VII. Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi Adana`da Yapıldı

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası`nın (MMO) düzenlediği VII. Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi, Adana`da Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisinde gerçekleştirildi.

Üç gün süren kongrenin açılış konuşmaları MMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin ATICI, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber ÇAKAR, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet SOĞANCI tarafından yapıldı.

MMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin ATICI açılışta özetle şunları söyledi:

"Ülkemizdeki yaygın kanının aksine, sanayileşme ve kalkınmanın bedeli; iş kazalarından ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunamayan, işsiz kalma ve işini kaybetme korkusu yaşayan, örgütlenmeleri engellenen, sosyal güvenliğinden endişe duyan bir çalışan kesim yaratmak değildir.

Son birkaç yılda Davutpaşa, Tuzla, Kemalpaşa, Dursunbey, Ostim, İvedik, Elbistan`daki geçen yıl Kozan Ergenuşağı barajındaki kazada, İstanbul?da rezidans inşaatında çalışan işçilerin çadırında çıkan yangında son birkaç ayda, Gaziantep OSB?deki patlamada, Zonguldak Kozlu?da bulunan kömür ocağındaki patlamada, Samsun Bakır İşletmesi?nde amonyak tankı kapağının çökmesinde ve benzeri çok sayıda insanımızın hayatını kaybettiği "iş cinayetleri" aslında yapısal sorunlara işaret etmektedir.

Sorunlara kalıcı çözümler bulmak istiyorsak yine "İş?e yani ülkemizin sanayileşme ve kalkınma politikalarına dönmemiz gerekiyor. Ucuz işgücüne dayalı ve katma değeri düşük, emek yoğun, kaynak yoğun süreçlere dayanan, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin maalesef bir maliyet unsuru olarak görüldüğü ve bu yüzden iş kazalarının giderek arttığı, bir sanayileşme modelinden vazgeçilmelidir. Araştırma geliştirmeye kaynak ayıran, katma değeri, artı değeri yüksek ürünlere yönelen bir sanayileşme modeli, bağımsızlığı ve gelişkin bir sanayi toplumunu, refah devletini, demokrasisi daha güçlü bir ülkeyi ve insanına çalışanına değer veren bir toplumu beraberinde getirecektir.

İşte o zaman, ülkemizin de altında imzası olan BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23. Maddesinin gereğini, yani "Herkesin, kendi özgür seçimiyle belirlediği bir işyerinde, adil ve elverişli çalışma koşullarında çalışma hakkı vardır." Sözünün hakkını vererek, yerine getirebiliriz."

MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber ÇAKAR ise Odanın işçi/iş sağlığı ve güvenliği (İSG) alanına yönelik çalışmalarına değindikten sonra şunları söyledi:

"İnsanlık tarihinin geçirdiği evreler sonucu çalışma temel bir hak olmuştur. Ancak bu hakkın kabulünün tek başına bir anlam ifade etmediğini yaşanan deneyimler göstermiştir, göstermektedir. Bu hakkın kullanımı, aynı zamanda insanca yaşama hakkının gerekliliklerini karşılayacak bir içerikle anlamlanmalıdır.

Yaşam hakkının sağlıklı yaşama ve çalışma hakkına dönüştüğü, üretimde kâr elde etmenin ötesinde farklı değerlerin yerleştiği, her şeyin odağında insanın olması gerektiği günümüz dünyasında iş kazalarının ve meslek hastalıklarının ortadan kaldırılması, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların bu alana yönelik kullanılmasıyla mümkündür.

"Sosyal devlet", "refah devleti", "güvenceli çalışma" gibi kavramların geçerliğinin bulunduğu önceki dönemlerde bu kavrama verilen önem, ülke ve toplumların gelişmişlik düzeyleri, bu uğurda verilen mücadeleler ve dünya konjonktürü ile doğrudan ilintili idi. Sanayileşmesini tamamlayamamış ve demokrasi kültürü gelişmemiş bizim gibi ülkelerde ise eleştiri, öneri, denetim sistematiği çok daha sorunludur. Çalışanların sağlığı ve güvenliği çok daha açık biçimlerde sömürü ve kâr unsuruna tabidir.

Son 14 yılda emek verimliliği arttı, ücretler düştü

Sanayileşme ve kalkınmanın bedeli, asla, iyi eğitilmiş işgücünden ve gerekli önlemlerden kaçınma olmamalıdır. Yeterli ölçüde beslenememe, iş kazaları ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunamama, işini kaybetme korkusu yaşama, örgütlenmelerin engellenmesi, sosyal güvenliğinden endişe duymak, kısaca insanın refahı, mutluluğu ve güvenliğini zedelemenin ülke ve halk için sanayileşme ve kalkınma ile bir ilgisi yoktur.

