İNSAN HAKLARINDA TÜRKİYE TABLOSU KARANLIK!

 
Bilindiği üzere Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edildiği 10 Aralık 1948 tarihi "Dünya İnsan Hakları Günü" olarak kutlanmaktadır.

Ülkemizin de taraf olduğu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve bağlı sözleşmeleri "İnsan Haklarının Anayasası" olarak tanımlanmaktadır.

Evrensel bildirgenin yayımlanması tüm dünyada insan hakları ihlallerinin önlenmesine yönelik uluslararası mekanizmaların oluşturulması ve işletilmesini hızlandırmış, uluslararası mahkemelerin kurulmasına zemin yaratmıştır.

AİHM istatistikleri incelendiğinde Türkiye'nin, Rusya'dan sonra aleyhine en çok dava açılan ikinci sıradaki devlet olduğu görülmektedir. 31 Aralık 2009 itibariyle AİHM'de Türkiye aleyhine işlem görmekte olan başvuru sayısı 13 bin 100'dür.

1 Ocak 2009 tarihine kadar Türkiye aleyhine açılan 27.398 başvurudan 16 bin 84'ü hakkında karar alınmıştır. Bu kararların hüküm niteliğinde olanlarının % 86'sı ihlal kararlarıdır. Türkiye sadece son altı yılda AİHM kararları sonucu 100 milyon 500 binTL tazminat ödemek zorunda kalmıştır.

Evrensel Bildirgenin 3. Madde'sinde "Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır" hükmü; ülkemizde, 2002-2009 yılları arasında en üst seviyeye ulaşan kadın cinayetleri yok edilmiştir. Son 7 yılda ülkemizde kadın cinayetleri % 1400 oranında artmıştır. 2002 yılında işlenen kadın cinayeti 66 iken, 2009 yılının ilk 7 ayında bu sayı 953'e ulaşmıştır.

Aynı şekilde Madde 16-2'de "Evlenme ancak evleneceklerin özgür ve tam rızası ile gerçekleşebilir" ve Madde 25-2'de "Analık ve çocukluk özel bakım ve yardım hakkı doğurur. Bütün çocuklar, ister evlilik içinde, ister evlilik dışında doğsunlar, eşit sosyal güvenlikten yararlanırlar" hükümleri; binlerce kız çocuğunun hala zorla evlendirildiği, rızasız evlilikler nedeniyle intihara sürüklendiği ve yüz binlerce çocuğumuzun eğitimsiz, sosyal güvencesiz sokaklarda yaşadığı ülkemizde, ayaklar altındadır.

İnsan Hakları Bildirgesi Madde 19'da "Herkesin düşün ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır; bu özgürlük düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her araçta arama, elde etme ve yayma hakkını içerir" şeklinde tanımladığı düşünce ve basın özgürlüğünde ülkemizdeki veriler iç karartıcıdır.  Türkiye'de 23 basın meslek örgütünün oluşturduğu Gazetecilere Özgürlük Platformunun verilerine göre bugün itibarıyla düşüncelerini ifade ettikleri ya da yazdıkları haberler nedeniyle gazetecilere açılan 2000'e yakın dava ve 5.000'e yakın soruşturma sürmekte, 50 gazeteci cezaevlerinde tutuklu bulunmaktadır.

Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin Madde 23'te tanımladığı çalışma, sosyal güvenlik ve sendikalarda örgütlenme haklarını ortadan kaldıran siyasi iktidar, özelleştirme, taşeronlaştırma uygulamaları ile binlerce emekçiyi işinden etmiş, sosyal güvencesiz ve düşük ücretlerle, 12 saati bulan iş sürelerinde çalışmayı dayatmıştır. Tekel işçileri örneğinde olduğu gibi, haklarını talep eden işçilere her türlü şiddet kullanılmıştır. Ülkemizde bakanlığın açıkladığı sendikalaşma verileri ile sendikaların açıkladığı veriler son derece çelişiktir. DİSK'in verilerine göre son 29 yılda ülkemizdeki sendikalı işçi sayısı 3,5 milyondan 750 bine düşmüştür.

Son bir hafta içerisinde hukuk kuralları çerçevesinde demokratik tepkilerini dile getiren öğrencilere uygulanan orantıyla hiçbir ilgisi olmayan, linç etmeye varan şiddet, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi Madde 5'te yer alan 'Hiç kimse  işkenceye ya da acımasız, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye uğratılamaz"  hükmünü de ayaklar altına almaktadır. Siyasi iktidarın, bu şiddetin ardından önce öğrencileri ardından üniversite yönetimlerini hedef gösteren yaklaşımını anlamak mümkün değildir.

Birkaç ana veriyle ifade ettiğimiz ülkemizdeki bu tablo, siyasi iktidarın insan hakları konusundaki yönetim anlayışını ve uygulama sonuçlarını göstermesi açısından kaygı ve ibret verilerini ortaya sermektedir. Siyasi iktidarın insan haklarına "salt güvenlik eksenli" bakış açısıyla ülkemizi bir özgürlük ve hak ihlali cehennemine çeviren anlayışını kınıyoruz.

10 Aralık İnsan Hakları Gününde Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin ve sözleşmelerinin eksiksiz uygulanacağı çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı demokratik toplumsal yaşam ve barış içinde kardeşçe yaşayacağımız günlere ulaşmayı diliyoruz. Bu hedef doğrultusunda tüm demokratik kitle örgütleri ile birlikte yürüyeceğimizi kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz.