ODA DANIŞMA KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

42. Dönem 2. Danışma Kurulu Toplantısı 30 Kasım 2008 tarihinde, 78 kişinin katılımıyla Oda Merkezinde gerçekleştirildi.

 42. Dönem 2. Danışma Kurulu Toplantısı 30 Kasım 2008 tarihinde, 78 kişinin katılımıyla Oda Merkezinde gerçekleştirildi. Oda Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ‘ ın açılış konuşması ile başlayan toplantıda TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, Dünyada ve Ülkemizde yaşanan gelişmeleri ve Oda çalışmalarını değerlendiren bir konuşma yaptı. Toplantıda söz alan Danışma Kurulu Üyeleri, yaşanmakta olan küresel ekonomik kriz, ülkemize yansımaları,  Odamızın yapması gerekenler ve yedi aylık Oda çalışmalarını değerlendirdiler.

Oda Yönetim Kurulu Başkanımız Emin KORAMAZ' ın konuşması aşağıdadır.

Sayın Birlik Başkanım,
Sayın Oda, Şube Yöneticileri, Onur ve Denetleme Kurulu Üyesi Arkadaşlarım,

Oda Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, hepinize hoş geldiniz diyorum. 
Bu Danışma Kurulu Toplantısı, farklı koşullarda gerçekleşmektedir. Bugün ülkemizi ve bütün sektörleri içine alan bir kriz söz konusudur. Bu nedenle önce, kısaca ülkemizdeki durumun temel çizgilerine sonra da bu yeni koşullarda almamız gereken önlemler ve yapmamız gerekenlere değinmek istiyorum.

Sevgili Arkadaşlarım, 
Amerikan finans piyasalarındaki altüst oluşla başlayan ekonomik kriz dalga dalga tüm dünyaya yayılmıştır. Emperyalist kapitalist sistem, her kriz ve bunalım döneminde olduğu gibi bu krizin maliyetini de emekçi kesimlere ve geri bıraktırılmış ülke halklarına yüklemeye çalışmaktadır. Düne kadar serbest piyasa ekonomisini kutsayanlar, devletlerin ekonomik ve sosyal alandan elini çekmesi gerektiğini söyleyenler, krizin sorumlusu olan dev tekelleri,  çok uluslu şirketleri ve bankaları kurtarmak için kamu kaynaklarını seferber etmektedir.

Yıllardır özelleştirmelerin erdeminden dem vuranlar, zarar eden finans kuruluşlarını devletleştirmekte, borçlarını sahiplenmekte, krizin faturası ise işten çıkarmalar ve düşük ücretler olarak çalışanlara kesilmektedir.

Krize karşı dünyada açıklanan kurtarma paketleri bugün 10 trilyon doları aşmıştır. 2001 krizinde Türkiye'de nasıl 60 milyar dolar civarında para asalak, rantiyeci bankaları kurtarmaya harcandı ise şimdi de dünya çapında çok daha devasa boyutlarda kurtarma paketleri gündemdedir.

Kısacası dünyanın ve ülkelerin mali kaynakları çok dar bir zümrenin, büyüklerin kurtarılması için harcanmaktadır, harcanacaktır.

Sevgili Arkadaşlar,
Hatırlarsanız, bu yılın Nisan ayında, 42. Genel Kurulumuzu açış konuşmasında bugünkü dünya ve Türkiye gündemiyle bağlantılı olarak şunları söylemiştim:

"IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlara bağımlılık ile AB uyum programlarına endekslenmiş olmanın sonucu olarak, ülkemizde biz mühendislerin varlık nedeni olan sınai yatırımlar durmuş, KOBİ'lerin önemli bir kısmı pazardan çekilmiş, işsizlik kronik bir sorun haline gelerek toplumsal adaletsizlikler derinleşmiştir.

Sanayide üretim teşvik edilmemekte, özellikle ara malı ve yatırım malı üreten sektörler taşeronlaşmaya ve fason üretime teşvik edilmektedir. Ülke kaynakları üretken yatırımlar yerine hizmet ve finans sektörleri ile borç faizlerine aktarılmaktadır. Özelleştirme ve serbestleştirme adı altında tarım alanlarımız, ormanlar, araziler ve entegre sanayi tesislerimiz elden çıkarılmaktadır. 
Üretim ve yatırımdan kopuk politikalarla Türkiye sıcak paranın boyunduruğu altına sokulmuştur. Ülkemiz kaynakları spekülatörlere, Türkçe karşılığı ile vurgunculara aktarılmaktadır.

