TMMOB 40. DÖNEM 3. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI ERTELEMEK ZORUNDA BIRAKILDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB'nin 10 Ekim 2009 Cumartesi günü yapılmak istenen 40. Dönem 3. Danışma Kurulu toplantısı, Danışma Kurulu üyelerinin konuşmaları kendilerini Artı İvme olarak adlandıran bir grup tarafından engellenince, kısa süre içerisinde tamamlanmak üzere ertelenmek zorunda kaldı.

Yoğun katılımın olduğu Danışma Kurulu Toplantısı TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın TMMOB‘nin çalışmalarını anlatan sunumuyla başladı. Soğancı‘nın ekonomik kriz ve ülke gündemindeki gelişmeleri değerlendiren açılış konuşması sonrası Danışma Kurulu üyelerinin konuşmalarına geçildi.

Sırasıyla Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp‘in konuşmaları tamamlandıktan sonra Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen‘in konuşmasını adı geçen grup alkışlı protesto ile engellemeye çalıştı. Alkışlı protestoya rağmen konuşmasını tamamlayan Musa Çeçen‘den sonra söz Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı H. Tarık Şengül‘e verildi. Ancak, adı geçen grubun protestoları ve kürsüye yönelik sözlü müdahalelerinin devam etmesi ve salonda gerginliğin artması üzerine toplantıya ara verildi. Aradan sonra yeniden toplanan Danışma Kurulu‘nda H. Tarık Şengül kürsüye geldi. Adı geçen grubun tavırları ile konuşmaların yapılamaz durumda olması nedeniyle, toplantı kısa süre içerisinde tamamlanmak üzere ertelendi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın TMMOB Danışma Kurulu toplantısında yaptığı konuşma aşağıdadır.

Sevgili Arkadaşlar,

Tarihin yeniden harekete geçtiği bir tarihsel konjontürün içerisindeyiz. ‘Tarihin son‘, ‘kapitalizmin mutlak ve sonsuzluğu‘ üzerine kurulu olan kapitalist küreselleşme sürecinin önemli bir aşamasına geldik. Vahşi kapitalist sömürünün bugün ortaya çıkardığı sonuç milyonlarca yoksul, milyonlarca işsiz, yok oluşa sürüklenen dünya, savaş, felaket ve krizdir.

‘Başka bir gelecek yok‘ diyenler, şimdi kendilerini kurtaracak yeni bir alternatif arayışı içerisine girdiler. Patronların ve onların temsilcilerinin yaptığı dünya zirvelerinde kendileri için bir gelecek arıyorlar. Onlar için bir geleceğin olabilmesinin yolunun halklarının daha fazla sömürülmesinden, işsizliğin ve yoksulluğun artmasından geçtiğini biliyoruz. O zaman onların karşısında emekten yana olanların da, vahşi kapitalist düzenin ötesinde bir alternatif arayışını ve mücadelesini güçlendirmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.

Daha güzel bir gelecek için mücadele etmek öncelikle öyle bir geleceği tahayyül etmeyi ve ona inanmayı gerektirir. Kapitalist küreselleşmenin ‘alternatif yok‘ söylemi en çok zihinlerde tahribat yaratarak, insanlığı "ütopyasız ve tarihsiz" kıldı. O nedenle şimdi kapitalizm çökerken bizler kendi toplumsal mücadeleler tarihimizin yeniden keşfine çıkarak, halkın kendi gücüyle isyan etme ve direnme hafızasını tarihsel olarak ve bugünün içindeki mücadelemizle güncellemeliyiz.

Kapitalizmin de onun temsilcisi siyasetçilerin ve kurumların da bugün miadı dolmuştur. Biz onların kendi istekleriyle ve gönüllü olarak emekliliğe ayrılmayacağını, dünyayı ellerinden geldiğince son noktaya kadar sömürmeye çalışacaklarını biliyoruz. Miadı dolanları tarihin çöplüğüne göndermenin tek yolu emekten yana olanların, başka bir yaşam isteyenlerin mücadelesi ile mümkündür. Bunu biliyoruz.

