"AKP, YEREL SEÇİM SONUÇLARINI DOĞRU OKUYACAK MI, OKUYABİLİR Mİ?"

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
İzmir Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

29 Nisan 2009

Ezber Dışı söyleşilerimizin 17. konuğu Gazeteci Ruşen Çakır oldu. Çakır, 25 Nisan 2009 tarihinde Tepekule'de katıldığı söyleşide "Yerel Yönetim Seçimleri Sonuçları ve Sonrası"nı değerlendirdi.

Gazeteci Ruşen Çakır 25 Nisan 2009 tarihinde Ezber Dışı söyleşilerimizin konuğu oldu. Söyleşide, sonuçları hala tartışılan "2009 yerel seçimlerini" değerlendiren Ruşen Çakır'ın tespitleri ilgiyle dinlendi. Yaklaşık 100 üyemizin ve İzmirlilerin katıldığı söyleşinin bir saate yakın bölümü de dinleyicilerden gelen sorular ve yanıtlara ayrıldı.

NTV Siyaset Yorumcusu gazeteci Ruşen Çakır konuşmasında özetle şunları söyledi;

"En son İzmir'de AKP'yi izlemeye gelmiştim. Yoğun olarak çalışıyorlardı fakat bana göre kazanma ihtimalleri hiç yoktu. Bu yerel seçimlerde hiçbir parti laiklik konusunu seçime taşımadı. İzmir'de seçmen bu konuyu kendiliğinden gündem yapmıştır. AKP'nin madur olarak girmediği seçim bu oldu. AKP bu seçimlerden ciddi kayıpla çıkmıştır. Edirne'yi almayı beklerken Tekirdağ'ı kaybetti. Batıda yeni yer kazanamadı. Mersin'de üçüncü olabildi. İzmir ilçelerini kaybetti. Batı Karadeniz'de beklediğini bulamadı.

AKP'nin bu seçimde ne yaptığından çok neleri yapmadığı önem kazanmıştır. Nedir bunlar?

Genel seçimlerde AKP'li olmamasına karşın AKP'ye kerhen oy veren önemli bir kesim vardı. Bunlar AKP'nin merkeze kayma iddiasını destekleyerek avans vermişlerdi. AKP bunu yanlış okudu. Merkeze kaymada ısrar etmediler. Alevi açılımları ölü doğdu. Kürt sorununun çözümünün, yerel seçimi AKP'nin alınmasına bağlıymış gibi bir hava yarattılar. Diyarbakır, Batman, Tunceli'yi bile hayal edebildiler, alamadılar. Van ve Siirt'i kaybettiler. Öyle ki AKP, DTP'ye "malum parti" diyecek ve ellerini sıkmayacak noktaya gelebildi. Bu durum AKP'nin Kürt siyasetinin tamamen iflas etmesi anlamındadır. AKP'nin DTP'yi meşru görmemesi çok önemli sorun yaratır.

"Yerel seçimlerde AKP'ye verilen kredi geri alınmıştır."

Önümüzdeki dönemde bu konularda ikna edici adım atamazlarsa partideki kan kaybı sürecektir.  Eğer yerel seçim sonuçlarını kendilerine yönelik bir saldırı olarak niteleyip radikalleşirlerse daha da geriye giderler. Seçmen laikliğin geri planda kalacağı kaygısına daha fazla sahip çıkacaktır.

Doğu ve Güneydoğu'daki seçmenin mesajını doğru okuyup DTP ve DTP'lileri muhatap almak çok önemli. Oysa seçimlerin hemen ardından DTP'ye 12 ilde operasyon gerçekleştirerek 53 tutuklu ile DTP'nin meşruluğunu zan altında bırakıcı bir operasyon yapıldı. PKK ile ilintili olabilir, olmayabilir. DTP'nin bazı unsurlarının PKK ile ilişkisi olduğu hep bilinir fakat bugüne kadar bu iddiayla ilk kez bu kadar büyük operasyon yapılıyor. Bu operasyon seçimlerden önce de yapılabilirdi, neden seçimden hemen sonra?  Son DTP operasyonunda, Emniyetteki Gülen örgütlenmesinin rolü ve cemaat etkisi vardır.

Kriz faktörünü de ele almamız gerekir; Türkiye küçüldü, daha da küçülecek. Hükümet krize zamanında müdahale edemedi, şimdi bocalıyor. Bu durum genel seçimleri de etkileyecek.

Türkiye'deki partiler çıkar ve inerler. Bir düşen ise bir daha zor toparlanıyor. Bu süreçte farklı seyir izleyen partinin ise MHP olduğunu görüyoruz. AKP'nin % 38 alarak birinci parti olması bu seçimlerde başarılı olduğunu göstermez. Aksine büyük bir malubiyettir. AKP dışında herkes kazandı. Ve bunların ayrı ayrı başarılı olması AKP'nin birçok cephede savaşmak zorunda olduğu cepheler açtı. Kürt meselesinde DTP'yle, yolsuzluklar cephesinde CHP'yle, din cephesinde SP'yle ve milliyetçilik cephesinde MHP'yle mücadele edecek. Bu partiler önümüzdeki seçimlerde daha başarılı olabilirler.

