YÖK NE DİYOR, ANLAYAMADIK!

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, YÖK Başkanlığı'nın üniversite öğretim elemanlarının meslek örgütlerinin yönetim ve denetim organlarında yer alamayacağına ilişkin açıklaması ve basında yer alan haber üzerine yayımladığı tekziple ilgili olarak 13 Ocak 2009 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, YÖK Başkanlığı‘nın üniversite öğretim elemanlarının meslek örgütlerinin yönetim ve denetim organlarında yer alamayacağına ilişkin açıklaması ve basında yer alan haber üzerine yayımladığı tekziple ilgili olarak 13 Ocak 2009 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı‘nın üniversitelere göndermiş olduğu 17 Kasım 2008 tarihli yazı, Birliğimizce tam anlaşılamamış, yanlış bir yoruma meydan vermemek ve konunun açıklığa kavuşturulması için YÖK Başkanlığı‘ndan randevu talep edilmişti. Bu görüşme talebine bugüne kadar yanıt verilmemiştir. 

YÖK Başkanlığı‘ndan beklentimiz, ‘konunun yanlış anlaşıldığını, seçimle görev almış öğretim görevlilerinin bu yazı kapsamında değerlendirilemeyeceği yönünde kamuoyunu bilgilendirecek bir açıklama‘ iken, YÖK bunun tam tersine düzeltilemeyecek bir tekzip metnini kendi web sitesinde yayımlamıştır. 

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, Akşam Gazetesi‘nin ‘Yok Hocam Dersine Bak‘ manşetiyle yaptığı haber hakkında 06.01.2009 tarihinde ‘Düzeltme‘ metni yayımlamıştır. Bu düzeltme metninin altına da YÖK Yasası‘nın 38. maddesi eklenmiştir. Düzeltme metninde, 

‘Haberde de yer aldığı gibi bahsi geçen yazıda; çeşitli kamu kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının yönetim veya denetim organlarında görev yapmalarının ancak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu‘nun 38. maddesine göre olabileceği belirtilmiştir. Ancak kurumumuza, aynı Kanun‘un 36. maddesine göre yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarının 38.maddede belirtilen koşulları yerine getirmeden bunu gerçekleştirdikleri şeklinde duyumlar gelmiştir. Yazı, öğretim elemanlarının görevlendirilmesinin ilgili mevzuat hükümlerine göre gerçekleştirilmesine dikkat çekilmesi amacıyla yazılmış ve üniversitelerimize gönderilmiştir.Üniversite öğretim elemanlarımızın 2547 sayılı Kanun hükümlerine göre, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında görev almaları önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. İlgili yazıda sadece, öğretim elemanlarının bu tür görev almalarının 2547sayılı Kanun‘un 38. maddesine uygun yapılması hususuna dikkat çekilmiştir. Ayrıca bahsi geçen haberde iddia edilenin aksine Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı‘ndan Anayasa‘ya aykırı bir yazının üniversitelere gönderilmesi söz konusu değildir.
Kamuoyuna duyurulur.‘

denilmektedir.

Bu ‘düzeltme‘ metni, YÖK‘ün üniversitelere göndermiş olduğu yazının yanlış anlaşılmadığını, habere konu eleştirilerin yerinde olduğunu ortaya koymuştur.

Çünkü YÖK Yasası‘nın 38. maddesindeki,

(Değişik: 29/5/1991 - 3747/4 md.) Öğretim elemanları; ilgili kurumlar ile kendisinin isteği, Üniversite Yönetim Kurulunun uygun görmesi ve rektörün onayı ile ihtiyaç duyulan konularda, özlük işlemleri kendi kurumlarınca yürütülmek kaydıyla, Bakanlıklarda, Silahlı Kuvvetler ile Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Adli Tıp Kurumu, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kamu kuruluşlar ve kamu yararına çalışan kuruluşlar veya gerçek kişiler tarafından kurulan vakıflar ile kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kurumları ile kamuya yararlı dernekler ve bunların iştiraklerinde, araştırma-geliştirme kurumları ve diğer kamu kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilenler (Adli Tıp Kurumu ile vakıflarca kurulmuş hastaneler, sağlık merkezleri, sağlık ocakları ve gezici sağlık araçları hariç) döner sermayeden yararlanamazlar. Ancak ilgili bulunduğu Yükseköğretim kurumlarındaki aylık ve diğer ödemeler ile öteki hakları devam eder. Yükseköğretim Kurulunun isteği ve ilgili kamu kuruluşunun onayı ile yükseköğretim kurumları veya birimleri, ilgili adli mercilerin talebi ile adli tıp mevzuatı çerçevesinde adli tıp olaylarında ve diğer adli konularda resmi bilirkişi olarak görevlendirilebilirler.‘ 