O zaman şimdi, onların "tarihe gömüldü" dedikleri büyük korkularını, sınıf savaşını selamlamanın zamanıdır.

Sevgili Arkadaşlar,

Onların sözlerinin tükendiğini son olarak İstanbul‘da yapılan IMF ve Dünya Bankası yıllık zirvesinde gördük.  ‘İstanbul Kararları‘ olarak adlandırılan kararlarında az gelişmiş ülkelerden daha fazla kaynağı emperyalist merkezlere taşımak dışında bir karar almadılar. Krizden çıkış için yine çareyi "sömürü katmerleştirmekte" buldular. 

Dünyanın geleceği ile ilgili söyleyebildikleri tek şey; "önümüzdeki yıllarda işsizliğin ve yoksulluğun artacağı, yoksulluk nedeniyle savaşların yaşanabileceği" oldu.

Bu kimsenin bilmediği bir konu zaten değil. TMMOB, DİSK, KESK, TTB olarak IMF ve DB‘ye yazdığımız mektupta şöyle ifade etmiştik,:

"Bugün yaşanan bunalım basit bir iktisadi kriz değildir. Bu artık tarihsel misyonunu tamamlamış bir üretim ve toplumsal sistemin yani kapitalizmin bütüncül bir krizidir ve yakın bir gelecekte derinleşmiş toplumsal krizlerle daha büyük yıkım ve acılara yol açması muhtemeldir. Bu nedenle sürdürmekte ısrar ettiğiniz sermaye yanlısı politikalar bugün olduğu kadar gelecekte de birer uygarlık suçu oluşturacaklardır."

Onların  ‘İstanbul Kararları‘ olarak ifade ettikleri yeni sömürü politikaları karşısında bizim de yine mektupta ifade ettiğimiz ‘bizden aldıklarınızı geri verin ve geldiğiniz yere dönün‘ şeklindeki sözümüz ve bununla ilgili kararımız ve kararlığımız olacaktır.

AKP, IMF ve DB zirvesi için özel kongre merkezleri ile polis gücüyle, kırmızı halılarıyla bir karşılama hazırladı. AKP‘ye de IMF ve Dünya Bankası‘na da gerçek karşılama ise sokaklardaydı. IMF Başkanı o ‘ayakkabıyı‘ unutmayacaktır. Aslında onların anlamaları gereken; aç ve yoksul bıraktıkları halkların öfkesinden kaçamayacaklarıdır.

IMF protestolarının ardından bazılarının yazılı ve görsel medyada ‘IMF değişti‘, ‘yeni IMF‘ gibi sözlerle ‘iyi emperyalizm‘ üretme teorilerine ancak gülüp geçiyoruz. Piyasa tanrısına inananlarının sonu reklâm filmlerindeki ‘sakız alın‘ acizliğinde görülmektedir. Bu vesileyle emeğini halkın hizmetine sunan, halktan ve emekten yana çabalar içinde olan bizim bilim insanlarımızı da buradan selamlıyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

AKP‘nin ‘oyunlarının‘ da sonu geliyor. Demokrasi oyunu yine polis şiddeti ile yalanlandı. Tayyip Erdoğan zirvede ‘dışarıdaki sese kulak verelim‘ derken anlaşılıyor ki; emniyet güçlerine ‘susturun‘ talimatı veriyordu. Geçtiğimiz haftalarda İstanbul‘da bir doğa olayı sel tam bir felakete dönüşürken ortalıkta görülmeyen devlet, bütün ‘gücüyle‘ bir kez daha İstanbul‘da IMF ve Dünya Bankasına ses veren emekçilerin karşısına dikilerek ‘ben varım‘ derken, aslında bizlere IMF ve DB politikalarını uygulayarak gelişen neoliberal devletin ne olduğunu da gösteriyordu. Yani sosyal ve kamusal niteliği ortadan kalkmış, baskı ve zordan ibaret bir devlet gösterdiler hepimize.

AKP‘nin bir diğer oyunu da IMF‘ye karşı ‘sahte kabadayılıkları‘. AKP, IMF ile ister anlaşsın ister anlaşmasın, Orta Vadeli Program diye açıkladığı ekonomi politikaları IMF programının ta kendisidir. Orta vadeli programın verilerine göre, AKP‘nin hükümete geldiği 2002‘de %10,3 düzeyinde seyreden işsizlik oranı 2012‘de %13,3‘e yükselecek. Türkiye tam bir ‘kaybedilmiş 10 yıl‘ ile karşı karşıya gelecektir. Devlet Bakanı Ali Babacan ‘kemer sıkma politikası uygulayacağız‘ diyor. Özal‘dan hafızalarımıza kazınan ‘kemer sıkma‘ politikası bugün ustalarının yolundan sapmayan AKP için de tek ve yegâne program olmaya devam ediyor.

Hükümet Orta Vadeli Programda tamamen özel sektör ağırlıklı bir strateji benimsemektedir. Elektrik dağıtımı, şeker üretimi, telekomünikasyon ve liman işletmeciliğinin hızla özelleştirilmesi öngörülüyor. Tüm dünyada finansın üretimin önüne geçtiği, krizin temel nedeninin aşırı finansallaşma eğilimi olduğu kabul edilirken İstanbul‘u uluslararası finans merkezi yapma hülyası övünülerek dile getiriliyor. Benzer biçimde esnek istihdamın yaygınlaştırılmasından söz edilerek emek gelirlerini aşağı çeken, işten çıkarılma korkusu ile çalışanların karabasanı haline gelen ekonomik politikalar ortaya konuyor. Sağlıkta katkı payı arttırılarak en temel bir yurttaşlık hakkı olan sağlığın özelleştirilmesine doludizgin devam ediliyor. İşte IMF programı tam da budur.

Biz burada bir kez daha "IMF ve Dünya Bankası defol. Bu ülke, bu halk satılık değil" diyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

Türkiye‘nin bir başka gündem konusu da ‘demokratik açılım‘ tartışmalarıdır. TMMOB olarak yıllardır demokrasi ve özgürlükler için, eşitlik için, adalet için mücadele yürütüyoruz. Evet, Türkiye‘nin demokratikleşmesi doğrultusunda atılacak her adımdan bizler ancak memnuniyet duyarız.

Ancak ortada bir yanılsamadan başka bir şey yok. Giderek daha baskıcı/otoriter uygulamaları hayata geçiren, toplumsal alanı dinsel gericilikle kuşatan bir iktidarın demokrasiyi geliştirmesi zaten mümkün de olamaz. Son dönemde gündeme gelen Kürt sorununun çözümü tartışmalarında da görüyoruz ki AKP bu sorunu da kendi renginden bir ülke yaratma uğraşı çerçevesinde ve ABD emperyalizminin bölgedeki yönelimleri doğrultusunda ele alıyor. Bugünlerde ‘Dağ fare mi doğuruyor‘ diye şüpheler dile getiriliyor. Evet şüpheniz olmasın tam da öyledir.

Herkesin dilini, kültürünü özgürce yaşayabileceği, insanımızın kardeşçe ve bir arada yaşadığı bir ülke ancak demokratik bir ülke olabilir. Bunun başarılması ise gerçekten demokrasiye ve barışa inananların mücadelesi sonucu gerçekleşecektir. AKP‘nin geliştirdiği bölgenin emperyalizmin çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘ içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü karanlığının katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim alınmasından başka bir anlama gelmeyecektir. 

Sevgili Arkadaşlar,

Önümüzdeki dönemde ABD‘nin kapitalist küreselleşmenin, emperyalizmin krizini aşabilmek için bölgenin enerji kaynaklarına yönelik başlattığı kontrol ve denetimi arttırmaya uğraşacağı, bu doğrultuda bölgede ve dünyanın başka yerlerinde savaşlar, iç savaşlar çıkartabileceği Dünya Bankası başkanının itiraflarından da kolayca anlaşılabilmektedir. Burjuvazinin yeni yalanı ‘yeni Amerika‘, ‘yeni IMF‘dir ki, artık bunlara kimse de inanmıyor. Emperyalizm bildiğimiz gibidir, yani azgın bir sömürü için dünyanın her yerini kontrol alma çabasını sürdürmekte, bunun için gerektiğinde darbelere, savaşlara, iç savaşlara başvurmaktan çekinmemektedir, çekinmeyecektir.

Bu nedenle, bugün ülkemizde emekçilerin, ezilenlerin birlikte mücadelesine ve dayanışmasına duyulan ihtiyaç ortadadır. Emperyalizme ve sömürüye karşı özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için verilen mücadeleyi ancak bir arada olursak, omuz omuza yürürsek, çabalarımızı ortaklaştırabilirsek büyütebiliriz. "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganı o nedenle bugün hiç bu kadar anlamlı ve gerekli olmamıştı.

Evet, Sevgili Arkadaşlar,

Başka bir dünya kurmanın zamanıdır. Şimdiki dünya düzeninin geleceği yoktur. Gelecek, eşitlik ve özgürlük için mücadele edenler tarafından bugünden kurulacak ve yarın mutlaka ama mutlaka kazanılacaktır.

TMMOB ve örgütlü yapısı bu bilinçle çabalarını sürdürmek zorundadır.

Biz biliyoruz; yolumuz uzun. Yolumuz meşakkatli. Ama herkes bilsin: gelecek güzel günlere olan inancımız tam.

Hepimize kolay gelsin arkadaşlar.

MMO Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz‘ın TMMOB Danışma Kurulu toplantısında yaptığı konuşma aşağıdadır.

Sayın Birlik Başkanım,

Sayın TMMOB Yönetim Kurulu ve Danışma Kurulu Üyesi Arkadaşlarım,

Makina Mühendisleri Odası adına hepinizi dostluk ile selamlıyorum. TMMOB çalışmaları ve Oda-Şube genel kurul süreçlerinin değerlendirilmesi gündemli 3. Danışma Kurulu toplantısı önemli ekonomik, siyasi gelişmelerin yaşandığı bir konjonktürde toplanıyor.

Bu konjonktür, dünya ve Türkiye‘de kapitalizmin büyük ekonomik bunalımı, uluslararası ekonomi ve siyaset düzlemlerinde yeni yapılanma arayışları, Türkiye‘nin emperyalizme bağımlılığı ve sınıf mücadelelerinde içine girilen yeni evre ile karakterize edilebilir. Bu kapsamda TMMOB Yönetim Kurulu‘nu yürüttüğü çalışmalardan ve dik duruşundan dolayı kutluyorum. İstanbul‘da yapılan IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları nedeniyle DİSK, KESK ve TTB ile birlikte ilerici, toplumcu muhalefet güçlerine ön açıcı bir rol oynanmıştır, bu önemlidir.

Yine bu eylemlilik sürecinde dört örgütümüzün başkanlarının IMF ve Dünya Bankası başkanlarına gönderdikleri ve sevgili Korkut Boratav hocamızın bir makalesini ona ayırarak "mükemmel" olarak nitelediği tarihsel belge niteliğindeki mektup, emperyalizme karşı mücadelemizde bize rehberlik edecek bir içeriktedir. Bundan dolayı Birlik başkanımız ve dost örgütlerimizin başkanlarını ayrıca kutluyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

Bence, içine girdiğimiz yeni dönemde gözetmemiz gereken önemli bir konu bulunmaktadır. Geçmişe dönük olarak baktığımızda, bazen bir zorunluluk olarak TMMOB, KESK, DİSK ve TTB gibi oluşumların toplumsal muhalefet güçlerine öncülük rolü üstlendiğini, bazen de toplumsal muhalefete ön açıcı rol oynadığını görüyoruz.

Ancak burada bir halkanın daha varlığı ve eksikliği açıklıkla tespit edilmelidir: O da ilerici, toplumcu, devrimci,  siyasal güçlerin üstlenmeleri gereken rolü yeterince yerine getirememiş olmalarıdır.

Ancak krizle birlikte siyasal güçlerde de göreli bir canlanma ve iş birliği, güç birliği eğilimleri güçlenmiş ve son IMF-Dünya Bankası protestolarında bu görülmüştür.

TMMOB ve diğer emek, meslek, kitle örgütlerinin kendi alanlarından yola çıkarak sosyal ve siyasal gelişmelere müdahalesi, siyasal yapıların mücadelesini de ivmelendirmektedir. TMMOB bu ayırt edici çizgisini önümüzdeki dönemde de titizlikle korumalıdır. Makina Mühendisleri Odası bu temel çerçevede yürütülen tüm Birlik ve İKK çalışmalarına, Odalar arası iş birliğininin güçlendirilmesine katkı sunmaya, birlikte üreterek birlikte sahiplenme gereklerine titizlikle uymaya devam edecek, bu alanlarda eğer bir eksiği varsa gidermeye özen gösterecektir.

Bütün Odalarımızdan beklentimiz de bu yöndedir. Daha fazla katılım, daha güçlü bir TMMOB ve emek ve demokrasi güçlerinin sesinin daha gür çıkması.

Oda ve Şube genel kurul süreçlerini de Odamız bağlamında, TMMOB ve Oda Çalışma İlke ve Programlarının ruhuna uygun bir şekilde öreceğiz. Genel Kurullarımızı anti-emperyalist, anti-kapitalist, yurtsever ve toplumcu bir çerçevede, katılımcı bir içerikle, Oda ve TMMOB çalışmalarını geliştirmeye yönelik bir çalışma anlayışı ile gerçekleştireceğiz.

Temel şiarımız olan "birlikte üretme, birlikte karar alma, birlikte yönetme" anlayışı ile ülkemizin sanayileşmesi, kalkınması ve halkımızın gönenci doğrultusunda mücadeleci yaklaşımlarımızı korumak ve geliştirmek temel amacımız olacaktır.

Değerli Arkadaşlarım,

TMMOB ve ülkemizin yönelimleri açısından önem taşıyan güncel gelişmelerin bazı yönleri hakkında görüş ve önerilerimi de dile getirmek istiyorum.

Bunlardan birincisi kapitalizmin dünya çapındaki bunalımının seyrine ilişkindir. Şu ana kadar ABD, Avro Bölgesi ve İngiltere‘nin kurtarma/önlem vb. giderlerinin toplamı 8 trilyon 955 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak bu durum sistemin sorunlarına çözüm olmadığı gibi dünya ölçeğinde işsizlik ve yoksulluk daha da derinleşmiştir. Dünyada günde 2 dolara çalışan insan sayısı 2,5 milyarı aşmıştır. İşsiz sayısının 2009 yılı sonunda 230 milyona çıkacağı öngörülmektedir.

Krizle birlikte değişen ekonomik dengeler sonucu ABD‘nin çektiği tek kutuplu yeni dünya düzeni egemenler çevreler tarafından da sorgulanır olmuştur.

İstanbul‘da yapılan son IMF, Dünya Bankası yıllık toplantılarında "eski uluslararası sistemin artık geride kaldığı" resmen beyan edilmiştir. 2 trilyonluk büyük bir dolar rezervine sahip olan Çin, gerek finansal (her ay 20 milyar dolar tutarında bono, tahvil alımı vs. yoluyla) ve gerekse tüketim düzeyi olarak neredeyse ABD‘yi finanse etmektedir.