AKP kendini tekrar eden ve iktidarın nimetlerini paylaştıran bir parti oldu. Yeniden raformcu çizgiye gelme ihtimali var ama ben bunu yapabileceklerini görmüyorum. AKP bir Tayip Erdoğan hareketi oldu. Tekrar bir kolektif liderlik çıkarabilmesi mümkün görünmüyor. Başlangıçta Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Bülent Arınç ve ikinci halkadaki önemli isimleriyle bir kadro hareketi olan AKP güçlüydü. Daha sonra Tayyip'in gücü mutlak hale geldi ve Tayyip'in de sınırlarının olduğunu çok net olarak gördük.

Yerel seçim mitinglerinin hepsi Tayyip'le başlayıp Tayyip'le bitti. Tayip yıprandı ve kendini bitirmeye başladı. Yeniden kolektif liderlik yapabilmesi mümkün görünmüyor. Erdoğan önümüzdeki süreçte gönül almak yerine daha iyi iş yapabilecek bir kabine oluşturmaya yönelecek ve elindeki bütün kozları oynayacak. Fakat ben, bunun belli bir süre gidip sonra Ermeni sorunu, ekonomik kriz, Kıbrıs sorunu gibi dev sorunlar karşısında bu kabinenin yıpranacağını düşünüyorum.

Ergenekon'a gelince; 12. dalgayla birlikte tam bir infial yaşandı. Daha önce de itirazlar vardı ama ilk defa mesafeli duran insanlar da çok ciddi tepki gösterdi. Bu tepkide Türkan Saylan ve diğerlerinin darbeyle ilgisi olmadığının çok açık olması rol oynadı. Fakat seçim sonuçları da etkili oldu. AKP'nin yenilebilir bir parti olduğu ortaya çıktı. Ve birçok insan AKP ile arasına mesafe koymaya başladı. Haşim Kılıç'ın sözlerini de düşünürsek bu tamamen bir alarmdır, haklıdır. Ergenekon'daki çizgi sonuna kadar götürülecek mi, yoksa revize mi edilecek? Beşir Atalay Emniyetteki Fetullah kadrosuna ses etmemiştir. Bundan sonra edilecek mi?

DTP operasyonu siyasi bir operasyondur. 53 kişiden tek bir silah çıkmadı, "almasaydık terör eylemi yapacaklardı" da diyemiyorlar. Bu operasyon ortamı daha da germiştir. "Baba beni okula gönder" operasyonu da aynı şekilde oldu.  Cemaatlerin önündeki "eğitim engelini" bu vesile ile ortadan kaldıralım demiş gibi görünüyorlar. Bu hareketlerin faturasını ise Hükümet ödüyor.

"Hükümet - asker ve cemaat arasında büyük bir iktidar mücadelesi var."

Hükümet - asker ve cemaat arasında büyük bir iktidar mücadelesi var. Hepsinin ayrı hesapları var ve birbirlerine güvenmiyorlar. Kökleri de çok eskilere dayanıyor. Önümüzdeki günlerde bu çok ciddi şekilde kendini gösterecek."

Ruşen Çakır,  kendisine yöneltilen "Fetullah Gülen  Türkiye'ye gelir mi?" sorusu üzerine şunları söyledi;

"Cemaat, Hükümetle ve Askerle kavgalı. Yalnızca eğitimde kalsaydılar kimse ses çıkarmaz, germezdi. Gerilimi kendileri tırmandırdığı ve ne kadar ciddi bir gerilim olduğunu bildiği için gelmez. Cemaat kendi kendini durduruyor. Bir zamanlar Refah Partisinin olduğu gibi hormonlu bir büyüme içine girdiler. Cemaati cemaat yapan özü kayboldu. Birçok yerden "ne oluyoruz, bu kadarı fazla" denmeye başladı. Şu an bir garip durum var. İlker Başbuğ'un konuşması önemli bir uyarıydı. Kendi kendilerini sınırlayabilirler. Cemaat olmanın çok avantajları var. Ben cemaat hakkında bilgi istiyorum dediğimde "ne hakla" deniyor, cematin ne heapları, ne hareketleri hiçbir şeyi bilinmiyor, bilinemiyor. Eskiden "Asker tabuydu", şimdi cemaatler yerini almaya başladı. Asker şeffaflaşmaya çalışıyor, cemaat kapanıyor, Cemaat askerleşiyor. TSK vesayetçi çizgiden çıkmaya çalışıyor. Cemaatın şu an gittiği yer ise vesayetçi bir çizgi. Eğer bu çizgide kalınabilseydi, Asker kalırdı. TSK'nın vesayetçiliğinin sonunu gördük."