VII. UÇAK HAVACILIK VE UZAY MÜHENDİSLİĞİ KURULTAYI
VII. UÇAK HAVACILIK VE UZAY MÜHENDİSLİĞİ KURULTAYI - SONUÇ BİLDİRGESİ
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) tarafından düzenlenen VII. Ulusal Uçak, Havacılık ve Uzay Mühendisliği Kurultayı, MMO Eskişehir Şube yürütücülüğünde 3-4 Mayıs 2013 tarihlerinde Anadolu Üniversitesi Kongre Merkezi`nde yapılmıştır. Meslektaşlarımız, öğrencilerimiz, ilgili kurum-kuruluşlardan temsilciler ile birlikte toplam 265 kişinin katılımıyla yapılan Kurultayda, 6 adet oturum gerçekleştirilmiş, 5 adeti poster bildiri olmak üzere toplam 24 adet bildiri sunulmuştur.
Kurultay gündemi çerçevesinde ortaya çıkan aşağıdaki saptamaların, kamuoyunun dikkatine sunulması kararlaştırılmıştır.
Uçak, havacılık ve uzay mühendisliği eğitiminde önemli sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. Bu alanda eğitim, geçtiğimiz birkaç yıla kadar yalnızca Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)`de verilmekte iken; son yıllarda ülke ve toplum ihtiyaçlarını ve istihdam imkanlarını gözetmeden açılan bölümlerdeki altyapı ve öğretim görevlisi eksiklikleri gelecekteki istihdam sorunlarının habercisidir. Havacılık sektörünün cazibesi nedeniyle şu an bütün boyutlarıyla görülemeyen bu sorun gelecekte daha da belirgin hale gelecektir.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), havacılık alanında eğitim veren yüksekokulların teknisyen ve tekniker formasyonuna dönük programlarından mezun olanları dahi mühendislik unvanı kapsamına almaya çalışmaktadır. Böyle bir işlem ve düzenleme, yasa ve hukuka aykırı olmasının yanında, mühendislik tanımına ve mühendislik formasyonuna ilişkin bilimsel gerekliliklere de uygun düşmemekte ve mühendislik hizmetlerini risk altına sokmaktadır.
Ayrıca uçak, havacılık ve uzay mühendisliği unvanına sahip olmayanların kurduğu, ama adlarında "mühendis" unvanının kullanıldığı bazı dernek benzeri yapılanmaların uçak-havacılık-uzay mühendisliği bağlamında sorgulanması gerekmektedir.
Ülkemizde kalıcı bir havacılık sektörünün oluşması için, bu alanda var olan büyük ölçekli firmaların çalışmaları tek başına yeterli olamamaktadır. Diğer sanayi sektörlerinde olduğu gibi sağlıklı ve dinamik bir tedarik zincirinin oluşması için, havacılık sanayinde de KOBİ`lerin de devreye gireceği mekanizmalar oluşturulmalı, bu alanda uzmanlaşmış firma/personel sayısı artırılmalıdır.
Havacılık ve uzay sanayi, yüksek ve ileri teknolojilere ve Ar-Ge çalışmalarına dayanmaktadır. Pek çok mühendislik alanını birleştiren, çok disiplinli bir teknoloji gerektiren havacılık ve uzay sanayi için Ar-Ge zorunludur. Bu alanda yürütülen çalışmalar ayrıca birçok sanayi dalına veri teşkil etmekte ve o dallarda itici güç yaratmaktadır. Kısaca, sektörün gelişmesi Ar-Ge çalışmalarına verilen önemle birebir bağlantılıdır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerin ulusal bilim, teknoloji ve sanayileşme politikalarında havacılık ve uzay sektörüne özel bir önem verilir. Bu alandaki eğitim ve Ar-Ge çalışmalarına doğrudan devlet eliyle önemli miktarlarda kaynak ayrılır. Tüm faaliyet bir devlet politikası olarak planlanır ve uygulanır.
Teknoloji üretebilen ülkelerde üniversite-sanayi işbirliğinin temelleri uzun yıllar önce atılmış ve bu işbirliği halen sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda etkin bir şekilde devam etmektedir. Ayrıca sektördeki rekabet ve ülkeler arası güç mücadelesi; araştırma projelerinin desteklenmesinden daha stratejik bir işbirliği ortamının oluşturulmasını gerektirmektedir. Üniversitelerin rolü de, ekonomik büyümenin bir faktörü olarak değişmektedir. Teknolojik altyapı kurma sürecinde olan ülkelerde ise üniversite ve sanayi işbirliğinin önemi ve gereği daha da belirgin hale gelmektedir.
Helikopter sanayi kurmak amacıyla önemli bir girişim başlatan Türkiye`nin önünde, inisiyatif kullanma açısından çok uygun bir konjonktür yer almaktadır. Helikopter teknolojilerinin ilerlemesinde ise ciddi bir tıkanıklık yaşanmaktadır. Teknolojiye hakim, pazarı elinde bulunduran ülkelerde yaşanan ekonomik durgunluk, bu alanda girişimde bulunan diğer ülkeler için önemli fırsat yaratmaktadır. Türkiye için helikopter sanayisi kurmak ve olgunlaştırmak adına yeterli zaman vardır.
