ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI ANKARA’DA TOPLANDI
Odamız Öğrenci Üye Kurultayı 2019, 9 Mart 2019 tarihinde Ankara'da TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi’nde toplandı. Ana teması “Eğitim, Örgütlenme ve Üniversite Sorunları” olarak belirlenen kurultaya 45 üniversiteden, MMO Öğrenci Üye Yönetmeliğine göre Odaya üye olan yaklaşık 30 bin öğrenci üyeyi temsilen 160 delege katıldı.
MMO, mühendislik öğrencilerinin, mühendislik eğitiminin, üniversitelerin ve ülkemizin yaşadığı sorunları tartışmak, bu sorunların çözümü için politikalar üretmek amacıyla 1999 yılından beri iki yılda bir Öğrenci Üye Kurultayları düzenliyor.
MMO Öğrenci Üye Kurultayı 2019’da, üniversitelerin Makina, Endüstri, İşletme, Uçak, Havacılık, Uzay, Mekatronik, Sistem, İmalat, Üretim, Üretim Tekniği, Üretim Sistemleri, Otomotiv, Makina ve İmalat, Endüstriyel Tasarım ve Enerji Sistemleri Mühendisliği bölümlerinde öğrenim gören öğrenci üyeler temsil edildi. On birinci kez yapılan Kurultayda, MMO’ya bağlı Şubelerde düzenlenen yerel kurultaylardan süzülen görüşler ışığında, “öğrenci üye örgütlülüğü, ülkemizdeki mühendislik eğitimi, üniversitelerde yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerileri ve meslek alanlarına ilişkin gelişmeler” tartışıldı.
Kurultayın açılış konuşmaları, Öğrenci Üye Merkez Komisyonu üyesi Umut Kurt, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve Oda Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener tarafından yapıldı.
Oda Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener, açılışta şöyle konuştu:
“Sayün Değerli Yöneticileri,
Sevgili Öğrenci Üye Arkadaşlarım,
Sevgili Basın Mensupları,ın Birlik Başkanım,
Örgütümüz
Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri sevgiyle, dostlukla selamlıyorum. Öğrenci Üye Kurultayı 2019’a hoş geldiniz.
Etkinliğimizin örgütleyicilerine ve emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
İnanıyorum ki kurultayın afişinde yer alan “geleceğin anahtarı elimizde” sözleri ve “eğitim, örgütlenme ve üniversite sorunları” olarak belirlenen ana temalar gündeminizde hak ettiği yeri bulacaktır.
Kurultayların katılım sürecini bütün öğrenci üyelerimize yayma, ana temalar üzerinde düşünce üretimini teşvik etme, öğrencilerle organik bağlar kurma ve sizlerin arasında düşünsel ve örgütsel bir alan oluşmasına yönelik çalışmalarımız sayenizde her geçen yıl güçleniyor.
Bu olumluluklara rağmen daha fazla meslektaş adayımızla temas kurmanın eksiklik ve ihtiyacını sanırım hepimiz hissediyoruzdur. Bu noktada gerek Şube yönetimlerinin öğrenci üye komisyonlarına daha yakından ilgi göstermesi, gerekse komisyonlarımızın daha aktif ve kapsayıcı çalışma biçimlerine yönelmesi gerekliliğini sizlerle paylaşmak isterim.
Sevgili Öğrenci Üyelerimiz,
Meslektaş adaylarımız ile güçlü bağların oluşturulmasına önem veren Odamız 1996 yılından bu yana öğrenci üyelik uygulamasını sürdürmektedir. Bugün öğrenci üyelik faaliyetinden gelen birçok arkadaşımız Odanın aktif öznesi ve yöneticisi olmuştur. Kısaca öğrenci üyelik, aynı zamanda Odamızın önemli bir zenginliği ve güç kaynağıdır.
Bildiğiniz gibi öğrenci kurultaylarımız iki yılda bir düzenleniyor. 2012 yılından itibaren gerçekleştirdiğimiz Öğrenci Üye Yaz Kamplarımızla da eğitim, tartışma, eğlenme, bir araya gelme platformlarımızı çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Siz bütün etkinlikleri sahiplendikçe daha başarılı etkinlikler ortaya çıkacak ve daha fazla öğrenci ile temas mümkün olacaktır.
Bütünüyle sizlerin emeğine dayanan kurultaylar Odamız açısından besleyici tartışmaların yapılmasına da yol açmaktadır. Özgür bir düşünce platformu oluşturan kurultaylar, belirlenen gündeme dair fikirlerin birlikte tartışılabileceği ortak bir üretim ortamını ve aranızdaki ilişkileri, dayanışmayı, birlikte mücadeleyi güçlendirmektedir.
Elbette bu özgür platformda varsa eksikliklerimizi, yanlışlarımızı da açık yüreklilikle dile getirmenizi bekliyoruz. Burada söylenecek her düşüncenin Odamıza katkıda bulunacağını belirtmek istiyorum.
Değerli Genç Arkadaşlarım,
Odamızın ve üst birliğimiz olan TMMOB’nin çatısı altında hepimize rehberlik eden ve bugünkü tartışmalara da katkı sunacağına inandığım birkaç ilkemizi paylaşmak isterim.
TMMOB’nin en büyük Odalarından biri olan Odamız mesleki demokratik bir kitle örgütüdür ve dar meslekçiliği reddeder. Odamız ülkemizi, sanayi ve tarımımızı, kentlerimizi, dolayısıyla mühendislik gereklilik ve uygulamalarını sömürü ve rant politikalarıyla zayıflatan yeni liberal, gerici, diktacı yaklaşımlara karşı mücadeleyi aynı potada buluşturan, geniş yorumlu bir meslek ve siyaset yaklaşımına sahiptir.
Odamız emekten, halktan, sanayileşmeden, planlı kalkınma, tam istihdam ve hakça bölüşümden yanadır. Demokrat, antiemperyalist, kamucu, halkçı toplumcu bir karaktere sahiptir.
Meslek alanı ve mühendislerin sorunlarını, ülkenin ve halkın sorunlarından ayrı görmeyiz.
Irkçılığın, milliyetçiliğin, faşizmin, her türlü gericiliğin ve bütün sömürü biçimlerinin karşısında dururuz. Barıştan, bir arada yaşamdan, temel haklardan, siyasal, toplumsal, akademik, demokratik özgürlükler ve halk iradesini yansıtan kapsamlı bir demokratikleşme ve bağımsızlıktan yanayız.
Odamız gücünü yalnızca örgütlü üyelerinden, demokratik merkeziyetçi katılımcılıktan alır. “Birlikte üretme, birlikte karar alma, birlikte yönetme” temel ilkemizdir.
Odamız meslek ve uzmanlık alanlarımızı düzenleme, koruma ve genişletmenin yanı sıra bu alanlara yönelik müdahalelere karşı mücadeleyi görev bilir.
Odamız bu ilkeler doğrultusunda, hem mesleki hizmet sunumunda hem de sınıfsal-toplumsal duyarlılıkları ve üretkenliği ile kamuoyunda saygın bir konuma sahiptir.
İçinde yer aldığınız Oda örgütlülüğü genel olarak böylesi bir yapıya sahiptir ve bu nitelikler sizler tarafından sürdürülmek durumundadır.
Sevgili Arkadaşlar,
Mühendisliği, bilim, tecrübe ve yaratıcılığı kullanarak doğal kaynaklardan insana, topluma faydalı üretimler sağlamak, toplumsal refaha katkı sunma faaliyeti olarak da tanımlayabiliriz. Bir mühendis, teknolojiyi insanlık yararına uygulayandır, aklı ve bilimsel yöntemleri toplumsal faydaya dönüştürendir.
Bu nedenle, bir ülkenin mühendislere verdiği değer, toplumsal faydaya, refaha, kalkınma ve gelişmişliğe verdiği önemi de temsil eder. Eğitim, sanayi, istihdam, büyüme/kalkınma politikaları, gerçekte mühendislerin üretim süreçlerindeki rolleriyle doğrudan bağlantılıdır.
Ülkemizde de mühendisliğe bakış açısı bu saydığım unsurlar yani siyasi iktidarın eğitim, sanayi, istihdam, büyüme politikalarıyla açığa çıkmaktadır.
