ŞUBEMİZ 10. DÖNEM YÖNETİMİNİ BELİRLEDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Diyarbakır Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

20 Ocak 2014

Şubemiz, 18-19 Ocak tarihlerinde 10. Olağan Genel Kurul ve seçimlerini gerçekleştirdi. 

18 Ocak günü şubemiz yeni hizmet binasında gerçekleşen genel kurul, divan oluşumu ve saygı duruşu ile başladı. Ardından 9. Dönem Şube Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Çelik açış konuşmasını yaptı. Çelik`in ardından söz alan şube üye ve yöneticileri, güncel siyasal gelişmelerin yanı sıra, TMMOB`yi zayıflatmaya yönelik iktidar politiklarını eleştirdiler.
19 Ocak günü tek liste ile seçime gidilirken, 08:00 – 17.00 saatleri arasında oy kullanan üyelerimiz, MMO Diyarbakır Şube 10. Dönem Yönetim Kurulu`nu belirlediler.

9. Dönem Şube Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Çelik`in konuşması şöyle;

Saygıdeğer misafirler ve değerli meslektaşlarım, genel kurul toplantımıza hoşgeldiniz 
Meslektaşlarımızın desteği ile görev aldığımız 2 yıllık bir dönemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bugün burada, geride bıraktığımız dönemi değerlendirilirken biz görev almış olanlar yapabildiklerimiz ve yapamadıklarımızın izahını sunarken, bu görevi bize veren siz meslektaşlarımız da bizlerden beklediklerinizin ne ölçüde yerine getirilip getirilmediğini değerlendireceksiniz. 9. Dönem Şube Yönetim Kurulu adına her türlü eleştirinizin odamızı geliştireceğini ve demokrasi kültürümüze değerli katkılar sunacağına inanıyoruz. Beklentimiz ne eksiklerimizin üstünü örtmek, ne de amacı belli olmayan bir kör dövüşüne girerek birbirimizi tüketmektir. Nitekim geride bıraktığımız 2 yıllık çalışma dönemi, buna dair çarpıcı veriler ortaya koyarken, eylemlerimize demokratik bir yarış mantığı yerine kişisel hırsların egemen olmasının odamıza artı değer katmadığını göstermiştir. Bu toplantının, hepimiz açısından bunun özeleştirisini vermemiz gereken en doğru zemin olduğunu belirterek konuşmama geçmek istiyorum.  
Değerli arkadaşlar,
Toplum ve bireyler olarak rotamızı belirlerken, bulunduğumuz bölgenin sahne olduğu gelişmelerin yanı sıra, muhatap olduğumuz siyasal, sosyal ve kültürel problemler de daima büyük resme bakmamızın bir zorunluluk olduğunu ortaya koyar. Çünkü biz, tüm yaşamsal sorunlarını çözmüş ve tek derdi kendi kişisel sorunları olan bir toplum değiliz. Dolayısıyla kendimizi yaşadığımız dünyada olup bitenlerden soyutlayarak veya zamanın ruhundan bağımsız hareket ederek yaşamımızı kurgulama lüksüne sahip değiliz. Son birkaç yılda dünya genelinde yaşanan büyük değişimler bu kanunu en çok muktedirlere hatırlatmış, geride bıraktığımız 2 yıl ise, muktedirlerin bu kuralı hazmedememeleri nedeniyle insanlığa yaşattıkları acılar ile geçmiştir. İnsanlığın ortak mücadelesi ve bilinç düzeyinde yaşadığı gelişimin yarattığı ve adeta büyük patlama olarak adlandırılabilecek bu isyan ve direnişleri, geçmişin isim değiştirmiş tanrı krallarının ne anlaması ne de hazmetmesi mümkün olmamıştır ve olmayacaktır. Çünkü denklem basittir, geçmiş geride kalmış, insanlık yeni bir sayfa açmıştır. Geçmişin muktedirlerinin şiddetle, hileyle ve baskıyla yeniyi kırmaya çalışması ancak geçmişte olduğu gibi kitlelere geri adım attıramamaları tam da bu gerçeği açıklamakta, zamanın çok gerisinde kaldıklarını ayan beyan ortaya koymaktadır. Artık tek doğru ve tek eylem dönemi kapanmış, biri geçmişin iktidarlarına ait, diğeri ise kitlelere ait iki doğru ve iki eylem dönemi başlamıştır. Geçtiğimiz 2 yılda bunun işaretleri belirginleşirken, bu iki gerçek arasındaki ikili durum, elbette insanlık lehine netleşecektir. 
Bu büyük resimden bölgemizin ve aslında dünyanın en yakıcı sorunlarından biri olan Kürt sorununa baktığımızda, tablonun çok benzer özellikler taşıdığını görüyoruz. Bu çerçeveden hareketle geçtiğimiz 2 yılı değerlendirdiğimizde 2012 yılı, Kürtlerin taleplerini kitlesel ve zirvede ifade ettikleri bir yıl olurken, askeri ve siyasi baskıların da aynı paralellikte arttığı ve ne yazık ki son yılların en büyük can kayıplarının yaşandığı bir yıl oldu. Merkezinde Kürtlerin statü ve doğal hak taleplerinin bulunduğu bu mücadeleye sadece Türkiye sınırları içerisindeki Kürtler değil, Irak, İran ve Suriye`deki Kürtler de dahil oldu ve 2013`e gelindiğinde bu sorun bölgede yaşayan herkesi içine alarak etkileyen bir düzeye ulaştı. Rojava devrimi bunun somutlaşmış ifadesi olurken, gerek uluslar arası güçlerin, gerekse bölgesel aktörlerin kartlarını yeniden düzenlemelerini ve ezberlerini bozmalarını sağladı. Rojava devrimi ile birlikte Kürt sorunu Ortadoğu`da daha karmaşık, derinlikli ve kapsamlı bir hal aldı. Konuşmamın başında belirttiğim gibi Rojava`da artık biri uluslar arası aktörlerin diğeri de halkın olmak üzere 2 gerçek ortaya çıkmış oldu. Uluslar arası güçler ve bölge devletlerinin bölgeye vermek istedikleri yeni dizayndan bağımsız olarak Kürtler kendi özgürlük gündemlerini oluşturmuş oldular. Üstelik bu sadece Rojava`daki Kürtlerin değil, 4 ülkede yaşayan tüm Kürtlerin gündemi haline geldi ve fiili olarak Kürtleri birleştiren bir gelişmeye dönüştü. 
Yine 2013 yılında Türkiye`de Kürt sorunu ekseninde yaşanan gelişmeler Kürtlerin Ortadoğu siyasetindeki aktör rolünü belirginleştirdi. PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan`ın 21 Mart 2013 Diyarbakır Newrozunda yaptığı çağrı, bir dönemi kapatıp yeni bir dönem açarken, Kürt sorunu ekseninde yaşanan ve yaşanacak olan tüm gelişmeleri belirleyici bir önem arz etti. Çerçevesine salt Kürt sorununun çözümü değil, ülke ve bölge sorunlarının çözümüne önemli katkılar sunan Newroz mektubu, çağın gereklerini bir kez daha hatırlatma özelliği taşımaktadır. Newroz çağrısı ardından PKK`nin silahlı güçlerini sınır dışına çekmeye başlaması ise, çok cesur ve radikal bir çözüm adımı olarak tarihe geçmiştir. 
Bu adımların Türkiye kamuoyu açısından çok kapsamlı etkileri olmuştur. Her şeyden önce Kürtlerin malumu olan ancak savaşın perdelemesi nedeniyle Türkiye kamuoyunun görmesinin engellendiği tüm gerçeklerin ortaya çıktığı bir zemin oluştu. Kürtlerin uğradığı büyük haksızlıklar, yaşadıkları katliamlar ve her şeyden önce ne istedikleri net bir şekilde ortaya çıktı ve anlaşılmaya başlandı. Bu açıdan 2013 yılında gelinen aşamayı değerlendirdiğimizde, Kürt sorununun Kürtler açısından çözüldüğünü söylemek gerekiyor. Ancak Sayın Öcalan`ın da Newroz mektubunda ısrarla üzerinde durduğu demokratikleşme adımlarına yanaşmayan hükümet, 2013 yılında Gezi parkı isyanı ile yüzleşmek zorunda kalmıştır. Tekçiliğe, sömürüye, ötekileştirmeye, ayrımcılığa ve doğanın katledilmesine karşı büyük bir öfke olarak ortaya çıkan Gezi isyanı, toplumun her kesiminde özgürlük ve demokrasi isteğinin geldiği boyutu gözler önüne sermiştir. 2013 yılında iktidarın görünürde uyguladığı şiddetin yanı sıra, çözümün önlenmesine yönelik kontra çabalar da yaşanmıştır. 3 Kürt kadın siyasetçinin 9 Ocak 2013 tarihinde alçakça katledilmesi ise sürecin risklerini ortaya koymuştur. 
Gerek Kürt sorunu ekseninde yaşanan bu tarihi gelişmeler, gerekse ülkenin batısında yükselen taleplere karşı devreye konulan görülmemiş şiddetin arka planı, son günlerde AKP ve Fetullah Gülen Cemaati arasında yaşanan çatışma ile ortaya çıkmıştır. Demokrasiyi, hukuku ve adaleti sadece bir grubun çıkarı için geçerli kılan, toplumun geri kalanını ötekileştirerek görmezden gelen ve şiddetle bastıran zihniyetin sonsuz olmayacağı bu çatışmada ortaya saçılan kirli ilişkiler ile kanıtlanmıştır. Yine herkes için demokrasi, özgürlük ve adalet üzerine kurulu bir sistemin,  gerekliliği ve zorunluluğu kendini dayatmıştır. 
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Bunlar havasını soluduğumuz topraklara rengini ve karakterini veren gelişmeler iken, bizim örgüt veya bireyler olarak bundan hiç nasip almadığımızı düşünmek gerçekçi olmaz. Mevcut durumda uluslar arası ve ulusal siyaset düzleminde yaşanan çatışma ve büyük değişim, zamanla her örgüt ve bireye yansıyacaktır. Dolayısıyla makro düzeyde yaşanan sancılar şimdiden her birime sirayet etmiştir. Konuşmamın başında belirttiğim sonsuza dek iktidar olma, ezeli ve ebedi olma hırsının bizlerde veya odamızda yaşanıp yaşanmadığına veya ne düzeyde yaşandığına bakmamız, örgütümüzün demokratikleşmesi ve amacına uygun hizmet üretmesi için gerekli değil midir? Bizce gereklidir. Gereklidir diyoruz çünkü, 2 yıllık çalışma dönemimizde, zamanın ruhuna aykırı olan ve gerileten bu zihniyetin bir örgütü nasıl sabote edebileceğini, ne kadar tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini ve her şeyden önemlisi de örgütün içini boşaltacağını görmüş bulunuyoruz. Amacı bağcıyı dövmek olan bu yaklaşım 2 yılın sonunda bir araya gelmesi mümkün olmayan karşıtlar ortaya çıkarmış, öyle ki örgütün çalışma ve hedeflerini gölgede bırakacak bir kutuplaşma yaratmıştır. Umarız bu genel kurulumuz ve seçimlerimiz, özeleştirel yaklaşarak bu sorunu ortadan kaldıracaktır. 
Çünkü esas olan biz bireyler değil, örgüttür ve mesleğimiz şahsında topluma ne düzeyde hizmet ettiğimizdir. Çünkü almamız gereken bir yol, yerine getirmek zorunda olduğumuz sorumluluklarımız bulunmaktadır. 
Bu çerçevede genel kurulumuzun çatışma zemini değil, önümüzdeki 2 yıllık çalışma dönemine gerçekçi ve bilimsel bir perspektif sunması en büyük kazanımımız olacaktır. Şüphesiz bu konuda en fazla bizden sonraki meslektaşlarımıza karşı sorumluluklarımız bulunmaktadır. Bunu da ancak güçlü bir örgütlülük ile sağlayabileceğimiz herkesin malumudur. Tıpkı bir zamanlar bizlerin olduğu gibi artık genç meslektaşlarımızın ve meslektaş adaylarımızın odamıza ihtiyacı vardır. Hiçbir koltuk veya sıfatın kıymeti bu sorumluluğun gereğini yapmaktan daha önemli değildir. 
Bu açıdan yeni çalışma döneminde genç meslektaşlarımızın ihtiyaçlarını tespit ederek karşılamak birincil hedeflerimiz arasında yer almalıdır. Yine bölgemizin meslektaş adaylarımızın sağlıklı ve örgütlü bir eğitim öğretim dönemi geçirmeleri için şube bünyesinde uygun koşullar bulunan kentlerde öğrenci yurtlarının inşa edilmesi faydalı olacaktır. 
Yine bu dönem yönetimimizde yürütme düzeyinde görev yapan kadın meslektaşlarımızın bize kattıkları, önümüzdeki dönemde bunun bir adım daha ileri götürülmesinin, odamıza pozitif yönde katkılar sunacağını göstermiştir. 
Değerli arkadaşlar, 
Konuşmama son verirken, şubemizin çalışmalarına katkı sunan tüm üyelerimiz ve tüm oda çalışanlarımıza emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Genel kurulumuz ve seçimlerin daha güçlü, bilimsel ve demokratik bir oda yaratacağı inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.