Türkiye`de helikopter teknolojileri alanında hedeflenen seviyelere gelinmesi, özgün olarak tasarlanmış helikopter platformları ile yurtiçi ihtiyacının karşılanması ve uluslararası pazarda rekabet gücü olan bir helikopter sanayi oluşturulması gereklidir. Bunun için; üniversiteler ve sanayinin devlet kontrollü bir sistem ve destek ile bir araya getirilmesi önemlidir.
Türkiye`de tasarlanan sivil hava araçlarının, uluslararası hava sahasında uçabilmeleri için International Civil Aviation Organization (ICAO) emniyet gereksinimlerini karşılayacak şekilde uçuşa elverişli (tip sertifikası, uçuşa elverişlilik sertifikası vb.) olması gerekmektedir. Bu durum, hem hava aracı, parça ve cihazlarının sertifikasyonu, hem de bu ürünleri tasarlayan ve üreten organizasyonların onaylanması (tasarım ve üretim yapabilecek kabiliyette olduklarının gösterimi) ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
Havacılık ve uzay sektörünün ihtiyaçları doğrultusunda özgün hava aracı tasarlama ve üretme hedefine ulaşmak amacıyla, bu tasarımlarda kullanılacak ulusal ve özgün yazılımların geliştirilmesi konusuna önem verilmelidir. TÜBİTAK, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı desteğiyle üniversitelerin ve kurumların bir araya gelerek, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda özgün yazılım geliştirme faaliyetlerini hızlandırmaları gerekmektedir.
Ülkemizde havacılık alanında tasarım ve ürün geliştirme faaliyetlerinin sağlıklı bir şekilde olgunlaşabilmesi için, kritik bir öneme sahip olan hasar analiz faaliyetleri, hava araçları ve bunlara ait ürün/sistemlerin tasarım sürecine entegre edilmelidir.
Her geçen gün piyasaya katmanlı imalat için kullanılan yeni malzemelerin sürülmesi, 3 boyutlu baskı ekipmanının CNC tezgâhları gibi tekrarlanabilen kontrollü prosesler gerçekleştirebilecek seviyeye getirilmesi ve analiz metotlarının genişletilmesi gibi adımlarla birlikte havacılık sektöründe katmanlı imalat teknolojisinin kullanımı gittikçe yaygınlaşacaktır.
Bugün ülkemizdeki havacılık ve uzay sektörünün esas olarak yürütüldüğü kanallardan birincisi havayolu taşımacılığı alanıdır. Ülkemizde 2012 yılında iç ve dış hatlarda 130 milyon seyahat gerçekleşmiştir. Son 8 yıl içinde yıllık ortalama büyüme; uçak trafiği için yüzde 19, yolcu trafiği için yüzde 30`lar seviyesindedir. Ancak, iç pazara dönük havacılığın dışa bağımlı bir sektör olduğu ve cari açığı arttırdığı gözardı edilmemelidir. Şöyle ki; yakıt ithaldir ve toplam maliyet içindeki payı yüzde 35`tir. İthal yakıta 2008‘de 1,4 milyar dolar ödeyen Türk Hava Yolları, büyüme ile birlikte tüketim artınca 2011‘de 2,4 milyar dolar harcamıştır.
Uçaklar ve ekipman, döviz borçlanması yoluyla kiralanmakta veya satın alınmaktadır. Kur yükselişi olasılıkları, sektörün kırılganlık potansiyelini artırmaktadır. Sektör taşeronlaşmıştır ve ucuz işgücü revaçtadır. Nitelikli ve orta düzeyde nitelikli elemanlar, ağır iş yükü yanı sıra esnek çalışma yöntemleri ile sömürülmektedir. Örneğin uçak başına çalışan sayısının Avrupa`nın üçte biri oranında olması söz konusudur. Sabiha Gökçen Havaalanı`ndaki Havacılık Bakım Onarım ve Modifikasyon Merkezi (HABOM)`da; ucuz işçiliğe ve esnek çalışmaya dayalı, Ortadoğu ve Balkanlara yönelik bir bakım merkezi olarak benzer sorun potansiyellerine sahiptir. HABOM projesinin öncelikli amacı, iş gücü maliyetini azaltmaktır. Bu nedenle HABOM`da sendikalaşma istenmemekte, esnek çalışma ve bakım işlerinin sertifikasız personelle yürütülmesi amaçlanmaktadır. Oysa sendikalaşma, işçi hakları açısından öneminin yanı sıra, sivil havacılık sektöründe "uçuş emniyeti" problemi ile de bağlantılı önemli bir gerekliliktir. Uçak bakım sektöründe sendikasızlaştırma ve esnek çalışma modelinin yaygınlaşması, bilgi ve deneyim gerektiren işlerin güvencesiz ve niteliksiz personel aracılığıyla yürütülmesi demektir.
Türk Hava Yolları, ulusal havacılık sektörünün çıkarlarını gözeten, bakım ve bu bağlamda mühendislik yatırımlarını planlayan bir kamu kuruluşu olma özelliğini yitirmiştir.