Kısacası Türkiye ekonomisi cari açığını dış borçla kapatan, sıcak para akışına mahkum, yüksek cari açık, yüksek dış borç ve süreklileşmiş işsizliğe dayalı kırılgan ve sürekli kriz tehdidi altında bir yapıya büründürülmüştür.

Bu durum Türkiye'nin küresel gelişmelere bağımlılığını daha da artırmış ‘yukarısı hapşırdığında aşağısı nezle olur'a benzer bir durum yaratmıştır. Mevcut uluslararası sistem ‘morgage olayı' ile yeni bunalım ve krizlere gebe bir süreci yaşamaktadır. Morgage'in ABD ekonomisinde yol açtığı 1 trilyon dolar civarındaki maliyet ile Irak işgalinin 3 trilyon doları bulan maliyeti ve ABD'nin büyük bütçe açıklarının dünyaya ve özellikle bizim gibi ülkelere fatura edilmesi kaçınılmazdır.

Bu durum ile sanayi ve ekonomimize ilişkin birikmiş olumsuzlukların çakışması, Türkiye'nin önemli zorluklarla karşılaşacağının işaretleridir.

Son yıllarda yerel yönetimler, valilikler ve çeşitli vakıflar kanalıyla ‘sadaka' türü sosyal yardımlarla yoksul kesimleri yedekleyen iktidar, dünya konjonktürü ve mevcut cari açık itibarıyla önümüzdeki dönemde daha fazla zorlanacaktır. Ekonomi şaklabanlarının benimsetmek istediklerinin aksine durum gerçekten vahimdir.

Dolayısıyla AKP veya benzer ekonomik programı benimseyen herhangi bir siyasi güç, bu kriz faktörlerini yönetemeyecektir."

Evet Arkadaşlar,

9 ay önce Genel Kurulumuzda bunları söylemiştik.  Dünya ve Türkiye'de yaşanan gelişmelerin bu öngörü ve saptamalarımızı doğruladığı açıktır.

Evet, AKP hükümeti bu krizi yönetemeyecektir. Hükümetin bugün yarın açıklaması beklenen önlem paketinin taslağı, geçen hafta Cumartesi günü bir gazeteye tam metin olarak sızmıştır.

Taslaktaki 83 madde içinde halk lehine bir tek madde vardır: "Elektrik ve doğalgaz zamlarının mümkün olan kısmını" geri çekmek. Tabi ki Mart ayında fiyatlarla biraz oynarlar, çünkü halk kışın zamlı fiyatla doğalgazı kullanmıştır ve yerel seçimler yapılacaktır. 
Söz konusu pakette ne devasa gıda zamlarından ne de  % 66 oranındaki dolaylı vergiler ve esasen çalışanların sırtına yıkılmış vergi yükünden bir tek satır bile söz edilmemektedir. Bunun yerine zaten kazandığının vergisini ödemeyen büyük sermaye kesimlerinin vergi yükü daha da azaltılmaktadır.

Devlet kaynaklarıyla özel bir fon oluşturularak,  sonradan geri ödenmek koşuluyla, işten çıkarmalarda tazminatlar için işverenlere destek olunması planlanmakta, bir anlamda işten çıkarmalar kolaylaştırılmaktadır.

Yalnızca son iki ay içinde, başta tekstil ve otomotiv olmak üzere hemen her sektörde on binlerce çalışan işten çıkarılmışken sermaye çevreleri bu kez de işsizlik fonundaki yaklaşık 37 milyar YTL'ye gözünü dikmiştir. İşsizlik fonunu büyütmek ve işsizlik ödeneğini artırmak yerine, bu fon TOKİ yatırımlarında ve işverenlere verilecek kredilerde kaynak olarak kullanılmak istenmektedir.

Hala özelleştirmelerden medet umulmakta, 2 B projesi tekrar gündeme taşınarak ormanlarımız ve kamu arazileri kaynak yaratma adına talan edilmektedir.

Diğer yandan Başbakan ve Hükümet ilk başlarda IMF konusunda TÜSİAD'la gölge boksu yaparken bugün IMF ile anlaşma yolundadır. Bu anlaşma ile çoğu kısa vadeli olan 190 milyar dolar civarındaki özel sektör dış borçlarına örtülü devlet desteği getirilmektedir. IMF'den alınacak krediler dış borcu bulunan özel sektöre iç borçlanma olarak aktarılacak ve emperyalist merkezlerin kredi faizleri güvence altına alınacaktır. Yani özel sektörün dış borcu azalırken devletin dış borcu artacaktır.

