İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ RAPORU AÇIKLANDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası
İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu Açıklandı

Nisan 2008’de MMO Genel Kurulunda delegelere sunulan İş Sağlığı ve Güvenliği Oda Raporunu hazırlayanlardan, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber ÇAKAR’ın rapor hakkında verdiği özet bilgiler aşağıdadır.

İş Sağlığı ve Güvenliği bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin göstergeler, temel insan hakları, çalışma yaşamı ve ülkelerin gelişmişliklerine ilişkin önemli göstergeler sunmaktadır. Ancak SSK ve diğer resmi istatistikler bile göstermektedir ki ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin gereken önem verilmemekte, yasa, yönetmelik ve uygulamalarda yetersiz kalınmaktadır. İşveren kesimi neo liberal ekonomik politikaların da etkisiyle konuya gereken özeni göstermemektedir.

2007 yılı ve 2008 yılının ilk ayları ülkemizde iş kazalarının yoğun olarak konuşulduğu bir dönem olmuştur. Odamız iş kazalarında yaşamlarını yitiren, sakatlanan ve meslek hastalıkları sonucu yaşamları kısıtlanan insanlarımızın dramlarının nedenlerini bu raporda bilimsel, teknik, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla irdelemektedir.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda 8 yıldan beri 4 kongre düzenleyen, eğitimler yapan ve yayın faaliyetlerinde bulunan Odamız; bu konudaki yasa ve uygulama sorunlarını bu raporda irdelemekte ve kapsamlı çözüm önerileri dile getirmektedir. Raporda dünyada durum, iş sağlığı ve güvenliği kavramının dünya ve ülkemizdeki gelişimi, Türkiye’deki iş kazalarına ilişkin veriler, meslek hastalıkları ve iş kazaları, iş güvenliği,  İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları,  İş Yeri Hekimi, İş Sağlığı ve Güvenliği Mühendisi konuları irdeleniyor. Raporda ayrıca MMO’nun konu özgülündeki çalışmaları, çözüm önerileri ve MMO’nun düzenlediği İş Sağlığı ve Güvenliği Kongrelerinin Sonuç Bildirgeleri ve 4857 Sayılı İş Yasası kapsamında yayımlanan yönetmelikler ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından onaylanan ILO Sözleşmelerine yer veriliyor.

Dünyada Durum
İş sağlığı ve güvenliği tüm dünyada önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Her yıl azımsanmayacak sayıda insan, çok rahatlıkla engellenebilecek, hukuken de engellenmesi zorunlu olan iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirmekte veya engelli hale gelmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) rakamlarına göre dünyada; 
• Her yıl 270 milyon iş kazası gerçekleşmektedir.
• Her yıl yaklaşık 2 milyon 200 bin insan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmektedir. 
• Her gün yaklaşık 6 bin kişi iş kazası veya meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını kaybetmektedir. Yıllık toplamda 350 bin kişi iş kazası, 1 milyon 700 bin kişi ise meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirmektedir. 
• Her yıl 160 milyon insanda çalışmadan kaynaklı meslek hastalığı meydana gelmektedir. 
• Her yıl, zehirli maddelerden dolayı 438 bin işçi yaşamını yitirmekte ve dünyada meydana gelen cilt kanseri hastalıklarının % 10’unun işyerlerinde zehirli maddelerle temas yüzünden oluştuğu belirtilmektedir. 
• Her yıl asbest yüzünden 100 bin kişinin yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Dünyada asbest üretimi 1970’lerden bugüne sürekli azalmasına rağmen, geçmiş dönemde temasta bulunanlar için risk hala devam emektedir. 
• Her yıl silis tozundan kaynaklanan ve ölümcül bir akciğer hastalığı olan silicosis, on milyonlarca insanın hayatını etkilemektedir. Latin Amerika’da maden işçilerinin % 37’si bu hastalığa yakalanmış durumdadır ve bu oran 50 yaşın üzerindeki işçilerde % 50’ye yükselmektedir. Hindistan’da taş kalem işçilerinin % 50’si ve taş kırma işçilerinin % 36’sı bu hastalığa yakalanmış durumdadır. 
• Tüm dünyada istihdam açısından önemli bir yer tutan inşaat sektöründe oldukça yüksek sayılarda iş kazası yaşanmaktadır. Sektörde mekanizasyon artmasına karşın el emeği hala büyük bir rol oynamaktadır. Dünyada inşaat sektöründe her yıl 60 bin ölümcül kaza yaşanmakta ve buna göre her 10 dakikada 1 kişi bu şekilde iş kazası sonucu yaşamını yitirmektedir.

