MESLEKİ VE TOPLUMSAL MÜCADELEMİZİ ŞUBE GENEL KURULLARIYLA PEKİŞTİRMELİYİZ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

Makina Mühendisleri Odası’nın 42. Dönem dördüncü Danışma Kurulu toplantısı, 11 Ekim 2009 tarihinde 120 kişinin katılımıyla Oda Merkezi’nde yapıldı. Odaya bağlı 18 şubenin genel kurullarından önceki son Danışma Kurulu toplantısında, 10 Ekim 2009 tarihinde Ankara’da yapılan TMMOB Danışma Kurulu toplantısında yaşanan olaylar kınandı.

Makina Mühendisleri Odası‘nın 42. Dönem dördüncü Danışma Kurulu toplantısı, 11 Ekim 2009 tarihinde 120 kişinin katılımıyla Oda Merkezi‘nde yapıldı. Odaya bağlı 18 şubenin genel kurullarından önceki son Danışma Kurulu toplantısında, 10 Ekim 2009 tarihinde Ankara‘da yapılan TMMOB Danışma Kurulu toplantısında yaşanan olaylar kınandı. Toplantıda ayrıca gündemdeki Kürt açılımıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Danışma Kurulu üyeleri, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, şube genel kurullarının bir demokrasi şöleni havasında geçeceğine dair inançlarını dile getirdiler. 

Toplantının açılış konuşmasını yapan Oda Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, konuşmasında ülkenin içinde bulunduğu genel durumu değerlendirerek, yaşanan karanlık günlerin aydınlığa çevrilmesine dönük yürüttükleri mesleki ve toplumsal mücadelenin önümüzdeki aylarda yapılacak şube genel kurulları sürecinde pekişmesi gerektiğini işaret etti. "Tarihin üstümüze yüklediği sorumlulukları kavramalı ve yaşadığımız yılların umutsuzluğunu tersine çevirebilmeliyiz" diyen Koramaz, karanlıkların aydınlıklara çıkmasında, haksızlıkların, adaletsizliklerin, sömürü ve baskıların son bulmasında, tüm emek ve demokrasi güçlerine ve bu gücün içinde örgütlü duruşuyla güven veren Makina Mühendisleri Odası‘na ve TMMOB‘ye sonsuz ihtiyaç olduğunu savundu.    

Emin Koramaz‘ın ardından konuşan Oda Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber Çakar, Oda‘nın 18 aylık çalışmalarını bir sunum eşliğinde anlattı. Ali Ekber Çakar‘ın ardından konuşan TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, bu Danışma Kurulu toplantısının şube genel kurullarının startını verdiğini ifade ederek, IMF ve Dünya Bankası‘na direnmenin TMMOB‘nin boynunun borcu olduğunu vurguladı. Kürt sorunu hakkında görüşlerini soranlara 1998 yılında düzenlenen "Demokrasi Kurultayı"na bakmalarını söyleyen Soğancı, AKP‘nin kendi renginden bir dünya yaratacağını belirtti.

Toplantı; söz alan Danışma Kurulu üyelerinin konuşmalarının ardından Oda Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz‘ın yaptığı değerlendirme konuşmasıyla son buldu.   

MMO Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz‘ın Danışma Kurulu toplantısında yaptığı konuşmanın tam metni aşağıdadır.    

Sayın Birlik Başkanım,

Sayın Danışma Kurulu Üyesi Arkadaşlarım,

Oda Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi, saygı ve dostluk ile selamlıyorum.

Birlikte karar alma, birlikte üretme ve birlikte yönetme temel çalışma anlayışımızın somutlandığı organlarımızdan olan Danışma Kurulu toplantımızın verimli geçmesini dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Sevgili Arkadaşlarım,

75 bin üye ve 9 bin 155 öğrenci üyeye ulaşan örgütlülüğümüzün yürüttüğü çalışmaları Çalışma Raporu ve Oda Yönetim Kurulu Sekreterimizin sunuşundan genişçe izleyebiliriz. Bu nedenle ayrıntılara girmeyeceğim. Ama bütün emeği geçenler olarak yaptıklarımızdan haklı bir gurur duyabilir, bundan sonra yapacaklarımız için gücümüzden emin olabiliriz.

Odamız bu gücü yalnız ve yalnızca örgütlü üyesinin katkısından ve üyelerinin meslek alanlarındaki çalışmaları ile Oda çalışmalarının kaynaştırılmasından almaktadır.

En son Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında Yetkilendirilmiş Kurum çalışmalarımızda aldığımız sonucu sizlere müjdelemek isterim.