biçimindeki düzenlemede, öğretim görevlilerinin üyesi oldukları kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının yönetim ve denetim organlarında görev almalarını engelleyen bir durum söz konusu değildir. 

Bu madde, özlük işlem ve hakları görev aldıkları üniversitelerde kalmak kaydıyla başka kamu kurum, kuruluş ve kamu yararına çalışan derneklerde bir ücret karşılığı çalışan öğretim görevlilerinin durumunu düzenlenmektedir. Bu ilişki, ya kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarından doğan bir talep ya da öğretim üyesinin kendi talebi ile bir alanda danışmanlık, araştırma, bilirkişilik hizmeti biçiminde ifade edilen hizmet sunumudur. 

38. maddede, öğretim üyesinin üyesi olduğu kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşunun ya da bir derneğin yönetim ve denetleme kuruluna seçilmesinden bahsedilmemektedir. Aksi hal zaten düşünülemez. Çünkü bir bilim insanının üyesi olduğu bir kurumun yönetim ya da denetleme organına seçilmek için üniversite yönetiminin onayına bağlı olması, o ülkenin demokratik bir hukuk devleti, üniversitelerin de özgür olmadığının itirafından başka bir şey olmasa gerek. 38. madde, üniversite dışında bir kurumla istihdam ilişkisine giren öğretim elamanının özlük haklarının ne olacağını düzenlemiştir. Bu madde, seçme ve seçilme haklarına kadar bir müdahaleyi meşru kılacak bir yoruma tabi tutulamaz.

Kamu Kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan TMMOB ve bağlı odalar tıpkı YÖK gibi Anayasa‘nın belirlediği genel idare sistemi içinde yer alan kamu tüzelkişiliğine haiz kuruluşlar olup, nihayetinde her ikisi de kamu hizmeti sunan kuruluşlardır. Mühendislik-mimarlık fakültelerinden mezun olup, bu alanlarda lisansüstü eğitime devam ederek öğretim görevlisi sıfatı kazanmış meslek mensuplarının üniversitede öğretim görevlerini sürdürebilmeleri için TMMOB‘ye bağlı meslek odalarına üye olmaları TMMOB Yasası gereğidir. Üstelik bu durum ülkemize özgü bir durum da değildir. Mühendislik ve mimarlık alanındaki bilgi paylaşımı nesnel bir zorunluluk olup, aksi hal bilimin gelişimini durdurur. Bilimsel bilginin tüm dünya ölçeğinde paylaşımı kaçınılmaz bir maddi gerçeklik iken, ülkemizde pratik alanla kuramsal alanın birbirinden koparılmak istenmesi üniversitelerin var oluş gerekçesine aykırıdır. 

Bu anlamda, YÖK‘ün yazısı, öğretim görevlilerinin salt bireysel durumlarını ilgilendiren bir yazı niteliğinde değerlendirilemez. Mühendislik ve mimarlığın pratik alanı ile üniversite alanını birbirinden koparmaya çalışan bir içeriğe sahip olup, sonuçları bireysel değil toplumsal sonuçlar doğurmaya yöneliktir. Bir öğretim görevlisinin üniversitede üstlendiği görev ile üyesi olduğu meslek kuruluşunun yönetim ve denetleme organlarına seçilmesi birbiriyle çelişen bir durum değildir. Çelişen durum, ‘üye olduğun kuruluşun yönetim ve denetleme organına ancak benim iznimle seçilebilirdin‘ yaklaşımıdır. Aslında bu yaklaşım, öğretim görevlilerinin üzerine bir baskı unsuru eklemenin yanında, pratik ve bilimsel bilgi paylaşımını YÖK‘ün icazetine bırakmak anlamına gelir ki, bu bilimin ve üniversite kavramının özüne aykırıdır.

YÖK hepimizin bildiği üzere, 12 Eylül rejiminin ürünüdür. Bu baskı rejiminin Anayasası ve Yasası, öğretim görevlilerinin Oda organlarına seçilmesini bir koşula bağlamamıştır. Aradan 28 yıl geçmiş, asır değişmiştir ve gelinen noktada, hakların kullanımı için icazet istenmektedir. 12 Eylül darbecilerinin dahi böyle bir istekte bulunmadığı ve bugüne kadar seçilme hakkının tartışma konusu edilmediği bir anayasal hakkın bugün, YÖK emrine konu olması demokrasi alanında ne kadar yol kat ettiğimizi göstermesi anlamında öğreticidir. 

Oysa seçme ve seçilme hakkı öyle bir haktır ki bu hakkın özüne hiçbir demokratik hukuk devletinde dokunulamaz. Bu nedenle, YÖK‘ün üniversitelere göndermiş olduğu 17 Kasım 2008 tarihli yazı kanunsuz bir emirdir. Bu emre uyulmaması Anayasa ve yasalar gereği olacaktır.

Aklın ve bilimin ışığını rehber edinmesi gereken üniversiteler, siyasal iktidar ve Cumhurbaşkanı tarafından arkadaş, dost, aile doktoru ve benzerine teslim edilmiş durumda. ‘Demokrasi‘ ‘özgürlük‘ kavramları özünden koparılmıştır. Rektör atamalarında en çok oyu alan adayları önce YÖK sonra Cumhurbaşkanı elemektedir. Üniversiteleri kendi içinde kavgalı hale getirenler bununla da yetinmemiş şimdi de meslek kuruluşları ile kavgaya hazırlanmaktadırlar. Bilinmelidir ki bu kavga demokrasi kavgasıdır. Hukuka aykırı hiçbir emre ‘evet‘ denilmeyecektir. 

İznini almadan bir öğretim görevlisinin bu konudaki görüşlerini buraya aktarmakta yarar gördük. Çünkü YÖK‘ün yasal durumu hatırlatmak için gönderdiğini ifade ettiği bu yazının sonuçları o kadar da basit değildir. 

‘Bir şeyi yapmak için izin almak şüphesiz basit bir işlem olarak da tanımlanabilir. Canım bu işi de büyüttünüz de denebilir. Sorun, izin almak işleminin kendisi değil, herhangi bir insan için olduğu gibi, bir akademisyenin ‘izinli olma ruh haliyle‘ ile karşı karşıya getirilmesidir. Hayatın herhangi bir alanında ‘izin alarak bir şey‘ yapma güdüsü altında olmanın çizeceği ‘sınırları‘ tartışmaya gerek var mıdır, bilemiyorum. Sanırım pek çok hocamız bu konuya felsefi, psikolojik ve sosyolojik açıdan daha iyi yaklaşacaktır. Benim söyleyeceğim şey, tarihi yazanlar, kimseden izin alma zorunluluğunu hissetmeyen insanlardır. Dilerdim ki, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, akademisyenlerin meslek örgütlerinde çalışmaları cesaretlendirilsin, hatta akademik yükseltme ve atamalarda bu çalışmaların olumlu katkıları da olsun.‘ 

Biz de diyoruz ki, mühendislik ve mimarlık mesleğinin pratiği ile teorisini birbirinden koparmaya çalışanlar, totaliter yönetim özleyicileri olabilir. Böyle bir özlem içinde olanları üniversite kavramının kendisi reddeder. 

Üniversiteleri yönetebilmek için ya üniversitelerin misyonuna layık olmak gerekir ya da istifa.

            Mehmet Soğancı

 TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
                                                                                                                                                             

Yayına Giriş Tarihi

2016-09-29 08:30:00