Türkiye’de Durum
Türkiye’de bu alandaki temel sorunlar; toplumsal formasyonumuz, sanayileşmenin gelişimindeki özgünlükler, özelleştirme–sendikasızlaştırma–taşeronlaştırma, çalışma yaşamına yaklaşım, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemelerin yetersizliği, gerekli yatırımların yapılmaması, 4857 sayılı Yasa, bu yasanın gerekli denetimleri esnetmesi, mühendislik ve hekimlik uygulamalarına ilişkin yasal eksikler, işveren kesiminin konuya gereken önemi vermemesi, kayıt dışı istihdam, kadın ve çocuk emeği sömürüsü ile kayıt dışı ekonominin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır.

Çalışma yaşamında yaygınlaşan ilkel koşullar ile iş sağlığı ve güvenliği alanındaki sorunlar ülkemizdeki genel tablo ile birleşmektedir. İstanbul Davutpaşa’da bir iş merkezinde gerçekleşen yangın ve patlama ile Tuzla tersanelerindeki ölümler, Türkiye’deki iş sağlığı ve güvenliği politikalarının ne durumda olduğunun aynasıdır. Türkiye sanayisi ve çalışma yaşamı iş kazaları, ölüm ve yaralanmada rekorlara koşma yolundadır.

Bu durum Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile daha da pekişecektir. Yasa ile ülkede yaşayan hemen herkes olumsuz bir şekilde etkilenecek; sosyal sigorta ve sağlık haklarına erişim güçleştirilecek ve giderek daha da olanaksız kılınacaktır. Yasa ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu % 25 ve daha yüksek oranda sakat kalan çalışanlara bağlanan sürekli iş göremezlik gelirinin alt sınırı da kaldırılmaktadır.

Türkiye’de iş sağlığı ile ilgili yasal düzenlemelere göre 50’den az sayıda işçinin bulunduğu işyerlerinde sağlık birimi oluşturulması zorunlu değildir. “İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu” (İSGK) 50 ve daha çok sayıda işçinin çalıştığı işyerleri için öngörülmüştür. Dikkat edelim, bu mekanizma Türkiye’deki toplam işyerlerinin ancak % 1,5’inde işlemektedir. 
Gerçekte böyle iş sağlığı ve güvenliği politikası olmaz!

Çalışma yaşamı mevzuatı bakımından dikkate değer bir başka yön de, mevzuatın bütün çalışma alanlarını kapsamıyor olmasıdır. İş Yasası, başlıca “sanayi ve ticaret” işlerini kapsamına almakta, tarım sektörünün tamamı, hizmet sektörünün de bir bölümü ile KOBİ’lerin büyük bir bölümü kapsam dışında bırakılmaktadır.

Oysa ülkemizde meydana gelen iş kazalarının % 60’ından fazlası 50’den az işçi çalıştıran işyerlerinde, yani İSGK’ların kurulmasının gerekli/zorunlu tutulmadığı işyerlerinde yaşanmaktadır. Aynı şekilde iş kazalarının % 50’si, 9 ya da daha az çalışanı olan işyerlerinde meydana gelmektedir. Bu işyerleri KOBİ’lerin % 90’ını temsil etmektedir.

Kısacası en yüksek iş kazası oranı, toplam işyeri sayısının % 98’ini oluşturan ve İSGK, İşyeri Hekimi, İş Güvenliği Uzmanı, İşyeri Hemşiresi veya Sağlık Memuru bulundurma gibi zorunlulukların bulunmadığı KOBİ’lerde görülmektedir. 
Diğer yandan çalışma yaşamında esnek istihdam ve esnek üretimin yaygınlaşması ile çalışma saatlerinin artmasının iş kazalarında önemli rolü bulunmaktadır. 2000 yılından 2007’ye istihdamdaki artış oranı resmi verilerde yalnızca % 1’dir. 2002–2006 yılları arasında sanayide % 16 oranında bir istihdam düşmesi söz konusudur. İstihdamdaki bu durumun % 8’lik kapasite ve % 25 sanayi endeksini artırması olanaksızdır. Bu durumda geriye bir tek seçenek kalmaktadır: Çalışma saatlerinin ortalama % 15,9 artmış olması. Artan çalışma saatleri ise, iş kazalarına açık davetiye çıkarmakta ve bedenin haddinden fazla yıpranması uzun vadede kalıcı meslek hastalıklarına neden olmaktadır.

İş Müfettişliğindeki Yetersizlikler Sanayide Denetimsizliği Yaygınlaştırıyor
Bir diğer önemli konu da İSG Kurulu kurmakla yükümlü işyerlerinin, mevzuatı yerine getirip getirmediklerinin denetlenmesi gerektiğidir. İş yerlerinin İş Sağlığı ve Güvenliği açısından denetimi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na (ÇSGB) bağlı İş Müfettişleri tarafından yapılmaktadır. Ancak yetersiz olan müfettiş kadroları ile ülkemizdeki tüm işyerlerinin her yıl ancak % 5’e yakını denetlenebilmektedir. Bu durum acı sonuçlar yaratmaktadır.

Örneğin Tuzla tersaneleri ile Davutpaşa’da bir iş merkezinde yaşanan ölümlerden hareketle de görüldüğü gibi ÇSGB yaptırım uygulamadan olayları seyretmekle yetinmektedir. Son günlerde Tuzla Tersanesi işverenleri ile yapılan protokol sonucu işyerlerinde verilmesi gereken eğitimleri de ÇSGB üstlenmiştir. Denetim faaliyetlerini personel yetersizliği nedeniyle zaten asgari seviyelerde götürebilen Bakanlık, Meslek Odalarını yok sayarak eğitim faaliyetlerini de üstlenmiş durumdadır. Bu durum denetim alanında daha da büyük boşluklar doğuracaktır.

İş Güvenliği Mühendisi ile Teknik Eleman Bir Tutulamaz
İş sağlığı ve güvenliği mevzuatında, sağlık hizmetleri dışındaki tüm hususlar mühendislik dallarını ilgilendirmektedir. İş sağlığı ve güvenliği, tıp bilimleri, mühendislik bilimleri ve sosyal bilimleri içeren çok bilimli (multi-disipliner) bir konudur. 
4857 sayılı yasaya göre sanayiden sayılan, devamlı olarak en az 50 işçi çalıştıran ve 6 aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işverenler, iş güvenliği önlemlerinin sağlanması, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi hizmetlerini yürütmek üzere işyerindeki işçi sayısına, işyerinin niteliğine ve tehlikelilik derecesine göre bir veya daha fazla mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle yükümlüdürler. 
Ancak 2004’te yürürlüğe giren İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelikte İş Güvenliği Mühendisliği yerine, “İş Güvenliği Uzmanı” gibi bir tanım getirilerek mühendislik ile teknik elemanlık birbiriyle eşdeğer tutulmuş ve ayrıca Odalarından İş Güvenliği Belgesi almış olan mühendislerin hakları yok sayılmıştır. Yönetmeliğin yasada ön görülen amaçları yok sayması, TMMOB’yi taraf olarak görmemesi v.b. nedenlerle TMMOB ve Odamız tarafından Yönetmeliğin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için dava açılmış ve 2006 yılında yürürlüğü durdurulmuştur. İş güvenliği mühendislerinin çalışma ilkelerini düzenleyecek yasal boşluğun bir an önce giderilmesi gereklidir.

Türkiye’deki İş Kazalarına İlişkin Bazı Veriler 
SSK’lı olmayan kayıt dışı çalışanların uğradıkları ve SSK’ya bildirilmeyen iş kazaları ve meslek hastalıkları da göz önüne alındığında aşağıdaki SSK verilerinin gerçeğin birkaç kat altında olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Zira çalışanların ancak % 35’i sosyal sigortalar kapsamındadır.

İş ve meslek hastalıkları sonucu ölüm sayısı 1997’de 1.473 iken 2003’e kadar göreli düşüş göstermiş; 2004’ten itibaren artışa geçerek 2006’da 1.601’e ulaşmıştır.

SSK istatistiklerine göre; 2006 yılında gerçekleşen 79.027 iş kazasında 1.601 çalışan insanımız yaşamını yitirmiş, 2.267 kişi sürekli iş göremez (sakat) duruma düşmüş, 574 kişi meslek hastalığına yakalanmıştır.

İş kazaları sonucu toplam 1.895.235 gün geçici iş görmezlik oluşmuş ve çalışanlar 56.225 günü hastanede geçirmişlerdir. 
İş kazasının en yüksek olduğu saat, çalışma diliminin ilk saatleridir.

İş başı yapıp ilk 1 ay içerisinde meydana gelen kazaların toplam kazaya oranı % 9’dur. 
Yeni işe giren her 100 kişiden yaklaşık 9’u iş kazasına maruz kalmaktadır. Birçok faktöre bağlı olarak iş kazalarının yüksek çıkmasının temelinde eğitim almamış personele iş başı yaptırılması bulunmaktadır.