Odamız "B Sınıfı Yetki Belgesi" almaya hak kazanmıştır. Bu çerçevede enerji yöneticisi eğitimi düzenleme, enerji etüdü ve verimlilik arttırıcı proje hazırlama, proje uygulama ve danışmanlık gibi enerji verimliliği hizmetlerini yürütmek üzere yetkilendirilen Odamız Sanayi ve Bina Enerji Yöneticileri Eğitimi düzenlenmesine ilişkin konulardan sorumlu olacaktır.

Sorumluluklarımıza dair titiz yaklaşımımız bizi meslek alanlarımızda her geçen gün daha saygın ve yetkin bir noktaya taşımakta, Odamız kendisine yeni alanlar açmaya devam etmektedir.

Takipçisi olduğumuz gündemlerle kamu vicdanının korunmasının, toplum yaşamının sağlıklı bir şekilde sürmesinin de doğrudan muhatabı olduğumuzu söylemek isterim.

Ağustos ayı içerisinde yürürlüğe giren "İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri İle Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik" kapsamında insan sağlığı yerine işletmelerin daha fazla kâr hırsını gözeten düzenlemelerin karşısında olduk ve gerekli hukuki işlemleri başlattık.

Yine, geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete‘de yayımlanan ve çocuklarımızın yaşamlarıyla oynayan Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği‘ne dönük itirazlarımızı yaptık ve dava sürecini başlattık.

Biz bu tip uygulamaların takipçisi olurken hem halkımızın yaşam hakkına sahip çıkıyor, hem de bu uygulamaları gerçekleştiren yetkililere ülkemizin sahipsiz olmadığını gösteriyoruz. Odamız bu sorumluluk bilinciyle toplumdaki yerini her geçen biraz daha saygın kılmakta, hukuk dışı uygulamaların karşısında önemli bir set oluşturmaktadır.

Değerli Arkadaşlarım,

İçinde bulunduğumuz dönemi etkisi altına alan ve ülkede yaşayan, emeğiyle geçinen tüm kesimleri derinden etkileyen ekonomik ve sosyal bunalımın izlerinin ve ağırlığının her geçen gün arttığı bir süreçten hep birlikte geçiyoruz.

Yeni işsiz orduları, çalışma saatlerinde kesintiler, fabrika kapatma haberleri, üretime ara verme olaylarının karakterize ettiği bu dönemin ekonomideki dağıtıcı etkilerini oldukça derinden hissediyoruz.

Sanayi politikalarında kendi bağımsız varlığını koruyamamanın ve dışa bağımlı ekonominin doğal ve net sonucu olan bu tabloda en çok ezilenler, yukarıda da belirttiğim gibi toplumun emeğiyle geçinen kesimleri olmaktadır. TÜİK‘in her ay açıkladığı üretim ve çalışma hayatına dönük veriler, ekonomideki bu tahribatı doğrular niteliktedir.

On yıllardır ekonomisini kendi dışındaki dinamiklere bağlı olarak sürdüren Türkiye, küresel ekonomik krizin yayıldığı son dönemde de ağır hasarlar almıştır.

Ülkemiz ekonomisinin çöküntü görüntüsü sunduğu bu ortamda üretime dayalı sanayi politikalarının ağırlığı her geçen gün biraz daha düşürülmekte, tarımda tahribat yükselmekte, üretici güçlerimizin sırtına yeni kamburlar yüklenmektedir.

Krizin imalat sanayiine, istihdama, tüketim ve yatırım harcamalarına yansıması da katlanarak devam etmektedir. Bunalıma ilişkin makro ekonomik göstergeler, devlet tüketimi hariç; özel tüketim, yatırım, ihracat, ithalat, GSYİH ve net dış kaynak alanlarında bariz gerilemeler yaşandığını göstermektedir. 2009 üçüncü çeyreği sonuçlarına göre ekonomide % 9 oranındaki bir küçülme tablosu hiç de şaşırtıcı sayılmamalıdır.

Brüt borç stoku şu anda 424,7 milyar TL‘ye ulaşmış durumdadır. Sermayeye sağlanan ÖTV, KDV indirimleri ve vergi bağışları ile sosyal güvensizlik sisteminin açıkları sonucu bütçe açığı da 63 milyar TL eşiğine gelmek üzeredir. Borç stokunun milli gelire oranı gelecek yıl % 49‘a çıkacak, sonraki iki yılda aynı düzey neredeyse korunacaktır.

Son bir yılda 1,5 milyona yakın insan işini kaybetmiş, birçok yerde ücret kayıpları çalışanların sırtına binen ek bir yük olmuştur.

Öğrenci harçlarından sağlık sistemindeki yeni uygulamalara kadar her şey dar gelirli ve yoksul halkın sırtında kamçı gibi şaklamaktadır.