Başbakanın "ben açıklayacağım" dediği IMF'den ilk etapta alınacak 6,2 milyar dolar ile Hükümetin IMF'den gerçek isteği olarak kamuoyuna sızan, Limitsiz Acil Destek Fonundan talep edilen 20–40 milyar dolar bu amaçla kullanılacaktır.

Anlaşmanın amacı bellidir: Çoğu yabancı sermayeli büyük şirketleri kurtarmak, günü döndürmek ve faiz ödemelerini garanti altına almak. Bunun halk, ulusal ekonomik çıkarlar, KOBİ'ler, çalışanlar lehine hiçbir yanı bulunmamaktadır.

Sevgili Arkadaşlar, 
Küresel krizin de etkileri ile ülkemizde zaten var olan ekonomik buhranın daha da derinleşeceği açıktır. Ekonominin küçüleceği, ihracat ve ithalatının gerileyeceği bir döneme girilmektedir. Yatırımlar daha da azalacak, iç talep kısılacak, işsizlik daha da yaygınlaşacaktır.

Bu durum üretici sektörleri, biz mühendisleri ve tüm toplumsal kesimleri derinden etkileyecek yeni bir bunalım dönemini işaret etmektedir.

Bütün bu sorunlara, demokrasi alanındaki temel eksiklikler, Kürt sorununun çözümünde demokratik açılımlar yerine şiddet ortamının egemen kılınması, toplumun dinsel yaşam biçimleri ve etnik kökenleri üzerinden birbirine düşman edilmesi de eklendiğinde, ülkemiz siyasal ve toplumsal açıdan çok daha olumsuz noktalara sürüklenecektir.

Bu noktada ülke halkı ve kaynaklarını, kalkınmayı ve toplumsal barışı esas alan bir programın oluşturulması ve yaşamda karşılığını bulmasının sağlanması zorunludur.

Bu konuda başta sendikalar ve meslek odaları olmak üzere, tüm emek ve demokrasi güçleri harekete geçmelidir. Bu güçlerin bir toplumsal bilinç ve baskı gücü oluşturulması için yerel seçimler önemli bir fırsat ve araç olarak önümüzde durmaktadır. 
TMMOB, KESK, DİSK, TTB ve ÇİFTÇİ SEN başkanlarının 28 Ekim'de "Krizden Çıkış İçin Sosyal Dayanışma ve Demokratikleşme.." başlıklı basın açıklaması böylesi bir ihtiyaca işaret etmektedir.

Yine TMMOB, geçen hafta Cumartesi günü, 31 ilde İKK'lar aracılığıyla yeni dönemde de izleyeceği emek eksenli politikayı kamuoyuna deklare etmiş ve emek dostlarının temsilcilerini yanında bulmuştur. Dün de KESK ve DİSK'in düzenlediği mitingde, TMMOB olarak dostlarımızın yanında olduk.

Dönem, dostluklarımızı, birlikteliklerimizi genişletme, ama ilkeli, ülkemiz ve halkımızın çıkarlarına uygun bir şekilde genişletme dönemidir. Türkiye'nin bütün emek, eşitlik ve demokrasi güçlerinin birlikteliği önümüzdeki yıllarda en acil istem ve özlemimiz olacaktır.

Sevgili Arkadaşlarım,
TMMOB, KESK, DİSK, TTB ve ÇİFTÇİ SEN'in ortak basın açıklaması yaptığı gün, aynı salonda değerli iktisatçı Mustafa Sönmez de "Küresel Kriz, Türkiye ve Sosyal Dayanışma Programı" adlı bir sunum yapmıştır.

DİSK, KESK, TMMOB'nin açıklamaları dışında bu hafta başlarında Türk–İş de "Ekonomik Krize Karşı Önlemler Raporu" açıkladı. 
Ancak emeğe ilişkin talepler bir şekilde ortada olmasına karşın, sanayiye ilişkin, bizim hep söylediklerimizin dışında, kapsamlı bir önerme veya program henüz bulunmamaktadır.

İşte biz bu noktada önemli bir rol üstleneceğiz. 
Değerli bilim insanlarımız Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Prof. Dr. Oktar Türel, Prof. Dr. Aziz Konukman, Prof. Dr. İşaya Üşür'ünde katıldığı TMMOB Sanayi Kongresi 2009'un bir hazırlık toplantısında, krizin sanayi sektörlerine ilişkin etkisinin saptanması ve çözüm önerilerinin çıkarılması amacıyla 2009'un ilk aylarında Sanayi Kongresinin bir ön sempozyumunun yapılması için görüş birliğine vardık.