Kapitalizmin 1970‘lerdeki krizinin ürettiği G7 ve sonra Rusya‘nın katılımıyla oluşan G8, G20 oluşumu ile gereksizleşmiş ve şimdi de G20‘nin IMF‘deki etkinliği, özel olarak da BRIC ülkeleri denilen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin‘in etkinliği artmıştır.

BRIC ülkelerinin ekonomik büyüklüklerinin kısa zamanda G7 ülkelerini aşacağı artık açıkça görülür olmuştur. 2050 yılında dünyanın 5 büyük ülkesinden 4‘ünün BRIC ülkeleri olması söz konusudur.

Şimdi soru şudur: Dünya Amerika‘yı finanse etmeye devam edecek midir? Yeni uluslararası iş bölümü nasıl olacaktır? 8–9 trilyon dolara yükselen toplam küresel borç stoku nasıl çevrilecektir? Dünyanın enerji ve önemli hammadde kaynakları ne şekilde bölüşülecektir? Bu paylaşımın hukuku nasıl oluşturulacaktır? Yoksulluk, yoksunluk ve derinleşen eşitsizlik sınıf mücadelelerine ne şekilde yansıyacaktır?

Bu sürecin gelişim seyri ve soruların yaşamda bulduğu karşılık, ülkemizdeki ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeleri de derinden etkileyecektir.

Sevgili Arkadaşlar,

Dünya çapındaki bunalımın ülkemize yansımaları ile Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının iç içe geçmiş olması topluma yönelik gerçeklerin açıklanmasında bizlere önemli olanaklar sunmaktadır.

Bunalıma ilişkin makro ekonomik göstergeler, tüketim, yatırım, ihracat, ithalat, GSYİH ve net dış kaynak alanlarında bariz gerilemeler yaşandığını göstermektedir. 2009 üçüncü çeyreği sonuçlarına göre ekonomide % 9 oranında bir küçülme söz konusudur. Son bir yılda 1,5 milyona yakın insan işini kaybetmiş, birçok yerde ücret kayıpları çalışanların sırtına binen ek bir yük olmuştur. 

Öğrenci harçlarından sağlık sistemindeki yeni uygulamalara kadar her şey dar gelirli ve yoksul halkın sırtında kamçı gibi şaklamaktadır.

AKP iktidarı Türkiye‘nin IMF‘ye toplam borç tutarı kadar füze alımı öngörerek ABD‘nin Orta Doğu‘daki üssü konumumuzu pekiştirmeye çalışmaktadır. Bu noktada tüm metropol ülkeler iç pazarı koruyan ve istihdam yaratan politikalara yönelirken, Başbakanın, korumacı politikalara karşı çıkması ve serbestleştirme uygulamalarında israrcı olması manidardır. Başbakanın bu tutumu ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının "kemer sıkma"dan söz ederek, "bir yerde acı bir hap yutmalıyız" yaklaşımında somutlanan politikalar demeti, siyasal iktidarın gelecek vizyonu açısından da önemli ipuçları sunmaktadır.

Nitekim Hükümet‘in yeni açıklanan ve 2010-2012 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Planında da; "kamu-özel sektör iş birliği" modeli uyarınca kamudan özel sektöre kaynak aktarımının artırılması, yerel yönetim hizmet alanlarının daha fazla piyasaya açılması, sağlıkta emekçiler aleyhine düzenlemeler, eğitim politikalarının sermaye tarafından daha fazla belirlenmesi, ek vergilendirme, tarımda tasfiyeyi içeren tarımsal dönüşüm çalışmalarının hızlandırılması; şeker üretiminden tamamen, telekomünikasyon ve liman işletmelerinden tedrici çekilmenin sürdürülmesi, kamunun elektrik dağıtımından çekilmesi, Ziraat Bankası hisselerinin satışı, esnek istihdamın yaygınlaştırılması gibi unsurlar öngörülmektedir.

