TMMOB 40. DÖNEM II. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI YAPILDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB 40. Dönem 2. Danışma Kurulu 4 Nisan 2009 Cumartesi günü Ankara’da toplandı. İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Salonu'nda gerçekleştirilen Danışma Kurulu toplantısının gündeminde; TMMOB 40. Dönem çalışmalarının değerlendirilmesi, krizin yansımaları ve önümüzdeki süreçte krize karşı yürütülecek mücadele ile 29 Mart 2009 yerel seçimleri sonuçlarının değerlendirilmesi bulunuyordu.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı'nın 40'ıncı Dönemin ilk bir yılında yapılan çalışmalar hakkında verdiği bilgi ve açış konuşmasıyla başlayan toplantıda söz alan Danışma Kurulu üyeleri, gündem üzerine görüşlerini açıkladı.

Toplantıda sırasıyla; Serdar Harp (İMO), Ali Fahri Özten (HKMO), Musa Çeçen (EMO), Tarık Şengül (ŞPO), Emin Koramaz (MMO), Mehmet Torun (MADENMO), Dündar Çağlar (JMO), Şevket Demirbaş (JFMO), Atakan Günay (GIDAMO), Ayşegül Oruçkaptan (Peyzaj MO), Tansel Timur (Gemi MO), Cemal Gökçe (İMO İstanbul Şb), Şevket Akdemir (Van İKK), Tevfik Özlüdemir (HKMO İstanbul Şb), İlhan Demiröz (Bursa İKK), Mehmet Özsakarya (MMO İzmir Şb), İdris Ekmen (Diyarbakır İKK), Erhan Karaçay (EMO İstanbul Şb), Ferdan Çiftçi (İzmir İKK), Çetin Durukanoğlu (Metalurji MO. İstanbul Şb), Tarık Öden (EMO), Kemal Zeki Taydaş (GIDAMO), Redife Kolçak (Peyzaj MO), Pınar Hocaoğulları (EMO İstanbul Şb), Kurtuluş Kaya (EMO İstanbul Şb), Remzi Erişler (MMO Bursa Şb), Recep Özmetin (GIDAMO), Tores Dinçöz (İstanbul İKK), İlter Çelik (MMO İstanbul Şb), Hüseyin Atıcı (MMO Adana Şb) konuştu. Danışma Kurulu üyelerinin konuşmalarından sonra Danışma Kurulu üyesi olmayan TMMOB üyelerine söz verildi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı'nın açılış konuşması şöyle: 

Sevgili Arkadaşlar,

Kapitalizm tarihinin en büyük bunalımlarından birisini yaşıyor. Kapitalist küreselleşmenin küresel krizinin dünyanın her yerini sarmaladığı günler içerisindeyiz.

Krizler kapitalizme içkindir. Teknik bir sorun, arızi bir durum olarak sunulmaya çalışılsa da, bu krizde, daha öncekiler gibi, kapitalizmin işleyiş yasalarından kaynaklanmaktadır.

Teknolojik yenilikler, emek sömürüsünün arttırılması, esnek üretim modeline geçiş, savaş gibi yöntemler, kapitalizmin son otuz yıldır, ekonomiyi büyütmeye ve sermayenin karını maksimize etmeye dönük politikaları olarak hayata geçirildi. Bütün bu yolların tıkandığı noktada bugünkü yapısal krizle karşılaşıldı. 

Finans sektörünün denetimsiz ve kontrolsüz büyüyüşü ekonomiyi büyük bir kumarhaneye dönüştürdü. Sorunda burada ortaya çıkmaktadır. Banka ve kredileri düzenleyen yasalar ‘küreselleşme süreci ile beraber' sermayenin önündeki önemli engellerden birisi olarak ortaya çıkmış ve kapitalist devletler bu denetim haklarından vazgeçmişti. Sermayenin serbest dolaşımı ilkesi olarak ifade edilen durum bugün krizin de ana kaynaklarından biri oldu.

Ekonomik alandaki kriz, kapitalizmin yarattığı her anlamdaki eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri derinleştirecektir. Bu kriz salt iktisadi değil sosyal ve siyasal anlamda da bir buhranın kapısını aralamakta aynı zamanda yaşadığımız bu karanlık çağın değişebileceğine dair iyimserliğin ve umutların da kapısını daha güçlü bir biçimde aralamaktadır. 

Kriz anları sermaye sınıflarının bu saldırı ile birlikte, toplumsal çatışma dinamiklerinin billurlaştığı, sınıf çelişkilerinin keskinleştiği dönemlerdir. Sosyal ve siyasal istikrarsızlık bu çelişkiler içerisinden şekillenmektedir. Kapitalist merkezler krizin çözümünü emekçilerin, yoksulların daha fazla sömürülmesinde görüyor. Bugünlere toplanan G-20 Zirvesi‘nde de bir yanda "daha fazla kar diyenler" yer alırken, onların karşısında da sokaklarda "kar değil insan" diyenlerin başka bir yaşam arayışları yer alıyor. 

