TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ 36. DÖNEM GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
İstanbul Şubesi

31556 üyesi, 2600 öğrenci üyesi, 8 ilçe temsilciliği, komisyonları ve çalışanları ile örgütlü Şubemizin 17 Şubat 2024 tarihinde gerçekleştirilen 36. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi yayınlandı.

31556 üyesi, 2600 öğrenci üyesi, 8 ilçe temsilciliği, komisyonları ve çalışanları ile örgütlü Şubemizin 36. Genel Kurulu sonunda aşağıdaki görüş ve önerilerimizin kamuoyuna duyurulması kararlaştırılmıştır.

Şube ve Oda işlerinin yürütülmesi ve yasaların Oda’ya verdiği görevlerin yapılması ve yetkilerin kullanılması için, üyelerimizin mesleki gelişimi, hakları üzerinden hazırlanacak ilgili yönetmelik tasarılarını incelemek ve Oda Genel Kurulu’na taşımak için Şube Genel Kurulumuzu gerçekleştirdik.

Özetle bugün Şube Genel Kurulu’muzda meslek alanlarımızdan doğru sözümüzü söylemek için bir araya geldik. Bu sonuç bildirgesinde, söylediğimiz sözlerin özet bir değerlendirmesini örgütümüzle ve kamuoyuyla paylaşıyoruz. Buradaki sözümüz Şube üyelerinin 35. dönem boyunca ve bugün görüşlerinin ortaklaşa bir hale getirildiği, özetlendiği bir bildirgedir.

Bu ülkenin mühendisleri olarak, ülkemizde yaşanan olumlu olumsuz tüm gelişmelerden etkileniyoruz. Bu süreç, bazen meslek alanlarımıza dokunmakta, bazen de yurttaş olarak bizleri doğrudan etkilemektedir. Merkezi ve yerel iktidarların, emekçi halkın ihtiyaçları üzerinden değil de kendi menfaat ve rant beklentileri üzerinden oluşturdukları politikalar, aldıkları kararlar, uyguladıkları projeler bu ülkenin mühendisleri olarak halktan yana, toplumcu, kamu yararına yürüttüğümüz mücadeleyi şekillendirmektedir.

Ülkemizde bir demokrasi, insan hakları, kadın hakları, ifade özgürlüğü, çocuk işçilik, emekçilerin açlık sınırının altında ücretlere çalışmaya mecbur bırakılması, işsizlik vb. onlarca sorun yaşanırken TMMOB, MMO örgütünün ve üyelerinin bunlara kayıtsız kalması beklenemez.

Emperyalist-kapitalist sistem dünya halklarına kendi gücünü dayatarak onları köleliğe mahkûm ederken aynı zamanda kendi iç çelişkilerinin yoğunlaştığı bir süreç yaşanıyor. İki kutuplu dünya sona ererken ABD’nin artık dünyanın mutlak gücü olacağı varsayılıyordu. Ama aradan geçen süre içinde bu varsayım gerçekleşmedi. Eskinin emperyalist-kapitalist merkezleri olan ABD ve AB gerilerken, özellikle ABD’nin ekonomik, politik, ideolojik, teknolojik hegemonyası yerini çok kutuplu bir dünyanın çatışmalı rekabetine bıraktı.

Başta Ortadoğu ve Akdeniz havzası gelmek üzere savaşlar ve emperyalist müdahaleler dünyayı cehenneme çeviriyor. Rusya-Ukrayna, Suriye savaşı, Filistin’de yaşanan İsrail vahşeti gibi çatışmaların yarattığı büyük yıkımlar, Afganistan’da ABD’nin çekilerek meydanı Taliban’a bırakması gibi gelişmeler büyük göç dalgalarının ortaya çıkmasına ve geniş halk kitlelerinin yoksullaşmasına yol açtı.

Ülkemizde ise 1923’te emperyalizme karşı yürütülen bağımsızlık savaşı ile kurulan Cumhuriyetimiz, kendisinden önceki teokratik monarşiye son vererek tarihsel olarak ilerici bir adım olarak 100. yılını kutluyor. Ancak bugün gelinen noktada Cumhuriyet tarihinin en büyük kırılma süreçlerinden birini yaşıyoruz. Laiklik başta gelmek üzere Cumhuriyet’in ilerici kazanımlarını yok eden bir karanlık yaratıldı. Parti devleti anlayışının kurumsallaştırılması ve ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adı altında tek adam rejiminin inşası ile birlikte, yasama, yürütme ve yargı organlarının tek elde toplandığı, yeni bir rejim kuruldu.

Bu yeni rejim altında ülkemiz bir kriz ortamında. Rejim krizi ekonomik krizle iç içe geçerek ilerliyor. Türkiye’de yaşanan hemen her gelişme bu krizin etkisi altında şekillenmektedir. Demokrasinin, hukuk devletinin ve parlamenter sistemin ortadan kaldırıldığı koşullarda, ekonomik, demokratik talepler bile suç olarak görülmekte otoriter bir yaklaşımla bastırılmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizin her bölgesinden, her yöresinden yurttaşlarımızın itirazlarını, taleplerini haykırdığı; ülke tarihinin en görkemli halk hareketlerinden biri olan Gezi Direnişi’ne suç isnat ederek, bu onurlu direnişi lekelenmek istendi.

İktidarın isteği doğrultusunda kurgulanan bu hukuk dışı davanın sonucunda, geçtiğimiz Eylül ayında TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı serbest bırakıldı.  Ancak, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odası’nın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın da aralarında bulunduğu arkadaşlarımızın, en ağır cezalarla tutuklulukları sürüyor.

Ülkeyi yönetenlerin yanlış politikalarındaki ısrarları, krizin toplumsal sonuçlarını daha da derinleştirmektedir. Kriz karşısında siyasal iktidarın tutumu ise bir avuç sömürücüyü zenginleştirmek ve krizin bedelini emeğiyle geçinen yoksul kesimlere ödetmek olmuştur. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları, vergiler ve faturalar artarken, yoksul kesimlere sağlanan sosyal yardımlar, burslar ve sağlık yardımları giderek azaltılmaktadır. Kriz gerekçesiyle işten çıkarılanların sayısı ve güvencesiz istihdam her geçen gün artmakta, toplumumuz sadece parası olanın daha fazla para kazanabildiği bir rant ekonomisine mahkum edilmektedir.

Kamusal yatırımların ortadan kalkması, rant hırsının bilim ve tekniğin önüne geçmesi, sermayenin ihtiyaçlarının halkın ihtiyaçlarının önünde tutulması nedeniyle mesleğimiz sistematik olarak değersizleştiriliyor. Bir dönemin en gözdesi olarak görülen mesleklerimiz, bugün diplomalı işsizliğin, güvencesiz bir geleceğin, açlık ve yoksulluk sınırı altında ücretlerle çalışmanın sembolü haline getiriliyor. Bu şartlarda yaşamak hem insanlık hem meslek onurumuzu ayaklar altına alıyor.

Genç meslektaşlarımız, kendilerini yetiştiren bu ülkeden, hayatlarından, ailelerinden vazgeçmek zorunda kalıyor. Her yeni günde, onlarca genç, eğitimleri dışında bir alanda çalışmak, daha iyi bir hayat yaşayabilme ihtimaline tutunarak, yurtdışına gidiyor. Gençlerimiz göç ettikçe, ülkemizin geleceğine dair umutlar da tek tek sönüyor.

Tek adamın himayesine girmiş bir düzende, kamu kurumlarında çalışan meslektaşlarımız siyasi baskı ve sürgün tehdidi altında, düşük ücret, kadro sorunu, özlük haklarının ihlal edilmesi, düşük ek göstergeler gibi birçok sorun ile yüz yüze kalıyor. Özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın tamamına yakını yatırımların durması, projelerin iptal edilmesi, reel sektörün tıkanması gibi sorunlardan doğrudan etkileniyor. Mühendis, mimar ve plancılarının büyük çoğunluğu asgari ücrete çalışıyor. İş bulamayanlar, meslek dışı alanlarda garsonluk, tezgâhtarlık gibi işlerde çalışmaya mecbur kalıyor. Staj sorunu nedeniyle işe girişlerde ve tecrübe süreçlerinde daha yolun başında çalışma hayatı tıkanıyor. İşsizlik, esnek çalışma, güvencesizlik, sağlıksız çalışma koşulları ve reel ücret kaybı gibi sorunlar özel sektörde çalışan tüm meslektaşlarımızı tehdit ediyor.

Mühendislerin özlük haklarına, ekonomik ve sosyal gereksinimlerine yönelik çalışmaların arttırılması, mühendis emeği, işyerlerinde yaşanan problemler, ücret politikaları, SGK protokolünün gündeme alınması, mühendis asgari ücreti mücadelesinin sürdürülmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Türkiye’de her gün, daha fazla sermaye birikimi, daha fazla kar için alınmayan önlemler sebebiyle işçiler çalışırken hastalanıyor, sakat kalıyor ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. İSİG Meclisi’nin 2023 yılı iş cinayetleri raporuna göre, en az 1932 kişi hayatını kaybetti. Bu acı tablo göstermektedir ki, İSİG alanına dair bir an önce acil önlemler alınmalı, kar odaklı anlayıştan vazgeçilerek, emekçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi konusunda adımlar atılmalıdır. Tüm üretim ve hizmet alanlarında, çalışan sayısına bakılmaksızın iş güvenliğinden sorumlu mühendis çalıştırılması zorunlu olmalıdır. Sorumlu iş güvenliği mühendislerinin ilgili meslek odalarına kayıtlı olmaları ve odalarca mesleki denetime tabi olmaları zorunlu tutulmalı ve meslek içi eğitimlerle desteklenmelidir. İş Güvenliği mühendislerinin üstlendikleri sorumluluğa uygun çalışmalarının maddi koşulları sağlanmalı, buna engel teşkil edecek iş yüklemeleri yapılmamalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda TMMOB ve Odamızın görüş ve uyarıları dikkate alınmalı, "iş güvensizliği"ni daha da arttıracak taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdamı arttıracak düzenlemelere bir an önce son verilmelidir.

Mevcut erkek egemen sistem ve kapitalist düzende, kadınlar çifte sömürüye tabi olup; cinsel ve sınıfsal eşitsizlik, çoğunlukla birbirini beslemektedir. Cinsiyet ayrımcılığı, aile içi yaşamda, eğitim sürecinde ve çalışma hayatı içerisinde en baskıcı hali ile kadınları etkilemektedir.

Siyasal iktidarın bir gece kararnamesiyle kadınların yaşamını güvence altına alan ve doğrudan ülkemizde hazırlanmış uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca çıkıldı. Sözleşmeden çıkılması için atılan imza doğrudan kadına yönelik şiddetin önünü açma beyanı olarak tarihe geçti.

Tüm bu politikaların bir uzantısı olarak istihdamda cinsiyet ayrımcılığı en geniş biçimde yaşanmakta, kadın mühendisler için çalışmak, önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu cinsiyetçi yaklaşım, kadının ezilmesine neden olmaktadır ve kadının çalışma yaşamındaki konumu gelişememektedir.

Cumhuriyet tarihimizin en ağır felaketiyle karşı karşıya geldiğimiz 6 Şubat depremleri bugüne kadar yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın ülkemizin, şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı biçimde ortaya çıkarmıştır.

Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, rantı egemen kılan bu politika modeli, çaresizliğin ve yetersizliğin değil, bilinçli bir tercihin ürünüdür. Yaşanan her aşırı doğa olayı, gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle afete dönüşerek büyük can ve mal kayıplarına neden olmaktadır.