Bütün bunlar göstermektedir ki, siyasi iktidar IMF‘nin "esnek kredi hattı"na dayalı borçlanmalar ve sıcak para girişleri ile günü kurtarma ve seçimlere dayalı hesaplar içindedir.

Emperyalist-kapitalist düzenin taşıyıcısı olan bu yapının aşılarak demokratikleştirilmesi, tüm sorunlara köklü çözümler bulunması, gerici ideolojilerin etkinliğinin kırılması emekçi sınıflar ve emek güçlerinin birlik ve mücadelesinden geçmektedir.

Sevgili Arkadaşlar,

Kürt yurttaşlarımızın yaşamsal sorunlarını çözmenin acil gerekliliği ortadayken Hükümet‘in konuyu saptıran yaklaşımı kendisini "açılım" tartışmalarında bir kez daha göstermiştir.

Kürt sorununun adının bile konulmaya korkulduğu, imha ve inkâr politikalardan sonra sorunun bu noktaya gelmesi ilk bakışta "olumlu" gibi görünebilir.

Ancak, ülke siyasi arenasını milliyetçi kamplaşmalara sokan atmosferin, anti-demokratik AKP‘nin otoriter, muhafazakâr, gerici liberal konumu ile ortadan kaldırılamayacağı açıktır.

TMMOB‘nin Demokrasi Kurultayı‘nda şekillendirdiği Kürt sorununa ilişkin yaklaşımı bugün için de geçerlidir ve doğrudur.

"Kürt sorunu emperyalist ülkelerle ve bölgede anti-demokratik devletlerin çıkarları ve kirli emelleri doğrultusunda değil, başta Kürt halkının iradesi olmak üzere bölge halklarının demokrasi ve özgürlük taleplerine uygun, demokratik, adil, eşitlik temelinde barışçıl yöntemlerle çözülmelidir."

 "Milli birlik projesi" olarak da adlandırılan ve "demokratik açılım" denen politikanın, ABD‘nin yakın dönem Irak ve Orta Doğu‘daki çıkarlarınca şekillenmesi ve olası bir "erken seçimde" oy deposu oluşturmaya yönelik yönlerine de dikkat etmek ve teşhir etmek durumundayız. 

Unutmayalım ki; bizim fikirlerimizin ayırt ediciliği, bütün sömürü, ezme ve ezilme ilişkilerine bir bütünlük içinde karşı çıkmamızdır.

Barış içerisinde bir arada yaşam koşullarının geliştirilmesinin, etnik sorunların aşılmasının, işsizliğin, yoksulluğun, yoksunluğun, eşitsizlik ve adaletsizliğin giderilmesinin  Türkiye‘yi bir bütün olarak kemiren emperyalist-kapitalist sömürü düzeninin yıkılmasından geçtiğine olan inancımız ve bu uğurda yürüttüğümüz mücadelelerdir.

TMMOB, eşitlik, özgürlük, barış, demokratikleşme, bir arada yaşam ve bağımsız bir Türkiye için mücadele etmeye, edenlerin yanında olmaya, her tür anti demokratik, sermaye yanlısı, gerici ittifakın ve çabanın dışında kalmaya devam etmelidir.

Tam da bu noktada, dünya ve ülkemizin içinde bulunduğu kritik sorunlar ve kapitalizme karşı yürütülen sınıf mücadeleleri ortamında İvme çevresinden arkadaşların, emek ve demokrasi güçleri içinde tartışılmaz bir yeri bulunan TMMOB‘ye, TMMOB‘nin birliğine karşı, en son İMO içi gerilimlerden hareketle iç tartışmaları sokağa taşıran, TMMOB önünde nöbet tutma işsizliğine varan ve sorunları beyhude bir şekilde "toplumsallaştırma" çabalarını, MMO bütünü olarak kınadığımızı belirtirim.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Danışma Kurulumuzun ülkemizin gereksinimleri doğrultusunda, birlik içinde TMMOB‘ye güç vermesi dileğiyle saygılarımı sunuyorum.