kaldık. Ancak Nisan ayındaki Danışma Toplantısı yanı sıra yine Nisan ayında yayımladığımız 47. Dönem Çalışma Raporu Taslağı, 2 Mayıs ve 18 Ağustos’’ta genel kurul delegelerinin katılımı ile internet üzerinden yaptığımız Delege Buluşmaları ve diğer birçok çevrim içi toplantı ile örgütlülüğümüzün iradesi, bigilenme gereklilikleri ve Oda çalışmalarının kesintiye uğramamasını sağladık.

Şimdi yoğun bir çalışma dönemini geride bırakırken biriktirdiğimiz demokratik değerler doğrultusunda geleceğe bir adım daha atıyoruz.

Dünyada ve ülkemizdeki gelişmeleri, bu gelişmelerin ülkemiz, halkımız, mesleğimiz, meslektaşlarımız üzerindeki etkilerini hep birlikte değerlendirecek, Şube genel kurulları ve Oda çalışmalarında dile getirilen görüşleri harmanlayacağız.

Daha güçlü bir Oda ve üreten, sanayileşen, hakça bölüşen bir Türkiye için söz üstüne söz koyacak, önümüzdeki dönemin çalışmalarının çerçevesini belirleyecek; Oda ve TMMOB organlarında görev alacak arkadaşlarımızı seçeceğiz.

Genel kurulumuz emperyalizme, kapitalizme/neoliberalizme, sömürüye, faşizme, gericiliğe, savaş çığırtkanlığına karşı birlik, mücadele, dayanışma, demokrasi platformu olacaktır.

Bugün ve yarın yapılacak olan genel kurul ve seçimlerimiz, totaliter iktidara karşı cumhuriyetçi, laik, demokratik, halkçı, toplumcu/kamucu bir yanıt olacaktır.

Odamız ve TMMOB’nin bu çerçevedeki geleneksel çizgisi ile mesleğimizin demokratik mevzisi olan örgütlülüğümüzün hassasiyetle korunarak sürdürülmesi genel kurulumuzun tarihi bir sorumluluğu olacaktır. Bu çerçevede önümüzdeki zorlu süreci örgütlü üye gücümüz ve mesleki bilimsel, demokratik duyarlılıklarımızdan hareketle en doğru şekilde planlayacağımıza, bütünlüğümüzü koruyarak çalışmalarımızı ve hedeflerimizi genişleteceğimize inanıyor, bu gerekliliği özellikle paylaşmak istiyorum.

Değerli Konuklar, Değerli Arkadaşlar,

Bu çalışma dönemimizde dünya, bölgemiz ve Türkiye’de önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan bazılarına kısaca değinmek istiyorum.

Kapitalizmin dünya genelinde 1970’lerde içine girdiği krizle birlikte geliştirdiği neoliberalizmin acı toplumsal sonuçlarının ortaya serildiği, büyük bir bunalım ve durgunluk dönemdeyiz. “Büyüme”nin durması, kamu-özel sektör borçlarının tırmanması, işsizlik ve yoksullaşmanın artması, iklim ve gıda krizleri, enerji, hammadde, su kaynaklarının paylaşımı, Covid-19 salgını gibi birçok yeni sorun bulunmaktadır.

ABD ve diğer emperyalist ülkeler uluslararası hukuk ile ülkelerin egemenlik haklarını çiğneyerek işgalci politikalar izlemekte; etnik, dinsel/mezhepsel farklılıkları kışkırtmakta, işbirlikçi devletler ve yönlendirilen şeriatçı vb. maşa örgütlerle birlikte milyonlarca insanı katletmektedir. Komşumuz Suriye’de, Libya ve Yemen’de yaşananlar içinde bulunduğumuz döneme dair önemli ipuçları sunmaktadır.

Gerek ABD ile Çin ve Rusya arasındaki, gerekse başını ABD’nin çektiği emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin kendini yoğun olarak gösterdiği, ticaret savaşlarının, kur savaşları olasılığının, korumacı politikaların öne geçtiği yeni bir döneme girilmiştir.

Kapitalizmin 40 yılı bulan neoliberal döneminde serbestleştirme-özelleştirmelerle sosyal refah devleti döneminin sağlıkta sosyalizayon ve sosyal güvenlik politikalarının tasfiyesinin toplumlardaki hayati yansımalarına şimdi Covid 19 salgınının etkileri eklenmiştir. Üretim ve hizmetlerin bu salgının etkilerinin eklendiği ağır ve ölümcül koşullarda devam ettirilmesi, sağlık hakkının yok sayıldığını ve mevcut dünya düzeninin acımasız sınıfsal karakterini bir kez ortaya koymuştur.

Bu genel dünya durumu sosyal hak kayıpları, işsizlik, yoksullaşma, bölgesel savaşlar, toplumsal parçalanma, mülteci akınları, insanlık dışı yaşam koşulları ve kitlesel ölümlere yol açıyor. Ancak gelir dağılımındaki uçurumlar, kitlelere dayatılan aşırı tüketim kalıpları ile işsizlik ve yoksulluk sorgulanmaya; başka bir dünya özlemi her yerde hissedilmeye başlanmıştır.

Mevcut dünya durumu, halkçı, kamucu/toplumcu bir seçeneği, diğer tarafta yeni tipte faşizmler, çürüme, parçalanma ve çöküş mü sorunsalını önümüze koymaktadır.

Değerli Meslektaşlarım,

Ülkemizdeki durumu değerlendirirken iç ve dış politika arasındaki bağlardan hareketle, dış politikanın emperyalizme bağımlılığın gerekleri ve içerde toplumsal muhalefeti etkisizleştirerek iktidarın sürekliliğini sağlamak için militarist bir eksende belirlendiğini görmek durumundayız.

Birçok ülkede askeri güç bulundurma yanı sıra Türkiye, Kore Savaşı ve Kıbrıs harekâtı hariç, tarihinde ilk defa kendi toprakları dışında en az üç ülkede Irak, Suriye, Libya’da savaş ve çatışmaların içindedir. Bölgeye yönelik politikada İhvancı çizgi oldukça belirgindir.