Yeni açıklanan ve 2010–2012 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Plan ile ekonominin küçülme seyri içindeki yönetimi, kamu yönetimi reformu, "yönetişim" modelinin yaygınlaştırılması, kamu rantının paylaşılması, yatırımların finansmanında "kamu-özel sektör işbirliği" modeli uyarınca kamudan özel sektöre kaynak aktarımının artırılması, yerel yönetim hizmet alanlarının daha fazla piyasaya açılması, sağlıkta emekçiler aleyhine düzenlemeler, eğitim politikalarının sermaye tarafından daha fazla belirlenmesi, ek vergilendirme, tarımda tasfiyeyi içeren tarımsal dönüşüm çalışmalarının hızlandırılması; şeker üretiminden tamamen, telekomünikasyon ve liman işletmelerinden tedrici çekilmenin sürdürülmesi, kamunun elektrik dağıtımından çekilmesi, Ziraat Bankası hisselerinin satışı, esnek istihdamın yaygınlaştırılması gibi unsurları içermektedir.

Bu politikalar, "kemer sıkma" adı altında gündeme gelecek yeni adımlarla birlikte uygulanacaktır. Bütün bunlar göstermektedir ki, Türkiye‘nin ekonomi yönetimi gerçek bir büyüme ve kalkınma vizyonundan yoksundur. Siyasi iktidar, IMF‘nin "esnek kredi hattı"na dayalı borçlanmalar ve sıcak para girişleri ile günü kurtarma ve seçimlere dayalı hesaplar içindedir.

Değerli Arkadaşlarım,

Yine bu dönemde, hepimizin bildiği gibi, dünya çapındaki bunalım sonucu oluşan büyük yıkımın başat sorumluları olan IMF ve Dünya Bankası‘nın toplantıları İstanbul‘da gerçekleştirildi.

Tek gerçek amacı daha fazla sömürü ve kâr olan bu toplulukların ülkemiz kaynak ve hizmetleri üzerinde kurduğu tahakküm on yıllar boyunca yeni stand-by antlaşmalarında ve kredilendirme politikalarında kendisini bulan bir bağımlılık ilişkisini yaratmıştır.

Türkiye‘nin özellikle 12 Eylül‘den sonra etkisi altına sokulduğu tam serbestleşme politikalarının sonucu olarak en temel ihtiyaç malzemelerini bile yurt dışından ithal eder duruma gelmesindeki büyük sorumluluk sahibi olan bu kuruluşlar halkımızı kendilerine haksızca borçlandırdı. Böylesi bir soyguna yıllardır bütün hükümetler göz yumdu, parçası oldu.

Geçtiğimiz günlerde de, Türkiye ekonomisindeki dışa bağımlılığın en önemli aktörleri olan ABD patentli bu örgütlerin ülkemizle ilgili yeni planları gündeme alındı ve kamuoyundan saklı bir şekilde ilkesel anlaşmalara varıldı. Yani dışa bağımlılık ve halkımızın haksızca borçlandırılmasında yeni bir döneme girildi.

Böylesi gelişmelerin içerisinde bu tip soygun örgütlerinin ülkemiz üzerindeki tahakkümüne karşı çıkan, emekten, haktan, sanayileşmeden, üretimden ve bağımsızlaşmadan yana olan tüm kesimleri temsil eden bir gencimizin ayakkabısı da toplumumuzun vicdanı olmuştur.

IMF Başkanı‘nın eli cebinde anlattığı yeni bağımlılık politikalarına ve krizin faturasının emekçilere kesilmesinin teorize edilmesine karşı gösterilen bu refleks önemli ve anlamlı bir momentte hepimiz için bir umut ışığı yaratmıştır.

Bu anlamda, Türkiye‘yi emperyalist sömürü ile bu duruma düşüren IMF ve Dünya Bankasına karşı TMMOB ve diğer emek örgütlerinin başta İstanbul olmak üzere Türkiye çapındaki eylemlilikleri ve toplumcu, demokrat, yurtsever kesimlerin gösterdiği tepki ülkemizin sahipsiz olmadığını göstermektedir.

Değerli Arkadaşlarım,

Ekonomik dengesizlikler ve kriz halinin bütün etkileri yaşam alanlarımızı ve nefes alma olanaklarımızı daraltırken Türkiye siyasal sosyal kriz sarkaçlarının da içindedir.

Kürt yurttaşlarımızın yaşamsal sorunlarını çözmenin acil gerekliliği ortadayken Hükümetin konuyu saptıran yaklaşımı kendisini "açılım" tartışmalarında bir kez daha göstermiştir.

