TMMOB Demokrasi Kurultayı Gerçekleştirildi

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB Demokrasi Kurultayı 17 Mart 2012 tarihinde Ankara Kocatepe Kültür Merkezi`nde gerçekleştirildi. 20 yerde düzenlenen yerel kurultaylarla hazırlanan Demokrasi Kurultayı`nda Divan`a verilen bir önergeyle, yerel kurultaylardan gelen önergelerin görüşülmesi yerine konu başlıklarında genel görüşme yapılması kabul edildi.

Yerel kurultaylardan gelen önergeler ise, Kurultay tarafından seçilen Redaksiyon Kurulu tarafından "1998 Demokrasi Kurultayı" referans alınarak metin haline getirilecek.  500'e yakın delegenin katılımıyla gerçekleştirilen Demokrasi Kurultayı, Düzenleme Kurulu adına TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata'nın kurultaya ilişkin bilgilendirme konuşması ile başladı. Daha sonra Kurultay Divanı oluşturdu. Divanda; Başkanlığa Tevfik Peker (MMO), Başkan Yardımcılıklarına Turan Kapan (İMO), Niyazi Karadeniz (MADENMO), Yazmanlıklara Şebnem Gürses (HKMO) ve Çiğdem Camkıran (PEYZAJMO) seçildi.

Divanın oluşumunun ardından TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, açış konuşmasını yaptı.  

Soğancı'nın konuşmasından sonra, Düzenleme Kurulu tarafından belirlenen Kurultay Çalışma İlkeleri salona okundu. Bu sırada verilen bir önergeyle, yerel kurultaylardan gelen önergelerin oylanması yerine, belirlenen 11 başlıkta genel görüşme yapılması kabul edildi.

Kurultay çalışma ilkelerinin kabulünün ardından Sonuç Bildirgesi Komisyonu ve Redaksiyon Kurulu oluşturuldu. Sonuç Bildirgesi Komisyonu'na Beyza Metin (EMO), Erdal Apaçık (EMO), Selami Yılmaz (EMO), Hasan Tuzcu (HKMO), Ayşegül Bildirici (İMO), Tansel Önal (İMO), Nadir Avşaroğlu (MADENMO), Deniz Alkan (MMO), Selçuk Soylu (MMO), Veli Koca (PEYZAJMO), Ümit Özcan (ŞPO); Redaksiyon Kurulu'na da Hasan Tuzcu (HKMO), Gülsüm Sönmez (İMO), Ercüment Çervatoğlu (MMO), Kaya Güvenç (MMO) ve Redife Kolçak (PEYZAJMO) seçildi.

Bir günde tamamlanan kurultayda, delegeler "Demokrasi ve Demokrasi Kavramının Gelişimi", "Temel İlkeler", "İnsan Hakları", "Demokrasinin İşleyişi", "Çalışma Yaşamı", "Demokrasinin Ekonomisi", "Doğal Kaynaklar, Madenler, Orman, Tarım, Gıda ve Çevre", "Örgütlü Toplum", "TMMOB ve Demokrasi",  "Kürt Sorunu" ve "Kadın Hakları" konularında görüşlerini dile getirdiler.

Kurultay, sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı'nın açılış konuşması şöyle:

Sevgili Arkadaşlar,
Değerli Meslektaşlarım

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu ve şahsım adına sevgiyle, saygıyla ve dostlukla selamlıyorum.

Bugün, TMMOB tarihinde ve demokrasi mücadelesinde önemli bir yeri bulunan TMMOB Demokrasi Kurultayı'nı 2012 Türkiye'sinde yeniden gerçekleştirmek için bir araya geldik. 1998 yılında gerçekleştirdiğimiz ilk TMMOB Demokrasi Kurultayı'ndan 14 yıl sonra "demokrasi şöleni" olarak tarif ettiğimiz Genel Kurullar sürecimiz içerisinde kuşkusuz en önemli yere sahip olan Kurultaylarımızdan birini bugün gerçekleştireceğiz. Bu kurultayımızın temeli; TMMOB'nin en önemlilerinden ve yüz akı bir siyaset belgesi olan 98 Demokrasi Kurultayı'dır. Ben o dönem bu belgenin hazırlanmasını sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum.