Kapitalist küreselleşme süreci ilk gerçek krizi ile sarsılıp neoliberal politikaların iflas bayrağı çekilmiştir. Bu dönemin faturası ise büyük bir yoksulluk ve işsizlik dalgası, gelir dağılımındaki eşitsizlik, dışlanma ve ötekileştirmedir. Zengin ve yoksul arasındaki uçurum o kadar büyümüştür ki zenginler kendilerini yoksullardan koruyarak kendi yaşam alanlarını kurarken toplumsal bir bölünme ve parçalanma gerçekleşmektedir. Brezilya‘da Rio de Janerio‘da zenginleri yoksullardan ayırmak için 17 milyon dolara mal olacak 3.5 metre yüksekliğinde duvarlar örülmektedir. Küreselleşme bir sınırsızlaşmayı, bütünleşmeyi değil, aksine parçalanmayı ve ayrışmayı yaratmıştır. 

Dünyadaki bu değişim kuşkusuz Türkiye‘nin geleceğinde de belirleyici olacaktır. 12 Eylül sonrası emperyalizmin yeni sömürü politikalarına göre şekillenmiş, küresel kapitalist sistemle bütünlenmiş olan bugünkü ekonomik ve sosyal yapılanma; içinde barındırdığı sorunlarla birlikte yeni sorunlar yaşamaya başlayacaktır. 

AKP, ‘kriz bizi teğet geçecek‘ dese de ardı ardına yapılan zamlar, işten çıkarmalar ve IMF ile yeni bir stand-by anlaşmasının gündeme gelmesi, sermaye çevrelerinin krizi aşma gayretlerinin yönünü de göstermektedir. 

Emeğin haklarına yönelik yoğunlaşan ve yoğunlaşacak bu saldırılara karşı tepkiler ve dirençler de gelişmektedir. Bu durum yeni bir mücadele döneminin habercisi olduğu kadar düzen açısından da yeniden organize olma gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Eşitsizlik ve adaletsizliğin bu denli yaygınlaştığı böylesi bir toplumsal yapının krizle birlikte uğrayacağı yıkıntı oldukça büyük olacaktır. Egemen sınıfların böylesi bir süreci kendi çıkarları çerçevesinde sürdürebilmesinin yolu bir "milli mutabakat" ile birlikte baskıların yoğunlaşması, otoriter eğilimlerin güçlenmesi ve düzenin kontrolünde gerici-faşist akımın güç kazanması olacaktır. 

Sömürülen, yoksullaştırılan kitleler toplumdan, halktan, emekten yana mücadelelerin gerilediği bu dönemde cemaat-tarikat yapılarına akarak, düzen için bir emniyet noktası oluştururken aynı zamanda gericiliği güçlendirmiştir. Önümüzdeki dönemde de emekçi sınıfların ekonomik, sosyal sorunlarını siyaset sahnesine taşıyacak bir sınıf mücadelesi çizgisi gelişip güçlenmezse, emekçi halkın ve ülkemizin geleceği de bu karanlık içinde şekillenecektir. 

Diğer yandan Türkiye, ABD‘nin Ortadoğu politikaları doğrultusunda bölgeye dönük bir model olarak biçimlendirilmektedir. ABD uzun zamandır içten içe yaşadığı ve bugünlerde dibe vuran ekonomik yapısını ayakta tutabilmek, evrenin efendiliğinin geleceğini güvence altına almak için son dönemde Ortadoğu‘nun enerji kaynaklarını kontrol altına almak, aynı zamanda bu bölgeyi sömürüye daha açık hale getirmek için savaş ve işgale dayanan emperyal bir müdahale de bulunmaktadır. Bush‘un sürdürdüğü kanlı savaş, Irak halkının tarihine ve geleceğine yönelik bu zalim saldırı bütün dünyada ABD‘ye karşı tepkileri de yükseltti. Obama ise bu durumu da tersine çevirecek ekonomik krizin de önünü alabilecek ‘küresel bir umut‘ imajı ile sunularak bu dönemin farklı olacağı izlenimi ile seçildi. Yeni Amerikan Yüzyılı projesi olarak ifade edilen ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Asya‘daki etkinliğinin gelişmesini öngören proje bugün Obama eliyle uygulanmaya devam etmektedir. Bugün gerçekleştirilen NATO toplantısının en önemli gündemi Afganistan ve Irak‘a asker gönderilmesi, burada ABD işgalinin bu yolla sürdürülmesi olacaktır. Obama hafta başında da Türkiye‘yi ziyaret ederek bölge açısından daha aktif bir tutum alınmasını isteyecektir. 