Ülkeler nasıl bir üretim ilişkisi ve biçimine sahip olacağına karar vererek eğitim, bilim, teknoloji politikalarını da belirler. Yani doğru bir eğitim, sanayi, teknoloji politikası, toplumsal faydayı maksimize edecek bir büyüme modelini de ortaya koyar. Büyümenin yani artan gelirin toplumsal kesimler tarafından doğru paylaşılmasını ve toplum yaşamının daha fazla modernleşmesini yine eğitim ve üretim ilişkilerinin niteliği belirler.
Değerli Arkadaşlar,
Bugün eğitimdeki sorunların en ağır biçimlerinin yaşandığı alanlardan bir tanesi kuşkusuz üniversitelerdir. Üniversitelerde eğitimin niteliği, üniversitelerin kimliği ve toplumsal yaşamdaki konumları, iktidarca arzu edilen şekilde değişmiş ve geçmişe göre büyük farklılıklar oluşmuştur.
Bu siyasi iktidar döneminde, 2003–2019 arasında üniversite sayısı 78’den 206’ya ulaşmıştır ve Türkiye üniversite sayısında dünyada 16. sırada yer almakta ama yükseköğretim eğitim sistemi kalitesinde 137 ülke arasında 101. sırada yer almaktadır. 2018 yılında dünyadaki ilk 400 üniversite arasında Türkiye’den hiçbir üniversite; 2019 yılı itibarıyla da dünyadaki ilk 500 üniversite arasında Türkiye’den hiç devlet üniversitesi yer alamamıştır. Önceki yıllarla kıyaslandığında üniversite sayısındaki büyük artışa karşın büyük bir gerileme görülmektedir.
2003’ten bugüne Odamıza bağlı meslek disiplinleriyle ilgili bölümü bulunan üniversite sayısı da 54’ten 179’a; bölüm sayısı (burslu öğrenim ve ikinci öğretim veren bölümler de bağımsız değerlendirilmek üzere) 138’den 440’a çıkmıştır. İlgili mühendislik bölümlerinde öğrenim gören öğrenci sayısında da benzer artışlar söz konusudur. Ancak eğitime ayrılan ödenekler, öğretim görevlisi sayısı ve üniversite koşulları gibi göstergelerde eşdeğer bir artıştan söz etmek mümkün değildir.
Üniversitelerimiz bu sorunlarla birlikte ciddi bir dönüşüm içindedir. Bu dönüşüm iktidarın ülkeye dayattığı rejime paralel olarak üniversiteleri yeni ve gerici bir tasarıma tabi tutmuştur.
Özerk ve demokratik, bilimsel ve akademik özgürlük temelinde hizmet vermesi gereken üniversiteler; iktidarın kendi suretini yerleştirdiği, gericiliğin kadrolaştığı, ideolojik, siyasal, kültürel baskılarla yönetilen alanlara dönüştürülmektedir. Tüm ilerici değerleri kendisine düşman olarak gören iktidar son yıllarda Olağanüstü Hali bahane ederek yüzlerce ilerici akademisyeni ihraç etmiştir; bilimsel açıdan yetersiz insanlardan oluşan bir kadrolaşma politikası izlemektedir.
İktidarın gerici dünya görüşü doğrultusundaki bu dönüşümün en kullanışlı aracı bildiğimiz gibi YÖK’tür. Üniversitelerdeki bu dönüşüme karşı çıkan öğrencilere karşı baskılar da bilinmektedir. Bu iktidar döneminde binlerce öğrenci disiplin soruşturmasına uğramış, çeşitli cezalar almış ve hatta tutuklanmıştır.
Sevgili Arkadaşlar,
İktidar nüfus artışını teşvik ediyor ama biliyoruz ki nüfusun niceliği tek başına bir anlam ifade etmez. Önemli olan yetişmiş nitelikli insan gücüdür ve bu güç aynı zamanda ulusların uygarlık düzeyinin bir göstergesidir. İnsanların eğitim sayesinde kazandığı nitelik ve becerilerini ülkeye katma değer olarak yansıtabileceği koşulların da oluşması zorunludur.
Oysa bugün ülkemizin gençlerinin en yakıcı sorunu geleceksizlik ve belirsizliktir. Gençler eğitim sorunları başta olmak üzere, olumsuz istihdam ve çalışma koşullarından dolayı geleceğe umutla bakamaz hale gelmişlerdir. Bugün her dört gençten biri işsizdir. Çalışanlar, kendisi yerine başka bir çalışanın kolayca ikame edilebileceği tehdidi ile daha uzun mesai saatleri, düşük ücretler ve güvencesiz koşullarda çalıştırılmaktadır.
Burada özellikle mühendisliğe ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Eğitimini tamamlayan bir mühendisin becerilerine uygun iş bulabilme olanaklarının güçleştiği bir süreçten geçiyoruz. Eğitimdeki niteliksizleşme, sanayideki daralma, üretim süreçlerinde ortaya çıkan değişim mühendisleri yeniden biçimlendirmekte; mesleki formasyonlarını geliştirmeyi engellemekte ve istihdamı daraltmaktadır. İşsizliğin artması ücretleri olumsuz yönde etkilemekte, işsizlik tehdidi mühendisler üzerinde de ağırlaşmaktadır.
İktidar kentsel-kırsal-çevre yağmalarına göz yuman, ülkemizin doğal mekânlarını betona boğan uygulamalara boyun eğen, denetimsizliğe ortak olan mühendisler istemektedir. Bu isteğini karşılamadığımız, sömürü ve rant talanına karşı çıktığımız için, iktidarın Odalarımız ve TMMOB’ye karşı izlediği saldırgan tavır hiç şaşırtıcı değildir.
Sevgili Öğrenci Arkadaşlarım,
AKP’nin “tek kişi yönetimindeki yeni Türkiye” kurgusu üniversitedeki mesleki ve kültürel eğitimi doğrudan etkilemektedir. AKP döneminde “değişim/dönüşüm” adı altında meslek alanlarımızı etkileyen birçok düzenleme yapılmıştır.
Teknik öğretmenlere “mühendis” unvanı verilmesi, teknoloji fakülteleri ve uzaktan eğitim gibi mühendislik eğitiminin temelini aşındıran düzenlemeler söz konusudur. Eğitim-öğretimdeki teori-pratik uyuşmazlığı, öğretim elemanı eksikliği, laboratuarların olmayışı, deneysel malzeme eksikliği, bilimsel bilginin geri plana atılması vb. bir dizi olgu mühendislik öğretimini zayıflatmaktadır.
Kadın mühendisler üniversite yıllarından çalışma yaşamına dek eşitlikten uzakta, baskıyı, sömürüyü ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini bir bütün olarak yaşamaktadır.
Kamu, siyaset, eğitim ve toplumsal yaşamda laikliğin tasfiye edilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Mevcut eğitim-öğretim sistemi, değişik kültürleri kapsayacak demokratik öğeleri dışlamaktadır. Anadilde eğitim engellenmekte, zorunlu din dersleri, imam hatip okullarının yaygınlaştırılması ve birçok yeni uygulama ile dinci eğitim modellerine geçiş yapılmakta, farklı inançlar ve dini inancı olmayanlar baskı altında tutulmaktadır. Din sömürüyü gizleyen bir zırh olarak ve mezhepçi bir tarzda kullanılmaktadır.
Sevgili Arkadaşlar,
Ülkemizin içersinde bulunduğu olumsuz tablonun değiştirilmesi mümkündür. İnsanlarımızın özgürce ve eşitlik içinde yaşayabileceği başka bir Türkiye mümkündür.
İçinden geçtiğimiz dönem hepimizin önüne önemli görev ve sorumluluklar koymaktadır. Kurultay afişinde olduğu gibi, geleceğin anahtarı elimizde bilincine sahip olmalı, bu yönde çaba göstermeli, örgütlenmeli, birbirimizle ve başkalarıyla dayanışmalı ve toplumsal muhalefeti birleşik bir zeminde büyütmeliyiz.
Öğrenci üye örgütlülüğünün geliştirilmesi; antiemperyalist, demokrat, halkçı toplumcu, kamucu toplumsal hizmet anlayışımıza; mühendisliğin ve Oda örgütlülüğünün geleceğine etki edecek faktörlerin başında gelmektedir.
Eğitim-öğretim ve meslek alanlarımıza yönelen gerici kuşatmaya karşı bilimi rehber alan örgütlü bilincin, üniversitelerde ve her alanda yaygınlaştırılması, ülkemizin aydınlık geleceği için önem taşımaktadır.