41. Genel Kurulumuzda kararını aldığımız "TMMOB Demokrasi Kurultayı"na 20 yerde Adana, Ankara, Antalya, Balıkesir, Batman, Bodrum, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Mersin, Muğla, Şanlıurfa, Van ve Zonguldak'ta gerçekleştirdiğimiz yerel kurultaylarla hazırlandık. Ortaya çıkan, elimizde olan bu iki kitap aslında bir meydan okumadır, TMMOB'nin manifestosudur. Bunu hazırlayan tüm arkadaşlarımın da beyinlerine ve yüreklerine sağlıklar diliyorum.

20 ilde düzenlediğimiz yerel kurultaylar boyunca tartıştığımız ve kabul ettiğimiz önerileri burada harmanlayarak birleştireceğiz ve AKP diktasının karanlığı karşısında en önemli cevaplarımızdan birini burada vereceğiz.

2012 TMMOB Demokrasi Kurultayı Düzenleme Kuruluna, Kurultay Sekreterimize, yerel kurultaylarımızın gerçekleşmesinde emeği geçenlere, TMMOB çalışanlara, hepinize Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

Hemen Kurultayın başında, tartışmalara önsöz olması düşüncesiyle, TMMOB'nin konuya ilişkin düşüncelerini de sizlerle paylaşmak istedim:

Kurultay başlığımız olan demokrasi, bugün dünyada ve ülkemizde en önemli tartışma başlıklarından birisi haline gelmiştir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa'ya ve ülkemizde yaşanan dönüşüme, yeniden yapılanmaya bakıldığında bu süreçlerin "demokrasiye geçiş" olarak tarif edildiğini, özellikle de ülkemizde yaşananlara bakıldığında, tırnak içinde büyük bir "demokrasi" bulutunun tepemizde durduğunu ve her yere bu ablukanın gölgesinin düştüğünü görmekteyiz.

Darbe, demokrasi, askeri vesayet, diktatörlük ve faşizm kavramları gündelik yaşamda geniş yer buluyor bu günlerde. Demokrasi ve demokrasi mücadelesi de gittikçe önem kazanıyor.

AKP eliyle yaratılmış olan yeni Türkiye'nin oluşum sürecinde önemli bir yeri bulunan demokrasi söylemi, bu sürecin emperyalizmin ve sermayenin yönelimleri doğrultusunda rahatça gelişmesi için bir araç olarak kullanılıyor. Bu süreç içerisinde, soğuk savaş döneminin özelliklerine göre yapılandırılmış olan devletin, emperyalizmin yeni yönelimleri doğrultusunda dönüştürülmesi sağlanıyor. Füze kalkanı, Libya işgali ve Suriye'ye müdahale konusunda ABD'nin bir dediğini iki etmeyen AKP-Cemaat Koalisyonu, bu noktada önemli bir rol oynuyor ve demokratikleşmenin sağlandığı yönünde güçlü bir hegemonya oluşturarak siyasal alanı kontrolü altına alıyor.

AKP'nin demokrasi havarisi rolünü oynadığı bu tiyatroya bazı "aydın ve demokratlar" da dahil olmuş, böylece toplumda ciddi bir kafa karışıklığı yaratılarak gelişen tepkiler yönetilmiştir. Emekçi sınıflar açısından baskı ve sömürü koşullarının perçinlendiği ve derinleştiği bu yapılanma süreci ciddi toplumsal tepkiler ile karşılaşmadan sürdürülmüş ve AKP'nin oluşturduğu hegemonya bugün itibarı ile ne yazık ki kırılamamıştır.

TMMOB Demokrasi Kurultayı'nda Türkiye'nin, emperyalizmin Ortadoğu'daki yönelimleri açısından da "Piyasacılıkla bütünleşmiş demokratik İslamcı" bir model ülke haline getirilmesinin sağlandığı, tırnak içindeki "demokratikleşme" sürecinin gerçekte emekçi sınıflar açısından neye tekabül ettiğini ortaya koyacağız. Bu kurultayda AKP'nin demokrasi maskesini düşürecek, özgür ve demokratik bir Türkiye için önerilerimizi hep birlikte sıralayacağız.

Sevgili Arkadaşlar,

Sosyalizmin tartışıldığı bir dönemden, küresel kapitalizmin merkezinde meydana gelen kriz ile birlikte kapitalizmin kendisinin tartışıldığı bir döneme geçtik. Krizi aşmaya dönük olarak uygulanan politikalar kapitalizm ve demokrasi arasındaki sahte ilişkiyi de açığa çıkardı. İtalya ve Yunanistan'da AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası Troyka'sının seçimle gelmiş hükümetleri yerle bir ederek yönetimi teknokratlara devretmesi kapitalizmin demokrasi maskesinin düşmesine vesile oldu.

Türkiye'de de AKP'nin demokrasi maskesinin düşmesini sağlayan örnekler çoğalmaya başladı. İnsanlarımızın diri diri yakıldığı Sivas katliamındaki insanlık suçunun geçtiğimiz gün zaman aşımından düşürüldüğü dava bu örneklerden biridir. Devlet, zaman aşımı kararı ile adeta insanlık suçunu işleyenleri korumaya almıştır. Uludere katliamından Hrant Dink davasına, Metin Lokumcu'nun katledilmesine, Hopa davasına, tutuklu bulunan öğrencilere, avukatlara, gazetecilere, seçilmiş yöneticilere kadar uzanan gelişmeler AKP'nin "demokratlığının" ne anlama geldiğini açıkça göstermeye devam etmektedir.

Sevgili Arkadaşlar,

AKP iktidarı kendinden önce başlayan altyapı ve üstyapı dönüşümlerinin bütünlüğünü sağlamıştır. Serbestleştirme-özelleştirme-yerelleştirme-yönetişim yaklaşımı her alanı sarmıştır. Kamusal üretim, kamu işletmeciliği ve kamusal hizmetler bitirilmiş, kamu idari yapısı ve personel rejimi liberal-otoriter bir doğrultuda değiştirilmiş, yerel yönetim alanlarının kaynak ve hizmetleri yerli-yabancı sermaye güçlerinin çıkarlarına açılmıştır. Üretim ve istihdam esnekleştirilmiştir. Sermaye lehine güvencesiz esnek çalışma biçimleri yaygınlaşmıştır. Sanayi üretimi ithal girdiye bağımlı fason üretime dönüştürülmüştür. Cari açık oranları katlanarak büyümüş, sıcak para hareketleri ekonomiyi esir almıştır. İşsizlik ve yoksulluk katlanarak artmıştır.

Kürt sorunun çözümsüzlüğü de yine tırnak içerisinde "demokrasi" kavramı etrafında sağlanmaktadır. "Demokratik açılım" adı altında şiddetin ve çatışmanın körüklendiği, askeri yöntemlerin benimsendiği, tutuklama ve operasyonların dışarıda kimse bırakmayacak şekilde sürdürüldüğü görülmektedir. Kendi önerdiği konularda "halk böyle düşünüyor" diyerek "çoğunluk demokrasisine" saygı gösterilmesi gerektiğini sıkça dile getiren AKP, ne hikmetse Kürt halkının ne düşündüğünü ve ne istediğini umursamamakta ve demokratlık maskesini kendi eliyle düşürmektedir. Kürt halkının ve seçilmiş meşru temsilcilerinin özlemlerini ve istemlerini görmeyenlere Türkiye demokrasi mücadelesi gerektiği yanıtı verecek, kardeşçe barış içinde bir arada yaşamı da eninde sonunda bu ülkede kuracaktır.

AKP'nin siyasi organları haline getirilen yargı kurumları, milis gücü gibi faaliyet gösteren polis gücü, kurulan yeni statükonun yani "ileri demokrasinin" korunması için adeta savaşmaktadır. Terörle Mücadele Yasası ve DGM'lerin yerini alan özel yetkili mahkemeler aracılığı ile tüm toplum "ileri demokrasi" tarafından teslim alınmıştır. AKP'ye muhalefet eden hatta bu potansiyeli taşıyan tüm kesimlere karşı polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalar ile gelişen baskı dalgası ile bir korku imparatorluğu kurulmuştur. AKP'li olmak ya da tutuklu olmak arasındaki tercihte saklı olan "ileri demokrasi" elbette seçme hakkı da sunmaktadır! Vaziyet aslında ya bendensin ya bana karşısın durumundadır.

Burada belirtmeliyim ki; İslami, piyasacı despotizme doğru yönelimin üzerini örten "demokrasi" hamleleri o kadar ileri gitmiştir ki AKP'ye biat etmiş olan yetmez ama evetçi liberal kesimler dahi bu durumdan rahatsızlık duymaya başlamışlardır. Onlara da geçmiş olsun diyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

Ülkemiz siyasal, toplumsal ve ekonomik açıdan yeniden şekillendirilirken meslek alanlarımız üzerinde yaşanan dönüşümü "AKP Tahribatı Raporu" kitabımızda detaylı bir biçimde gözler önüne sermiştik. Ekonomiden enerjiye, çevreden eğitime, sağlıktan yargıya ve insan haklarına kadar nereye bakarsanız bakın AKP'nin demokrasi balonu patlamaktadır. AKP'nin demokrasi balonlarından birisi de TMMOB'nin ele geçirilme ya da etkisizleştirilme çabalarının içinde patlamıştır.

Kasım 2011'de yayımladığımız "AKP'nin KHK'leri ve TMMOB" kitabında, KHK'ler ile Türkiye'nin yeni dünya düzenine eklemlenip, emperyalizme bağımlı hale getirilmesi için kamu yönetiminin yeniden düzenlendiği hususunu tarihe not olarak düşmüştük. Özelleştirmeler ve piyasalaştırma yoluyla kamu yönetimini bir şirket yönetimine dönüştüren AKP İktidarı ardı ardına meclisi baypas ederek KHK'ler çıkardı ve TMMOB'yi de bu arada kendi "demokratik" yöntemiyle tasfiye etmeye girişti. AKP'lileşmeyen bir kurum olan TMMOB elbette "ileri demokrasi" adına fethedilmesi gereken bir mevzidir. Şüphe duymuyoruz ki, AKP'nin dindar neslinin mimar ve mühendisleri demokratlıklarını ispatlamak için Devlet Denetleme Kurulu ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Müdürlüğü aracılığı ile bu görevi yerine getirmek için savaşacaklardır. Ancak bilinmelidir ki, ne AKP "ileri demokrasisi" ne de başka "demokrasiler" TMMOB'nin 12 Eylül faşizmine karşı ve sonrasında mevcut sömürü düzenine karşı verdiği mücadelenin içerisinde gelişmiş olan gerçek demokrasi anlayışıyla baş edemez. TMMOB kadrolarının inancı ve onların insan sevgisi bunun en büyük garantisidir.

Sevgili Arkadaşlar,

Yüzde 10 barajının ve Siyasi Partiler Yasası'nın hakim olduğu, seçilmiş vekillerin Meclise giremediği şekli demokrasilerini kendileri dahi işletme ihtiyacı duymamaktadırlar. AKP'nin demokrasi anlayışı kendi demokrasicilik oyunlarının kurallarına dahi tahammül edememektedir.

Sermaye vesayetinin biçimin değiştirildiği yeni Türkiye'nin dönüşümü doğrultusunda alt yapıda neoliberal politikalarla gerçekleşen değişime üst yapıda da eşlik edecek adımlar atılmaktadır. Toplumu cemaat ağları ile kuşatan dinsel gericilik, devlet eliyle yeni bir nesil yaratmaya yönelmiştir. Dindar nesil yetiştirme stratejisi bu anlamda gündeme gelmiş ve yeni statükonun sürdürülmesini sağlayacak bir toplum yapısı, devlet eliyle faşizan bir yöntemle oluşturulmaya çalışılmaktadır.

4+4+4 zorunlu kesintili eğitim sistemi ile sermayenin işgücü ihtiyacının karşılanması ve yeni sömürü düzenine rıza gösterecek olan dindar bir neslin yaratılması hedeflenmektedir. Eğitim sistemindeki değişim, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki yönelim, öğrencilerimizi umreye götürme projesi, mele açılımı, Fatih projesi ve 4+4+4 sistemi toplumu dinci gericilik ekseninde biçimlendirecek olan dindar nesil stratejisi ile bütünlüklü ilerlemektedir.

Süreç adeta soğuk suya konup altı yavaşça ısıtılan kurbağa hikayesindeki gibi ilerlemektedir. Toplumun içine konulduğu kap AKP'nin "kendine demokrasi" ateşi ile ısıtılmaktadır.