AKP‘nin açılım tartışmaları, ülkemizin sorunlarını kendi ihtiyacına dayanan bağımsız bir iradeyle çözmesine dayanmadığı, halkın belleğinde kanıtlanmıştır.

"Demokratik açılım" ve "milli birlik projesi" denen süreç, ABD‘nin bölge politikalarının şekil değiştirdiği ve Ortadoğu‘dan çekilme planları yaptığı bir dönemde bizi de içine alan coğrafyada çatışmasız bir birlikteliğin Amerikancılık çimentosuyla yaratılması gündemine paralel olarak ortaya çıkmış; AKP‘nin gerici, muhafazakâr liberal anlayışı ile yürütülmektedir.

Kürt sorununun adının bile konulmaya korkulduğu, imha ve inkâra politikalardan sonra sorunun bu noktaya gelmesi ilk bakışta "olumlu" gibi görünse de AKP‘nin yapısal dinamiklerinin demokrasiyi dışlayan bir içerikte olması ve dış dinamiklerin konuyu kendi çıkarları ekseninde ele alan pragmatist yaklaşımları bu "olumluluğun" gerçekte sanal olduğunu bizlere göstermektedir.

Birlikte yaşadığımız Kürt kardeşlerimizin gerçekten insanca yaşayacakları koşulları, Türkiye‘yi bir bütün olarak kemiren emperyalist-kapitalist sömürü koşulları ile etnik sorunların bütünlüklü olarak aşılması bağlamında düşünmek gerekliliği açıktır. Toplumumuza enjekte edilen etnik zehirler ancak böylece köklü bir şekilde temizlenebilecektir.

Değerli Arkadaşlarım,

Odamızı geliştiren, büyüten en önemli değer Oda ile üyelerimiz arasındaki ilişkidir. Oda-üye ilişkilerinin daha ileri noktalara taşınması en önemli görevlerimiz arasındadır.

Odamız saygınlığını ve meslek alanlarındaki konumunu, sahip olduğu örgütlü güçten, üyelerinin örgütüne sahip çıkmasından, üyelerimizin mesleki çıkarlarını koruyan bir örgüt olunmasından almaktadır. Oda-üye ilişkisinin sağlıklı formlarla geleceğe taşınması, en önemli değerlerimizden biri olmaya devam edecektir.

Önümüzdeki aylarda Şube Genel Kurullarımızla başlayacak ve Oda Genel Kuruluyla sonlandıracağımız süreç, bu ilişkilerin değerlendirilmesi ve öneminin kavranması açısından ciddi bir fırsat sunacaktır. Genel Kurul dönemlerimiz örgütümüzün tüm bileşenlerinin bir araya gelmesi, yüz yüze iletişim olanağının değerlendirilmesi ve ilişkilerimizin pekiştirilmesi için önemli bir şanstır.

Ben, mesleki ve toplumsal sorumluluklarımızın en yaygın ilişki ağına ulaşması için bu dönemde oluşacak yan yana gelişlerin tüm Şubelerimiz tarafından en iyi bir şekilde değerlendirilmesini ve örgütlülüğümüzü geliştirmesini temenni ediyorum.

Değerli Arkadaşlarım,

Ülkemizin yaşadığı karanlık günlerin aydınlığa çevrilmesine dönük yürüttüğümüz mesleki ve toplumsal mücadelenin önümüzdeki Şube Genel Kurulları sürecinde pekişmesini temenni ediyorum.

Hepimiz, tarihin üstümüze yüklediği sorumlulukları kavramalı ve yaşadığımız yılların umutsuzluğunu tersine çevirebilmeliyiz. Tarihte, on yılların bir günlük ilerleme bile yaratamadığı dönemler olmuştur. Ama mutlaka sonlanmıştır ve kısa zamanda yıllar veya on yıllarınkine eş değer, tarihsel adımların atıldığı dönemler de yaşanmıştır. Bu umudu büyütmek bizim görevimizdir. Karanlıkların aydınlıklara çıkmasında, haksızlıkların, adaletsizliklerin, sömürü ve baskıların son bulmasında, tüm emek ve demokrasi güçlerine ve bu gücün içinde örgütlü duruşuyla güven veren Odamıza ve TMMOB‘ye sonsuz ihtiyaç vardır.

Türkiye‘nin TMMOB örgütlülüğüne ve bu perspektifin geliştirilmesine ihtiyacı vardır.

Bu düşünce ve duygularla, geleceğin bizim olduğu bilinciyle sözlerimi tamamlıyor, Danışma Kurulumuzun birliğimizi pekiştirmesi ve verimli geçmesi dileğiyle hepinizi Yönetim Kurulumuz adına sevgi, saygı ve dostlukla kucaklıyorum.