Bu sempozyumdan elde edilecek veriler ışığında,  Aralık 2009'da yapacağımız TMMOB Sanayi Kongresinde, Türkiye'nin gereksindiği bir sanayi planının ana çerçevesi çizilmeye, sanayi sektörlerimizin her birine ilişkin temel hedefler ve yol haritaları oluşturulmaya çalışılacaktır.

Amacımız, bunalım sonrası kapsamlı bir sınai planın kendisini ya da en temel unsurlarını ülkemizin sanayi geleceğine ışık tutacak bir biçimde ortaya çıkarmaktır.

Sayın Boratav, o toplantıda bize, bu işi, "Türkiye'de sizden iyi yapabilecek kurum yok" demiştir. TMMOB Sanayi Kongresi dolayısıyla Odamızın böylesi onurlu bir görevi üstlendiğini burada sizlerle paylaşmak isterim.

Değerli Arkadaşlarım, 
Madalyonun diğer yüzü tamamen bize ilişkindir. Şöyle söyleyeyim, bu yeni dönemde meslek alanlarını koruma ve düzenleme çalışmalarımız bundan böyle çok daha önem kazanacaktır. Açık konuşmak gerekir. Bu alanda ciddi çalışmalar yapılmazsa birçok kazanımımız elimizden alınacak, kurumsallaşma ve meslek alanlarını düzenleme çalışmalarımız sekteye uğratılabilecektir. 
Bildiğimiz gibi örgütümüz özellikle 2000 yılı sonrasında beri belirli bir büyüme, kurumsallaşma temposu yaşamış ve buna paralel olarak bina yapımı v.b. harcamaları ve istihdam alanında çok rahat davranmıştır. Bu rahatlık, geçen yıla ve bir noktaya kadar "doğal" bir durum olarak addedilebilirdi.

Bugün ise TMMOB ile birlikte Odamız, genelde mühendislik meslek alanlarımızın daraltılması olasılıklarıyla daha fazla yüz yüzedir. Başta iş makinaları operatör kursları ve araç muayenesi ve onun üzerinden de LPG'li araç denetimlerinin serbestleştirme politikalarına maruz kalması söz konusudur. Yalnızca bu iki konunun, Odamızın birinci derecede yoğunlaşması gereken mesleki denetim ve teknik ölçümlerin tamamının çok önüne geçmiş olması, kurumsallaşmada yapmamız gereken ayarlara da işaret tutmaktadır. 
Bu nedenle Odamız belirli alanlarda artık ciddi bir iç tahkimat, bazı konularda ise "tutuculuk" yapmak ve mevcut kurumsallaşma düzeyini korumak görevi ile karşı karşıyadır.

Bugün Odamız, 29 ayrı yönetmelik, 70 bin üye, 7.500 öğrenci üye, 18 Şube, 52 İl, 37 İlçe Temsilciliği, 19 Mesleki Denetim Bürosu, 160'a ulaşan LPG'li araç kontrol noktası; A Tipi Muayene Kuruluşu, Merkez Laboratuvarı, Personel Belgelendirme Kuruluşu, Asansör Kontrol Merkezi; 49 noktadaki Meslek İçi Eğitim Merkezleri ve çok sayıda kurul, komisyon ve birimi ile güçlü bir örgütlenmeye sahiptir. 
Odamız, ilgili kamu kurumlarının mevzuat hazırlama çalışmalarına aktif katılım sağlayarak meslek ve meslektaşa yönelik uzmanlık alanlarının tanımlanmasında önemli mesafeler almıştır.

Mesleki denetimin gereği kamu kuruluşlarına benimsetilerek sürekli olarak yeni iş olanakları yaratılmış, mesleki denetimin ulusal ve uluslararası tanınırlığı doğrultusunda önemli adımlar atılmıştır.

Özellikle mekanik tesisat, AİTM Projeleri, asansör, LPG, doğalgaz uygulamaları v.b. alanlarda yürütülen SMM Hizmetleri ile bazı kanun, yönetmelik ve ikincil mevzuat hazırlama süreçleri, iş güvenliği, yapı denetiminde çalışanların eğitimi gibi alanlarda 2000 yılı sonrasında 10 bini aşkın üyemize yeni iş alanları yaratılması başarılarımız arasındadır.

Meslek alanlarımıza giren konularda toplamda 35 civarında kongre, sempozyum, kurultay düzenlenmesi önemlidir ve organizasyon gücümüzü göstermektedir.

Özelleştirmelerden Erdemir'e, LPG'li araçlardan ulaşıma, enerjiye, iş sağlığı ve güvenliğine kadar toplam 18 konuda hazırladığımız Oda Raporları, Odanın birikim ve etkinliklerinin derlenip toplandığında kamuoyuna hitabımızın nasıl çeşitlendirilebileceğini göstermektedir.