İktidarın doğaya ve yaşam alanlarımıza yönelik saldırıları hız kesmeden devam ediyor. Tüm bilimsel gerçeklere ve uyarılarımıza rağmen Faaliyete girdiği 2008 yılından itibaren birbiri ardına ortaya çıkan çevresel felaketlerle sıklıkla gündeme gelen, Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş tarafından işletilen Erzincan İliç’teki Çöpler Kompleks Maden İşletmesinde gerçekleştirilen sömürge madenciliği ile yalnızca doğamız ve kaynaklarımız değil, yaşamlarımız da katledildi. 9 yurttaşımız siyanürle yıkanmış tonlarca toprağın altında kaldı, topraklarımız, sularımız zehirlendi.

Kentimiz İstanbul’da ise afet riskleri, sosyal ve ekonomik dönüşüm, göç meselesi, mülksüzleştirme ve barınma krizi gibi sorunlar her geçen gün büyümeye devam etmektedir. MMO İstanbul Şube olarak, kamucu bir anlayışla çözülemediği taktirde, İstanbul’un ölüm fermanı olacak tüm bu sorunların çözümünün parçası ve takipçisi olacağımızı belirtiyor, gözünü rant hırsı bürüyenlere, bunu hatırlatmayı bir görev sayıyoruz.

Siyasal iktidar ve yerel yönetimler tarafından atılması gereken adımların çok gerisinde kalınan diğer bir konu da, Halk sağlığı ve güveliği açısından oldukça elzem olan kamusal denetim ve kontrollerdir. Kentlerimizin ve halkımızın gerçekten “toplumcu, demokratik, halkçı bir yerel yönetim” anlayışına ihtiyacı var. Bunun yolu kamu yararını esas alan protokolleri yenilemeyerek asansör kontrollerini özel şirketlere vermek değildir. Tercih edilmesi gereken doğru yaklaşım, kamu-toplum yararına mesleki ve teknik işbirliklerini geliştirmek; Halk sağlığı ve güvenliği alanına ilişkin çalışmaları arttırmaktır.

Halkın yaşamını doğrudan etkileyen siyasal iktidarın ranta dayalı politikalarına karşı, önümüzdeki dönem de mücadeleyi yükselterek devam ettirmeliyiz. Birliğimiz, Odamız ve Şubemiz, inadına mücadele etmenin sorumluluğunu, gözden kaçırmadan önümüzdeki dönem çalışmalarını yürütmelidir.

Siyasi iktidarın meslek alanlarımıza ve odamıza karşı saldırılarına, ülkemizde neoliberal politikaların bir sonucu olarak yarattığı, rant ve yolsuzluk ekonomisine, halkımızın büyük çoğunluğunu yoksulluk sınırında yaşamasına sebep olan ve temel insan hakkı olan eğitim, sağlık, ulaşım, barınma alanlarındaki özelleştirmelere ve ticarileştirilmelere karşı, gelecek dönemde de sözümüzü söyleyeceğiz.

Biliyoruz ki özelleştirilmelerle,  kamu-özel işletmeleri adı altındaki uygulamalarla Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana oluşturulmuş tüm kamu varlıkları yerli ve yabancı sermayeye satıldı, yağmalandı. MMO İstanbul Şube olarak başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamu imkanlarının her yurttaşa eşit, kaliteli ve ücretsiz ulaştırıldığı, kamuculuğun, kamu çıkarlarının hâkim kılınacağı yeni bir düzenin parçası ve takipçisi olacağız.

Sonuç olarak; TAM BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, LAİK, KAMUCU ve SANAYİLEŞEN bir Türkiye՝de kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam için, halkın eğitim, sağlık, iş, sosyal güvenlik, barınma, temiz su, enerji ve ulaşım, hakları için demokratik kitle örgütleriyle dayanışarak mücadele edeceğimizi belirtiyoruz.