Bu kapsamda; aşağıdaki temel konuların ivedilikle uygulamaya geçirilmesi önerilmektedir:
- Uçak, Havacılık ve Uzay Mühendisi yetiştiren üniversitelerimizde eğitim; planlamacı bir anlayışla, toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan bir anlayışla yaşama geçirilmelidir. Mühendislik eğitiminin planlanmasında ve yapılandırılmasında MMO mutlaka yer almalı ve sektördeki kurumların görüşü alınmalıdır.
- YÖK tarafından, havacılık alanında eğitim veren yüksekokulların teknisyen ve tekniker formasyonuna dönük programlarından mezun olanlara ve teknik öğretmenlere mühendis unvanı verilmesine yönelik uygulama, karar ve hazırlıklarından vazgeçilmelidir.
- Uçak, havacılık ve uzay mühendisliği eğitimi vermek üzere açılacak yeni bölümlerin, temel akademik ve evrensel kriterlere uygun donanım-altyapıyla açılması sağlanmalıdır. İTÜ ve ODTÜ`nün ilgili bölümlerinin, yeni açılan bölümlerin yapılanmasında yol gösterici ya da danışman olarak katkıda bulunması sağlanmalıdır.
- Kazaların en aza indirgenmesi, hataların azaltılması, kullanıcı için emniyetli hava araçlarının tasarlanması hedeflerine ulaşılabilmesi için; insan faktörü işin başında tasarım sürecine dahil edilmeli ve bu kritere uygun olarak oluşturulmalıdır. Sertifikasyon sürecinde de insan faktörü sorgulanmalı ve kontrol edilmelidir.
- Çevre bilinci kapsamında, küresel ısınma, yakın uzayın uydu çöplüğüne dönüşüyor olması, kıtalar arası savaş potansiyeli gibi tüm diğer ilgili konular, havacılık ve uzay mühendisliği eğitim müfredatında gerekli yeri almalı ve bu konu takip edilmelidir. Bu olumsuzluklara karşı ilgili tüm bileşenlerin katılımıyla çözümler üretilmeli ve uygulanmalıdır.
- Ülkemizde kalıcı bir havacılık sektörü oluşumu için; sektörde çalışan tüm büyük ölçekli firmalar, ülkemize karşı sorumluluk bilinciyle yan sanayi firmalarını desteklemeli, sadece iş aktarımı değil aynı zamanda, proses geliştirme, personel eğitimi ve onay süreçlerinde katkıda bulunmalıdır.
- Çok disiplinli mühendislik uygulamaları ile yüksek ve ileri teknoloji gerektiren havacılık ve uzay sanayinin gelişmesi için, Ar-Ge ve Uy-Ge (Uygulama-Geliştirme) çalışmalarına büyük önem verilmeli ve devlet desteği sağlanmalıdır.
- Ülke savunma sanayinin gelişmesi ve dünya firmalarıyla rekabet edebilir hale gelmesi için, üniversiteler ile sanayi arasında daha etkin bir işbirliğine ihtiyaç vardır. Üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesi için bu alandaki araştırmacıların sayısı artırılmalıdır. Üniversite-sanayi işbirliği projelerinde azami sayıda öğrenci yetiştirilmesi amaçlanmalıdır. Mevcut mekanizmalar bu yönde geliştirilmeli ve yönetmeliklerdeki öğrenci tahsisine yönelik engeller kaldırılmalıdır.
- Helikopter teknolojileri alanında üniversite-sanayi-devlet birlikteliği etkin şekilde sağlanmalı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından yürütülen özgün helikopter geliştirme projelerinde bu yapı etkin olarak kullanılmalıdır.
- Özgün hava aracı tasarımlarında kullanılacak ulusal ve özgün yazılımlar geliştirilmelidir. Bu amaçla, üniversitelerin ve kurumların bir araya gelerek araştırma merkezlerinin kurulması ve devlet tarafından desteklenmesi sağlanmalıdır.
- Ülkemizdeki özgün hava aracı tasarım süreçlerinin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için; daha tasarım aşamasında üretim sürecine ilişkin sorunların ele alınacağı, meslektaşlar arası bilgi alışverişine hizmet eden çalıştay, seminer gibi etkinlikler düzenlenmelidir.
- Türk Hava Yolları (THY) özelleştirme politikaları sonucu; parçalara bölünerek ucuz işçiliğe dönük ve esnek çalışmaya dayalı anlayışa mahkum edilmiş, çalışma barışı bozulmuş, plansız büyüyen ve finansal olarak kırılgan yapıda bir kurum haline getirilmiştir. Ulusal havayolu kurumumuzun geleceği için, mevcut politikalardan vazgeçilip, havacılık sektörünün çıkarlarını gözeten, bakım ve bu bağlamda mühendislik yatırımlarını planlayan bir kamu kuruluşu olma özelliğine kavuşturulmalıdır.
- THY`nin haksız olarak işten atılan çalışanları bir önce işlerine geri alınmalı, sektörde ki sendikal mücadele ve grevlerin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI