ODA DANIŞMA KURULU 47. DÖNEM 5. TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

Oda Danışma Kurulu 47. Dönem 5.Toplantısı, 7 Mart 2020 Cumartesi günü "Tanışma, Ülke Gündemi ve Oda Çalışmalarının değerlendirilmesi" gündemi ile İMO Teoman Öztürk Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Toplantıya Oda Denetleme ve Onur Kurulu üyeleri, TMMOB temsilcileri, Oda ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ve Oda Teknik Görevlilerinden oluşan yaklaşık 100 kişi katıldı. Oda Danışma Kurulu Toplantısı, katılım gösteren üyelerin kendilerini tanıtmasının ardından açış konuşması ile başladı.
Açış konuşmasını Oda Başkanı Yunus Yener yaptı. Yener salonu selamladıktan sonra Şube genel kurullarında seçilen yeni yönetim kurullarının katıldığı ilk Danışma Kurulu toplantısını yaptıklarını söyledi. Ardından “Şubelerimizin genel kurullarının ardından yaptığımız açıklamada belirttiğimiz üzere; genel kurullarımız kamu-toplum yararını ana ilke olarak kabul eden, mesleki demokratik mücadeleyi bütünlük içinde yürüten çalışma anlayışımızın Oda genelinde sahiplenildiğini bir kez daha göstermiştir. Yönetimlerdeki görev değişimlerimiz de süreklilik bilinci ve mesleki toplumsal sorumluluk içinde olmuştur. Şube genel kurullarımızı demokrat, halkçı-toplumcu yurtsever çizgimize güç katan bir şekilde tamamlamada katkısı bulunan bütün üyelerimize teşekkür ediyorum” diyen Yener, yeni seçilen yönetim kurullarına başarılar diledikten sonra şöyle konuştu: 
“Ülkemizdeki genel durum, her toplantımızda gündemimizde oluyor”
“Konuşmamın ardından Oda Sekreteri Elif Öztürk arkadaşımız Oda çalışmaları hakkında bilgilendirici bir sunum yapacak. Ayrıca bir buçuk ay sonra yine birlikte olacağımız Oda genel kurulunda kapsamlı bir Çalışma Raporu sunulacak. Yarın da Sekreterler–Saymanlar toplantısı yapılacak ve yeni yönetim kurullarının hassasiyet göstermeleri gereken konularda bilgilendirme yapılacak. Bu nedenle bu toplantımızı özellikle yeni seçilen arkadaşlarımızla tanışma ve karşılıklı bilgilenme toplantısı olarak da değerlendirebiliriz. Tabii ülkemizdeki genel durum, her toplantımızda olduğu gibi bugün de gündemimizde yer alıyor.
Türkiye’deki vahim ekonomik siyasi durum ve son yıllarda hep gündemde olan TMMOB mevzuatını değiştirme girişimleri itibariyle bizi zor günlerin beklediğini belirtmeliyim. Bu nedenle bu güç dönemde başlıca dayanağımız, örgütsel bütünlüğümüzün tekrar tekrar tesisi ve Oda içinde görüş-yaklaşım ve uygulama birliğinin sağlanmış olmasıdır. Bunun için hepimiz birlikte daha çok çaba sarf etmeliyiz.
“Özelleştirmeler, finans ve rant politikaları eşliğinde sanayisizleşmeye yol açıyor”
Gündemimize uygun olarak Türkiye’deki mevcut duruma kısaca değinmek istiyorum. Öncelikle hukuk dışı uygulamaları, “savaşa hayır” etkinliklerinin yasaklanmasını, toplumsal muhalefeti baskı altında tutmak için yapılan keyfi gözaltı ve tutuklamaları ve en son Oda üyemiz Barış Terkoğlu’nun gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanmasını protesto ettiğimizi belirtmek istiyorum.
Bildiğimiz üzere son yıllarda ülkemizde köklü ve Cumhuriyet dönemindeki bütün olumlu gelişmeleri tasfiye eden bir rejim değişikliği yaşanmıştır. Laiklik, demokrasi, parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, sosyal hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, liyakat normu, kamunun ekonomi ve topluma yönelik üstlendiği olumlu işlevlerin tasfiyesi, bu rejim değişiminin karakteristik öğeleridir.
Şimdi yoğun bir dinselleştirme ve gericilik, parti devleti, tek kişi egemenliği ve sürekli değiştirildiği için yap-boz tahtasına dönüşen kararnameler ve kararlar söz konusudur. Tarihimizin bütün usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını, kayırmacılıklarını, borçlanma düzeylerini, rant politikalarını ve vergi adaletsizliklerini kat kat aşan, aynı zamanda halkı işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı ile güçten düşüren bir ekonomik yapı söz konusudur. Bu durumun serbestleştirmeler, özelleştirmeler, finans ve rant politikaları eşliğinde sanayisizleşmeye de yol açtığını biliyoruz.
“Halklar ve ülkeler arası düşmanlıklar körükleniyor”
İzlenen dış politika ise ülkemizin emperyalizme bağımlılığını pekiştirmektedir. Dış politika sürekli büyük güçler arasındaki rekabet arasında sıkışmakla malûldür ve özellikle ABD-NATO politikalarına eklemlenme ile belirlenmektedir. İktidar bugün Suriye’de emperyalizm, İsrail ve bölge gericiliği ile Rusya-İran-Suriye arasında süren gerilimlerde, ülkemiz ve bölge halkları aleyhine olan bir şekilde yer almaktadır. Emperyalizmin vesayeti altında (Suriye’ye emperyalist müdahalenin başlangıç dönemini, BOP-GOP girişimini ve en son Trump’ın “Türkiye İdlib’de bize yardım ediyor” sözlerini hatırlayalım, mezhepçi-şeriatçı ve militarist politikalarla halklar-ülkeler arası düşmanlıklar körüklenmektedir.
İktidar Kürt sorununu savaş yöntemleriyle sınırlama ve söylenen sözlerin aksine emperyalizmin istediği gibi Suriye’nin parçalanması misyonu ile hareket etmektedir. Böylece ülke içi yaşamsal sorunların öne çıkmasını engellemeye, iktidarının ve mali kaynaklarının ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. “Şehitler tepesi boş kalmayacak” vb. şeklindeki, gencecik çocuklarımızın içimizi dağlayan ölümlerini kutsayan sözler bu nedenle sarf edilmektedir.
“Dikkatli olunması gereken bir nokta bulunuyor”
Diğer yandan 2009 yerel seçimlerinin, gerekleri yerine getirilmeyen 7 Haziran 2015 seçimlerinin, şaibeli 2017 Anayasa referandumu ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları ile 31 Mart 2019 yerel seçimler ve 23 Haziran İstanbul seçimlerinin sonuçları, iktidar politikalarına karşı ciddi bir toplumsal direnç olduğunu göstermiştir.  Buna AKP’nin içi ve çevresinde artan hareketlilikler ile ekonominin içinde bulunduğu durumu eklediğimizde iktidarın aslında oynak bir zeminde olduğu görülebilmektedir. İşte dış politika dış politika manevraları, militarist politikalara ağırlık verilmesi, milliyetçiliğin ve dinselleşmenin körüklenmesi, bu nedenle de devreye sokulmaktadır. Şimdi dikkatli olunması gereken bir nokta bulunmaktadır. Şöyle ki, geçmişten bugüne iktidar uygulamalarına her düzeyde ortak olanların güya “yeni” ve “ılımlı” bir imajla ortaya çıkmaları ve parlamenter muhalefetteki yaygın tema olan “demokrasi ittifakı” konusunun bunları da kapsaması oldukça yanıltıcı bir gelişmedir.
Bu noktada toplumsal muhalefetin bu rejime karşı çıkışının sürekliliğinin doğru bir içerikle ve doğru bir şekilde sağlanması oldukça önemlidir. Çünkü iktidarın geriletilmesi çok önemli olmakla birlikte Türkiye’yi, “ılımlı İslam” diye diye, emperyalizmle uyumlu siyasal İslam’ın egemenliğine sokan bir ekibin iç çelişkileri üzerinden demokrasinin yani gerçek içeriğiyle halk egemenliğinin sağlanamayacak olması gerçeği önümüzde durmaktadır.
“Ülkemizin yeni bir yöne girmesi gerekiyor”
Neoliberal ve siyasal İslamcı totaliter çerçevedeki rejim değişikliklerinin bütünlük içinde ele alınmaması ciddi bir sorundur. Öte taraftan biliyoruz ki halk hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik, borçluluk, gelecek belirsizliği ve kaygısı içinde yaşıyor. İşsizlik ve yoksulluk sonucu olan intiharlar, ekonomiyle ilgili olumsuz göstergelerle birlikte toplumun içinde bulunduğu bunalımı dramatik bir şekilde yansıtmaktadır. 
Bu noktada ülkemizin yeni bir yöne girmesi gerekmektedir. Yıllardır vurguladığımız üzere bu yönün ana çerçevesi; eşitlik, özgürlük, laiklik, demokrasi, bilimin aydınlığı ve kamusal-toplumsal yararlar ile ülkede ve bölgede barış politikasının hâkim olmasıdır. Bu yeni yön içinde, bizim önemli bir yerimizin olduğunu hepimizin bilince çıkarması oldukça önemli. Yeniden ve halk için planlama-sanayileşme-kalkınma, kamulaştırma, kamusal alan ve mekânların korunması ile kamusal hizmet ve denetimin belirgin bir yere sahip olduğu yeni bir yön gerekiyor ülkemize. İşte bu bağlam, TMMOB’nin ve diğer dost çevrelerin yıllardır yürüttüğü haklı, onurlu, özverili mücadeleyi sürekli olarak doğrulamakta ve bu yöndeki istemleri toplumsallaştırmaktadır. Bu gerçekliği görmemiz, Odalarımız ve TMMOB’nin toplumsal önemini görmemiz, buna göre davranmamız, yeni dönem çalışmalarını bu genel çerçeve içinde planlamamız ve iç yaşamımızı da buna göre düzenlememiz gerekiyor.
“Saldırı mesleğe, bilime ve tekniğedir”
İktidarın tüm toplum ve kurumlar üzerinde olduğu gibi Odalarımız ve TMMOB’miz üzerinde otoriter vesayet kurma çabalarını gündeminden düşürmediğini, gücünü toplumu kuralsızca şekillendirmek için kullandığını biliyoruz. Odalarımız, mesleki toplumsal sorumlulukları gereğince birinci dereceden sorumlu oldukları kamusal hizmet ve denetim sürecinin dışına itilmeye çalışılmaktadır.
Sanayi, mühendislik hizmetleri ve mesleki denetim hizmetleri gerilemektedir. Meslek alanlarımıza yönelik birçok saldırı ve mevzuat düzenlemesi yapılmakta, yenileri de planlanmaktadır. Açıkçası saldırı mesleğedir, bilime ve tekniğedir. Dolayısıyla önümüzdeki görev, mühendisliği değersizleştirmeye karşı durmaktır. Odamızı bugünlere getiren ve geleceğe taşıyacak olan örgütlü üyelik normu ile Oda-TMMOB örgütlülüğünü güçlendirici tarzda örgütlenme sorumluluğunu yerine getirmemizdir.
“Odamız dar meslekçi bir yaklaşıma sahip değildir” 
Demokratik merkeziyetçilik ilkesi ve örgütlü üyelik normuna dayalı iç yaşamımız ve yaygın mesleki-toplumsal hizmet sunumu ile TMMOB’nin en etkin Odası konumuna ulaştık. TMMOB’nin en büyük destekçisi, etkinliklerinin en yoğun katılımcısı Odamızdır ve bu katkı bütün Türkiye’de sürdürülmelidir. Öğrenci üyelikten yönetmeliklere, meslek içi eğitim ve belgelendirme çalışmalarına ve iç dayanışmaya dek TMMOB’de özel bir yerimiz var. TMMOB’nin son üç başkanının Odamızdan olması bunun bir göstergesidir. Şunu da belirtmem gerekir; Odamız 1994 yılından bu yana adeta yeniden yapılanmış, örgütlü üye katılımına dayanmış, örgütsel bağımsızlığını ve yurtsever toplumcu çizgisini geliştirmiş ve bu yaklaşımı TMMOB ortamına da yansıtmıştır. Odamızın dar meslekçi bir yaklaşıma sahip olmadığını da belirtmeliyim. Meslek ve uzmanlık alanlarımızdaki çabalarımız; bilim ve tekniğin gerekleri, toplumun can güvenliği, çalışma yaşamının insanca düzenlenmesi, işçi sağlığı-iş güvenliği, güvenceli çalışma ve ülkemizin planlı sanayileşmesi ve demokratikleşmesi gereklerine dayanmaktadır. Emekten, halktan, mesleğimizden, ülkemizin bağımsızlığı ve gelişmesinden yana Oda Çalışma İlkeleri böylesi temellere dayanmaktadır. Oda çalışma programlarına her dönemde yansıttığımız bu ilkelerin aynı zamanda TMMOB’nin program ve ilkeleri olarak yerleşmesinin arkadaşlarımız tarafından sağlandığını belirtmek istiyorum. 
1998 TMMOB Demokrasi Kurultayı ile 2003 TMMOB Mühendislik Mimarlık Kurultayı’nın eksenleri Odamızca belirlenmiştir. DİSK’li, TÜRK-İŞ’li, KESK’li, HAK-İŞ’li Emek Platformu’nun programının hazırlık sekretaryasında yine arkadaşlarımız vardı. Bu yapının başarıları öncü arkadaşlarımızın, bütün yönetim kurullarının, komisyonlarımızın, örgütlü üyelerimizin ve değerlerimizi paylaşan çalışanlarımızın kolektif emeği ile gerçekleşmiştir. Bütün bunları, içinde yer aldığımız ve bugün bizlerin temsil ettiği çizginin yakın tarihinin bazı temel özellikleri olarak, yeni dönem çalışmalarımızı şekillendirirken bizlere yol göstermesi amacıyla dile getirdim. Hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmayan, her zaman doğrulanan bağımsız tutumumuzu güçlendirmemiz, gücümüzün farkında olmamız ve onu geliştirmemiz oldukça önem taşımaktadır. Direnç ve mücadelemizin tarihsel ve güncel dayanaklarına karşı özgüvenle yaklaşmalıyız. Yeter ki mücadele edelim, bu mevzileri koruyacağımız ve geleceğe taşıyacağımız kesindir.
“Meslek alanlarımızı koruma ve yeni alanlara yönelmeyi başarmalıyız”
Hizmet alanlarımızla ilgili hassas olmamız gereken yeni durumlar söz konusudur. Örneğin akredite kuruluşların sayısının piyasacı bir şekilde artması ve meslek odalarının kamu adına yapmakla yükümlü oldukları mesleki denetimlerin kaldırılması çabasıyla oda-üye ilişkileri zayıflatılmak istenmektedir. Bu durum TMMOB Yasası’nda yapılmak istenen değişikliklerle uyuşmaktadır. Bu noktada genel, kamusal-toplumsal, mesleki yarar ilkeleri ile üye-meslektaş-Şube-Oda ilişkisini bir bütün olarak ön planda tutmalı ve meslek alanlarımızı koruma ve yeni alanlara yönelmeyi başarmak durumundayız.
Yeni çalışma döneminin başlangıcında her şeyi titizlikle planlamak gerekiyor. İç tahkimatımızı güçlendirmemiz; örgütlü üye ilişkilerimizi yeni yöntemlerle geliştirmemiz, daha fazla üye ile temas kurmamız ve örgütlü üye ağına dâhil etmemiz gerekiyor. “Üye İlişkilerine Yönelik İlkeler”imiz arasında bulunan “Oda’nın ‘üye olunması gerekli’ bir kurum olarak görülmesinin sağlanması” için eksiklerimiz ne ise gidermeye yönelik adımlar atmalıyız. İşyeri temsilciliklerini işletmeyi, mümkün olan yerlerde yenilerini kurmayı, komisyonlarımızı aktif kılmayı, meslek ve uzmanlık alanlarımızı analiz, etüt, projelendirme ayaklarıyla birlikte çeşitlendirmeyi başarmalıyız.
İl-İlçe Temsilciliklerimizi Şube hizmet gereklilikleri doğrultusunda idari yapıdan büro ve personel yapısına kadar güncel ihtiyaçlar temelinde yeniden organize etmeli ve gereken bütün adımları atabilmeliyiz. Üye aidatlarını toplamaya daha fazla önem vermemiz gerekiyor. Üyelerimizin aidiyetle Odaya sahip çıkmalarının özel çabalarla sağlanması, yeni dönemin gereklilikleri arasında yer almalı ve üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Örgütümüz, başta yöneticilerimiz ve teknik görevlilerimiz olmak üzere, yönetmeliklerimiz üzerinde çalışmalı, kendilerini ve birbirlerini eğitmeli, yönlendirmeli, bilgilendirmelidir.
“Emek ve meslek örgütleriyle yakınlaşmalı ortak paydalarda birlikte davranmalıyız”
Ayrıca, her Şubemiz kendi alanlarındaki “dönüşüm” projeleri ile kentsel-kırsal, doğal, kültürel ve tarihi mirasın rant talanına açılmasını, yerel yönetimler üzerindeki vesayetin artırılmasının sonuçlarını, merkezi idarenin rant alanlarını genişletmesiyle oluşan ve oluşacak kamusal-mesleki denetim eksikliğinin toplumsal yaşamdaki etkilerini meslektaşlarımıza ve kamuoyuna yansıtabilmelidir. Mühendis işsizliğinin ardında yatan gerçekleri, sanayi, tarım, hizmet sektörlerindeki durumlar ile bağ kurarak teşhir etmeliyiz. 
Oda-Şube kararlarının, açıklama ve raporlarımızın, etkinliklerimizin, bütün çalışmalarımızın, üyelerimiz ve bütün örgütte içselleştirilmesine yönelik ortamlar yaratmak çok önemlidir. İşsiz ya da iş değiştiren, iş arayan üyelerimize yönelik çok yönlü hizmetler geliştirmek, üyelerimizle ortak çalışma ve dayanışma içinde olmak önümüzdeki bir diğer sorumluluktur. Bulunduğumuz illerde diğer emek ve meslek örgütleriyle yakınlaşmayı, ortak paydalarda birlikte davranmayı önümüze koymalıyız.
“TMMOB yönetimi ile bütünlük içinde davranmakla yükümlüyüz”
TMMOB’ye bağlı diğer Odalarla ilişkiler geliştirmeyi, ortak refleksler üretmeyi, İKK’ları canlı kılmayı, aktif katkıda bulunmayı ihmal etmemeliyiz. İstisnai de olsa Oda-TMMOB bütünlüğünü bozan davranış ve girişimlere tanık olabildiğimiz için değiniyorum; kamu kurumları ve merkezi yönetim ile ilişkilerde Şubelerimiz Oda merkezi ile, Odamız veya Odaların merkezleri de TMMOB yönetimi ile bütünlük içinde davranmakla yükümlüdür.
Konuşmamı tamamlarken, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın arkadaşlarımız ve bütün kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelelerini selamlıyorum. Bugün yaptığımız açıklamada belirttiğimiz gibi eşit, özgür, demokratik, uygar bir Türkiye mücadelesi, kadınların örgütlü mücadelesi ile birlikte başarıya ulaşabilecektir. Son olarak 18-19 Nisan’da yapacağımız Oda genel kuruluna ve daha sonra Mayıs ayı sonunda yapılacak olan TMMOB Genel Kuruluna delegelerimizin tam katılımını sağlamamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Geldiğiniz için teşekkür ediyor, yeni dönemde başarılar diliyor, saygılar sunuyorum."

Yener’in ardından söz alan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz salonu selamladıktan sonra, “Öncelikle burada TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı kimliğimden daha ziyade Makina Mühendisleri Odası ailesinin bir parçası olarak bulunduğumu belirtmek istiyorum. Sizlerle bir arada olmanın, birlikte mücadele etmenin onurunu ve keyfini taşıyorum” diyerek sözlerine başladı ve şöyle konuştu: 
“Cumhuriyetin bir dönemi kapandı”
Geçtiğimiz iki yıl boyunca Türkiye’nin en önemli kırılmalarına tanıklık ettik. Cumhuriyetin bir dönemi kapandı. Güçler ayrılığı ilkesine dayalı parlamenter rejim tasfiye edilerek yerine yasama, yürütme, yargının bir bütün olarak Cumhurbaşkanlığında toplandığı yeni bir rejim kuruldu. Bütün bunlar 24 Haziran seçimleri sonrasında gerçekleşti. Seçimlerin hemen ardından bu yeni rejimin tanıdığı yetkilerle birbiri ardına çıkartılan kararnamelerle kamu idaresinin, devlet idaresinin neredeyse bir kişinin emrine verildiği yeni bir idari yapılanma oluşturuldu. Ülkenin adeta omurgası niteliğindeki Bakanlıklar, genel müdürlükler, kurumlar, kuruluşlar, yasalar, yönetmelikler birer birer değiştirildi.
Cumhuriyet rejiminin temelini oluşturan halk egemenliği ilkesinin yerini, rejimin istikrarını sağlayacak denge-fren mekanizmalarının yerini ve hukukun üstünlüğü ilkesinin yerini tam anlamıyla yok eden otoriter bir rejim inşa edildi Türkiye’de. Devletin tüm kurumları parti devleti anlayışıyla yeniden yapılandırıldı. Ülkemizde artık kamu adına görev yapan idarecilerin parti yöneticileri gibi davrandığını görüyoruz. Hukuka bağımlılıkla yükümlü olan mahkemelerin parti çıkarlarına uygun kararlar verdiğini görüyoruz. Atama ve yükselmelerde liyakatın yerini partiye sadakat almış durumda.
“Meslek kuruluşlarının, sendikaların kamu yönetimiyle bağı tamamen kopartıldı”
Yapılan değişikliklerle bizim gibi emek ve meslek örgütlerinin kamu adına politika üretecek kurum ve kuruluşlarda görev alması da engellendi. Aslında kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların kamu yönetimiyle bağı neredeyse tamamen kopartıldı. Hatırlarsınız tek adam rejimini, başkanlık sistemini savunanların iki önemli vaadi vardı: Ekonomide büyüme yaşanacaktı, siyasette istikrar yaşanacaktı ama hiçbiri olmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşadık. Biz bu krizi hayat pahalılığıyla, yüksek enflasyonla, ekonomideki durgunlukla, yoksullaşmayla, hayatımızı kâbusa çevirdiği şekliyle yaşıyoruz. 
Yaşanan ekonomik kriz ülke tarihinde hiç olmayan ölçüde aile intiharlarına kadar varabilen, meclis önlerinde işsizlerin, emekçilerin kendilerini yakmasına kadar varabilen derin bir toplumsal travma yarattı. Geçim sıkıntısı nedeniyle insanlar gerçekten ülke tarihinde eşine az rastlanır acılar çekiyorlar. İşsizlik toplumsal bir travma haline geldi ülkemizde. TÜİK’in şaibeli rakamlarına, dar tanımlı işsizlik rakamlarına göre ülkemizde işsizlik yüzde 15, genç işsizlik ise kadın işsizliği ise kadın genç işsizliği ise yüzde 30lara dayanmış durumda.
“Olağanüstü hal rejimi, bu ülke için olağan hal rejimi haline getirildi” 
Yaşanan kriz nedeniyle toplumsal desteğini iyiden iyiye kaybeden siyasi iktidar 15 Temmuz darbe girişimini bastırmak için ilan ettiği olağanüstü hal rejimini neredeyse bu ülke için olağan hal rejimi haline getirdi. Seçilmiş belediye başkanları yerine kayyumlar atanıyor, asılsız suçlamalarla, uydurma suçlamalarla ülkemizde insanlar tutuklanıyor. Demokratik kitle örgütü yöneticilerine, meslek odaları yöneticilerine soruşturmalar açılıyor. Sosyal medya kullanıcıları gözaltına alınıyor ve böylece bu rejim pekiştirilmeye devam ediliyor. İç politikada ve ekonomide uygulananlar böyle. İzlenen yanlış dış politikalarla da ülkemizin neredeyse tüm komşu ülkelerle sorunlar yaşadığını görüyoruz. Ülkemiz dünyada bu yanlış dış politika ile yalnızlaştırıldı.
Emperyalist güç odaklarının imtiyaz ve paylaşım mücadeleleri sonucunda yıllardır kan gölüne çevrilen orta doğudaki savaşın ülkemiz bir parçası haline getirildi. 2016 ve 2017 yıllarındaki Fırat Kalkanı operasyonu, 2018 yılındaki Zeytin Dalı operasyonu, 2019 yılındaki Barış Pınarı operasyonu her geçen gün ülkemizin Suriye bataklığına daha fazla çekilmesine neden olmaktadır. 2020 yılında çıkarılan Libya tezkeresi ve en son İdlib üzerindeki gelişmeler artık ülkemizde süreklileşmiş bir savaş hali yaşandığını göstermektedir. Siyasi iktidar dış politikadaki bu savaş hali durumunu gevşeyen ilişkilerini konsolide etmek için, muhalif kesimleri susturmak için bir araç olarak kullanıyor. 
Geçtiğimiz yılbaşında savaş bir halk sağlığı sorunudur açıklaması yapan TTB’nin başına gelenleri hepiniz biliyorsunuz. Barış istiyoruz diye imza atan barış akademisyenlerinin başına gelenleri hepiniz biliyorsunuz. Benzer soruşturmalar Birliğimiz hakkında da, KESK yöneticileri hakkında da açıldı. Ne mutlu ki bu Salı günü görülen davada KESK yöneticileri beraat ettiler.
“İnadına barış, inadına halkların kardeşliği demeye devam edeceğiz”
Bu ülke barışı savunmanın suç sayıldığı bir ülke olduğu kadar namuslu, dürüst insanlarının barış talebini dillendirmekten vazgeçmeyeceği bir ülkedir. Bu ülkeye Kore’ye gönderilen askerlere “Kore’ye kimi öldürmeye gidiyorsun” diye soran Nazım Hikmet’in ülkesidir. Bu ülke 10 Ekim’de barışı tesis etmek için Ankara Gar’ında toplanan ve hain bir bomba sonucu katledilen 103 arkadaşımızın ülkesidir. Bu ülke barış için yaşamını veren Hrant Dinklerin, Tahir Elçilerin ülkesidir. Onlar ne derlerse desinler, ne kadar tehdit savurursa savursunlar biz inadına barış, inadına halkların kardeşliği demeye devam edeceğiz bunu böyle bilsinler. 
Bu arada takip edemeyenler için bir bilgiyi de paylaşmak isterim. Biliyorsunuz 10 Ekim katliamı sonrasında 10 Ekim katliamının yaşandığı gar meydanını Anıt Meydan olarak düzenleme şeklinde bir karar almıştık. Bu doğrultuda DİSK, KESK, TTB ve 10 Ekim katliamında hayatını kaybeden ailelerin oluşturduğu 10 Ekim Dayanışma Derneği ile birlikte uluslararası bir fikir ve tasarım yarışması düzenledik. Geçtiğimiz Pazar günü bu yarışma sonuçlandı. Ülkemizden ve dünyadan seçkin akademisyenlerin ve uzmanların oluşturduğu jürimiz, yarışmaya katılan yurtiçinden ve yurtdışından 39 projeyi değerlendirdi. Birinci gelen ve derece alan diğer projeleri Salı günü kamuoyu ile paylaştık. Kamuoyuna duyuru aşamasında Ankara Büyükşehir Belediyemizin Genel Sekreteri de aramızdaydı. Bundan sonra bu projemizin hayata geçmesi için Büyükşehir Belediyesiyle faaliyetlerimize devam edeceğiz. Türkiye halkı ekonomide kriz, iç politikada baskı, dış politikada ise süreklileşmiş savaşla özdeşleşen tek adam rejiminden memnun değildir. Bunun en güzel göstergesi tek adam rejimine geçildikten sonra yaşanan ilk yerel seçimlerde AKP’nin büyük bir kayba uğramasıdır. Bu gelişme bizler için en umut verici gelişme olmuştur iki yıllık çalışma yaşamımız boyunca. Burada halkımızın gösterdiği olumlu tepki, halkımızın umudunu ve direncini kıramamış olmalarının bizce göstergesidir.
“Mühendislik ve mimarlık mesleğini korumak toplumun geleceğini korumaktır”
Tek adam rejimi toplumun tüm kesimlerini etkilediği gibi bizlerin yaşamını da biz mimar ve mühendislerin yaşamını da ve özlük haklarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Biliyorsunuz geçtiğimiz dönem işverenlerin baskısıyla SGK ile birliğimiz arasında yapılan asgari ücret protokolünü tek yanlı olarak feshetmişlerdi. Bunun için büyük bir kampanya başlatmıştık. Bu dönem saldırılarına devam ettiler. Yapı ruhsatlarındaki proje müelliflerinin bir düzenlemeyle kaldırdılar. Ancak bu konudaki girişimleri hukuki mücadelemiz sonrasında püskürtüldü, durduruldu düzenleme ancak hala saldırmaya devam ediyorlar. Geçtiğimiz dönem içerisinde çok önemli gözükmeyebilir ama mesleğimize yapılan en büyük adına imar barışı denilen imar cinayetidir. Ne yazık ki seçimler öncesi bir rüşvet olarak sunulan bu düzenlemeye meclisteki diğer partilerde gerekli tepkiyi göstermemişlerdir.
Biz bu düzenlemenin asıl amacının AKP’nin 18 yıllık iktidarı boyunca hukuk dışı uygulamalarına, rant uygulamalarına yasal kılıf uydurmanın bir gerekçesi olarak yaratıldığını biliyoruz. Bu düzenlemeyle başını sokacak iki göz oda yapacak vatandaş değil bu ülkenin kıyılarına, ormanlarına, kültür alanlarına, sit alanlarına yapılan milyonlarca rant ve talan projesine yasal güvence sunulmuştur. Buna yönelik de ciddi bir mücadele yürüttük, konuya ilişkin bir rapor hazırladık ve kamuoyuyla paylaştık. Toplumsal bir bilinç oluşturmaya çalıştık ancak siyasi iktidar bu konudaki ısrarına devam ediyor. Bilimin, mühendisliğin dışlanmasının acı sonuçlarını aslında bu imar cinayetiyle sonuçlarını da yakın dönemimizde İstanbul’da yaşanan istinat duvarlarının yıkılmasıyla, Sivrice’de ve Van’da kaybedilen hayatlarla gördük.
Sevgili arkadaşlar, şunu bilelim ve her yerde söyleyelim, bu ülkede mühendislik ve mimarlık mesleğini korumak demek aslında toplumun geleceğini korumak demektir. Yaşanan bunca felakete rağmen, bunca acıya rağmen siyasi iktidar toplumun zararına rant uygulamalarında da ısrarcı olmaya devam ediyor. Bunlardan yakın dönemde önümüze geleni de hepinizin bildiği gibi Kanal İstanbul projesidir. Kanal İstanbul projesiyle ilgili TMMOB bilim insanlarıyla birlikte oldukça kapsamlı bir rapor hazırladı. Sadece biz değil, bu ülkeyi seven birçok akademisyen, birçok uzman böylesi bir projenin Karadeniz’den Marmara’ya kadar tüm ülke coğrafyasına ne kadar tahribat yaratacağını, ne kadar zarar vereceğini rakamlarla, raporlarla açıkladılar. Ancak TMMOB’nin tüm karşı duruşuna bilim insanlarının tüm araştırmalarına rağmen ve 100 bine yakın itiraz dilekçesine rağmen çevre ve şehircilik bakanlığı ÇED raporunu onayladı. Buna ilişkin de TMMOB olarak dava açtık, hukuki süreci takip ediyoruz.
“Yönetmeliklere müdahale ettik, etmeye de devam edeceğiz”
Tek adam rejiminin yarattığı bu karanlık tablo karşısında geniş halk kesimlerinin halk egemenliğine, halk iradesine, sandık iradesine, madenlerine, ormanlarına, kentlerine sahip çıkma iradesi bizler için bir umut ışığı olarak parladı. Bu umut ışığının büyümesinde büyük katkımız olduğunu biliyoruz TMMOB ve odaları olarak ve bunun da haklı bir gururunu yaşıyoruz. Çalıştığımız dönem boyunca tüm odalarımızla, örgütlü üyelerimizle birlikte nerede bir efkarlı dağ varsa oradaydık. Kaz dağlarında danışma kurulumuzu topladık bu ülke halkının ormanlarına, madenlerine sahip çıkma mücadelesine destek verdik. Gasp edilen İstanbul seçimlerinden sonra yine eski birlik başkanlarımızla birlikte tüm TMMOB bileşenleri oradaydı ve demokrasiye, sandık egemenliğine, halk egemenliğine sahip çıktı. Diyarbakır’da seçilenlerin yerine kayyumlar atanması üzerine TMMOB başkanları Diyarbakır’daydı, halk iradesini Diyarbakır’da haykırdık.
Odalarımızın düzenlediği yüzlerce sempozyumun, hazırlanan yüzlerce raporun yanı sıra TMMOB olarak da ortak alanlarda raporlar hazırladık, kamuoyuyla paylaştık. Kamuda çalışan meslektaşlarımızın, ücretli çalışan işsiz meslektaşlarımızın OHAL KHK’ları ile ihraç edilen meslektaşlarımızın, emekli meslektaşlarımızın, iş güvenliği alanında çalışan meslektaşlarımızın, bilirkişilik alanından çalışan meslektaşlarımızın sorunlarını tartışmaya açtığımız çalıştaylar gerçekleştirdik. Yine 45. Dönemde alınan kararlar uyarınca kadın sempozyumu ve kadın kurultayını gerçekleştirdik. Dünya gıda gününde dünya gıda sempozyumu yaptık. Coğrafi bilgiler sistemi kongresi, kamucu politikalar sempozyumu, yapı denetimi sempozyumu ve odamızın sekretaryasında da sanayi kongresini düzenledik. Bu etkinlikler yoluyla hem TMMOB’nin tüm birikimlerini üyelerimizle paylaşırken hem de kamuoyuna kendimizi tanıtma, meslek alanına ilişkin sorunlara dikkat çekme görevimizi yerine getirdik. Birçok dava açtık ülkemizin madenlerini, ülkemizin tarım alanlarını, ülkemizin kıyılarını, kentlerimizi, çocuklarımızın geleceğini korumak için. Çok önemli davalar kazandık. Teknik düzenlemelere, yönetmeliklere müdahale ettik, etmeye de devam edeceğiz.
TMMOB sadece ülkemizin değil, dünyanın en güçlü, en etkin meslek örgütüdür. Bizlerin temel şiarı mesleki sorunlarımızın, mesleğimizden kaynaklı sorunların ülkemizde yaşanan sorunlarla iç içe olduğudur. Bu ülke halkının sorunları çözülmezse, bu ülkede uygulanan politikalar, ülke halkının çıkarları lehine uygulanmazsa ne mesleğimiz gelişir, ne de bu ülkede mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının sorunları çözülür.  Ben konuşmama burada son verirken Odamızın ve TMMOB’nin toplumcu, yurtsever, antiemperyalist, bilimden yana, halktan yana, emekten yana mücadelesine destek veren hepinizi yeniden selamlıyorum. Bugünkü toplantımızın bu uğurda tüm Türkiye’de verilen mücadeleye ışık olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.”

MMO 47. Dönem Danışma Kurulu 5. Toplantısı’nda Emin Koramaz’ın konuşmasının ardından, Oda Sekreteri Elif Öztürk, Oda çalışmalarıyla ilgili bir sunum yaptı.
Daha sonra; Oda Onur Kurulu Üyesi Nergiz Bilgin, Oda Denetleme Kurulu Üyesi Fikret Çaral, Geçmiş Dönem TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, Oda Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz,  TMMOB Denetleme Kurulu Üyesi İlter Çelik, TMMOB Yönetim Kurulu Üyemiz Tevfik Peker, TMMOB Yönetim Kurulu Y. Üyesi Hüseyin Atıcı, İstanbul Şube Başkanı İbrahim Tataroğlu, Zonguldak Şube Başkanı Birhan Şahin, Bursa Şube Başkanı Fikri Düşünceli, Adana Yönetim Kurulu Ümit Galip Uncu, Eskişehir Şube Başkanı Atilla Tomsuk, Trabzon Şube Yönetim Kurulu Üyesi Dilek Denizci, Diyarbakır Şube Başkanı Mehmet Emin Temur, İzmir Şube Başkanı Yüksel Yaşartekin, Kocaeli Şube Başkanı Murat Kürekçi, Mersin Şube Başkanı İbrahim Yücesoy, Gaziantep Şube Başkanı Aykut Kocalar, Antalya Şube Başkanı İbrahim Atmaca, Denizli Şube Başkanı Harun Kemal Öztürk, Ankara Şube Başkanı Yılmaz Yıldırım ve Edirne Şube Başkanı Aziz Avukatoğlu söz alarak görüşlerini ifade ettiler. 

“Dosyalarımızın yaklaşık yüzde 80’i yapı denetimiyle ilgili”
Elif Öztürk’ün sunumunun ardından söz alan Oda Onur Kurulu Üyesi Nergiz Bilgin özetle şunları söyledi: “Nisan 2018’den bu yana onur kurulu 2017’ye ait 36, 2018’e ait 222, 2019’a ait 218 ve 2020 yılına ait 5 dosya görüştü. Toplam 481 adet. Kapatılan dosyalarımız da ise 2017 tamamen kapatıldı. 2018’e ait dosyalardan 219’u kapatıldı, üçü çalışılıyor. 2019’a ait 212 kapatıldı 6’sı çalışılıyor. 2020’deki dosyalar da çalışılmakta. Dosyalarımızın yaklaşık yüzde 80’i yapı denetimiyle ilgili, yüzde 20 civarı mesleki denetim ve çok az diyebileceğimiz yüzde 1’lik bir kısmı da, diğer disiplin konularıyla ilgili dosyalarımız olmaktadır. Sorularınız ve talepleriniz olur ise genel kurul öncesi bugünkü toplantıda alabilirsek, yapacağımız toplantıda arkadaşlarla görüşüp genel kurulda size daha iyi bilgi verebiliriz.”
“İyi bir denetleme geçiriyoruz”
Bilgin’in ardından konuşan Oda Denetleme Kurulu Üyesi Fikret Çaral ise özetle şunları söyledi: “Denetleme kurulu olarak 47. Dönemin son denetlemesine 27 Şubatta Mersin Şube ile başladık. 31 Mart-1 Nisan tarihleri arasında genel merkez denetlemesi yaparak tamamlayacağız. Bunun sonucunda 6. raporumuzu yazarak genel kurul öncesi Oda yönetim kurulumuza vereceğiz. Geçen hafta İzmir’e gitmiştim, bu hafta Kocaeli’ndeydim. İzmir ilgimi çekmişti onu söylemem lazım. 9. ay itibariyle eksi 454’lerdeydi, yılsonu itibariyle artı 500 küsürlerdeler. Bu demek ki artı 1 milyonları var. İzmir’de gördüğümüz bu şeyin bütün örgüte yansıması sekreterimizin söylediği gibi aşağı yukarı gerçekleşiyor. Tabi sonuç itibariyle son denetlememizi yaptıktan sonra, esas olarak neyin ne olduğu ortaya çıkacak. 
Denetleme kurulu olarak söylemeden geçemeyeceğimiz bazı şeyler var. Bunların ilki aidat alacakları yani ödenti borçlarıdır. Bu merkezi olarak 60 milyon civarında. Bunu yönetmelik gereği almamız gerekiyor. Yoksa bu vebal yönetimler ve denetleme kurulunun üstündedir.  Denetleme kurulu belki bunları yazarak üstündeki yükü atıyor ama bütün yönetimler bunları bir şekilde almak zorunda. Bu önemli bir şey ve her seferinde bu gözüküyor. İyileştirmelerle ilgili bizim raporlarda var. Son yapılan sekreter-saymanlar kurulunda alınan kararlar var. Bu kararlar gelmeye başladı. Bunlar oldukça da bu değişiklikler veya arızaların bazıları süratle düzeliyor. İyi yönde gidiyor denetlemeler. Artık bütün denetlemeler çek listeler şeklinde yapıldığı için, hiçbir Şube birbirinden farklı şekilde denetlenmiyor. Denetçi arkadaşlar da buna dikkat ediyor. İyi bir denetleme geçiriyoruz.”
“İnsan, emek, hak, hukuk ve adalet kelimelerini söylemeliyiz”
Çaral’dan sonra söz alan Geçmiş Dönem TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ise özetle şunları söyledi: “Hemen her şubemizden odaya, örgütlülüğe sahip çıkan arkadaşlar bugün buradalar. Bu da şunu gösteriyor ki, Odanın gelecek dönemi iyi, neşeli, keyifli ve katılımcı yürüyecek. İçinden geçtiğimiz son 25 yılın Türkiye’sine baktığımızda hepimiz hep birlikte buralarda karar aldık, buralarda ürettik. Ülkenin okumuş çocukları olarak, insan, emek, hak, hukuk, adalet kelimelerini önümüze koyduk ve bu mesleğin yapılabilmesinin ancak bu ülkenin özgür, demokratik, laik, insan gibi yaşaması ile mümkün olabileceğini söyledik. Yani bütün sorunlarımızın ülkemizin sorunlarından ayrı tutulamayacağını, ülkede yaşanan her türlü olayın doğrudan mesleği ve bizi ilgilendirdiğini ifade ettik. Danışma kurulunda çok sayıda yeni genç arkadaşımızın ve kadın arkadaşımızın olması çok önemli. Makina Mühendisleri Odası’nın fikriyatı, yaptıkları ve yapacakları, bu salondaki konuşmalarla şekilleniyor. Bizim yaptığımız her şey, yaşamın kendisinde olduğu gibi siyasetle ilişkilidir. İnsan, emek, hak, hukuk, adalet kelimelerini söylemek gerekiyor. Bunalır biz mühendisler, kendi analitik düşüncemizle çözebilen insanlar olarak söylemeliyiz. 
475 teknik görevli 86 konuda sınavlı eğitim, laboratuvarlar, kamucu eğitim, kamucu denetim, yayınlar, dergiler, kitaplar, sempozyumlar, kongreler, basın açıklamaları ve gelişen teknolojinin Oda içyapısında sürdürülmesi. Geçmiş dönemin özet hikâyesi budur. Bunlar, salondaki arkadaşların ve yetki verdiğimiz arkadaşların yönlendirmesiyle ortaya çıktı. Onun için bu danışma kurulları çok önemli. Ben hepinizi ülkenin tek adam rejiminin olduğu bu döneminde, böylesi bir meslek odasında görev almanın cesareti içerisinde olduğunuz için kutluyorum. Üyelerimizin yoksullaşmasının arttığı, ciddi bir işsizlik dalgasıyla karşılaşacağı bir dönem bekliyor hepimizi. Şube yönetimlerinin ve gelecek dönem için yetki vereceğimiz Oda yönetim kurulunun önündeki en önemli alanlar bunlar olacak. Bunlar bizim istesek de istemesek de bulaşacağımız, çözüm önerileri getireceğimiz ve bir meslek örgütü olarak tavır alışımıza sebep olgular olacaktır.”
“Söz, yetki, karar çalışanlara demeye devam edeceğiz”
Soğancı’dan sonra söz alan Oda Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz özetle şöyle konuştu: “Enerjiyle ilgili bir resim çizmeye çalışacağım. Ne yaşadık ve ne oluyor? Kamu elektrik dağıtım şirketleri özelleştirildi. Kamu santrallerinin büyük bölümü özelleştirildi, kamunun kentsel gaz dağıtım şirketleri özelleştirildi ve kamu rafineleri özelleştirildi. Kayırma ekonomisi denen bir ekonomi, kollanan şirketler var, isimlerini söyleyemiyoruz. En fazla müsaadeye mazhar şirketleri sizler biliyorsunuz. Onlara ve onlar gibi olanlara 2017’de 32 milyar lira, 2018’de 40 milyar lira enerji sektöründe kamu kaynaklarından aktarıldı. Bu şirketlerin yatırımları için milyarlarca liralara varan krediler var. Türkiye’de ilk defa bir doğalgaz santrali ve Gebze’deki yeni elektrik santrali iflas etti. Yabancı varlık fonları akbabalar gibi bekliyorlar. Batık kredileri devralacaklar ve şirketlere el konulması söz konusudur. Diğer bir sonuç yüksek enerji fiyatları ve enerji yoksulluğudur. Bu dönem yayınladığımız bütün raporlarda bu soruna işaret etmeye çalıştık. 
Diyorlar ki enflasyon Türkiye’de 2018’de yüzde 20.35 artmış 2019’da yüzde 11.84. Yalan söylüyorlar, bunun toplamı yüzde 32.80. Devlet kendi rakamını kendi kabul etmiyor, vergi ve harçlar için artış oranı yüzde 52.67. Madem enflasyon yüzde 35, niye onun yüzde 50 fazlasını artırıyorsun? Demek ki kendi rakamına kendin güvenmiyorsun. Asgari ücretteki artış oranı yüzde 44,90, konut elektriği 58, doğalgaz 59 oranında artmış. İnsanlar elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemedikleri için elektrikleri, doğalgazları kesiliyor. Bir başarı hikâyesi yok. Tam tersine bir başarısızlık hikâyesi var. 
Geçen sene elektrik üretimi yüzde 6 artacak dediler ama artış yok. Yüzde 0,3 gerileme söz konusu. Dışa bağımlılık ise  2002’de yüzde 67,2 ile devraldılar, bugün yüzde 72’yi geçti. 18 yıldır izlenen ve başarısız olduğu, duvara tosladığı ayan beyan ortada olan yanlış enerji politikaları var. Biz bunu yıllardır söyledik ve diyoruz ki artık yeter. Yeni bir paradigma, yeni bir yol haritası önerelim. Geçen sene enerji çalışma grubu olarak hazırladığımız enerji politikaları raporunda bir çağrıda bulunduk. Dedik ki kamusallık yeniden. Bunu her alanda tartışalım. TMMOB genel kuruluna taşıdık ve genel kurul kararı haline getirdik. Ardından kamuculuk çalıştayı yaptık. 
Biz ne istiyoruz? Nelere son vereceğiz? Anlatmak durumundayız. Öyle ürkek bir ifadeyle de değil, gür sesle, güvenle konuşacağız. Nelere son vereceğiz? Acele kamulaştırma denilen soytarılığa son vereceğiz. İkili ticari sözleşmeleri meclis onayından geçirerek uluslararası sözleşme haline getiren uygulamalara son vereceğiz. Çevreyi kirleten tesislerin faaliyetlerine son vereceğiz. Verimli tarım arazilerine, ormanlara santral kurulmasına izin vermeyeceğiz. Hak aramanın önündeki idari yargılama usulündeki değişiklikleriyle ilgili engellere, yüksek bilirkişilik ücreti uygulamalarına son vereceğiz. Bilgiye erişimin önündeki engellemelere son vereceğiz. Açık bilgi, açık kaynak her türlü bilgiye erişilmesini sağlayacağız. Soyut bir kamu yararı yerine, somut toplum çıkarları esasını getireceğiz. İlgili tüm toplumsal kesimlerin temsil edildiği ulusal enerji platformlarını, ulusal enerji strateji merkezlerini, planlamayı tekrar kuracağız. Şeffaf, açık, erişilebilir, hesap veren yeni bir kamu işleyişi inşa edecek ve “söz, yetki, karar çalışanlara” demeye devam edeceğiz.”
“Hep birlikte yan yana ve dik durmalıyız”
Türkyılmaz’ın ardından konuşan TMMOB Denetleme Kurulu Üyesi İlter Çelik ise özetle şunları söyledi: “Öncelikle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla, mücadelenin içinde bulunan tüm kadınları selamlıyorum. Tek adam rejiminin bizleri getirdiği yeri hepiniz biliyorsunuz. AKP’li cumhurbaşkanının oy kaybettiğinde ne kadar hırçınlaştığını, yurtiçindeki bütün kurumlarla, kuruluşlarla, muhaliflerle, bütün komşu ülkelerle nasıl kavga ettiğini ve hatta bazen kendi gölgesiyle de kavga ettiğini biliyoruz. Ülkenin geldiği durumda hepimizin bu yıkılan şeyleri tekrar eski haline getirmek ve daha ileriye götürmek için çaba göstermesi gerekiyor. 
Muhalefete de tek bir lafım var, daha dik, daha mücadeleci, daha dirayetli olmaları gerektiğini düşünüyorum. Onlar da TMMOB’u örnek alsınlar. Hepimiz dik durmalıyız. Bizim yerellerdeki mücadelemiz çok önemlidir. Özellikle Tabipler Odası, Mali Müşavirler Odası gibi diğer akademik odalar ve diğer toplum örgütleriyle birlikte mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. “Şehitler tepesi boş kalmasın diyenlere” karşı da savaş ortamının bitirilerek, barışın hemen şimdi getirilmesi gerektiği fikrini her yerde ve her zaman söylememiz gerekiyor. Bu savaşlar bitmeli. Artık sanayi kongrelerinde ifade ettiğimiz gibi, sanayileşerek, ülke imkânlarının tekrar ülke halkı ve tüm insanlar için kullanıldığı ortamlara dönmeliyiz. Son olarak da bizlerin TMMOB içindeki mücadelemizin, diğer odalara örnek olması gerektiğini düşünüyorum.”
“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” 
Çelik’ten sonra söz alan TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Tevfik Peker de özetle şöyle konuştu: “Odamızın meslek ve meslektaş sorunlarından yola çıkarak ülke gerçeklerini dile getiren bir anlayışı vardır. Oda üyelerimizin tescil belgelerini belediyeler istememektedir. Mesela İstanbul Belediyesi Makina Mühendisleri Odasından, İnşaat Mühendisler Odasından, Elektrik Mühendisleri Odasından ve Mimarlar Odasından gelen hiçbir projeye bakmamaktadır, önemsememektedir ve Oda onayı istememektedir. Depremini bekleyen bir ülkeden bahsediyoruz ve kimin yaptığı belli olmayan projelerle binalar, AVM’ler ve kentler yapılıyor. Bu projelerin müellifleri belli olmadığı için, bu binalar depremde çöktüğü zaman insanların katilleri de bu projelere onay veren belediyelerimiz ve onu yönetenler olacak maalesef. Siyaset böyle bir şey işte, buradan kalkıp siyaset yapıyoruz. Yani diyoruz ki arkadaş bu bina yıkılınca sen bu insanların katili olacaksın. İşte bu bir siyaset. 
Öbür yandan bir yerde sel felaketi oluyor. Bir bakıyoruz ortaçağ çadırları kuruluyor. Hani uzun seferlerde, fetihlerde, işgallerde kurulan çadırlardan. Artık dünya bunları çoktan aştı. İki odalı ve yaşam kalitesini yükselten konteynırlara döndü ve bu konteynırların hangi afet alanına konulacağı da dünyada belli. Bunlar yapılmıyor, söyleyince de biz siyaset yapıyoruz oluyor.
Şimdi korona denilen bir virüs olayı var. Bu hepimizi ilgilendiren, insan sağlığını tehdit eden bir olay ve tam da bizim konumuz. Hastanelerdeki izolasyon odaları, karantina odaları, hasta odaları, bunların durumlarını ancak makina mühendisleri ve bunların üyeleri adlandırabilirler. Şehir hastanelerine gelen korona virüslü bir insan bütün hastaneye bu virüsü bulaştırıyor. Devlet hastanesine gelince izolasyon odası yok ki. O halde ne yapılmalı? Mesela Odamız önümüzdeki hafta, “Mesleğimizi ilgilendiren konular nelerdir? Neler yapılması lazım?” konularını açıklayan bir basın açıklaması yapacak. Bu da bir siyaset ve sol siyasettir. Çünkü sağ siyaset bireysel çıkarları ve zümre çıkarlarını öne alır. Sol siyaset ise emekten ve halktan yana, halkın çıkarlarını öne koyan bir siyasettir. Burada olmayan bir arkadaşımız varsa “sen yoksan bir eksiğiz” diyoruz. Eğer hep beraber yaşam kalitemizi artıracaksak o zaman da “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”  diyoruz.
“Türkiye akıl ve bilimle yönetilmiyor”
Peker’den sonra konuşan TMMOB Yönetim Kurulu Y. Üyesi Hüseyin Atıcı özetle şunları söyledi: “Bu örgüt aynı zamanda bir emek örgütüdür. Çünkü üyelerimizin çok büyük bir kısmı kamu ya da özel sektörde çalışan, yaşamak için emeğinden başka satacağı bir şeyi olmayan üyelerden oluşuyor. Odamız aynı zamanda Türkiye’nin her yerinde emek mücadelesinin bir parçasıdır ve bir kamu kuruluşu sayılabilir. Üzerinde siyasi baskı olmayan kamucu bakış açısıyla çalışan, kamusal denetimi ön planda tutan bir örgüt. Yani bizler meslek, emek ve demokrasi mücadelesini, kamucu anlayışla yürüten bir bakış açısıyla hareket etmeliyiz. Ancak böyle yaparsak dosta düşmana da meslek örgütlerinin mücadele alanlarının nasıl yönetileceğine ilişkin çok güzel örnek oluruz. 
Türkiye akıl ve bilimle yönetilmiyor. Aynı şey dış politikada da geçerlidir. İdlib’de yaşananları ve şehitler tepesi söylemlerini görüyoruz. Böyle bir dış politika olabilir mi? Kendi gücünün gerçek değerini bilmeyen, karşısındaki güçlerin pozisyonlarını bilmeyen, akla ve bilime uygun bir şekilde hareket edip politika üretemeyen bir iktidar var. Dış politikada yaptığı hatanın aynısını, iç politikada da sürdüren bir iktidar var. Halkımız, her konuda uzman olmayabilir. Ama meslek odası olmanın en önemli özelliklerinden birisi, bizim uzman olduğumuz konular var. Öyleyse uzman olduğumuz alanlarda ısrarla ve inançlı bir şekilde doğruları söyleyerek halkı ve yöneticileri bilgilendirmemiz gerekiyor. Sempozyumlar, kongreler ve miting alanlarında sokakta mücadele ederek, bu görevimizi yerine getirmemiz gerekiyor. Çünkü Türkiye akıl, bilim ve mantığa uygun bir şekilde yönetilmezse, çok hızlı bir şekilde çöküşün eşiğine doğru gidecek. Bunu hep beraber görüyoruz.”
“Dijital dönüşüm üyelerimizle örgütlenme ve mesleki ilişki kurmak için alan açıyor”
Atıcı’nın ardından konuşan İstanbul Şube Başkanı İbrahim Tataroğlu özetle şunları söyledi: “Odamızın genel kurul sürecinde önüne düşen en önemli görev, ülkemizin ve mesleğimizin önünü açacak kararlara imza atmaktır. Genel kurullar odamızın mesleki ve ülke politikalarına dair çok önemli kararlarının tartışıldığı ve karara bağlandığı önemli günlerdir. TMMOB’nin en önemli gücü olan odamızın faaliyetlerini geliştirmek, Şubelerde görev almış arkadaşlarımızın en önemli görevidir. Dünyamız ve mesleğimiz dönüşüyor, bu dönüşümden en çok meslektaşlarımız ve insanlar etkileniyor. Bu değişim ve dönüşüm dalgasında Odamız, kendisinden başlayarak ülkeyi ve dünyayı dönüştürme yolunda önemli bir pozisyon edinmek zorundadır. Zaman, mekân ve ideoloji kavramlarının bu bütünlükle ele alınması Şubemiz tarafından kendisine adadığı ve atfettiği en önemli görevdir. 
Şube olarak son 4 yıldır ana odağımızda; zamanı yakalamak, zamanın önüne geçmek ve zamanı bir araç olarak toplumla ve üyelerimizle buluşturmanın bir aracı olarak ele almak vardı. Bu da belli dönüşümleri ve değişimleri beraberinde getirdi. SMM üyelerimizin bütün faaliyetlerinin Odamızın yürüttüğü çalışma ile dijitale dönmesi, bize artık yeni olanaklar ve imkânlar sağlıyor. SMM üyelerimiz ile yürüttüğümüz bu bürokratik ilişkiyi ortadan kaldırmak, hepimize üyelerimizle örgütlenme ve mesleki ilişki kurmak için önemli alanlar oluşturuyor. Sekiz adet ilçe temsilciliğimiz var. Oradaki bütün faaliyetler SMM faaliyeti ile sıkışıyordu. Biz oralarda da bu alandan doğan boşluğu kolektif mekânlar inşa edip, temsilciliklerimizi eğitim merkezine dönüştürerek ilerledik. Bu dönüşümün sonunda üyelerimizin ortak çalışma ofisleri haline gelen Şişli Temsilciliğimizde adına Makina Fabrika dediğimiz bir alanımız var. Bunu çoğaltmak ve geliştirmek en önemli hedeflerimizden birisi olacak. 
Eduardo Galeano geleceğin geleneklerinde yarını şöyle tarifliyor: “Dün ve bugünün bir araya geldikleri tek bir yer var. O da yarın” Yarınları birlikte üretmek, birlikte yönetmek, dün ve bu günü bir araya getirerek oluşturmak hepimizin elinde. Bu mücadelenin ülkemiz, mesleğimiz ve hayatımız için ne kadar kritik olduğunun farkındayız. Yarın Taksim’de feminist gece yürüyüşü olacak. Vali bu geceyi yasaklamış ben orada binlerce kadının Taksim’i özgürlüğe boyayacağına inanıyor ve kadınların yaşam mücadelesinin hepimiz tarafından selamlanarak desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.” 
“İnsanlar için bir tane vatan var, o da yeryüzüdür”
Tataroğlu’ndan sonra söz alan Zonguldak Şube Başkanı Birhan Şahin ise özetle şöyle konuştu: “Uğursuz bir hava çökmüş üstüne memleketimin; Uğursuz ve karanlık. Çocuklar gülmemiş artık, sessiz sessiz ağlamış analar.” Atilla İlhan’ın bu dizesi ne kadar güzel anlatıyor son bir haftada yaşadıklarımızı. Anneler yürekleri ağızlarında bekliyorlar. Böyle bir ortamda yaşıyoruz. Bu çılgınlığa getirildi ülke. Bu tesadüf de değil, emperyalizm çağı savaşlar üretiyor ve üretecek. Sömürge pazarlarını elinde tutması, hammadde kaynaklarını güvence altına alması gerekiyor. Bunun için de savaş gerekiyor. Fas’tan başlayıp Tunus’a kadar Altın Boynuz denilen enerji kaynaklarının olduğu yerlerin ana hedefi bu, “böl, parçala ve yönet” politikası. Arap Baharı denildi ama bölge halkları için kara kışa dönüştü. En son Suriye’ye geldi ve kapımıza dayandı.  İnsanlar için bir tane vatan var, o da yeryüzüdür. Barışı savunmak zorundayız. Sevindirici olan şu ki; bu coğrafyada bütün yasaklamalara, kara propagandalara rağmen, insanların çoğu savaşa karşı.
Şube olarak biz de temel ilkeler koyuyoruz önümüze. Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülke ve toplum sorunlarından ayrılmayacağını biliyoruz. Bağımsız, üreten, kalkınan, sanayileşen ama adil bir şekilde paylaşılan ülke için politikaların yaşama geçmesi gerektiğini savunuyoruz. Karar alırken “tartışmada özgürlük ama eylemde birlik” diye özetlenecek bir tarzda çalışma programımızı hazırladık. Aklımda kalan iki önemli konu var. İlki hepimizin ortak derdi olan bütçemiz. Ama sevindirici olan, oda sekreterimizin sunumunda da gördük ki, iyileşme var. Bunu da birlik ruhu içerisinde aşacağımıza inanıyoruz. İkinci olarak, biz öğrenci üye örgütlenmesine çok önem veriyoruz ve geliştirmeye çalışıyoruz. Sözlerimi Adnan Yücel’in dizeleriyle bitirmek istiyorum: Saraylar saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter. Menekşelerde açılır üstümüzde, leylaklarda güler. Bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler...” 
“Yerli otomobilin Gemlik’te üretileceği söyleniyor” 
Şahin’in ardından konuşan Bursa Şube Başkanı Fikri Düşünceli de özetle şunları söyledi: “Tek adam rejiminin nelere mal olabileceğini ve Türkiye’nin başına nasıl çoraplar örebileceğini “Evet-Hayır” kampanyalarında görmüştük. Süreç öngördüğümüz şekilde emperyalizme endekslenmiş dış politika ve bunun ürettiği savaşlarla gelişiyor. Aslında çok büyük bir savaş olmasa bile, bu yandaşları konsolide etmek ve muhalefetin sesini bastırmak için kullanılıyor. Bu ara muhalefete yüklenmesinin sebebi de önümüzdeki günlerde seçim olasılığındandır. Çünkü yönetemez duruma geldiler. 
Bursa’da hava kirliliğinden, sanayileşmeye, çevre sorunlarından ulaşıma kadar pek çok sorunla baş başayız. Bu sorunlarla ilgili raporları kamuoyuyla paylaştık, resmi kurumlara çözüm önerilerini ilettik. Önümüzdeki dönemde de raporlarımızı güncelleyip çözüm önerilerinde ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Yerli otomobilin Gemlik’te üretileceği bilgisi verildi. Bununla ilgili de imar planlama değişiklikleri büyükşehir meclisinden geçmiş. Aslında bir kişinin kararnamesiyle seçilen yerin doğruluğu yanlışlığıyla ilgili İKK olarak bir çalışma yürütüyoruz. Yer seçilmiş olmasına rağmen, bu konuda çekincelerimizi dile getireceğimiz bir rapor hazırlıyoruz. 
Ayda bir deneyimli ve mesleğinde başarılı olmuş üyelerimizi genç meslektaşlarımızla, öğrenci üyelerimizle buluşturuyoruz. Geçtiğimiz dönem başarılı gitti. Bir de önemli gördüğümüz her kentte olduğu gibi ekonomik krizin vurduğu işsiz üyelerimiz konusu var. Yeni mezun üyelerimiz işsiz ve bunlar çoğalacak. Bu dönemlerini faydalı geçirmek adına yeni mezun ve işsiz meslektaşlarımıza verdiğimiz ücretsiz eğitimleri tekrarlıyoruz. Kent yöneticilerine akademik bir kurulun oluşturulmasını önerdik. Her projede değil ama önemli projelerde bu kurulun görüşünün alınması, akademik meslek odalarının, TMMOB’nin öncülüğünde bir kurulun oluşturulmasında ısrarcıyız. Bazı projelerde alınmıyor değil ama ne kadar dikkate alındığını biliyoruz. Bunda ısrar etmeye devam edeceğiz.”
“Sömürüye karşı emek, savaşa karşı barış, diktatörlüğe karşı demokrasi”
Düşünceli’den sonra konuşan Adana Şube Başkanı Ümit Galip Uncu özetle şunları söyledi: “Yeni dönemin en önemli görevi, en önemli gücü üyeleri olan odamızın, üyeleriyle olan ilişkilerini geliştirecek projeler oluşturmaktır. Hâlihazırda Şubelerin pasif metotlar kullandığı ancak diğer yandan üye profilinin yarısının 2004 ve sonrası mezun üyelerden olduğu, daha proaktif yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu dikkate almalıyız. Aynı kaygıları duyan, ancak farklı fikir ve yöntemlere sahip insanlara ulaşarak bir senfoniye ulaşmak esas olmalıdır.
Makina mühendislerinin gerek ekonomik ve özlük sorunları, gerekse mesleki sorunları, ülke ve dünya sorunlarının ayrılmaz parçasıdır. Dolayısıyla çözümler de genel çözümlerin, ülke siyasetinin bir parçasıdır. Kapitalizmin kar hırsının insanlığı karşı karşıya bıraktığı sorunları nasıl aşacağımız, bu dönem daha fazla tartışacağımız, birlikte karar alacağımız konulardandır. Şehir, ülke, dünya, çevre, fabrika, üretim ve hizmet alanı düzeyinde tüm sorunlara bu perspektifle birlikte bakacağız. Makine mühendisleri emperyalizme karşı mücadele yürüten diğer örgütlerin oluşturacağı her platformda onlarla birlikte olmaya devam edecek ve çözümün bir parçası olacaktır. Daha az laf söyleyip daha çok eylem koyacaktır. Şubede oluşturduğu her çözümü de, merkeziyetçi demokratik yapının mekanizmalarını kullanarak tüm örgütlülüğe yayacaktır. 
Devlet yöneticilerinin, iktidar ve muhalefetin son üç ayda ülkede yaşananlarla ilgili söylediklerine lütfen bakınız. Yarısı vatan-millet-bayrak-ezan hamaseti, diğer yarısı baş sağlığı ve taziye söylemlerinden oluşuyor. Ülkemizin yıllardır biriktirdiği sorunlar artık ardı ardına patlamaktadır. 2020 yılı felaketler yılı değil, ocağın, şubatın, martın da bahtı aynı, üzerimizde kara bulutlar gezmiyor. Tüm felaketler bizi bulmuyor. Sadece kötü yönetilmeye devam ediyoruz. İnsanlığa, kardeşliğe ve bilime karşı koyuyoruz. Yaşama ve doğaya değil emperyalizme odaklanmanın acı sonuçlarını yaşıyoruz. Odamızın dili barıştır, bundan da ödün vermeyecektir. Sömürüye karşı emek, savaşa karşı barış, diktatörlüğe karşı demokrasi diyoruz.” 
“SMM’ci sayısında çok ciddi azalma var” 
Uncu’dan sonra konuşan Eskişehir Şube Başkanı Atilla Tomsuk özetle şunları söyledi: “Önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlamak istiyorum. Bu ülkenin kötü günlerinde emekçi kadın arkadaşlarımızla birlikte, ülkemizi daha güzel günlere hep birlikte taşıyacağız. İyi ki varlar, iyi ki beraberiz. Ülkenin yönetimi gittikçe tek adam düzeyine düştü. Bu faşist yönetimlere karşı bizim ayakta beraber, dimdik durmamız çok önemli. Özellikle TMMOB gibi örgütlere baskının artacak. Hep beraber danışarak bu zor günleri atlatacağız. İnşallah bilime inanan, laik, demokratik, insanların birbirini sevdiği, savaşmadığı ve barış içinde bir arada yaşayabileceği bir ülke oluruz. İnşallah bu dönem bunu görürüz ve bu kötü yönetimlerden kurtuluruz.
Ülkemiz çok ciddi bir ekonomik krizden geçiyor. İşsizlik çok yüksek seviyelere çıktı. Yüzde 25 olan işsizlik, meslektaşlarımız arasında yüzde 45’leri buluyor. Yeni mezun arkadaşlarımızın iş bulma olanakları çok zayıfladı. Üstelik gereğinden fazla ve kalitesiz mühendis yetiştirilmektedir. Bu ülkenin ihtiyacı olan mühendis sayısından daha fazlası maalesef şu anda ülkemizde yetiştirilmektedir. Siyasiler okullara yalnızca eğitim görülen yerler olarak baktıkları için, bilimsel niteliklerinden yoksun kılıyorlar ve ülke gerçek mühendislik eğitiminden uzaklaşmış durumdadır. Bu genç ve üniversiteye giden arkadaşlarımızın hiçbir suçu yok. Ama buralardan kalitesiz eğitimle çıkıyorlar. Eğitimlerini tam tamamlamadıkları için iş bulmakta sıkıntı çekiyorlar. Ciddi anlamda psikolojisi bozuk, kendine ve geleceğine güvenmeyen, yurt dışına çıkmak için uğraşan meslektaşlarımız haline geliyorlar. Bunu bu dönemin önemli problemi olarak görüyorum ve üzerinde ciddi çalışmamız gerektiği kanısındayım.
 SMM’ci arkadaşlarımızın sayısında çok ciddi azalma var. Maalesef SMM’ci arkadaşlarla Odamızın arasını açmak için çıkarılmış yasalar amacına ulaşmıştır. Kendi şubelerimizde bile bazen aynı kanunlara, aynı kurallara uyamıyoruz. Hatta Mimarlar Odası, Makina Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası olarak oturup SMM’ci arkadaşların problemlerini çözmekten uzağız. Bu konuda dört oda el ele vererek bu sorunu çözmeliyiz. Yoksa SMM’ci arkadaşların sayısı ciddi anlamda azalacak ve maalesef meslektaşlarımız bu iş alanından uzaklaşmaya devam edecekler.”
“Temsilciliklerimizin aktif olmaları ve kendilerine yetebilmelerini hedefliyoruz”
Tomsuk’un ardından konuşan Trabzon Şube Yönetim Kurulu Üyesi Dilek Denizci ise özetle şunları söyledi: “Şube başkanımız Fulya Bankoğlu randevuları daha önceden alınmış olan Erzurum’daki resmi kurum ziyaretleri sebebiyle burada bulunamıyor. Size sevgi ve selamlarını gönderdi. Ben de aramıza yeni katılan ve devam eden tüm yönetici arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Biz de sizler gibi yeni bir seçim dönemi geçirdik. Seçime tek liste girdik. Ama tek liste girene kadar çok çaba sarf ettik ve sıkıntılar çektik. Bizim yönetim kurulumuz yeni katılan arkadaşlarla birlikte daha genç ve dinamik bir ekip oldu. Şubemize daha aktif, çağdaş, demokratik ve yepyeni bir yönetim anlayışı gelmiştir. Yeni dönemimizde Şube de olduğu gibi Temsilciliklerimizde de aktif ve tanınan bir Oda anlayışıyla çalışacağız. Özellikle Şubeye uzak olan Temsilciliklerimizin aktif olması ve mali olarak kendilerine yetmesi en büyük hedeflerimiz arasındadır. Bütün kadın meslektaşlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.”
“Mühendislik hizmetlerinin toplumsallaştırılması için çok çaba sarf etmeliyiz”
Denizci’nin ardından konuşan Diyarbakır Şube Başkanı Mehmet Emin Temur ise özetle şunları söyledi: “Türkiye’de yaşadığımız demokrasi bir tiyatrodan ibarettir. Biliyorsunuz 94 belediyeye kayyumlar atanarak belediye eş başkanlarımız tutuklandı ve görevlerinden uzaklaştırıldı. Bu noktada özellikle birlik başkanım, TMMOB yönetimi ve Oda Başkanımın Diyarbakır Meydanına gelerek gerçek demokrasinin ne olduğunu orada ifade etmeleri bizler açısından, bölge açısından önemliydi. TMMOB çatısı altında görev yürüten, faaliyette bulunan arkadaşlar Türkiye için birer şanstır diye düşünüyorum. Buradan çıkan düşünceler ve birlik beraberlik mesajlarının tüm Türkiye’de ve tüm Şubelerimizde yaygınlaştırılarak ifade edilmesi gerekiyor.
Biraz önce teknolojinin gelişmesinden ve bizim bunları çok takip edemediğimizden bahsedildi. Bu noktada ben bir öneri de bulunmak istiyorum. Bilimsel çalışmalar eğer toplumsallıkla ilişkilendirilemezse, emperyalist güçlere hizmet etme durumuna düşeriz. O noktada da bilimin, özellikle mühendislik hizmetlerinin daha çok toplumsallaşmasına dönük çabalarımız olmalıdır. Şu gerçekliği de görmekte fayda var. Bizler TMMOB çatısı altında çalışmalar yürütüyoruz. Çok ciddi emekler veriyoruz ama yetmiyor. Türkiye’nin adım adım karanlığa götürüldüğü son 20 yılda, neler yapılması gerektiği sıklıkla ifade edildi ama maalesef yetmiyor. O yüzden daha çok çalışmak, daha çok insana ulaşmak ve anlatmak gerekiyor. 
Türkiye’nin Suriye’ye asker göndermesi, tezkereyle bunun TBMM’de onaylanması ve bu faşist iktidarların hiç kimseye hayat hakkı tanımamasının yanında, sosyal demokrat olduğunu iddia eden partilerde bile ciddi tepki olmuyor. En son 33 askerimizin Suriye’de şehit edilmesiyle bir kez daha acı sonucu yaşadık. Bu iktidar kendi yandaşını besleyen ve dünya emperyalizmine hizmet eden nitelikler taşıyor. Biraz önce sunumda görüldüğü üzere, biz coğrafik olarak çok büyük bir alana hizmet götürüyoruz. Bu yüzden örgütlenme noktasında sıkıntılarımız söz konusu oluyor ve ciddi zorluklarla karşılaşıyoruz.”
“Meslektaşlarımız krizden en fazla etkilenen kesimlerdendir”
Temur’un ardından söz alan İzmir Şube Başkanı Yüksel Yaşartekin özetle şöyle konuştu: “Toplumdaki yorgunluk, yılgınlık, siniklik ve belki de tüm bunların kaynağı sayılabilecek güvencesizlik had safhadadır. Yığınlar krizin ağır faturası altında yaşam mücadelesi veriyor. Kriz sadece bizim ülkemize özgü de değil,  dünyada kapitalizmin krizi söz konusudur. Pazarın yeniden paylaşımı bölgesel, küçük küçük savaşlarla çözülemezse, yeni bir dünya savaşına doğru gidişin belirtileri gözükmeye başladı. İktidar krizin faturasını emekçilere yıkmaya çalışıyor. Meslektaşlarımız krizden en fazla etkilenen kesimlerden ve işsizlik mühendisler arasında çok yaygınlaşmıştır. Ücretli çalışan meslektaşlarımıza güvencesiz çalışma ortamlarında düşük ücretler, uzun çalışma saatleri dayatılmaktadır. Serbest çalışan arkadaşlarımızın tamamı yatırımların durması, kriz koşullarında projelerin iptali gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Çıkış yolumuzun ne olacağı konusunda kafa yormamız gerekecek. 
Sermayenin taleplerine karşı ekonomik alandaki mücadelelerimiz doğrultusunda bir şeyler yaratmalıyız. Şu anda Fransa’daki grevde 35 saatlik haftalık çalışma süresi gündemde, bunları dillendirebiliriz. Haftalık 60 saate yakın çalışıyoruz. “İşsizlik maaşı yaşanabilir bir miktar olmalı ve işsiz olunan sürenin tamamında verilmelidir” talebi dile getirilebilir. İşsizlik zamanında katkı sağlayacak bir fondur, ancak bu fon sermaye tarafından yağma ediliyor. Yine “5510 sayılı sosyal güvenlik yasası tamamen geri çekilmelidir” talebini yükseltmeliyiz. Özellikle işsiz olduğumuz zamanda sosyal güvenlik primini cebimizden ödeyeceğimiz günler gelecek. Sosyal yaşamın temel araçları olan elektrik, doğalgaz ve internete devletin istediği zaman zam yapmasının önüne geçmeliyiz. Meslektaşlarımızın hayatına dokunacak ekonomik talepler geliştirdiğimizde, çok büyük oranda Şubelerimize çekme şansımız artacaktır. Emperyalist yağmaya, talana ve haksız savaşlara her zaman karşı olduk. Haklı bir savaşta cephenin en önünde olacağımız kesindir. Ancak sermayenin çıkarları için dünyanın yoksullarının birbirini öldürmemesi gerekir.”
“Dünyada üretilenlerin paylaşımında büyük adaletsizlikler yaşanıyor”
Yaşartekin’in ardından konuşan Kocaeli Şube Başkanı Murat Kürekçi özetle şunları söyledi: “Dünya nüfusunun 7,5 milyar ve 26 adet zengin servet sahibi, dünya nüfusunun yarısının servetine sahiptir. 2018 yılında bu kriz dünyada yaşanırken, zenginler servetlerine 9 milyar dolar daha kattı. Dünyada üretilenlerin paylaşımı konusunda büyük adaletsizlikler yaşanıyorken Türkiye’de durum bundan farklı değildir. Çelişkiler ülkemizde dünyaya paralel olarak derinleşmektedir. Baktığımızda 7,5 milyona yakın yükseköğrenim mezununun yaklaşık 1 milyon 162 bini mühendis, mimar ve şehir plancısı. Yine aynı şekilde 2018 yılında 951 bin işsiz yükseköğrenim mezunu insanın 130 bini yine mühendis, mimar ve şehir plancısı. Yani biz gerek Türkiye’deki gerek dünyadaki ekonomik durumdan aslında nasibini en yüksek alan meslek gruplarından bir tanesiyiz. Şimdi süreç böyleyken Odalarımızın önümüzdeki döneme yönelik örgütsel bütünlük ve gücünü artırabileceği ana zemin, ücretli çalışan ve işsiz mühendislerimize yönelik aktivitelerden geçmek zorundadır. Önümüzdeki dönem mücadele hattını, Şubelerimiz hatta TMMOB bu zemin üzerinde var etmelidir. 
Eylem ve etkinliklere katılımın Şube düzeyinde ve başka düzlemlerde de azaldığını görüyoruz. İşyeri temsilciliği mekanizmamızın yeniden etkin hale getirilmesi, üye hareketliliğinin yeterince izlenmemesi gibi durumlardan bahsetmek gerekiyor. Kadın mühendislerle ilgili çok temel bir sorun yaşıyoruz. Kadın mühendis komisyonu kurmakta ve yönetimlere kadın mühendis bulabilme konusunda zorluk yaşıyoruz. Bu alan yine aynı şekilde önemli ama sevinçle şunu söyleyebilirim. Gelecekle bağı kuracak öğrenci üye arkadaşlarımıza yönelik neredeyse bütün şubelerimiz bunu önemsiyor ve bu alanla ilgili çok değerli çalışmalar da yürütüyor. Şube olarak enerji uygulamaları merkezinin yanı sıra son dönemde bakımla ilgili de uygulamalı eğitim merkezimiz var. Deprem bekliyoruz, deprem bölgesiyiz. Birçok kurumun koordinasyon merkezi var ve deprem anında neler yapacağına dair hedefleri var. Bizlerin deprem anında hangi aksiyonları alacağına dair yazılı bir şey var mı? Bu konunun da belki genel kurulumuzda önerge olarak gelip bir karar altına alınması ve bununla ilgili planlarımızın hazır olması, çabalarımızın görünür hale gelmesi açısından önemlidir.” 
“Birleştirici bir güç olmak istiyoruz”
Külekçi’den sonra konuşan Mersin Şube Başkanı İbrahim Yücesoy özetle şunları söyledi: “Siyasi iktidar çok yanlış bir iç ve dış politika uyguladı ve bunu en çok hisseden kentlerden biri de Mersin oldu. Ülkemiz ateş çemberinde ve bu çembere en yakın kentlerden birisiyiz. Mersin inanılmaz göç aldı ve meslektaşlarımızın çalıştığı yerlerde ciddi bir rekabet ortamı yaratıldı. Bizde önce “yurtta barış dünyada barış” diyerek yolarak çıktık Mersin Şubede küskünlük kalmayacak diyoruz. Aidiyet duygusunu sağlayarak birleştirici bir güç olmak istiyoruz. Mesela nükleer santral konusu var. Bir mühendisin enerji üretimine karşı çıkması mümkün değildir, tam bağımsızlığımız için kendi enerjimizi kendimizin üretmesi gerekiyor. Ancak hatalı uygulamalar ve sözleşmeler söz konusu. Tersane konusunda da bir hata var. Onun da yeri yanlış seçildi. Denize sıfır güzel bir yerde tersane kurulmaya çalışılıyor. Bununla ilgili detaylı bir çalışmaya başlayacağız. 
Biz de diğer arkadaşlar gibi mezun olan öğrencilerin çok ciddi iş bulma sıkıntıları olduğunu gözlemledik. İşe başlarken tecrübe istendiği için, yeni başlayan arkadaşlara uzman ve tecrübeli arkadaşlarımızdan tecrübe aktarımı yapacağız dedik. Önemli faktörlerden biri de il koordinasyon kurulu. Biz Mersin’de bu konuda biraz zayıf kalmışız. Ama bu dönem Odamızın orada lokomotif olabilmesi için elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışacağız. Çünkü bizim temel çıkış noktası kentimizin sakini değil sahibi olmak istiyoruz. O yüzden İKK’yı çok önemsiyoruz.” 
“Savaşa hayır demek suç olduysa, biz de barışa evet diyeceğiz”
Yücesoy’dan sonra söz alan Gaziantep Şube Başkanı Aykut Kocalar özetle şöyle konuştu: “Kadın meslektaşlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum. Biz bugün farklı bir etkinlik olarak kadın üyelerimiz adına birer fidan bağışında bulunduk ve fidan dikim sertifikalarını kendileriyle mail yoluyla paylaştık. Bunu kalıcı hale getirip bütün kadın üyelerimizin en azından bir dikili fidanı olmasını hedefliyoruz. 
Bildiğiniz üzere Gaziantep tekstil ve halı sektöründe sıkışmış sanayisiyle, kentleşmesiyle, ulaşımıyla, eğitimiyle ve mültecilerin göçüyle uzun süredir ciddi sorunlar yaşıyor. Bu kadar yoğun sorunların yaşandığı kentte de, TMMOB İKK’ya çok ciddi sorumluluklar düşüyor. Bu dönem İKK sekreterliği Şubemiz tarafından yürütülecek. Bu dönem içerisinde TMMOB İKK vasıtasıyla, az önce saydığım problemlerin tartışıldığı ve çözüm önerilerinin arandığı bir kent sempozyumu düzenlemeyi düşünüyoruz. Şube olarak bu dönem önümüze koyduğumuz en önemli sorunlardan biri işsiz meslektaşlarımıza destek olmaktır. Düzenleyeceğimiz seminerler, bilgilendirmeler aracılığıyla işsiz meslektaşlarımıza teknik bilgi vermeyi hedefliyoruz. Yeni mezun olan meslektaşlarımızın meslek ile ilk tanıştıkları anlarında yanlarında olarak Oda, üye ve aidiyet bağını güçlendirmeyi hedefliyoruz. 
Bildiğiniz üzere Suriye topraklarında emperyalistlerin güç yarıştırdığı kirli ve kanlı iç savaş yaşanıyor. Gaziantep olarak bu savaşın tam ortasında yaşıyoruz. Maalesef bugün ülkemizin bu savaşın tarafı haline getirilmesinin acı sonuçlarını yaşıyoruz. Mülteci sorunu ciddi boyutlarda insanlık dramına dönüştü. Artık savaşa hayır demenin bile suç sayıldığı bir gündemde söyleyecek tek bir sözümüz kaldı: Barışa evet!” 
“Bölgemizde en önemli sorunlarından biri mühendis istihdamıdır”
Kocalardan sonra konuşan Antalya Şube Başkanı İbrahim Atmaca özetle şunları söyledi: “Yakın zamanda İdlib’te yaşananlar ve şehitlerimiz için üzüntümü bildiriyorum. Üreten ve üretimi destekleyen bir mesleğe sahip olan bizler, dışa bağımlılığın tamamen bitirilmesi için tüm gücümüzle çalışmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Bu bilinçle yapacağımız çalışmalar ülkemizin önünü açacak, yaşadığımız manevi acıları yok edecektir. Mesleki sorumluluğum ve hayat görüşüm çerçevesinde, Odamız aracılığıyla Şubelerde görev alarak tüm kariyer deneyimlerimi özellikle genç meslektaşlarımla paylaşma fırsatı yakaladım. Bunun yanında akreditasyon sürelerinin sürdürülebilirliği için kamu kurum ve kuruluşlarıyla istişare süreçlerinde de aktif roller oynadık. Bizim için en önemli konulardan biri, meslektaşlarımızın meslek içi gelişim süreçleriyle ilgiliydi. Bunun için de Şubemizde sürekli eğitimler düzenlemeye çalıştık. Meslektaşlarımızın mesleki ve sosyal iletişimi için çok farklı organizasyonlar gerçekleştirdik. 
Bölgemizin en önemli sorunlarından biri mühendislerin istihdamıdır. Bu doğrultuda günümüz dinamiklerine uygun, bilgisayar destekli eğitimleri başlatabilmek için Şubemizde çalışmalar başlattık ve desteklerinizi bekliyoruz. Zamandan ve mekândan bağımsız Oda-üye işbirliğini sağlamak için dijitalleşen bir Şube olmaya çalışıyoruz. Özellikle mühendis arayan iş yerleri ile mühendisleri buluşturacak portallar için çalışmamızı sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra Şubemizde her perşembe teknik veya sosyal bir seminer düzenliyoruz. İstanbul Şubemizin yaptığı gibi biz de büyükşehir belediyemizle istişaremizi sürdürüyoruz ve özellikle toplu taşıma araçlarının kontrolüne talip olduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Asansör periyodik kontrollerini sorumluluğumuzda olan bölgelerde yaygınlaştırmak için de yoğun çaba sarf ediyoruz. İKK ile eşgüdümlü olarak Antalya gündemini yakalamaya çalışıyoruz. Şehrimizin en büyük problemi halka ait plajların imar dönüşümleriyle turistik tesislere dönüştürülmesidir. Yakın zamanda Belek bölgesinde böyle bir imar dönüşümü söz konusuydu, burada da tepkimizi göstererek gerekli adımları attık.” 
“Öğrencilerle ilişkimiz büyük önem arz ediyor”
Atmaca’dan sonra konuşan Denizli Şube Başkanı Harun Kemal Öztürk özetle şöyle konuştu: “Önümüzdeki dönemde ekonomik ve politik anlamda çok sıkıntılı günler geçireceğimizi bilmekle birlikte dayanışma ve birlik içerisinde bu zorlukları aşacağımızı düşünüyorum. Oda açısından iki konuyu çok önemsiyorum. Birincisi mali konular, ikincisi üye ilişkileri. Mali sıkıntılarla ilgili geçen yıl çok başarılı bir dönem geçirdiğimizi görüyorum. Üye ilişkileriyle ilgili öğrenci üyelerin kazandırılması ve öğrenci ilişkilerinin çoğaltılması, yani üyeler kazandırılması aynı zamanda eski üyelerimizle de ilişkilerin güçlendirilmesi çok önemli. Çok geniş bir yelpazede meslek gruplarına sahibiz. Bu dönem Şube’de aldığımız bir kararla komisyon kurarak farklı alanlarla ilgili bir komisyon kurulması ve arkadaşlarımızın sorunlarına çözüm bulabilmek, onlarla dayanışma içerisinde olabilmek için ve bu komisyonda arkadaşlarımızın bulunmasıyla ilgili bir çalışma başlatacağız. 
Yeni üye kazanılmasında öğrencilerle ilişkimiz büyük önem arz ediyor. Çünkü öğrencilere yaptığımız yatırım, iki üç sene sonra üye olarak bize dönüyor. Eski üyelerle ilgili yapacağımız çalışmalarda ise eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Burada bugün duyduğum ve içinde bulunmaktan gurur duyduğum Mühendis ve Makina Dergisinin taranır olmasını gerçekten çok başarılı bir gelişme olarak görüyorum. Ancak bu dergimizin çok daha iyi noktalarda olma kabiliyetinin ve kapasitesinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü 1957 yılından beri bir birikimi var. Aynı zamanda da arkasında dünyanın en büyük örgütlerinden birisi Makina Mühendisleri Odası var. O nedenle de ben dünyada yakın zamanda hak ettiği yeri alacağını düşünüyorum. 
Nasıl bir mühendislik eğitimi olmalı? Bu konuyu tartışmaya açmamız gerektiğine inanıyorum. Aslında sadece ülkemizde değil dünyada da eğitim sistemi 1700-1800’lü yıllardan çok farklı değil. O yıllarda nasıl bir eğitim veriliyorsa şu anda da aynı eğitim veriliyor. Oysa dünya ve teknoloji çok değişti. Bu anlamda mühendislik eğitimi nasıl olmalı konusunu Makina Mühendisleri Odası, belki TMMOB ve Şubeler olarak düşünmeli, tartışmalı, toplumun ve üniversitelerin önüne koymalıyız. Çünkü üniversitelerin, YÖK’ün ne kabiliyeti, ne isteği ne de yapabilecek birikimi var. Oysa Makine Mühendisleri Odasının ve TMMOB’nin bu konuda çok büyük bir birikimi var.” 
“Bilim insanlarıyla tekrar ortak çalışmalıyız”
Öztürk’ün ardından söz alan Ankara Şube Başkanı Yılmaz Yıldırım özetle şunları söyledi: “İlk olarak etkinliklerimizin, Oda ya da Şubelerin tesisleri içinde yapılmasından ziyade, fabrikalarda, yani sanayi bölgelerindeki eğitim salonlarında yapılmasına dönük çalışmalara ağırlık vermek gerektiği düşüncesindeyiz. İkincisi MMO’nun tüm eğitimlerinin gözden geçirilerek güncellenmesi, günün koşullarına göre interaktifliği, görselliği ve içerik zenginliği açısından yeniden elden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğitimde bizim önümüzü açacak şeylerden biri makina, endüstri ve havacılık mühendislerinin yetenek matrisinin iyi bir analizle ortaya çıkarılması olacaktır. Kendi üyelerimizin neye ihtiyaç duyduğunu, mühendislik hayatları boyunca, ilk kademe yöneticilik sonrasında ve daha üst düzey yöneticilik seviyesine kadar gereken eğitim ihtiyaçlarını belirleyerek, onlar için bir eğitim takvimi çıkarmamız gerekiyor. Böylece eğitimlerimizin tamamını modelleyebiliriz. İmalatta çalışan mühendisin ihtiyaç duyacağı eğitimleri belirleyip, Şubelerimizde buna uygun eğitimleri hazır edebiliriz. 
İkinci önemli alan verimlilik konusudur. Türkiye’de özelleştirme gerçeği diye TMMOB’nin 2005 yılında yapılmış bir sempozyum çalışması var. Üzerinden yıllar geçti ve o günlerin kamu kurumlarının, KİT’lerin, toplumun parasıyla yapılmış kurumların peşkeş çekilmesi özelleştirilmesi kapatılması süreçlerinden ne kadar verimlilik ve kazanç kaybı yaşadık? Türkiye için bu muhasebeyi yapmak, önümüzdeki hayat için de tekrardan bir gerekliliktir. O açıdan üzerime bir şey düşerse tekrar bu çalışmalara destek verebiliriz. 
Türkiye bilim kanalında eksik bir yaşam sürüyor. O açıdan mühendislerin tekrar bilim insanlarıyla birlikte yoğun bir çalışma yaşamasının, üretmesinin kıymetli olduğunu ve bağımsız iktisatçılarla yapılan çalışmaların MMO açısından çok güzel söylemler üretecek yerler olduğunu düşünüyoruz. O açıdan da bu çalışmalara gerek ev sahipliği gerek katkıda bulunmak açısından adayız. Hem de bu çalışmaların daha güçlü bir şekilde ilerlemesini talep ediyoruz, öneriyoruz. Oda raporlarının bugüne kadar hazırlandığı platformlarda çok kıymetli bilgiler oluştu, o açıdan çok değerlidirler. Ama bunların gelecek dönemde çeşitli görsel çalışmalarla, simülasyon programlarıyla zenginleştirilmesinin çok faydalı olacağını ve toplumun farklı kesimlere ulaşılabilirliğini arttıracağını düşünüyoruz.” 
 “Meslek etiği ve meslek yetkinliğini temel almalıyız”
Şubeler adına son konuşmayı yapmak üzere Yıldırım’dan sonra söz alan Edirne Şube Başkanı Aziz Avukatoğlu özetle şunları söyledi: “Ben bizim odağımızda olan üyemizle ilgili, bazı şeyler söylemek istiyorum. Çünkü şu anda Türkiye’de yaklaşık 120 tane makina mühendisliği bölümü olan üniversite var ve yılda yaklaşık 20 bin tane mezun çıkıyor. Eğitim giderek düştü, köhne bir eğitim içerisindeyiz. Yeterli sayıda öğretim üyesi daha doğrusu iyi uzman öğretim kurulu yok. Bunun için de şöyle bir destek yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Öğrencilere, Odamızda ya da okullarda mesleğinde uzmanlaşmış arkadaşlar tarafından çeşitli eğitimler ve dersler verilebilir. Yeni mühendis olmuş arkadaşlara da; mesleki eğitimlerin belli bir miktarına mali yönden düşük fiyat talep edilmesi, belli bir oranda da ücretsiz verilmesi gerektiği taraftarıyım. 
Meslektaşlarımızda iki şeyi baz almalıyız. Birincisi meslek etiği, ikincisi meslek yetkinliğidir. Meslek etiği konusunda mesela SMM’ler, ya müteahhitlerin, mimarların veya ustaların elinde esir pozisyondalar. Bunun için de bizim mesleği bilerek yapmamız gerekiyor. Vatandaşın bir marketten klima almak için bile gelse, bir proje bir hesap yaparak müşteriye teslim etmemiz gerektiğine inanıyorum. Bizim bundan dolayı saygınlığımızı yitirdiğimizi görüyorum. Emin olun bir yere gittiğimde iş yaparken ustaya danışılıyor ama mühendise danışılmıyor. Bundan dolayı mühendisliklere yönelik her mesleki dala ilişkin eğitimlerin sıklaştırılması ve bunların geliştirilmesi adına şubelerimizde etkinlikler yapmayı planlıyoruz. Mesleki yetkinliği deyince de, birçok yeni arkadaş mühendisliği öğrenmeden elektroniği öğreniyor ve kopyala yapıştır tekniği ile projeler üretiyor. Bunlar da bizim kendi mesleğimizi değersizleştirdiğimizi ön plana çıkarıyor. Bunun için de bir araya gelip üyelerimize dokunup, bunların yapılmaması gerektiğini doğru şeylerin üretilmesi gerektiğini paylaşmalıyız ve bunlara çözüm üretecek çabalar sarf etmeliyiz. Bir yandan maalesef talan devam ediyor. İğneada Longozu’na nükleer santral kurmaya uğraşıyorlar. Mahkemeye verdik ve bu gibi sorunlara da İKK olarak çözüm üretme çabası içindeyiz.”

47. Dönem 5. Danışma Kurulu Toplantısı Katılım Listesi: 

Emin Koramaz

 

TMMOB Yönetim Kurulu Bşk.

Hüseyin Atıcı

 

TMMOB Yönetim Kurulu Y. Üyesi

Tevfik Peker

 

TMMOB Yönetim Kurulu Y. Üyesi

Melih Şahin

 

TMMOB  Yüksek Onur Kurulu Üyesi

İlter Çelik

 

TMMOB Denetleme Kurulu Üyesi

Mehmet Soğancı

 

Geçmiş Dönem TMMOB Başkanı

Yunus Yener

 

Oda Yönetim Kurulu Başkanı

Abdullah Selçuk Soylu

 

Oda Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Elif Öztürk

 

Oda Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Bedri Tekin

 

Oda Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Harun Erpolat

 

Oda Yönetim Kurulu Üyesi

İsmail Odabaşı

 

Oda Yönetim Kurulu Üyesi

Haydar Şahin

 

Oda Yönetim Kurulu Üyesi

Oğuz Türkyılmaz

 

Oda Enerji Çalışma Grubu Başkanı

Evren Sağ

 

Oda Müdürü

Aslı Çağlayan Turan

 

Oda Teknik Görevli

Aylin Sıla Ağca

 

Oda Teknik Görevli

Bülent Göksülük

 

Oda Teknik Görevli

Derya Baran

 

Oda Teknik Görevli

Egemen Ceylan

 

Oda Teknik Görevli

H. Cem Şavur

 

Oda Teknik Görevli

Meltem Özdemir Çınarel

 

Oda Teknik Görevli

Satılmış Göktaş

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Hüseyin Kaya

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Osman Çakıl

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Fikret Çaral

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Kahraman Dağdeviren

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Muharrem Tanju Sarıca

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Oğuz Kepez

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Orhan Tevfik Okuducu

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Ahmet İlbaşı

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Levent Tanrısever

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Gürsel Yayla

 

Oda Den. Kur. Üyesi

Hüseyin Kalantar

 

Oda Den. Kur. Yedek Üyesi

Alaaddin Eksin

 

Oda Den. Kur.Yedek Üyesi

Nihat Çapoğlu

 

Oda Den. Kur. Yedek Üyesi

İbrahim Özçakır

 

Oda Den. Kur. Yedek Üyesi

Gültekin Keskin

 

Oda Den. Kur. Yedek Üyesi

Mahmut Köse

 

Oda Den. Kur. Yedek Üyesi

Adil Kesten

 

Oda Den. Kur. Yedek Üyesi

Nergiz Bilgin

 

Oda Onur Kurulu Üyesi

Ümit Galip Uncu

Adana

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Ataol Torun Öztorun

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Mehmet Samim Aldık

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Burcu Kırkın

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Mert Can

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Hikmet Pekdur

 

Şube Müdürü

Yılmaz Yıldırım

Ankara

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Mehmet Serdar Ulu

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Seyit Ali Korkmaz

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Niyazi Kantar

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Tülay Yener

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

İzzet Seferbeyoğlu

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Anıl Uçar

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Halil Mert Bulan

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Cenk Lişesivdin

 

Şube Müdürü

İbrahim Atmaca

Antalya

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Devrim Kılıç

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Şenay Demiralay

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Barış Tuncer

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Fikri Düşünceli

Bursa

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Devrim Tutku Ateş

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Feridun Tetik

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

A. İhsan Taşkınsel

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Filiz Engin Tambova

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Kaan Özten

 

Şube Müdürü

Harun Kemal Öztürk

Denizli

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Ali Pala

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Mehmet Sarıca

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Burak Ökünç

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Beycan Tekkoyun

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Behice Çetin Dilbaz

 

Şube Müdürü

Mehmet Emin Tümür

Diyarbakır

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Nevruz Kayran

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Serdar İşik

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Nejdet Kaya

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Arin Zümrüt

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Nevroz Mızrak

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Sıdık Akman

 

Şube Müdürü

Aziz Avukatoğlu

Edirne

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Atila Tomsuk

Eskişehir

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Nezihe Hanecioğlu

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Neşet Aykanat

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Esra Turan

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Metin Uçkun

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Nergis Uygun Baş

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Hakan Öztürk

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Fadime Gökkütük

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

İlker Özcan

 

Şube Müdürü

Aykut Kocalar

Gaziantep

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Özge Renklidağ

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Kemal Keskin

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Çetin Külah

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Kerem Yelekçi

 

Şube Müdürü

İbrahim M.Tataroğlu

İstanbul

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Ali Haydar Karaçam

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

C. Ahmet Akçakaya

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Aydan Adanır

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Seyfettin Avcı

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Tuncay Korkmaz

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

İbrahim Zafer

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Hasan Y. Özger

 

Şube Müdürü

Battal Kılıç

 

32-33. Dönem Şube Başkanı

Yüksel Yaşartekin

İzmir

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Evrim Aksoy Göçebe

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

İlkin Boz

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Necmi Varlık

 

Şube Müdürü

Akif Aksoy

Kayseri

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Süleyman Varol

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Osman Mıhçıokur

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

İsmail Hatipoğlu

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Muhammed Gümüş

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Dursun Ayyıldız

 

Şube Müdürü

Murat Kürekci

Kocaeli

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Taylan Özkan

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Mehmet Ali Elma

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Hüseyin Çelik

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Sinan Yücel

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Onur Öztürk

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Uğur Kandıra

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Alpaslan Güven

 

Şube Müdürü

A. Hakan Altun

Konya

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Erdal Tozoğlu

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Nurettin Yıldıran

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Ömer Aksoğan

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Furkan İncelli

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Oğuzhan Pamukçu

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

M. Levent Şam

 

Şube Müdürü

İbrahim Yücesoy

Mersin

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Kader Metin

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Mehmet Çakmak

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

İsmail Oğuz

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Tolga Çolak

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Muhammed Mikdat Boğa

 

 Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Ayşe İşdar

 

Şube Müdürü

Hasan Bozal

Samsun

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Dilek Denizci

Trabzon

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Sena Sağlam

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Hüseyin İncel

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Birhan Şahin

Zonguldak

Şube Yönetim Kurulu Başkanı

Ahmet Zoroğlu

 

Şube Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Melih Başören

 

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Soner Sinoplu

 

Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi

Hasan Andaç Acar

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Ufuk Ertek

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Gürsel Yayla

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Nergizhan Anaç

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Özlem Sarııya Aytaç

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Fırat Baran

 

Şube Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

Büşra Dana

 

Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Ayhan Hilalci

 

Şube Müdürü