Sağlıklı ve güvenli ortamlarda yaşama ve güvenceli çalışma hakkının en temel hak olarak benimsenmesi gerekmektedir. Bu hakkın kullanımında işyerlerinin çalışanların beden bütünlüğü ile sağlığını bozucu etkilerden arındırılması esastır. Bu hakkın korunması ve kullanımında devlet asli sorumludur. Bu noktada en önemli unsur denetim, etkin kamusal denetimdir. Denetimi sadece yasal düzenlemelere aykırı davranış ve durumları tespit etmek, soruşturmak ve raporlamak şeklinde algılamamak gerekir. Denetim olgusunu birleştiren, uzlaştıran, aksayan yönlerin nedenlerini ve niçinlerini tespit eden, bunlara uygun önlemlerin zamanında alınmasını sağlayan, planlamanın yapıldığı dinamik bir süreç olarak algılamak gerekiyor.

İş Güvenliği Mühendisliği kavram ve uygulaması dışlanıyor

İşçi sağlığı ve iş güvenliği, iş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği konularına uzanır bir şekilde gerçekleşen değişimlerin altyapısı 1980 sonrası neo-liberal döneme damgasını vuran, günümüzde de yoğunlaşan esnek ve fason üretim, taşeronlaştırma, serbestleştirme, politikalarında bulunmaktadır.

Özellikle 2003 yılından bu yana çalışma yaşamıyla ilgili yapılan tüm düzenlemeler emeğin, mühendisliğin aleyhine ve işçi sağlığı ve iş güvenliği normlarının dışında, tamamen sermaye güçlerinin lehine olmuştur. Örneğin 4857 sayılı İş Kanunu, 4947 sayılı torba kanun, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 5920 ve 5921 sayılı İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunlar, 6009 sayılı torba kanun, Ulusal İstihdam Strateji Belgesi, 6111 sayılı torba kanun ile çalışma yaşamı, esnek üretim ve esnek çalışma temelinde yapılandırılmıştır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları piyasanın acımasız koşullarına terk edilmiştir. İş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği uygulamaları daha yerleşmeden geriletilmiş, mevzuat tüm yargı kararlarına karşın piyasa ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. İş kazalarının ve iş cinayetlerinin sürekli olarak artması, kısaca işçi sağlığı ve iş güvenliği politikalarındaki yapısal sorunların tamamı, sermayenin azami kâr, azami sömürü politikalarından kaynaklanmaktadır.

İş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği hizmetleri piyasaya açıldı

Neo liberal değişimin ruhunu yansıtan son "Ulusal İstihdam Stratejisi" de bundan böyle yapılacak tüm düzenlemelere parça parça sızarak esnek, güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştıracaktır. Geçici-kiralık işçilik uygulamasına geçilecek, özel istihdam büroları yaygınlaştırılacak, kıdem tazminatları budanacak, "bölgesel asgari ücret" uygulaması yoluyla asgari ücret geriletilecek, 25 yaş altı yeni genç işçiler güvencesiz ucuz emek sömürüsüne tabi tutulacak, bütün bunlar sosyo ekonomik kriz öğeleriyle birlikte işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki sorunları daha da derinleştirecektir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik mevzuat düzenlemeleri, piyasa aktörlerinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği mühendislerinin eğitimlerini özel kuruluşlara bırakan, alanın ehli mühendislik örgütlerinin verdiği sertifikaları görmezden gelen, hizmet sunumunu ve eğitim aşamasını taşeronlara devreden, işyeri ortak birimlerini tasfiye ederek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmesini hedefleyen, idari yargı kararlarını görmezden gelen bir anlayışla oluşturulan mevzuat bu alanda süregelen krizi devam ettirecektir. 

Meslek hastalıkları verileri gerçekleri yansıtmıyor

Son çıkan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının iş kazaları, iş cinayetleri ve meslek hastalıklarını önleyici bir yönü bulunmamaktadır. Yine de tek dileğimiz, tüzük, yönetmelik v.b. mevzuat çalışmalarında ilgili emek ve meslek kuruluşlarının görüşlerinin dikkate alınması ve tüm çalışanlar için sağlık ve güvenlik politikalarının oluşturulmasıdır; ancak bu konuda da umut verici gelişmeler yaşanmamaktadır.

Odamız işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatındaki tüm olumsuzlukların giderilmesini, iş kazaları ve meslek hastalıklarına yönelik önleyici yaklaşımlar geliştirilmesini, "iş güvenliği mühendis-liği"nin çalışma yaşamının sorunlarını çözümleyecek şekilde yaşama geçirilmesini, işçilerimizin ve tüm çalışanlarımızın yaşamlarının güvenceye alınması yönündeki mücadelesini sürdürecektir.

Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi?nin, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırıldığı, çalışanların geleceklerinden kaygı duymadığı, insanların birbirlerine saygı gösterdiği, bizlerin ve çocuklarımızın iş ve işsizlik kaygılarının olmadığı; işçi sınıfı ve tüm emekçileri ilgilendiren işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin toplumsal bilinç ve duyarlılıkların gelişmesine katkıda bulunmasını ve özgürce yaşayacağımız insanca bir gelecek ütopyasının gerçekleşmesini diliyorum."

TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI ise özetle şunları söyledi

"İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusu; insan odaklı bir mesleğin uygulayıcılarının örgütü olan TMMOB?nin önemli çalışma alanlarından, mücadele alanlarından birini oluşturuyor. Bu kongrede de uzmanlar konuyu tüm yönleriyle tartışacaklar.