Bunlar çok önemlidir. Ancak Teknik Görevliler toplantısı ve başka ortamlarda da dile getirdim, Odamızın başlıca gelir getirici işlerinde dışsal etkenlerle önemli gerilemeler yaşandığında kurumsallaşmamızın nasıl gerileyebileceği veya etkilenebileceği konusu, ülkemizde çok hızlı süreçler yaşanması itibarıyla, artık önümüzdeki önemli bir sorun olarak düşünülmelidir. 

Oda gelirlerinin, yanlış bir biçimde politikleşmiş kamu kurum ve kuruluşları ile yasa ve yönetmelikler gibi kaygan zeminlere, kısacası dışsal etkenlere bağlı oluşunu hep birlikte gözetmek durumundayız.

Bugün 315'i teknik görevli olmak üzere toplam 539 çalışanımız bulunmaktadır. Bu insanların ücret, sosyal hak ve tazminatlarını gününde ödeyebilmek, iş güvencesini sağlamak;  Oda çalışmalarımızın ve TMMOB'ye katkı paylarımızın sürekliliğini sağlamak çok ciddi bir sorumluluktur. Burada maceracılık veya günü birlikçiliğe asla yer yoktur. Üyelerimize iş alanları açmak, meslek alanlarımızı korumak ve geliştirmek temel yükümlülüklerimizle birlikte, Odamız söz konusu alanlarda organize bir şekilde yaşama ve direnmesini bilmek durumundadır.

Zira kimi olumsuzluklar boy vermeye başlamıştır. Aidatlar, meslek içi eğitim, iş makinaları, araç proje, belgelendirme, LPG v.d. gelirlerimizde 2008 yılında önemli düşüşler yaşanmaktadır. Şubeler bazında gelir kalemlerini incelediğimizde bu gerçeği açık bir biçimde gördük. Üstelik bu verilerin kriz ile henüz bir ilgisi bulunmamaktadır. 
Krize karşı hazırlık kapsamında bu konular ve LPG piyasası personel eğitimi ve diğer bütün kalemlerde gelirleri artırıcı özel önlemler almalı, çalışma tempomuzu yeniden düzenlemeli, özel yaratıcılıklar geliştirmeliyiz.

Örgütün bütününe yönelik yayınlanacak olan tasarruf tedbirleri uygulama genelgesi ve gelir artırıcı önlemlere ilişkin hususların tam bir ciddiyetle uygulanması, teknik görevlilerimizle yapılacak özel toplantılarla bu konuların kolektif bir şekilde ele alınıp, yeni dönemde neler yapmamız gerektiği hep birlikte planlanmalıdır.

Ülkemizin içinde bulunduğu konjonktür ile mesleki, sosyal, örgütsel sorumluluklarımız arasındaki bağlar bugün ve önümüzdeki zorlu süreç için daha özel bir önem taşımaktadır.

Sevgili Arkadaşlarım,
Gerekliliklerin mutlak bir şekilde kavranması, gerekli çalışma düzeninin oluşturulmasında anahtar rolünü üstlenir. Bir şeyi yapma iradesinin oluşturulması ise yapılması gerekenler için belki de yolun yarısının aşılması anlamına gelir. 
Örgütümüzün bugüne kadar yaptıkları, bence yapabileceklerinin yalnızca ipuçlarını sunmaktadır. Bu açıdan kendimize güvenmeli ve yapacağımız işleri tek tek sıralayarak önümüze koymalıyız. Dünkü Sekreter–Saymanlar Toplantısı ile bu toplantımız, bu açıdan büyük önem taşımaktadır.

Yaşadığımız onca sıkıntı arasında, ileriye bakma ve daha çok çalışma gerekliliği yaratan gelişmeler ve örgütlü gücümüz bizler için hep yol gösterici olmuştur. TMMOB Makina Mühendisleri Odası, örgütü ve üyelerinden aldığı güçle karamsarlığa kapılmadan, tüm güçlüklere göğüs gererek direnmesini bilecektir. Bu nedenle meslek ve uygulama alanlarını genişletme mücadelesini titizlikle sürdürmeliyiz.

Kısacası Odamız önümüzdeki dönemde çalışmalarını sürekli kılma ve bunu Oda çalışma ilkeleri ve programlarından taviz vermeksizin, birliğini pekiştirerek yapmalıdır. 
Danışma Kurulumuzun bu konularda anlayış ve yaklaşım birliği geliştirmesi dileğiyle hepinizi sevgi ve saygıyla kucaklıyorum.