İktidar, ülkemizin dünya kapitalizmi-emperyalizm ile yaklaşık yetmiş yıllık iktisadi, askeri, siyasi bağlantılarının yol açtığı sorunları derinleştirmiştir. İktidarın dünya siyasetindeki boşluklardan yararlanma şekli dışa bağımlılık halkalarına yenilerini eklemektedir.

Kürt sorununda “açılım”, “çözüm” gibi oyalama adımları yerini militarist politikalar ve seçilmiş yasal temsilcileri hapse göndermeye bırakmıştır.

İktisadi bağlamda en uç noktalarına kadar uygulanan neoliberalizm, yolsuzluklar, sınırsız-kuralsız rant politikaları, ülkemizin bugünü ve geleceğini yoksullaştırıyor.

Serbestleştirme–özelleştirmeler, üretim ile ihracatın ithal girdilere bağımlılığı ve fason üretim olguları bu iktidar döneminde ülkemizi sanayisizleştirmiş, tarımı mahvetmiştir.

Kamusal üretim, hizmet ve denetimin tasfiyesi, fason ve esnek üretim ile rant eksenli sermaye birikimi düzenlemeleri; mühendislik hizmet ve uygulamaları ile meslek örgütlerimizi etkilemekte, mühendisliği itibarsızlaştırmaktadır. Mühendislik niteliksizleşme, itibarsızlaştırma, yoksullaşma, işsizlik kıskacındadır.

Bütün kamusal kaynak ve varlıklar iktidara, yeni sermaye güçleri, bölge gericiliği ve emperyalistlere sunulmaktadır. “Faiz lobileri”nden söz edip dışarıya sürekli faiz ödeyenler, Londra toplantıları örneğinde görüldüğü üzere kredi musluklarını açmaları için aynı çevrelerle masaya oturmaktadır.

İşsizlik, yoksulluk, örgütsüzlük yayılmaktadır. “Bireysel emeklilik sistemi”, “tamamlayıcı emeklilik sistemi” adları altında tüm çalışanların asgari gelecek güvenceleri yok ediliyor. İşsizlik Sigortası Fonu, sermayeye destek fonuna dönüşmüştür.

Covid-19 salgını fırsat bilinerek ücretsiz izin, kısa çalışma, çağrı üzerine çalışma, uzaktan çalışma adları altında sermayeye yeni olanaklar sunulmaktadır. MÜSİAD, MESS ve birçok sermaye gücü esir kampları gibi çalışma kampları tesis etmekte birbirleriyle yarışmaktadır. Emekçiler, iktidar ve sermayenin salgından daha tehlikeli bir saldırısı ile karşı karşıyadır.

İktidarın iş cinayetleri, kadın cinayetleri ve gencecik insanlarımızın ölümlerine yaklaşımı insanlık dışıdır. “Güzel öldüler”, “açık giyinmeseydi, tahrik etmeseydi”, “takdiri ilahi”, “şehitler tepesi boş” vb. sözleri kimler söyledi biliniyor.

Cumhuriyetin ve toplumsal gelişme süreçlerinin kazanımları; laiklik, bilim, aydınlanma, modern toplumsal yaşam, demokrasi, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, temsili parlamenter sistem, Anayasal gelişmeler ile bütün temel hak ve özgürlükler ayaklar altındadır.

İktidar sosyal hukuk devleti gerekleri ile toplumcu, demokratik, cumhuriyetçi, laik yaklaşımlara karşı dinci gerici tezlere dayanarak açık bir ideolojik-siyasi mücadele yürütmektedir.

Milletvekillerini, belediye başkanlarını, gazetecileri, eleştiren herkesi cezaevlerine gönderen, ana muhalefet partisi başkanını kurşun, saldırı, linç ile tehdit eden; gerçekleri tahrif ve toplumu dini inançlar üzerinden manipüle ederek sömürü ve rant düzenini en uç noktalara vardıran bir rejim değişikliği söz konusudur. Bu tek kişi egemenliği, tarihsel olarak geride kalmış bulunan saltanat özlemiyle iç içedir.

Cumhurbaşkanlığı/başkanlık rejimi ile Türkiye’nin “uçuşa geçeceğini” söyleyenler ülkemizi felaketlere doğru uçuruyor. Kendilerinin “sessiz devrim” dediği bir karşı-devrim, bir felaketler rejimi söz konusudur.

Cumhuriyet karşıtlığı ve saltanat-hilafet-şeriat özlemleri ülkemiz ve halkımızın yoksullaştırılması, baskı ve şiddet politikaları eşliğinde gündeme geliyor.

Siyasal İslamın totaliter karanlığı ile kapitalizmin yeni tip faşizmler yönelimi, bu iktidarın şemsiyesi altında uyum ve kaynaşma içindedir.

Bildiğimiz gibi bütün bu değişim-dönüşüm sürecine itiraz eden halk muhalefeti ve TMMOB’miz yasa/mevzuat düzenlemeleri ve her türlü antidemokratik uygulama ile etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır.

Ancak 2009 Tekel direnişi, 2013 Gezi direnişi, 7 Haziran 2015 seçimleri hezimeti, başından beri hileli ve sonuçları itibariyle gayrimeşru olan 2017 referandumu ve 2018 genel-2019 yerel seçim sonuçları, sayısız emekçi halk direnişi ile kadınların mücadelesinde görüldüğü üzere Türkiye bu istibdat rejimine teslim olmayacaktır. Bizim yerimiz, safımız burasıdır.

Safımız halk egemenliği, eşitlikçi, sömürüsüz, laik, bilimin aydınlattığı ve geliştirdiği üreten, kalkınan, barış ve kardeşlik içindeki bir Türkiye ve dünya mücadelesidir.

Sevgili Meslektaşlarım,

Bildiğimiz üzere bütün Baroların itirazlarına karşın yapılan Avukatlık Yasası değişikliği ve diğer bazı yasalarda yapılan değişikliklerle iktidar, 2009 yılından beri gündeminde bulunan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının mevzuatını değiştirme yönünde önemli bir adım attı.

Yine bildiğimiz üzere son yıllarda TMMOB’den görüş alınmadan, hiçbir değişiklik talebimiz olmadığı halde birkaç defa TMMOB Yasası değişikliği girişimi gündeme geldi, taslaklar hazırlandı.

Bu noktada TMMOB’yi ve Odalarımızı dönüştürme çabasının kamu yararının tasfiyesi girişimleri kapsamında gündeme geldiğini en başta belirtmek gerekir. Kamu idari yapısında yıllardan beri gerçekleştirilen piyasacı otoriter dönüşümlerle birlikte kamusal üretim, hizmet ve denetimlerin tasfiyesi ile mevzuatımızda yapılmak istenen değişiklikler doğrudan bağlantılıdır.

Anayasa’da kamu tüzelkişilikleri olarak tanımlanan meslek örgütlerimizin mevzuatında yapılmak istenen değişiklikler, kamusal mesleki denetim fonksiyonlarımız ile özerk yerinden yönetim kuruluşu hüviyetimizin yok edilmesine yöneliktir.

İktidar böylece üst Birliğimiz TMMOB ve Odalarımız ile mühendislik, mimarlık, şehir planlama alan ve hizmetlerini piyasa işleyişine doğru yönlendirmeyi, taşeronlaştırmayı, demokratik yollarla ele geçirilemeyen Odalarımızı bölerek, azınlıktaki yandaşlarına açarak usulsüzlük ve kuralsızlaştırmalarla işleyen rant düzeni önündeki engelleri kaldırmayı hedefliyor.

Bu açıdan barolara yönelik yapılan düzenleme bizler için uyarıcı olmalı ve gerekli hazırlıklarımızı bütün örgütümüzde yapmalıyız. Genel kurul sonrası yeni çalışma döneminin en acil görevlerinden biri budur.

Mesleki sorumluluklarımızı daha iyi yerine getirmek için, örgütlülüğümüzü güçlendirici, saldırılara karşı birlik içinde hazırlıklı olmayı, mesleki uygulama ve kamusal hizmet niteliğimizi yükseltmeyi sürekli gündemimizde tutmalı; meslek alanlarımız üzerinden siyaset yapmaya cesaretle devam etmeliyiz.

Odamızın siyasi iktidarların tasarruflarını bilimsel teknik ölçütler ve kamusal-toplumsal-mesleki yarar süzgecinden geçirmeye dayanarak ülkenin en karanlık dönemlerinde bile gerçekleri açıklamaktan geri durmadığı bizlere rehber olmalıdır.

Bundan sonra da hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmayan bu bağımsız tutum ile örgütsel varlık ve ilkelerimizi koruyan duruşumuzu uyum içinde sürdürmek, örgütlülüğümüzün devamını her koşulda sağlamakla yükümlüyüz. Genel kurulumuzun bu yöndeki irade beyanı son derece önemlidir.

Değerli Arkadaşlar,

Sizlere sunulan ve birazdan OYK Sekreteri Elif Öztürk arkadaşımız tarafından sunumu yapılacak olan 47. Dönem Çalışma Raporunda yaptığımız çalışmaları ayrıntılı olarak göreceğiz.

Zamanımızı değerlendirmek için bu konulara girmeyeceğim ancak gönül rahatlığıyla söylemeliyim ki; Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu olarak, geçen iki yılda da emeğe, bilime, mühendisliğe, sanayileşmeye ve kalkınma gerekliliklerine dayanarak çalıştık.

Ülkemiz, bölgemiz ve dünyada yaşanan birçok olumsuzluğa karşı mücadele ettik.

Oda çalışmaları ve meslek alanlarında ülke, kamu, toplum yararını savunmayı ana ilke olarak benimsedik.

Düzenlediğimiz etkinliklerde meslek çıkarları, ülkemizin demokratikleşmesi ve kalkınması için somut çalışmalar yaptık.

On yıllardır emek vererek büyütülen demokratik mevziimizi; Odamız ve TMMOB’nin geleneksel cumhuriyetçi, demokratik, laik, yurtsever, barışçı, eşitlikçi, özgürlükçü, kamu-toplum yararı eksenli çizgisini hassasiyetle koruyarak yola devam ettik.

Halk, kamu, ülke, meslek-meslektaş yararı ilkesini ana eksen olarak kabul eden; mesleki ve demokratik mücadeleyi, birini diğerinin önüne koymadan bütünlüklü bir şekilde yürüten çalışma anlayışımızın sürekliliğini sağladık.

Ülkemizde tahakkümü kurulmak istenen gerici-faşist rejimin uygulamalarına karşı kararlılıkla kamu yararı, demokrasi, halk egemenliği ve laiklik demeye devam ettik.

TMMOB çatısı altında tüm demokratik eylemliliklerde halkımızın direnci ile birleştik.

Covid-19 salgınının başlamasıyla birlikte örgütsel bütünlüğümüzü, üyelerimizi ve çalışanlarımızı koruyucu bir çerçevede çalışma düzenimizi tamamen değiştirdik. Şubelerimiz, üyeler ile iletişim kurarak dayanışma çabası içine girdiler. Çevrimiçi teknik söyleşiler düzenledik. Birçok üye ve Şubemiz, sağlık emekçileri ile dayanışma ve acil maske-siperlik gereksinimi için üretimler yaptılar.

Şeffaf olmayan, kötü yönetilen bu süreçte insanların canlarını yetersiz bireysel önlemlerle piyasanın insafsızlığına bırakan, sermaye güçlerini destekleyen politikalar egemen oldu. Bu nedenle salgına karşı izlenen ve izlenmesi gereken politikaların değişik yönleri ile gündemimizdeki bazı önemli konulara dair ilk günlerden itibaren birçok açıklama yaptık.

Salgının ilk günlerinde oluşturduğumuz Teknik Kurulu dokuz meslek kuruluşu ve hekim dostlarımızın katılımıyla İklimlendirme Teknik Kurulu’na dönüştürdük ve salgına karşı mesleki teknik önlem çalışmaları yapılmasına öncülük ettik.

Ülkemizin bugünü ve geleceğinin kamucu politikalar ve bu çerçevedeki eğitim, sağlık, kesintisiz sanayileşme, kalkınma hedef ve hamlelerine bağlı olduğunu vurguladık.

Oda Yönetim Kurulu olarak tüm bu çalışmalarda emeği bulunan,

Bu zorlu dönemde TMMOB’nin boyun eğmez tutumunda özel bir yeri bulunan Birlik Başkanımız Emin Koramaz’a,

Bütün çalışmaları birlikte yaptığımız şube yönetim kurulları üyeleri, il-ilçe, işyeri temsilcileri ve komisyonlarda görev alan üyelerimize,

Etkinliklerimizin düzenleme, danışma ve yürütme kurullarındaki değerlerimize,

Eğitim merkezi çalışmalarımızı geliştiren Eğitim Çalışma Grubumuza,

Dizinlerde tekrar taranmaya başlayan Mühendis ve Makina, Endüstri ve Tesisat Mühendisliği Dergileri Yayın Kurullarına,

Pek çok Oda Raporumuzun hazırlanmasında emeği bulunan Enerji, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Ulaşım Trafik Komisyonu ve tüm çalışma gruplarımızın üyelerine,

Covid-19 salgını üzerine oluşturduğumuz Teknik Kurul üyeleri ve İklimlendirme Teknik Kurulu’ndaki dost meslek örgütleri ve hekim dostlarımıza,

Mesai arkadaşlarımız teknik görevlilerimiz, tüm Oda çalışanları ve

Görüşlerimizi halkımıza ulaştıran basın emekçilerine

içtenlikle teşekkür ediyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

Yaptıklarımız kadar yapamadıklarımız ve eksik yaptıklarımız da oldu. Birkaçına değineceğim. Çalışma Programızda olan uluslararası ilişkiler konusunda fazla bir şey yapamadık, önümüzdeki dönemde eşdeğer örgütlerle ilişkilerin geliştirilmesi ve yurtdışındaki üyelerimizle ilişki mekanizmalarını kurmayı önümüze bir ödev olarak koymalıyız.

Önceki genel kurulda Örgüt Kuruluş ve Yapısına ilişkin çalışma yapılması için bir görev verilmişti. Umarım önümüzdeki dönemde bu çalışma tamamlanır. MMO örgütlülüğünü daha ileriye taşıyacak, günümüz ve öngörülebilir bir geleceğin ihtiyaçlarını karşılayacak bir yapı oluşturmak durumundayız.

Akademik dergilerimiz dizinlerde taranmaya başlandı ancak uluslararası dizinlerde taranması ve tanınırlılıklarının artması için daha fazla çaba göstermemiz gerekecek.

Asli görevlerimizin başlarında yer alan Mesleki Eğitimle ilgili çok yol aldık. Ancak üniversite eğitiminin niteliğinin düştüğü bir ortamda başka birçok sorunla karşı karşıyayız ve daha çok yolumuz var diyebiliriz. Meslek ve meslektaş haysiyetini korumak ve mühendislik işlerinin ehil insanlar eliyle yapılmasını sağlamakla sorumluyuz.

Üye olmayan ehil arkadaşlara ulaşmak, üye olmalarına yönelik çalışmalar yapmak ve üyelerimizin en azından çalışacakları alanla ilgili eksikliklerini tamamlamalarına yardımcı olmalışız. Önümüzdeki dönem yoğunlaşacağımız konulardan biri de budur.

Oda üyeliği, üyelere yönelerek Oda-Üye ilişkisinin güçlendirilmesi, araçların bu yönde çeşitlendirilmesi, Oda aidiyetinin geliştirilmesi görevlerimizin arasındadır. Üyesinin sahip çıktığı bir Odanın gücü çok önemlidir. Bu nedenle örgütlülüğümüze yönelik saldırılara karşı üyelerin hareketlenmesi ve örgütlü üyeliğin geliştirilmesi için çalışmalıyız.

Ayrıca belirtmek istiyorum; sadece bilmek yetmiyor, alternatifleri oluşturmak ve bunun için mücadele etmek gerekiyor. Bunun güzel bir örneğini Enerji Çalışma Grubumuz verdi. Yıllardan beri hazırladığımız Türkiye’nin Enerji Görünümü ile en son Demokratik Enerji Programı bu açıdan güzel bir örnek oldu. Şimdi sıra bu konuda örgütümüz aracılığıyla kamuoyunun bilgilendirilmesi ve hayata geçirilmesi için mücadelededir.

Sevgili Dostlar,

Yeni çalışma dönemimizde Oda ve TMMOB organlarında görev üstlenecek tüm arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum.

Yeni dönemde de meslek alanlarımızdan yola çıkarak doğru bildiklerimizi söylemeye ve bunun için mücadele edeceğimize inancımla genel kurulumuzun birliğimizi ve direncimizi güçlendirmesini diliyor, sizleri saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlıyorum.

Yaşasın bağımsız, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü Türkiye ülkümüz.

Yaşasın Makina Mühendisleri Odası örgütlülüğü.

Yaşasın TMMOB örgütlülüğü.”

 

TMMOB Başkanı Emin Koramaz’ın konuşması:

“Sayın divan, değerli yönetim kurulu üyeleri, değerli konuklar, sevgili mücadele arkadaşlarım,

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına sevgi ve dostlukla kucaklıyorum.

Üyesi olmaktan onur duyduğum Odamızın genel kurulunda sizlerle bir arada olabilmek, sizlere seslenme fırsatı yakalamak insana büyük bir keyif, mutluluk ve güven veriyor.

Konuşmama başlamadan önce, geride bıraktığımız çalışma dönemi boyunca TMMOB ve oda faaliyetlerinin başarılı ve uyumlu biçimde yürütülmesini sağlayan Odamızın yönetim kuruluna, denetleme ve onur kurulu üyelerine, Birlik Yönetim, Yüksek Onur ve Yüksek Denetleme Kurulu üyelerine TMMOB ve Oda çalışmalarına katkı sunan tüm üyelerimize ve tüm çalışanlarımıza  teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar,

Tüm dünya bir salgınla mücadele ediyor.

Türkiye salgının en çok etkilediği ülkelerden birisi durumunda. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan resmi vaka sayıları adeta buzdağının görünen yüzü gibi.

Çevremizde pek çok kişi bir biçimde hastalığa yakalandı.

Kimisi evinde, kimisi hastanede hastalıkla mücadele ediyor.

Salgın nedeniyle hayatını kaybeden üye ve yöneticilerimiz var.

Kaybettiğimiz arkadaşlarımızı saygıyla özlemle anıyorum .

Örgütümüze ve  yakınlarına sabır ve baş sağlığı diliyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

Yaklaşık beş aydır tüm hayatımızı salgın koşullarına göre sürdürüyoruz. Evde, işyerinde, sosyal yaşamda olduğu gibi TMMOB örgütlülüğü içinde de kendimizin, üyelerimizin, çalışanlarımızın ve toplumun sağlığını koruyacak tedbirler alıyoruz. Genel Kurullarımızı da  buna uygun biçimde gerçekleştiriyoruz.

Bu nedenle Genel Kurul katılımcı  sayımız geçmiş genel kurullarımıza göre daha düşük. Ancak genel kurul öncesi elektronik ortamda yapılan delege toplantılarıyla bu eksikliğin önemli ölçüde doldurulduğunu düşünüyorum.

Salgın koşulları altında da olsa, genel kurulumuzun TMMOB’nin ve Mühendisleri Odamızın demokratik geleneğine uygun biçimde gerçekleştirileceğine, örgütlülüğümüz ve toplumuz için faydalı sonuçlarla tamamlanacağına inanıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Henüz nereye varacağı konusunda kesin bilgimiz olmamasına rağmen salgın konusunda bazı çıkarım ve tespitler yapmak mümkün ve gerekli.

Bu çıkarımların ilki, dünyanın böylesi bir tehdide karşı hiçbir biçimde hazırlıklı olmadığı gerçeği. Gelişmişlik düzeyi, kültürel alışkanlığı, sosyal ilişkileri nasıl olursa olsun bu salgın tüm ülkelerde hızla yayındı.

Henüz hiçbir ülke bu yayılımın önüne set olacak örnek bir uygulama, örnek bir davranış modeli, örnek bir tedavi yöntemi geliştirebilmiş değil.

Bununla bağlantılı bir diğer çıkarım ise sağlık ve sosyal güvenlik sistemi kamusal niteliğini devam ettiren ülkelerin, salgın ne kadar yaygın olursa olsun hastalıkla baş etme konusunda daha başarılı sonuçlar elde ettiğidir.

Bu ülkeler sadece hastalıkla mücadele konusunda değil, salgının yarattığı sosyal ve ekonomik sorunların toplumsal sonuçlarını hafifletmek konusunda da görece başarılı görünüyorlar.

Neoliberalizmin en acımasız biçimiyle uygulandığı, sağlığın ve sosyal güvenliğin tümüyle özelleştirildiği, koruyucu halk sağlığı politikalarının uygulanmadığı ülkeler ise kontrolü tamamıyla elden kaybettiler. Yurttaşlarını, hatta sağlık çalışanlarını salgına karşı koruyamadılar.

Yaşadığımız bu olağanüstü dönem, insan hayatını ve sağlığını korumanın hepimizin öncelikli görevi olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardı.

Tüm insanlığın sağlığını koruyabilmek için doğayı, iklimi dengesini ve çevreyi korumanın, hastalıklarla mücadele etmenin insanlığın ortak görevi olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Bu olağanüstü dönemin bize öğrettiği şeylerden birisi de emeğe ne denli bağımlı olduğumuz, emeğin üretkenliğine ve yaratıcılığına ne denli ihtiyaç duyduğumuz gerçeği oldu.

Dünyayı yaşanabilir hale getiren, hayatı sürdürülebilen kılan yegane şeyin emek ve toplumsal ihtiyaçlar için üretim olduğunu gördük.

Ne denli büyük ekonominiz olursa olsun, finansal yapınız ne kadar güçlü olursa olsun, teknolojiniz ne kadar üstün olursa olsun emekçiler üretmediği anda hayatın tüm çarklarının durduğunu gördük.

 Bunların yanı sıra,  Dünyanın sözde en gelişmiş ülkelerinin bu süreçte bile sağlık araç gereçleri konusunda gümrüklerde takındıkları tutum, toplumsal gereksinimleri esas alan bütüncül kamucu bir planlamanın, kendine yeten bir sanayi ve üretim alt yapısı oluşturmanın, yerli üretimin ülke ekonomileri için denli önemli olduğunu gösterdi.

Sevgili Arkadaşlar,

Belki klişe bir cümle olacak ama gerçekten de “biz demiştik”. Yıllardır neoliberal politikaların halk düşmanlığı olduğunu, kamusal hizmetlerin ve sektörlerin hiçbir biçimde özelleştirilmemesi, ticarileştirilmemesi gerektiğini söylemiştik.

Ülkemizde özellikle sağlık, sosyal güvenlik ve eğitim sistemi tümüyle özelleştirilememişse, halk sağlığı uygulamaları bir biçimiyle devam ediyorsa bu, başta emek ve meslek örgütleri olmak üzere toplumsal muhalefetin bu kamusal haklara sahip çıkma konusundaki yürekli mücadelesi sayesindedir.

80’li yıllardan bu yana devam eden neoliberal program karşısında hiçbir toplumsal muhalefet görmeseydi, tüm hastanelerimiz özelleştirilmiş, sağlık hakkına erişim olanağımız elimizden alınmış, salgına karşı hiçbir önleyici-koruyucu sağlık hizmetinden faydalanamaz hale gelmiş olurduk.

Kamusal hak ve çıkarlarımızın korunması konusunda mücadelemizi bundan sonra da aynı kararlılıkla ve artan bir sorumlulukla sürdürmeye devam edeceğiz.

Kamusal sorumluluk demişken burada hepinizin huzurunda, henüz ülkemizde sağlık çalışanların gereksinimini karşılayacak miktarda siperlik yokken Makine Mühendisleri Odamızın İstanbul Şubesi tarafından başlatılan ve kısa sürede tüm illerdeki İl Koordinasyon Kurullarımız tarafından büyük bir sorumlulukla devam ettirilen, “TMMOB Sağlık çalışanlarına siper oluyor” çalışmasını yürüten arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Bu çalışma kapsamında 3 boyutlu yazıcılarda ve çeşitli atölyelerde ürettiğimiz koruyucu ekipmanları tabip Odalarımıza ve sağlık çalışanlarına ulaştırarak, sağlıkçı arkadaşlarımızla dayanışma sağlamış olduk.

TMMOB olarak bu gibi konularda yaratıcı ve üretken çözümler üretmek konusunda daha girişken olmak zorundayız.

Sevgili Arkadaşlar,

Genelde yaz ayları insanların hayatın gündelik telaşından uzaklaştığı, siyasal gündemin etkinliğinin azaldığı, psikolojik ve fiziksel olarak dinlenerek-yenilenerek geçirdiğimiz dönemlerdir. Bu yıl bu rutinin dışına çıkılmışa benziyoruz. Hem ülke gündemi hem de bizlerin gündemi oldukça yoğun.

Bir yandan hepimizi tedirgin eden salgın, bir yandan etkisi giderek artan ekonomik kriz, bir yandan da komşu ülkelerle yaşanan gerginlikler hepimizi diken üstünde tutuyor.

Yaşadığımız bu yoğun gündemi değerlendirmeden önce, bu günlere nasıl geldiğimizi kısaca değerlendirmekte fayda var.

Bir önceki genel kurullarımızdan bu yana ülkemiz açısından gerçek bir tarihsel kırılmaya tanıklık ettik.

24 Haziran 2018’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin belirli bir dönemi tümüyle sona erdi.

Güçler ayrılığı esasına dayalı parlamenter rejim kaldırılarak, yasama, yürütme ve yargı erklerinin cumhurbaşkanında toplandığı yeni bir rejim kuruldu.

Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle tümüyle “tek adam”a bağımlı yeni bir idari yapılanma inşa edildi. Ülkenin adeta omurgası niteliğindeki bakanlıklar, genel müdürlükler, kurumlar, kuruluşlar, yasalar, yönetmelikler birer kararname ile kaldırıldı.

Cumhuriyet rejiminin temelini oluşturan halk egemenliği anlayışının, rejimin istikrarını sağlayacak denge-fren mekanizmalarının ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ortadan kalkmasıyla gerçek anlamda otoriter bir tek adam rejimi yaratıldı.

Devletin tüm kurumları “parti devleti” anlayışı ile yapılandırıldı.

Kamu adına görev yapan idareciler parti yöneticileri gibi davranır, hukuka bağlılıkla yükümlü mahkemeler parti çıkarlarına uygun karar verir, atama ve yükselmelerde liyakat yerine partiye sadakat esas alınır hale geldi.

Yapılan değişikliklerle emek ve meslek örgütlerinin, hatta üniversitelerin kamuya ilişkin politika üreten kurul ve kurumlarda yer alması engellendi. Kamu adına söz söyleyecek, politika önerecek kurum ve kuruluşların kamu yönetimiyle bağı kesildi.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında patlak veren ve etkileri hâlâ devam eden ekonomik kriz enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çevirdi.Şehir meydanlarında kurulan, temel gıda maddelerinin belediyeler tarafından satıldığı “tanzim çadırları” yaşadığımız krizin simgesi olarak kayıtlara geçti.

Yaşanan derin ekonomik kriz, uzun yıllardır büyük borçlar altında hayatını sürdürmek zorunda kalan geniş toplum kesimlerini derin bir çaresizliğe sürükledi.

Geçim sıkıntısı nedeniyle, ülke tarihimizde eşine az rastlanan aile intiharlarının yaşanması içinden geçtiğimiz krizin toplumsal boyutunu gözler önüne sermektedir.

Yaşanan kriz nedeniyle toplumsal desteğini iyiden iyiye kaybeden tek adam rejimi, kendisine karşı büyüyen tepkiyi bastırabilmek için 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal rejimini sürekli hale getirdi.

Olağanüstü hal, tek adam rejiminin olağan yönetme biçimi haline getirildi.

Seçilmiş belediye başkanları yerine atanan kayyumlarla, asılsız suçlamalara dayalı tutuklamalarla, demokratik kitle örgütlerini hedef alan soruşturmalarla bu rejim pekiştirildi.

Sevgili arkadaşlar,

Yıllardır yürütülen yanlış dış politikalar ise dış politikada Türkiye’yi büyük bir yalnızlaşmaya sürükledi. Bu yalnızlaşma, emperyalist güç odaklarının istikrarsızlaştırdığı Ortadoğu coğrafyasında, ülkemizi giderek daha fazla çatışmacı bir konuma doğru itmektedir. Siyasi iktidar, dış politikadaki bu çatışmacı durumu, ülke içindeki zayıf pozisyonunun konsolidasyonu ve muhalif kesimleri susturmanın bahanesi olarak kullanıyor.

2016 ve 2017 yıllarındaki Fırat Kalkanı Operasyonu, 2018 yılındaki Zeytin Dalı Operasyonu ve 2019 yılındaki Barış Pınarı Operasyonu ülkemizin her geçen gün daha fazla Suriye Savaşının içerisine sürüklenmesine neden olmuştur.

2020 yılının hemen başında çıkarılan Libya Tezkeresi tek adam rejiminin aynı zamanda süreklileşmiş bir savaş hali olduğunu göstermektedir.

Sevgili arkadaşlar,

Türkiye halkı, ekonomide kriz, iç politikada baskı, dış politikada ise süreklileşmiş savaş durumu ile özdeşleşen tek adam rejimi altında yaşamaktan hiçbir biçimde memnun değildir.

Tek adam rejiminin mutlak egemenliği altında, bütün medya organlarının iktidara tarafından kontrol edildiği, muhalif tüm seslerin susturulduğu, devletin tüm imkanlarının parti için seferbere edildiği, seçim kurulunun AKP seçim işleri bürosu gibi çalıştığı bir dönemde yapılan yerel seçimlerde iktidarın yaşadığı yenilgi, halkın memnuniyetsizliğinin açık göstergesidir.

Toplumsal desteğini büyük ölçüde yitiren ve artık elinde zorbalık dışında bir toplumsal politikası kalmayan AKP, karşısına çıkan her sorunu şiddet ve baskı uygulamaları ile çözmeye çalışıyor.

Başta laiklik olmak üzere Cumhuriyetin kazanımlarına ve cumhuriyet değerlerine savaş açmış durumda.

Laiklik karşıtı uygulamalarla tabanını konsolide etmeye dini ve milli hassasiyetler üzerinden toplumu kutuplaştırmaya çalışıyor. 

Hukuku, basını ve sosyal medyayı bu şiddet ve baskının bir aracı olarak kullanıyor.

Tek adam rejiminin alametifarikası haline gelen bu durum, salgın döneminde de artarak devam etti.

Cumhurbaşkanı bu dönemin en başından beri yaptığı açıklamalarda herhangi bir biçimde kapsayıcı ve bütünleştirici bir tutum takınma gereği görmedi.

Her konuşmasında toplumu ayrıştıran, kendisi gibi düşünmeyenleri dışlayan, muhalefeti suçlayan söylemlerine devam etti.

Ayasofya konusundaki tutumu, İstanbul Sözleşmesi konusundaki beyanları iktidarın kapsayıcı bir toplum politikasının çok uzağına savrulduğunu gösteriyor.

AKP’nin yarattığı bu baskı ve zorbalık iklimi, her zaman olduğu gibi kendi yetersizliklerini, kendi hatalarını, kendi başarısızlıklarını örtmeyi amaçlıyor.

Mart ayından itibaren ülkemizde etkisini göstermeye başlayan Korona Virüsü Salgını da, tek adam rejimi tarafından bir fırsat olarak değerlendirildi.

Başta sağlık çalışanları olmak üzere halkın tüm kesimleri büyük bir özveriyle salgına karşı mücadele ederken siyasi iktidar halkın acil sorunlarına çözümler üretmek yerine, kendi ajandasındaki öncelikler doğrultusunda adımlar attı.

Kanal İstanbul Projesine yönelik ihale ve proje revizyonları, Salda Gölünü yok etmeye yönelik inşaat faaliyetleri, infaz yasasında değişiklik, doğal koruma alanlarının imara açılması, sosyal medya yasası gibi toplumun karşı çıktığı pek çok uygulama salgın döneminde hayata geçirildi.

Bu dönemde yaşanan en önemli gelişmelerden birisi de, Ankara Barosu’nun bir açıklamasının bahane edilerek, anayasal meslek kuruluşlarının yasalarında yapılmak istenen değişikliklerdi.

Mayıs ayı başında Cumhurbaşkanının talimatıyla başlayan bu süreç, kısa zamanda ülkemizin en önemli gündemi haline geldi. Demokratik seçimlerle kazanamadığı kurumları devletin tüm olanaklarını kullanarak işleyemez hale getirme siyasetinin bir parçası olan bu adımlara karşı tüm TMMOB örgütlülüğü olarak çok hızlı bir tepki geliştirdik.

Cumhurbaşkanının başta Barolar Birliği ve TTB olmak üzere meslek kuruluşlarının yasalarını değiştireceğiz açıklamasının hemen ertesi günü TMMOB yönetim Kurulu ve Oda Başkanları ortak toplantısı yaparak kapsamlı bir mücadele programı oluşturduk.

O tarihten itibaren meclisin kapandığı tarihe kadar her hafta Oda başkanlarımızla ve İKK sekreterlerimizle rutin toplantılarda bir araya geldik. Sosyal medya eylemleri düzenledik. Broşürler ve kısa filmler hazırladık.

Örgüt binalarımıza, belediye bilbordlarına afiş ve pankartlar astık. Üyelerimizin yanı sıra Öğretim üyelerimizi ve öğrenci üyelerimizi harekete geçirmeye çalıştık.

Milletvekillerine mektuplar yazdık. Meslektaş milletvekillerine yönelik ziyaretler ve toplantılar gerçekleştirdik. Örgütlü olduğumuz her ilde görsel ve yazılı basını çok iyi kullandık. 

TÜRMOB, TTB ve Diş Hekimleri Birliği ile rutin toplantılar ve ortak basın açıklamaları yaptık.

 Ne yazık ki bu çalışmalara Barolar Birliği ve Baro başkanları uzak kaldılar. Çoklu baro yasasının meclis komisyononunda ve meclis genel kurulunda görüşülmesi süreçlerinde yapmış oldukları eylemlere destek olma taleplerimizi dahi nazik bir şekilde geri çevirdiler.

Mücadeleyi avukatlarla sınırlı tutmanın kendileri açısından daha sonuç alıcı olacağını düşündüklerini  belirttiler. Bu tutumlarını da anlayışla karşıladık. 

Salgın nedeniyle birçok kısıtlama altında yürüttüğümüz mücadele boyunca, AKP’nin rahatsızlığının asıl nedeninin toplumsal olanı koruma yolundaki inadımız ve gayretimiz olduğunu tüm topluma anlatmaya çalıştık.

Zor koşullar altında büyük bir özveri ve gayretle örgütlülüğümüzü savunmak için mücadele eden tüm arkadaşlarımıza tüm TMMOB ailesi adına teşekkür ediyorum.

Kararlılığımız ve mücadelemiz, TMMOB örgütlülüğünün geleceğinin güvencesidir.

Sevgili Arkadaşlar

Geçtiğimiz dönem tek adam rejiminin yarattığı bu karanlık tablo karşısında, geniş halk kesimlerinin halk egemenliğine, sandık iradesine, madenlerine, ormanlarına, kentlerine, üniversitelerine ve çocuklarının geleceğine sahip çıkma iradesi bir umut ışığı gibi parladı. TMMOB örgütlülüğü olarak bu umut ışığının büyümesinde önemli bir rolümüzün olduğunu biliyor ve bunun kıvancını yaşıyoruz.

TMMOB bünyesinde yürütülen tüm çalışmaları, yapılan her açıklamayı, hazırlanan her raporu, alınan her kararı, Odalarımızın ve İKK’larımızın faaliyetlerini TMMOB web sayfasında ve sosyal hesaplarında kamuoyuyla ve üyelerimizle paylaşmaya özen gösteriyoruz.

TMMOB örgütlülüğü olarak nerede efkarlı bir dağ varsa oradaydık. İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinin gasp edilmesini tüm danışma kurulu üyelerimizle birlikte İstanbul’da protesto ettik. Hazırladığımız sonuç bildirgesini kamuoyuyla paylaştık.

Yerel seçimler sonrasında Diyarbakır, Van ve Mardin Belediye başkanlarının görevden alınması üzere halk egemenliğine, sandık iradesine ve demokrasiye bağlılığımızı göstermek için Oda başkanlarımızla birlikte Diyarbakır’daydık.

Demokrasi Nöbetini ve görevden alınan eş Belediye Başkanlarını ziyaret ettik. TMMOB’nin demokrasiden ve halk iradesinden yana kararlı tutumunu tüm Diyarbakır halkıyla paylaştık.

Kaz Dağları’nın, Kirazlı’nın, Çanakkale’nin efkârına ortak olmak, yarasına merhem olmak için Türkiye’nin dört bir yanından gelen Danışma Kurulu üyelerimizle Çanakkale’deydik. Kaz dağlarındaydık.

Bu dönem boyunca, Odalarımızın ve İl Koordinasyon Kurullarımızın düzenlediği yüzlerce etkinliğin yanı sıra TMMOB bünyesinde Kamuda Çalışan Meslektaşlarımızın, Ücretli Çalışan-İşsiz Meslektaşlarımızın, OHAL KHK’larıyla İhraç Edilen Meslektaşlarımızın, Emekli Meslektaşlarımızın, İş Güvenliği Uzmanı Meslektaşlarımızın ve Bilirkişilik alanında çalışan meslektaşlarımızı sorunlarına ilişkin çalıştaylar gerçekleştirdik.

Yine 45. Genel Kurulumuzda aldığımız kararlar uyarınca odalarımızın ve çalışma gruplarımızın katkısıyla Kadın Sempozyumu, Dünya Gıda Günü Sempozyumu, Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi, Kamucu Politikalar Sempozyumu, Yapı Denetimi Sempozyumu, Kadın Kurultayı, Enerji Sempozyumu ve Sanayi Kongresi’ni düzenledik.

Adana, Denizli, Muğla, Kocaeli ve Kars’ta Kent Sempozyumları yaptık. Aydın’da Jeotermal Enerji Santralleri çalıştayı düzenledik.

Bu etkinlikler yoluyla TMMOB’nin değerleri ve birikimi toplumun tüm kesimleriyle paylaşılırken, meslek alanlarımızdaki teknik gelişmeler üyelerimize aktarmaya çalıştık.

TMMOB’nin değerlerini ve birikimini genç mühendis, mimar ve şehir plancısı meslektaşlarımızla paylaştık.

Yine bu dönemde açtığımız davalar ve yürüttüğümüz hukuki mücadele ile şehirlerimizin, kıyılarımızın, madenlerimizin, tarihi eserlerimizin, kültürel mirasımızın yağmalanmasına karşı önemli davalar kazandık.

Üyelerimizin haklarını koruma ve teknik yönetmeliklerin mesleki ilkelere uygunluğu noktasında önemli kazanımlar elde ettik.

Tüm bu çalışmalara emek koyan TMMOB Örgütlülüğünü büyütmek için gecesini gündüzüne katan her kademedeki yöneticilerimize, İKK sekreterlerimize omuz omuza emek harcadığımız odalarımızın örgütlü üyelerine; çalışma gruplarında, kongre, sempozyum ve kurultaylarımızın düzenleme ve yürütme kurullarında görev alan arkadaşlarıma; Birlik ve oda çalışanı arkadaşlarıma, TMMOB çalışmalarında bize destek olan bilim insanlarına ve uzmanlara; Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

Sevgili Arkadaşlar

Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık dönemde, ülkemize, mesleğimize ve değerlerimize sahip çıkmak konusunda en ufak bir tereddüt yaşamadan mücadele eden tüm arkadaşlarımızı dostlukla kucaklıyorum.

TMMOB’nin eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, barıştan, laiklikten ve barıştan yana toplumcu mücadele çizgisini yarınlara taşıyabilmek için Odamızın yeni döneminde görev alacak olan tüm dostlarımı kutluyorum.

Genel Kurulumuzu yaptığımız bu tesise ismini verdiğimiz Teoman Öztürk’ün şahsında TMMOB ve oda çalışmalarında ve insanca yaşanacak bir dünya ve ülke mücadelesinde yitirdiğimiz tüm değerlerimizi, tüm dostlarımızı saygı ve hasretle anıyorum.

Genel Kurulunuzun eşit, özgür, demokratik bir Türkiye mücadelemize, üreten, sanayileşen ve hakça bölüşen bir ülke özlemimize katkı vermesi dileğiyle hepimize kolaylıklar diliyorum.”

MMO Genel kurul sonuç bildirisi kamuoyuna önümüzdeki günlerde ayrıca sunulacak.