Emperyalizmin ülkemize biçtiği bu rol son zamanlarda iktidar çevresi tarafından ‘yeni Osmanlıcılık‘ adı altında "ABD‘ye kafa tutma, emperyal güç olma" gibi ideolojik bir şifre ile sunulmaya çalışılmaktadır. Oysa anlatılan şey ABD emperyalizminin işbirlikçiliğinden başka hiçbir anlama gelmemektedir. ABD politikalarının sonucu ise bölge haklarının birbirine düşman edilmesi, etnik ve dini bir ayrışmanın güçlenerek parçalanmasıdır. Ülkemiz açısından da böylesi bir tehlikenin ip uçları ve potansiyelleri mevcuttur. Böylesi kritik bir süreçte emekten, özgürlükten, halktan, demokrasi ve barıştan yana olan herkesin ABD emperyalizminin ülkemiz ve bölge üzerindeki tahakkümüne karşı ortak bir mücadele doğrultusunda barışı, kardeşliği ve bir arada yaşamı kıskançlıkla savunması bu toplumsal ve siyasal alanda güçlü bir gerçekliğe dönüştürmesi önemli bir sorumluluktur. 
Sevgili Arkadaşlar,

Bir yerel seçim yaşadık. Seçim sonuçları özetle AKP‘nin tek parti iktidarına doğru gidişatının durdurulmuş olması, başka bir arayışın varlığının ortaya konulmuş olmasıdır. Toplumsal alandaki muhafazakarlaşma, devletin dinlemeden sokaktaki polis baskısına kadar her alanda yarattığı baskılanma, AKP‘nin yukarıdan aşağıya bütün kurumları kendi kadroları ile düzenleme çabası toplumda da önemli bir tepkiyi açığa çıkardı. Seçimler değişmez bir gelişim çizgisinde görülen AKP‘yi geriletirken aynı zamanda siyasal haritada köklü değişiklerin olabileceği yeni bir dönemin de kapısı aralanmış oldu. 

Bununla birlikte AKP karşısında emekten, yoksullardan, işçilerden yana bir seçeneğin henüz belirgin biçimde ortaya çıkmadığı da seçimin bir diğer gerçeğidir. Önümüzdeki dönem krizin etkilerinin daha fazla yaşanacağı, geçim sıkıntısının, açlığın, işten atılmalarının artacağı bir dönemdir. AKP çözümü bir IMF anlaşmasında ararken bizler emekçiler olarak emeğin en geniş mücadele cephesini kurarak krize karşı haklarımızı savunmak için IMF‘siz bir Türkiye talebini yükseltmek zorundayız. Önümüzdeki yılların en önemli sorunu emekçilerin mücadelesinin örgütlenmesidir. AKP‘nin temsil ettiği liberal muhafazakâr çizgiye karşı mücadele de ancak zengin-yoksul gerçekliğinin politikleştirilerek buna karşı adaletin ve eşitliğin, emekçi sınıfların kurtuluş mücadelesi olarak savunulması ile mümkün olabilir. 

Bu zalim düzeni karşısında emekçilerin, yoksulların kendi gelecekleri için mücadele ederek var olabilecekleri bir direniş kültürünün oluşturulması, sokakların ve hayatın her alanının bu kültürle yenilenmesi gereklidir. Çünkü fazla bir seçenek kalmamıştır ya bugünkü zifiri karanlığa mahkûm olacağız ya da hayatı mücadelemizin ışığıyla aydınlatacağız. 

Gün emperyalizme karşı bağımsızlık, özgürlük, adalet ve demokrasi için mücadele etme günüdür. Bütün bu zorlu mücadele sürecini yürütürken, tarihin yönünün dönmeye başladığı bu dönemde, kapitalizmi kendi gerçek krizine sürükleyebilecek olan tek şey eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, ve emekten yana bir mücadele ile mümkün olacaktır. Bugün her zamankinden daha fazla bir arada, omuz omuza mücadele etmeye, bu karanlığa ve sömürüye karşı mücadele ederek geleceği kazanmaya ihtiyacımız var. Biz biliyoruz, özgür ve güzel bir dünyayı yaratmanın tek yolu ortak mücadeleden geçmektedir.

Sevgili Başkanımız Teoman Öztürk'ün sözleri beynimizde: "Yüreğimizdeki insan sevgisini ve yurtseverliği, baskı ve zulüm yöntemlerinin söküp atamayacağının bilinci içinde, bilimi ve tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için, her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız."

Evet sevgili arkadaşlar.
Yolumuz uzun.
Hepimizin yolu açık olsun.
Hepimize kolay gelsin arkadaşlar.

Yaşasın TMMOB,
Yaşasın TMMOB örgütlülüğü.