TMMOB?nin konuya ilişkin yaptığı tüm çalışmalarının sonunda dile getirdiği "işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili düzenlemelerin sorunlu olduğu" her yıl artan iş kazaları ile kendini göstermektedir. Öyle ki artık, yalnız biz değil medya bile "iş kazası" yerine "iş cinayeti" sözünü kullanmaktadır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde temel amaç; çalışanların sağlığına zarar verebilecek hususların önceden belirlenerek gereken önlemlerin alınması, iş kazası geçirmeden, meslek hastalıklarına yakalanmadan, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmalarının sağlanması, çalışanların ruhsal ve bedensel bütünlüğünün korunmasıdır.

İşyerinde sağlık ve güvenlik koşullarını sağlamak işverenin öncelikli görevidir

İşyerinde sağlık ve güvenlikle ilgili şartları sağlamak işverenin öncelikli ödev ve sorumluluğudur. Çalışanlar da bu doğrultuda alınan tedbir ve talimatlara uymakla yükümlüdürler. İlgili düzenlemeleri hazırlamak ve uygulanmasını denetlemek ise elbette devletin görevidir. Bu ise ancak tarafların uzlaşma içerisinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin önemine inanmaları ile mümkündür.

Ne yazık ki, yeni çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da, sorunun merkezine inen ve ona göre çözümler üreten bir yasa değildir, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iş cinayetleri ve ölümler artarak devam etmektedir. Bu yasadaki en önemli sıkıntılardan biri iş yerinde "kaza?? olduğunda, sorumlu tutulacak kişilerin yine aynı işyerinde ücretli olarak çalıştırılan mühendisler olmasıdır. Yeni yasa, iş kazalarında işverenlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.

4857 sayılı İş Yasası ve ilgili mevzuat çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır

Esnek ve kuralsız çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan 4857 sayılı İş Yasası ve ilgili mevzuat, öznesi "insan" olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır.

"İş Güvenliği Mühendisliği" kavramı, TMMOB?nin belirlediği şekilde tanımlanmalı, 50?den fazla işçi çalıştıran sanayi işletmelerinde "tam zamanlı" iş güvenliği mühendisi çalıştırılması zorunlu hale getirilmelidir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin kamusal bir hizmet olarak algılanması sağlanmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişkileri araştıracak ve bilimsel araştırma yapacak kurumlar oluşturulmalı, eğitim kurumları bu konuda özendirilmelidir. Eğitim ve öğretim müfredatı, orta öğrenimden başlanarak işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi verilmeli, üniversitelerin ilgili fakültelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kürsüleri kurulmalıdır.

İş cinayetleri kader değildir

İşçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimine önem verilmeli, eğitim almamış çalışana işbaşı yaptırılmamalıdır. Eğitimler, ilgili meslek örgütleri tarafından verilmeli, bu eğitimler özerk olmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri, işyeri mekânı, teknoloji, üretimde kullanılan hammadde, üretilen ürün, ergonomi, çalışanların sağlığının korunması v.b. konular proje aşamasında planlanmalıdır. Üretim sürecinde kullanılan ekipmanlar ve kişisel koruyucular, ilgili standart ve mevzuata uygun olarak üretilmelidir. Bu konuda zorunlu standartlar oluşturulmalı; üretim, satış ve kullanım sırasında mutlaka denetim yapılmalıdır. Standart dışı malzemelerin piyasaya girişi ve sunumu engellenmeli ve bu konuda bir denetim ağı oluşturulmalıdır.

Meslek hastalıklarına ilişkin çalışmalar geliştirilmeli, meslek hastalıkları hastaneleri işlevine uygun olarak yapılandırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. İş kazası araştırmaları gerçekçi ve güvenilir olmalıdır. İşyerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı, bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır. Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. İş cinayetleri kader değildir! İş cinayetleri engellenebilir, yeter ki bilimin ve tekniğin gereği yapılsın! Yeter ki; her çalışmanın öznesi insan olsun!

Gençlik geleceğimizdir

TMMOB için çok önem taşıyan bir konuyu daha burada sizlerle paylaşmak istiyorum. TMMOB?nin 41. ve 42. Genel Kurullarında kararı alınan ve son yıllardaki en önemli projelerinden biri olan Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisleri?nin inşaatı hızla ilerliyor. Binamızın açılışını Sevgili Başkanımız Teoman Öztürk?ün ölüm yıldönümü olan 11 Temmuz 2013 tarihinde hep birlikte gerçekleştireceğiz.

Çünkü "Gençlik geleceğimizdir" sözünden hareketle, aydınlık yürekli aydınlık beyinli mühendis, mimar, şehir plancısı adayı arkadaşlarımızın en iyi şekilde yetişebilmesi için, Öğrenci Evimizin önemini çok iyi biliyoruz. Birlikte hayalini kurduğumuz Öğrenci Evimiz için birer tuğlayı hepimiz ayrı ayrı koyarak, bu yapıyı hep birlikte yükselteceğiz, bitireceğiz. Hepinizin desteği çok değerli bunu hatırlatmak istedim."