Evet, Sevgili Arkadaşlar,

Neoliberal politikalar ile alt yapıda gerçekleştirilen dönüşüm sürecinin üst yapıda tamamlanması yeni Anayasa ile sağlanacak, böylece "ileri demokrasi" AKP ideolojisi doğrultusunda tesis edilecektir. 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde açıkladığımız "TMMOB Seçim Bildirgesi"nde de söylediğimiz gibi "TMMOB, 12 Eylül düzeni ile gerçekten hesaplaşmayan, iktidarı kutsayan, sosyal hukuk devletini reddeden veya işlevsiz kılan, temel hak ve özgürlüklere müdahalede yasama organı dahil hiçbir gücü yetkili görmeyen hiçbir anayasa değişikliği ile uzlaşmayacak, böylesi değişikliklerin yandaşı olmayacaktır." Bundan sonraki anayasa tartışmalarında da TMMOB'nin tavrı nettir: Biz bu işte yokuz. TMMOB anayasa tartışmalarında AKP'nin arka bahçesi olmayacaktır.

Sevgili Arkadaşlar,

AKP gericiliği, demokrasi söylemi etrafında geleceğimizi bugün ile birlikte sermayenin sınırsız sömürüsüne ve bu düzene biat etmeye göre şekillendirmektedir. AKP-Cemaat Koalisyonunun 12 Eylül ile hesaplaşamayacağını ancak ve ancak 12 Eylül'ü derinleştirebileceğini göstermemiz gerekmektedir. 12 Eylül faşist darbesi ile hesaplaşma adına kurulan ve aslında bir tiyatrodan ibaret olan 4 Nisan'daki mahkemeyi bir turnusol olarak gördüğümüz için bu anlamda önemsiyoruz.

12 Eylül'ün bir ürünü olan AKP'nin darbelerle hesaplaşarak demokratikleşmeyi sağlayacağı yönündeki yalan rüzgarının bozulması gerekmektedir. 12 Eylülcüleri, ancak biz yargılarız.

Sevgili Arkadaşlar;

AKP'nin demokrasi balonları, yalanları, gözlere mil çekildiği, kulakların sağır edildiği, konuşanın dilinin kesildiği bir ülkede bozulamaz. Bu yüzden, bu ülkede gören göze, duyan kulağa daha da önemlisi konuşan ağızlara ihtiyaç var. Dolayısı ile bu ülkede TMMOB'ye, hem de daha güçlü ve daha örgütlü bir TMMOB'ye ihtiyaç var. TMMOB'nin de hepimize ihtiyacı var. İyi ki de TMMOB'nin bu ihtiyaçların yerine getirilmesinde inançlı kadroları var. Sizler varsınız. Hepinizin beynine ve yüreklerinize sağlıklar diliyorum.

                                   TMMOB Demokrasi Kurultayı 2012 Sonuç Bildirisi

İlki Mayıs 1998'de toplanan TMMOB Demokrasi Kurultayı'nın ikincisi 17 Mart 2012 tarihinde Ankara'da başarıyla gerçekleştirilmiştir. TMMOB İKK'larının örgütlediği ve bağlı odaların şubelerinin etkinlik alanlarındaki üyelerinin, 20 kentte 2.244 delegenin katılımıyla düzenlenen yerel kurultaylardan gelen temel başlıkların değerlendirildiği merkezi kurultaya yaklaşık 500 delege katılmıştır.

Demokrasi Kurultayı çalışmalarında dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu siyasi durum, demokrasi, insan hakları, kadın hakları, Kürt sorunu, ekonomi, çalışma yaşamı, işçi sağlığı ve iş güvenliği, bilim ve teknoloji, sanayi, maden, enerji, tarım, gıda, ulaşım, kentleşme, yerel yönetimler, eğitim, deprem ve yapı gibi konular demokrasi ile ilişkisi içinde geniş bir şekilde ele alınmış ve tartışılmıştır.

Kurultayda yapılan tartışmalardan hareketle aşağıdaki sonuç bildirisi TMMOB örgütleri ve kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır.

Kurultay mühendis ve mimarların bilimi ve tekniği halkın hizmetine sunabilecekleri, insanların sömürülmeden, eşit ve özgür yaşayacakları bir düzen hedefini vurgulamış, burjuva demokrasisinin sınırlarının çalışanlar lehine genişletilmesini tartışmış, konuyu sınıflararası ilişkiler temelinde ele almış ve sorunların çözümünde emek-sermaye çelişkisinin göz önünde bulundurulması zorunluluğunu anımsatmıştır.