En fazla kaza yaşanan sektör 10.283 iş kazası ile toplam iş kazalarının % 14’ünü oluşturan “metalden eşya imalatı”dır. İkinci sırada 6.483 iş kazası ile toplam kazaların % 9’unu oluşturan inşaat sektörü ve üçüncü sırada 6.011 iş kazası ile toplam kazaların % 8,5’ini oluşturan kömür madenciliği geliyor.

En fazla ölüm yaşanan sektörler arasında ise 290 kişi (% 25) ile inşaat sektörü birinci sırada, 163 kişi (% 10) ile nakliyat ikinci sıradadır. Ancak ilginç olan “bilinmeyen” kategorisinin % 32 ile asıl birinci olmasıdır.

Her 6 dakikada bir iş kazası meydana gelmekte, her 5 saatte 1 çalışan insanımız (her gün en az 4 çalışan) hayatını kaybetmekte, her 4 saatte 1 çalışan sürekli iş göremez şekilde sakat kalmaktadır.

En fazla iş kazası yaşanan il, 9.697 kaza ile İstanbul, onun ardından 9.258 iş kazası ile İzmir ve 7.440 iş kazası ile Bursa gelmektedir.

İş kazası sonucu bir daha çalışamayacak şekilde sakat kalan kişilerin sayısına (sürekli iş göremezlik) bakıldığında 330 kişi ile İstanbul yine birinci sırada ama hem nüfus hem de sanayileşme açısından diğer pek çok ilden sonra gelen Zonguldak iş göremezlik rakamlarında 244 kişi ile ikinci sırada gelmektedir.

Zonguldak aynı zamanda iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölümlerde 22 kişi ile 14. sırada ve toplam iş kazası sayısında 2.988 kaza ile 7. sırada yer alıyor. Bilindiği gibi Zonguldak bir maden kentidir ve kömür madenciliği ülke genelindeki toplam iş kazalarının % 8’ini oluşturmaktadır.

İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölümlere bakıldığında da İstanbul 152 ölümle birinci sırada yer almakta, onu 106 ölümle Ankara ve 60 ölümle Antalya takip etmektedir.

Kadınların en fazla iş kazası geçirdikleri sektörler ise 835 iş kazası ile dokuma sanayi birinci, 493 iş kazası ile giyecek ve hazır dokuma eşya sanayi ikinci sırada, 335 iş kazası ile de gıda sanayi üçüncü sırada gelmektedir. Çalışma yaşamındaki cinsiyet oranına benzer olarak, iş kazalarında da kadınların geçirdikleri iş kazası sayısı erkeklerinkinin çok altındadır ancak bunun istisnası olan birkaç sektör vardır. Giyecek ve dokuma eşya sanayinde kadınların geçirdiği iş kazası sayısı erkeklerin geçirdiği iş kazası sayısının 10 katıdır.

İllere göre iş kazasında 560 kadınla Bursa kadınların en fazla iş kazasına uğradığı il olmakta; Bursa’yı 442 kadınla İstanbul ve İzmir izlemektedir.

Meslek Hastalıkları Gerçeğinden Çok Az Görünüyor
Henüz ülkemizde meslek hastalıkları ile ilgili yaygın bir çalışma yoktur ve çalışanlarımız bazı hastalıkların meslek hastalığı olup olmadığını dahi bilememektedir.

Meslek hastalıklarında az görünen sayı aldatıcıdır. Dünyada iş kazaları oranı % 44, meslek hastalıkları oranı % 56 iken, Türkiye’de iş kazaları oranının % 99, meslek hastalıklarının % 1 olması çok açık bir çelişki oluşturmaktadır. Dünyada her yıl 160 milyon kişi meslek hastalıklarına yakalanıyor iken Türkiye’de sayının 574 olması; yine dünyada her yıl 1 milyon 700 bin kişi meslek hastalıklarından dolayı yaşamını kaybederken Türkiye’de ölüm sayısının en son 9 olması anlaşılır değildir. 
Ülkeler arasında değişmekle birlikte, genel olarak, meslek hastalıkları görülme sıklığının binde 4–12 arasında değişmesi beklenmektedir. Bu beklentiye göre, Türkiye’de yalnızca zorunlu sigortalı sayıları üzerinden her yıl en az 32 bin yeni meslek hastalığı olgusu saptanması gerekir. Tüm çalışanlar söz konusu olacak olursa, olgu sayısının 90 bin ile 270 bin arasında olması beklenmelidir.

Türkiye’deki olgu sayısındaki aşırı düşüklük, meslek hastalıklarının tanı konulması sürecini yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de meslek hastalıkları tanısının konulması, tedavinin düzenlenmesi ve rehabilitasyonunun sağlanması çok sorunlu bir alandır. Daha da önemlisi, meslek hastalıklarının önlenmesine ilişkin herhangi bir kamusal eylem planımız yoktur.

İş Kazalarının Bazı Maliyetleri
İş kazası sonucu çalışamayacak durumda sakat kalan veya çalışma gücü azalan işçiyi bu kez başka bir önemli sorun olan işsizlik beklemektedir. İş kazasına uğrayan işçi eğer sosyal güvenlik kapsamında ise geçici ya da sürekli iş göremezlik ödeneği almaya hak kazanmaktadır. Ancak, sürekli iş göremez duruma düştüğünde gelir yaratma yeteneği azalacak, rehabilitasyon sonrası daha düşük gelir getiren bir işte çalışmak zorunda kalacaktır. İş kazasına uğrayan işçi sosyal güvenlik kapsamında değilse yukarıdaki olasılık da ortadan kalkmaktadır.

Ülkemizde çalışanların ancak % 35’inin sosyal sigortalar kapsamında olduğu düşünüldüğünde konunun önemi ve iş kazalarının işçi açısından maliyetinin boyutları daha iyi kavranacaktır.

İş kazalarının net olarak maliyeti yalnızca SSK verilerinde görülmektedir. Dolaylı harcamalar, doğrudan harcamaların 4 ile 10 katı arasında gerçekleşmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyetinin, bu ülkelerin GSMH’nın % 1’i ile % 3’ü arasında değiştiği tahmin edilmektedir. Bu açıdan Türkiye’de en iyimser rakamla, iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyetinin 4 milyar YTL olduğu tahmin edilmektedir.

Çözüm Önerileri
1- 4857 sayılı İş Yasası tamamen işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan bu yasa yerine bütün tarafların katılımı ile demokratik bir yasa çıkarılmalıdır. İş mevzuatı, ekseni “insan” olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır. 
2- ÇSGB Bakanlık tarafından hazırlanan “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı Taslağı” TMMOB, TTB, TBB, sendikalar ve üniversitelerin görüşleri alınarak yeniden düzenlenmelidir.
3- İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasa, tüzük ve yönetmelikler uluslararası sözleşme, standart ve normlar dikkate alarak yenilenmeli ve hayata geçirilmelidir.
4- İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili ulusal politikaların oluşturulmasında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı ilgili meslek odaları, Türk Tabipler Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve sendikaların katılımı sağlanarak kararlar alınmalıdır. 
5- Başta KOBİ’ler olmak üzere 50’den daha az çalıştıran iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının kurulması yasalarla güvence altına alınmalıdır. İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları kapsamalı; sektör ve kurum farkı gözetmeksizin tüm işyerleri için geçerli olmalıdır. Bu kurulların eğitilmiş ve yetkilendirilmiş kişilerden oluşturulması sağlanmalı ve tarafların eşit sayıda temsil edildiği demokratik yapılar olarak düzenlenmeli, tavsiye değil yaptırım gücüne sahip kurulara dönüştürülmelidir. 
6- “İş Güvenliği Mühendisliği” kavramı, çıkarılacak yeni bir yönetmelikle yeniden tanımlanmalı, 50’den fazla işçi çalıştıran sanayi işletmelerinde “tam zamanlı” İş Güvenliği Mühendisi çalıştırılması zorunlu hale getirilmeli; TMMOB’ye bağlı ilgili Odalar baştan sona etkin olarak görev almalı ve denetim işlevi üstlenmelidir. 
7-  İş yerlerinde işçi sayısına, iş yerinin niteliğine ve tehlikelilik derecesine göre iş güvenliği konusunda mesleki yeterliliği TMMOB’ye bağlı ilgili meslek odası tarafından belgelendirilmiş bir veya daha fazla mühendis görev yapmalıdır. 
8- İş Güvenliği Mühendisleri ücret yönünden işverene bağlı olmamalıdır. İş Güvenliği Mühendislerinin ücret çizelgeleri Bakanlık ve TMMOB’ye bağlı ilgili meslek odalarıyla birlikte belirlenmelidir. 
9- İşyeri hekimi, işyeri sağlık memuru ve hemşirelerinin mesleki bağımsızlıkları sağlanmalıdır. 
10- İşbirliği, koordinasyon ve danışma hizmetlerinin sağlanması için ilgili meslek örgütleri, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin katılımıyla bir koordinasyon mekanizması oluşturulmalıdır. 
11- İş sağlığı ve güvenliği alanındaki hizmetlerin kamusal bir hizmet olarak algılanması sağlanmalıdır. 
12- İş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişkileri araştırmak ve bilimsel araştırma yapacak araştırma kurumlar oluşturulmalı, eğitim kurumları bu konuda özendirilmelidir. 
13- Güvenlik kültürü, aile kültürü ve toplumsal iş sağlığı ve kültürü bir arada oluşturulmalı ve özendirilmelidir. 
14- Ergonomi her insanın yaşam felsefesi olmalıdır. Ergonomi, iş sağlığı ve güvenliğinin ta kendisidir. Çok bilimli bir hizmet gerektirir. Ergonomi bilincinin oluşturulması, bir devlet politikası haline getirilmelidir. 
15- Eğitim ve öğretim müfredatı, orta öğrenimden başlanarak iş sağlığı ve güvenliği konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda iş sağlığı ve güvenliği eğitimi yapılmalı, üniversitelerin ilgili fakültelerinde iş sağlığı ve güvenliği kürsüleri kurulmalıdır. 
16- İş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi için işyerlerinde “önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği” anlayışı yerleştirilmeli; iş sağlığı ve güvenliği eğitimine önem verilmeli, eğitim almamış çalışana işbaşı yaptırılmamalıdır. Eğitimler, ilgili meslek örgütleri tarafından verilmeli, bu eğitimler özerk olmalıdır. Çalışanların eğitimi, çalışma alanındaki risklere karşı bilgilendirilmeleri, risklere karşı kişisel donanımlarının uygun ve eksiksiz olması işveren tarafından sağlanmalı ve sürekli olarak denetlenmelidir. 
17- İş sağlığı ve güvenliği önlemleri, işyeri mekanı, teknoloji, üretimde kullanılan hammadde, üretilen ürün, ergonomi v.b. konular proje aşamasında planlanmalıdır. 
18- Üretim sürecinde kullanılan ekipmanlar ve kişisel koruyucular, ilgili standart ve mevzuata uygun olarak üretilmelidir. Bu konuda zorunlu standartlar oluşturulmalı, üretim, satış ve kullanım sırasında mutlaka denetim yapılmalıdır. Standart dışı malzemelerin piyasaya girişi ve sunumu engellenmeli ve bu konuda meslek örgütleri, TSE ve Bakanlık kanalıyla bir denetim ağı oluşturulmalıdır. 
19- İş güvencesi ile iş güvenliğinin birbirini tamamladığı gerçeğinden hareketle, tüm çalışanlar insana yakışır “norm ve standartta” bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. 
20- Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. 
21- Meslek hastalıklarına ilişkin çalışmalar geliştirilmeli, meslek hastalıkları hastaneleri işlevine uygun olarak yapılandırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. 
22- Ucuz iş gücü olarak görülen kadın işçilik üzerindeki tüm olumsuz uygulamalar kaldırılmalı, ürkütücü boyutlara ulaşan çocuk emeği sömürüsü ortadan kaldırılmalıdır. 
23- Kazaların tekrarlanmasını önleyecek tedbirlerin geliştirilmesi ve sisteme kazandırılmasını hedefleyen reaktif yaklaşımlar yerine, operasyonlardaki tehlikeleri inceleyerek “nelerin yanlış gidebileceğini?” araştıran, önceden öngören, sonraki aşamada “daha başka neler olabilir” sorusuna yanıt arayan risk yönetimi yani proaktif/olay olmadan önceki önlemler yaklaşımı öne çıkarılmalıdır. 
24- İş kazası araştırmaları gerçekçi ve güvenilir olmalıdır. İşyerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı, bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır. 
25- Gerek işçi sağlığı gerekse toplum sağlığı; bireylerin pirim ödeme gücüne yüklenmeyecek bir biçimde genel bütçeden finanse edilmeli ve koruyucu sağlık hizmetleri geliştirilmelidir. 
26- İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunumu için belirli işçi sayısı aranmamalı; uygulamalar devlet memurları, kendi hesabına çalışanlar, tarım kesimi gibi yaptığı iş ve çevresinden etkilenen tüm toplum kesimlerini kapsamalıdır.

Yayına Giriş Tarihi

2016-09-29 07:15:00