JEOTERMAL ENERJİ
21. yüzyıla kapitalist sistemin işleyişini belirleyen sömürü ilişkisinin KÜRESELLEŞME adı altında yeniden tanımladığı bir süreç olarak girildi. Kapitalist küreselleşme süreci ticari, mali ve sanayi sermayenin faaliyet alanlarının önceki çevrelerini ve ulusal sınırları aşarak çok uluslu şirketlerin egemenliğinde dünya çapında yeni düzenlemelerin yapılmasıyla karakterize olmaktadır. Bu dönemi uluslar arası sermayenin teknoloji ve enerji alanında bir rekabet ve hegomanya mücadelesinin bir parçası olarak da tanımlamak mümkündür.
Günümüzde emperyalist güçler arası ilişkide enerji ve enerji kaynaklarının en önde gelen etkenlerden biri olduğu açıktır. Kısacası enerji ülkelerin ekonomik ve sosyal olarak gelişiminde dolayısıyla toplumsal refahın artırılmasında vazgeçilmez bir etkendir. Bugüne kadar izlenen politikalar sonucunda ülkemiz enerji ihtiyacını kendi özkaynaklarından değil dışarıdan satın alarak karşılayan bir duruma gelmiştir. Bu anlayış ülkemizi dışa bağımlı bir hale getirmekte ve ulusal kaynaklarımızın uluslar arası sermayeye aktarılması anlamına gelmektedir. Ülkemiz yerli, yeni ve yenilebilir enerji kaynakları ile enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayabilecek bir potansiyele sahip olmasına karşın bu kaynaklar ya hiç kullanılmamakta ya da potansiyelinin çok altında kullanılmaktadır.
Enerjinin ülkemizde olduğu gibi dünyada da pahalı bir girdi olması, enerji olarak dışarıya bağımlı olmamız, fosil enerji kaynaklarının tükenmeye başlaması ve dünyamızda küresel ısınmanın artması bizleri ülkemizdeki sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanılması konusunda çalışmalar yapmaya zorlamaktadır. TTMD ile ortak olarak yaptığımız çalışmalarda bu konuları gündeme getirmeye çalışıyoruz, daha önceleri Rüzgâr Enerjisi, Enerji Tasarrufu ve Yalıtım konularındaki çalışmaları kamuoyunun gündemine getirmeye çalıştık. Bugünde Jeotermal Gerçeği ve Geleceği konusunu işleyeceğiz.
Jeotermal enerji olarak kullanılabildiği gibi sağlık açısından da insanlığa önemli katkılar sunan bir oluşumdur. Proje, uygulama ve bakım olarak tesisat Mühendisliğini ilgilendirdiği gibi termal olarak da toplumumuzu ilgilendirmesi, bölgemizde ve kentimizde bu sahaların bulunması bizleri bu konuyu gündeme getirme gerekliliğini daha da artırmıştır. Kent merkezimizde ve ilçelerimizde bulunan jeotermal sahaların sıcaklık itibari ile daha çok sağlık termaline yönelik olduğunu biliyoruz. Valiliğimiz özellikle Kızılinler‘de yapılan çalışmalarla bölgede termal tesislerinin kurulması ve gelişmesine yönelik çalışmalar yapmaktadır. Ancak kentimizde kurum ve kuruluşlar arasında ortak çalışma ve bilgi paylaşma anlayışı olmadığından bu çalışmaları yansıyabildiği ölçüde basından izliyoruz.
Odamız meslek alanlarından yola çıkarak, bilginin paylaşımını, geliştirilmesini ve teknolojiye dönüştürülmesi konusunda meslektaşlarımıza olduğu gibi kamuoyuna da aktarmayı da bir görev olarak görmektedir. İşte bu amaçla TTMD ile her ay bir konuda böyle bir çalışma yapıyor ve kamuoyuna sunuyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.
Jeotermal enerji termal turizm amaçlı olarak her yıl Almanya ve Macaristan‘a 10 milyon, Rusya‘ya 8 milyon, Japonya'da 1500 adet kaplıcada 100 milyon kişi termal turizm yapmaktadır. Bu da yaratılan oluşumun ve katma değerin ne kadar önemli olduğunu bize göstermektedir. Kentimizde de bu tür oluşumların olmasının getirilerinin neler olabileceğini sizlerin takdirine bırakıyorum.
Bu konferansın oluşumunda emeği geçen TTMD yöneticilerine, yoğun programına rağmen bizi bilgilendirmek için İzmir‘den gelen değerli meslektaşımız, hocamız, rektörümüz sayın Prof. Dr. Zafer İLKEN‘e ve siz katılımcılara teşekkür ediyor, saygı ve sevgiler sunuyorum.
R.Erhan KUTLU
Makina Mühendisleri Odası
Eskişehir Şube Başkanı