Odamızın karanlığa karşı aydınlığı, baskıcı totaliter yönetim anlayışlarına karşı demokrasi ve özgürlükleri, ırkçılık ve milliyetçiliğe karşı barış içinde bir arada yaşama kültürünü, tek değerin daha fazla kâr etmek olduğu piyasa toplumuna karşı eşitliği ve adaleti temel alan, demokrat, toplumcu yurtsever değerlerine sahip çıkacağınıza yürekten inanıyorum.
Konuşmamı tamamlarken bütün kadın arkadaşlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelelerini selamlıyorum.
Son olarak 1996 yılından beri öğrenci üye çalışmalarımıza yön veren, önceki ve şimdiki TMMOB Başkanlarımız Mehmet Soğancı, Emin Koramaz ve Elif Öztürk başta olmak üzere öğrenci üyelik çalışmalarında emekleri bulunan bütün arkadaşlarımıza, Merkez Öğrenci Üye Komisyonu’na, etkinliğin düzenleme, yürütme kurullarına, etkinlik sekreterleri Meltem Özdemir ve Cem Şavur’a teşekkür ediyor, kurultayımıza başarılar diliyor, hepinizi sevgi ve dostlukla kucaklıyorum.”
TMMBO Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz açış konuşmasında şunları söyledi:
“Sevgili Oda Başkanım, Değerli Konuklar ve Genç Arkadaşlarım,
TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi ve dostlukla selamlıyorum.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen genç arkadaşlarımız, hepiniz hoş geldiniz. TMMOB’nin simge ismi Teoman Öztürk’ün adını taşıyan bu güzel tesisin çatısı sizlerle birlikte olmaktan büyük kıvanç duyuyorum.
Bugün on birincisini düzenlediğimiz öğrenci üye kurultayımızın ilkini gerçekleştirdiğimiz 1999 yılında ben Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesiydim. Bugün tüm TMMOB camiasına yayılan öğrenci üye etkinliklerinin öncülerinden biri olan bu kurultayın böylesi düzenli bir işleyiş kazanmasından büyük mutluluk duyuyorum.
Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde gerçekleştirdiğimiz öğrenci üye kurultaylarında aynı salonu paylaştığımız çok sayıda genç arkadaşımız, bugün Makine Mühendisleri Odası’nın TMMOB’nin işleyişi içerisinde önemli sorumluluklar alıyorlar. Sizlerin de meslek hayatına atıldığınız andan itibaren TMMOB örgütlülüğünün yükünü omuzlanacağınızdan hiçbir şüphem yok. Sizlerin gözlerine baktıkça kendi geçmişimi görüp özlem duyduğum kadar, MMO ve TMMOB’nin geleceğini görüp umut da duyuyorum. İyi ki varsınız, iyi ki yan yanayız!
Sevgili Gençler;
Buraya gelmeden önce pek çok ilimizde öğrenci üyesi arkadaşlarımızın katılımıyla yerel kurultaylar gerçekleştirdiniz. Ülkemizdeki mühendislik eğitimine, üniversitelerde yaşamına, öğrenci üye örgütlülüğüne ve ülkenin genel sorunlarına ilişkin tartışmalar yürütüp, çözüm önerileri oluşturdunuz. Bugün burada ortaklaştıracağınız bu değerli fikirlere hem üniversitelerin, hem TMMOB örgütlülüğünün hem de Türkiye’nin gerçekten ihtiyacı var.
Ülkemizi büyük bir karanlığın içine doğru sürükleyen iktidarın bu dönemde en önemli hedeflerinden birisi de üniversitelerimiz oldu. Son 16 yıldır eğitimin niteliğinden müfredat içeriğine, akademik özgürlüklerden kampüs yaşamına kadar her alanda yapılan gerici ve baskıcı müdahaleler nedeniyle maalesef üniversitelerimiz büyük bir çöküşle yüz yüze.
12 Eylül Darbesi sonrasında darbecilerin üniversiteleri zapturapt altına alabilmek için kurduğu YÖK, AKP döneminde tümüyle siyasallaşmış bir kurum haline dönüştü. Ülkede egemen olan baskıcı, antidemokratik ve gerici ortam YÖK ve Rektörleri eliyle üniversitelere egemen oldu.
Bu sürecin en sembolik adımlarından birisi geçtiğimiz yıl yayınlanan OHAL KHK’sı ile rektörlük seçimlerinin kaldırılarak, Rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından seçilir hale gelmesidir. Akademik yıl açılışlarının Saray’a alınmasıyla tamamlanan bu adım, AKP’nin demokrasiye ve yükseköğretime bakışını özetliyor.
Özerkliğini tamamen yitirmiş kurumlarda kamu yararı ilkesini gözetecek şekilde nitelikli bir eğitim verilemeyeceği gerçeğine rağmen, üniversitelerimiz gün geçtikçe özerk yapısından uzaklaştırılarak siyasi iktidarın güdümü altına alınmaya çalışılıyor.
AKP her alanda olduğu gibi, üniversitelerde de kendisine muhalif bir ses çıkmasını istememektedir. Bu yüzden eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana akademisyenler çeşitli gerekçelerle üniversitelerden uzaklaştırılıyor, haklarında davalar açılıyor, yeri geldiğinde KHK’larla üniversitelerden atılıyor.
Ne yazık ki, akademisyen cübbelerinin polis postalları altında çiğnendiği, kampüslerin karakollara dönüştürüldüğü, öğrencilerin potansiyel birer suçlu gibi görüldüğü karanlık bir dönemden geçiyoruz. Bu karanlıkla yüzleşmeden, tek adam rejiminin hayatlarımızın her alanına yayılan kötülüğüyle hesaplaşmadan yükseköğretimin sorunlarını çözmemiz mümkün değildir.
Bizim gençlik yıllarımızda üniversite gençliğinden bahsedilirken toplumun en aydın kesimi olarak adlandırılırdı, bugün bu aydınlığı disiplin soruşturmalarıyla, polis baskısıyla, gerici uygulamalarla karartmaya çalışıyorlar. Yükseköğretimde yaşanan tüm bu yozlaşmaya rağmen sizler bizim umudumuzsunuz, geleceğimizsiniz.
Sevgili Arkadaşlar,
Ülkemizde son 16 yıldır devam eden AKP iktidarı boyunca neoliberal uygulamalar ve muhafazakâr politikalar derinleştikçe, eğitim alanındaki sorunlar da derinleşmektedir. AKP’nin iktidar dönemi boyunca okul öncesinden yükseköğretime kadar her aşamada yaşanan bu dönüşüm, eğitim alanındaki geleneksel sorunların tümüyle çözümsüzlüğe sürüklenmesine neden olmuştur.
Plansız biçimde, seçim yatırımı olarak hayata geçirilen “Her İle bir Üniversite” projesi ile yükseköğretimin en önemli problemlerinden biri olan eğitim kalitesi ve standardı sorunu yaygınlaştırılmış, üniversiteler arası uçurumlar derinleşmiştir.
Üniversitelerin ve öğrencilerin sayısı arttıkça, özellikle mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı gibi teknik bölümler için gerekli alt yapı, laboratuvar ve uygulama sistemleri açığı daha da büyümüştür.
Devlet tarafından desteklenen Özel Üniversiteler nedeniyle yükseköğretim ticari bir faaliyet alanına dönüşmüştür. Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının % 40’ı özel üniversitelerden oluşmaktadır.
Cemaat ve tarikatların yükseköğretim sistemindeki kadrolaşması, çalınan-servis edilen sorular, yandaşlar için özel tahsis edilen kadrolar gibi nedenlerle akademik kadroların niteliği düşmüştür. ODTÜ bünyesinde oluşturulan URAP’ın dünya çapındaki üniversitelerinin akademik performanslarına göre yaptığı sıralamada ilk 500 içinde hiçbir üniversitemiz yer almamaktadır. İlk 1000 içinde ise sadece 13 Üniversitemiz bulunmaktadır. Bunların tamamı da 1990 yılı öncesinde kurulan üniversitelerdir.