TMMOB, demokrasiyi "halkın kendi siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel sistemlerini belirlemek için iradesinin özgürce ifadesine, kendi yaşamlarının tüm yönlerine tam katılımına dayanan, temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğü olan bir yapı olduğu" şeklinde tanımlamakta ve sınıflar arası ilişkiler temelinde ele alınması gerekliliğini savunmaktadır. Demokrasi aynı zamanda, barış, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü, vb. gibi temel ve güncel kavramlar ile birlikte, yaratılan değerlerin bölüşümüyle ve bu bölüşümü belirleyen siyasi yapıyla iç içe bir kavramdır ve bağımsızlık ile insan haklarıyla bir bütündür.

Ülkemizde ve dünyada 1998 yılından bu yana demokrasi ve temel haklar açısından daha da geriye gidilmiş; yeni liberal politikaların uygulanması ile sermaye sınıflarının sınırsız tahakkümünü pekişmiş, emekçi sınıfların kazanılmış hakları gasp edilmiş, emperyalizmin silahlı örgütü olan NATO'nun güdümünde uluslararası hukuk kuralları dahi ihlal edilmiştir.

Ülkemizde AKP-Cemaat Koalisyonu iktidarı ile daha da hızlanan ve yaygınlaşan düzenleme ve uygulamalarla toplumun sindirilmesi için her türlü araç kullanılarak esnek istihdam koşulları genişletilmiş, işsizlik, sömürü ve yoksulluğu arttırarak yandaş sermayenin yaratılması amacıyla rant ve talan ekonomisi uygulaması hızlanmış, emekçi sınıfların hak arama mücadelesi her türlü şiddet ve tutuklamalarla ve yargının da kontrol altına alınmasıyla, demokratik örgütlenme girişimleri engellenmiştir.

12 Eylül faşizmi sonrasında başlayıp günümüzde artarak sürmekte olan sınıfsal, toplumsal, kitlesel örgütlenmeler ve etkinlik alanları daraltılması çabasının doğal sonucu olarak;  siyasal örgütlenmeler ve meslek örgütlerinin işlevsizleştirilmesi ve faaliyetlerinin engellenmesi amaçlı düzenlemelerle toplumsal muhalefetin susturulması hedeflenmektedir. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanarak halkın yaşamıyla ilgili yasalar anti demokratik bir içerikle belirlenmektedir. 1980 sonrası gerçekleşen neoliberal dönüşüm ile başlayan taşeronlaştırma ve özelleştirmeler ile eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, altyapı, tarım alanları, ormanlar, sular, kentsel alanlar, yerel hizmetler, haberleşme, ulaştırma, enerji, madenler ve mühendislik hizmetleri dahil hemen her alan uluslararası sermaye ile bütünleşmiş yandaş sermayenin egemenliğindeki piyasa işleyişine ve talana açılmıştır. Son olarak genel sağlık sigortası ile yoksul ve dar gelirli halkın sağlık hakkı elinden alınmış, sağlık alanı tamamen güvencesizleştirilmiş ve piyasa koşullarına terk edilmiştir.

Ülkemiz emperyalist güçlerin açık bir sömürü alanı haline gelmiştir. AKP-Cemaat Koalisyonu gericiliği/faşizmi bu zincir içindeki politikalarla kalkınma planlamasına son vermiş, sermaye vesayeti/egemenliği düzenini pekiştirici ve zor yöntemleriyle koruyan bir işlev üstlenmiştir.

Türkiye, AKP İktidarı süresince, davalar ve iddianameler yoluyla siyasi bir dönüşüme uğratılmıştır. Son yıllarda ülke gündemini meşgul eden tüm davalar, hukuksal zemini olmayan siyasal davalardır. Mahkemeler eliyle yürütülen bu siyasi dönüşüm çerçevesinde, 12 Eylül'den beri en yoğun gözaltı ve tutuklama kampanyası son birkaç yıl içinde gerçekleştirilmiştir. Seçilmiş vekiller, belediye başkanları, gazeteciler, yazarlar, aydınlar, öğretim görevlileri, öğrenciler, iktidara muhalif olan içlerinde meslektaşlarımızın da olduğu binlerce kişi tutuklanmıştır.

Bugün itibarıyla sisteme muhalif binlerce öğrenci, yüzlerce basın mensubu, 6000'in üstünde KCK tutuklusu ülkenin içinde bulunduğu antidemokratik ortamın en net resmidir.

Uludere (Roboski) katliamı Kürt sorunundaki şiddet ve tasfiyeye dayalı "çözüm" yaklaşımının son örneği olmuştur. Cezaevlerindeki koşullar insanlık dışıdır. Hrant Dink davasında "örgüt yok" kararı alınması ve Sivas katliamı davasının zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesi iktidarın hukuku siyasallaştırarak her alanda örgütlendiğinin açık delili olarak görülmelidir.

AKP İktidarının basın, spor, kadın, aile, gençlik, din eğitimi ve çocuklara ilişkin operasyon ve politikaları toplumsal alanların ekonomik çıkar, sömürü ve siyasal-dinsel gericilikle nasıl kuşatıldığını açık bir şekilde göstermektedir. Son 7 yılda işlenen kadın cinayetlerinin %1400 artmış olması, her gün 5 kadının öldürülmesi, aile içi şiddettin artması, taciz ve tecavüz olaylarının erişmiş olduğu düzey bir tesadüf değil, kadını sosyal yaşamdan soyutlamaya yönelik politikaların somut sonucu olarak değerlendirilmelidir. Son olarak gündeme gelen 4+4+4 eğitim yasa tasarısı ile biat eden, dindar ve kindar nesiller yetiştirilmesi projesinin altında, kadınların sosyal ve ekonomik yaşamdan soyutlanmasının yanı sıra, çocuk emeğinin sömürüsü, kız çocuklarının eğitim hakkının engellenmesi, çocuk gelinlerin meşrulaştırılması amaçlanmaktadır.

Kitlelerin depolitizasyonunu ve örgütsüzleştirilmesini siyasal zor ve dinsel kültür ile tahkim eden AKP, yoksullaşma süreçleri içinde bunalan yığınları yeni toplumsal örgütlenmeler, cemaatçi vb. yapılara bağımlılıklara yönlendirmektedir.

Türkiye'nin en temel sorunlarının başında gelen Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi için; anadilde eğitimin önündeki engellerin ortadan kaldırıldığı ve anadilde eğitimin özendirildiği, siyasi genel affın ilan edildiği, seçim barajının kaldırıldığı, vatandaşlığın ırk üzerinden tanımlanmadığı, çatışma ortamının ortadan kalktığı, yerinden yönetimin öne çıkarıldığı, özgürlüğü, barışı, emeği, eşitliği ve halkların kardeşliğini temel alan demokratik ve laik bir düzene olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.

Türkiye gericiliğin ve faşizmin egemenliği altındadır.

Birliğimize yönelik DDK raporu ile başlayan süreç, KHK'lar ile devam etmekte, TMMOB'nin bağımsız, özerk, kamu yararı gözeten yapısı dağıtılmak istenmektedir. Bu saldırının temel nedeni; kamu yararı ve kamusal malların talanının önünde kalan son direnç noktaları arasında tarihsel görevini yapmakta olan TMMOB'nin ortadan kaldırılmasıdır. Böylece; uluslararası talan ile elde edilen rantların arttırılması karşısındaki muhalefet susturulmuş olacaktır.

Bugünkü durum, demokrasinin emperyalizm ve sermaye sınıfları ile onların siyasi iktidarlarının sınırsız, kuralsız ve vahşi tahakkümüne dönüşmesini yansıtmaktadır. Bağımsızlık ile demokrasi ilişkisi bu noktada önem kazanmaktadır. Emperyalizmin sömürü ve yayılma politikaları ile yerli işbirlikçilerinin sermaye birikimi ve iç egemenlik politikaları arasında sağlanan uyum, aynı zamanda iç ve dış politika bağlarını da oluşturmaktadır.

Demokrasi Kurultayı mühendis, mimar ve şehir plancılarının emekçi halkımızla, emek ve demokrasi güçleriyle birlikte, üreten, hakça paylaşan, eşit ve özgür bir ülke için mücadelesini sürdürme kararlılığını kamuoyuyla paylaşır.