Sevgili Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi, dünya bilim ve teknoloji alanında çok hızlı bir gelişim ve değişim süreci yaşamaktadır. Üretilen bilginin her 2-3 yılda ikiye katlandığı belirtilmektedir. Bilime ve teknolojiye hakim olan güçler dünyayı da egemenlikleri altına almaktadırlar. Bu nedenle gelişmiş ülkeler bütçelerinden mühendislik- bilim teknoloji ve eğitim alt yapısına ayırdıkları payı gün geçtikçe artırmaktadırlar.
Ne yazık ki, ülkemizde bu konuda gerekli çalışmalar yürütülmemektedir. 2018 yılı verilerine göre ülkemizde AR-GE harcamalarının Gayri Sahi Yurtiçi Hasıla içerisindeki payı % 0,96 seviyesinde iken OECD üyesi ülkelerin ortalaması % 2,36 dır.
Öte yandan, son 16 yılda ülkemizdeki üniversite sayısı iki kattan fazla artırılmıştır. Mühendislik bölümlerinde öğrenim gören öğrenci sayısında da benzer artışlar söz konusudur. Ancak eğitime ayrılan ödenekler, öğretim görevlisi sayısı ve üniversite koşulları gibi göstergelerde eşdeğer bir artış yoktur.
Eğitim-öğretimdeki teori-pratik uyuşmazlığı, öğretim elemanı eksikliği gibi genel sorunların yanında, eğitim programları, ders içerikleri, laboratuvar, derslik, kütüphane, bilgisayar donanımı, araştırma ve barınak olanakları birbirine göre oldukça büyük farklılıklar gösteren eğitim kuruluşları arasında ciddi bir nitelik farkı sorunu yaratmaktadır
Bu eşitsiz gelişme koşullarında ve ülkemiz mühendislerinin yatırımdan kopuk politikalarla geriye düşürüldüğü mesleki formasyonla, mühendislik hizmetleri ve ileri teknoloji isteyen yatırımlarda iş gücü istihdamı gelişmiş ülkelerden Türkiye’ye doğru gerçekleşmekte, meslek uygulama alanlarımız gün geçtikçe daraltılmaktadır.
Ülke ihtiyaçlarıyla, sanayi politikalarıyla bağdaşmayan yükseköğretim planlaması nedeniyle üniversite mezunları işsizliğe mahkum edilmiştir. Yüzbinlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı, mezun olduğu alan dışında çalışmak zorunda kalmakta, yüzbinlerce mezun ise hiç iş bulamamaktadır.
Sevgili Arkadaşlar,
Mevcut politika ve uygulamaların yerine; planlamacı bir anlayışla, toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan ulusal eğitim politikalarının yaşama geçirilmesi ile bu olumsuz tablonun değiştirilmesi mümkündür. İnsanlarımızın üzerinde özgürlük ve gönenç içerisinde yaşayacağı başka bir Türkiye mümkündür.
Böylesi bir eğitim politikası ve yapılanmaların temel hedefleri:
1) Ülkenin gereksinim duyduğu elemanları ihtiyaç oranında yetiştirmek
2) Bilimsel bilgiyi üretmek
3) Eşit ve ücretsiz eğitim sunmak
4) Üniversite eğitimini özerk ve demokratik ortamlarda sürdürmek
5) Belletme ve ezbercilik yerine öğrenmeyi, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek
6) Öğrencilerin teknik eğitimi yanında sosyal ve kültürel eğitimlerini de tamamlamak
7) Bu anlayışa uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirmek
8) Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirecek çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülke ihtiyaçlarını gözeten yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuvar, yurt vb. alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturmak
9) Şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin kalite düzeyini artırmak ve kalite eşitsizliğini ortadan kaldırmak, eksik alt yapılarını tamamlamak
10) Eğitimde kalite standartlarını oluşturarak mühendislik bölümlerinin kalitesini bu kriterlere göre denetlemek
11) Ülkemizde verilen lisans diplomalarının uluslararası düzeyde tanınmasını sağlamak
12) Lisans eğitimini meslek içi eğitim programlarıyla sürekli desteklemek olmalıdır.
Üniversite eğitimi bir meslek edinmenin yanı sıra belki ondan da önce yaşadığımız toplumu anlama, bilimsel düşünme ve sorgulama yeteneğini geliştirme, insan haklarına saygılı çağdaş bir birey olma yolunda atılmış önemli bir adımdır.
Tam da bu nedenle, eğitim ve meslek alanlarımıza yönelen gerici-liberal kuşatmaya karşı bilimi rehber alarak hep birlikte karşı durmak zorundayız.
Biliyor ve inanıyorum ki, ulusal ve evrensel değerleri içselleştirmiş, laikliğe, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanan çok kültürlü bir toplumu zenginlik kabul eden, eleştiriye açık, üreten ve kamu yararını gözeten ve de en önemlisi gelecekte örgütümüzü yönetecek, örgütümüzün ilkelerine sahip çıkacak, örgütümüzü büyütecek arkadaşlarımız sizlerin arasından çıkacaktır.
Değerli Arkadaşlar,
Sözlerime son vermeden önce son bir şeyin altını çizmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi bu ayın sonunda Yerel Seçimler gerçekleştirilecek. Bu yerel seçimler daha öncekilerden çok daha farklı bir atmosferde gerçekleştiriliyor.
Yerel adayların çalışmalarından çok, merkezi siyasal ittifaklar tarafından belirlenen ve yönlendirilen bir kampanya süreciyle karşı karşıyayız.
Bunun daha da ötesinde Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile birlikte devletin tüm olanaklarının, bir siyasi partinin ya da ittifak adayının desteklenmesi için açık biçimde seferber edildiği bir seçim dönemi yaşıyoruz.
Bu eşitsizlik daha şimdiden seçimlerin demokratik niteliğine gölge düşürmektedir.
Aynı zamanda parti başkanı da olan Cumhurbaşkanı’nın seçim yasaklarından azade kılınması, kabinede yer alan bakanların bakanlıkların tüm olanaklarını seçimler için kullanması, bizzat en yetkili isimler tarafından muhalefet ittifakına oy verecek yurttaşların terörist olarak nitelendirilmesi seçimlerin hangi koşullarda gerçekleştirileceği konusunda asgari bir fikir vermektedir.
Tek adam rejimi ve devlet kurumlarının parti örgütü olarak kullanılması son yıllarda seçim adaleti ve sandık güvenliği konusunu en önemli gündemlerden birisi haline getirmiştir.
TMMOB olarak daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de üyelerimizin sandığa gitmesi ve sandıklara sahip çıkması için gayret göstereceğiz.
Seçimlere ve yerel yönetimlere ilişkin bakışımızı her zaman olduğu gibi bir bildirge hazırlayarak kamuoyuyla paylaştık.
Değişen idari yapıyı ve yasaları da gözeterek hazırladığımız bu bildirgede yer alan fikirlerin yaygınlaşması ve uygulanması için mücadele edeceğiz.
Bizler kentsel hizmetlerin kamusal hizmet kapsamında ele alındığı; barınma, eğitim, sağlık, kültür hizmetlerinin insan hakkı olarak görüldüğü; doğrudan ve katılımcı demokrasi ilkeleri ile yönetilen; enerji, çevre ve gıda politikalarının belirlenmesinde kamu yararının esas alındığı; doğayla ve tarihle barışık; sağlıklı kentler yaratmak istiyoruz. Bu doğrultudaki mücadelemizi seçimler sonrasında da devam ettireceğiz.
Sevgili Genç Arkadaşlarım,
TMMOB, karanlığa karşı aydınlığı, savaşa karşı barışı, eşitsizliğe karşı adaleti, şiddete karşı kardeşliği, sömürüye karşı emeği savunmaya, başka bir Türkiye ve başka bir dünya mücadelesinde onurlu ve dik yürüyüşüne genç arkadaşlarımızdan aldığı güçle devam edecektir.
Burada gelişen ilişki birlikte çıkılacak uzun bir yolun ilk adımlarıdır.
Bizler, 1970’lerden beri Teoman Öztürk ve arkadaşları tarafından yaratılan bir değerin bayrağını devraldık, o değerlerin bir gelenek halinde sürmesini sağladık. Şimdi sizlerin bayrağı devralma zamanınızdır. Ahmet Arif’in dizeleriyle;
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?”
Yapılan tartışmalardan çıkan görüşlerle oluşturulan sonuç bildirisi, ilerleyen günlerde kamuoyu ile paylaşılacak.