Sempozyumlar
26-29 Nisan 2023 tarihlerinde düzenlenecek 15. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi (TESKON 2023) kapsamında bildiri çağrısı yapılan SEMPOZYUMLAR`a ilişkin bilgilere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
- Küresel Salgın ve Mekanik Tesisat Sempozyumu
- Temel Bilimler Sempozyumu
- Soğutma Teknolojileri Sempozyumu
- Binalarda Enerji Performansı ve Sıfır Enerjili Binalar Sempozyumu
- İç Hava Kalitesi Sempozyumu
SEMPOZYUM İÇERİKLERİ
KÜRESEL SALGIN VE MEKANİK TESİSAT SEMPOZYUMU
Sempozyum Yöneticisi: Aytekin Çakır
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Tel: 05337111463
e-posta: aytekincakir [at] gmail.com
Küresel Salgın sürecinde yaşanan gelişmeler çok yakından takip edilerek, TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) öncülüğünde ÇEDBİK (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği), ESSİAD (Ege Soğutma Sanayicileri ve İş Adamları Derneği), ISKAV (Isıtma Soğutma Klima Araştırma ve Eğitim Vakfı), İSKİD (İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği), KLİMUD (Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği), MTMD (Mekanik Tesisat Müteahhitleri Derneği), MÜKAD (Mühendis ve Mimar Kadınlar Derneği), TTMD (Türk Tesisat Mühendisleri Derneği), TRFMA (Tesis Yönetim Derneği), UTTMD (Uluslararası Tesis Teknik Müdürleri Derneği) ve hekim dostlarımızın (Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Prof. Dr. Ayşın Zeytinoğlu, Prof. Dr. Candan Çiçek, Prof. Dr. Dilek Yeşim Metin) birlikteliğiyle oluşturulan “İklimlendirme Teknik Kurulu” özellikle iklimlendirme sistemleri ile ilgili yanlış bilgilendirme ve uygulamaların önüne geçmek maksadıyla çalışmalarını yoğun biçimde sürdürmüştür.
- Mevcut yapıların mekanik tesisatlarının küresel salgına uygunluğu, bu süreçte kullanımı için yapılması gerekenler,
- Mevcut Yapılar İşletme ve Bakım çalışmalarında küresel salgın sonrası gerçekleşen değişiklikler,
- Küresel salgının Test-Ayar-Dengeleme süreçlerine etkisi,
- Küresel salgın sonrası tesisat mühendisliği Ar-Ge çalışmaları,
- Hijyenik yapılar ve hastanelerde küresel salgına uygunluk,
- Yeni yapılarda küresel salgın birikiminden yararlanarak uygulanan yenilikler,
- Gelecekte gerçekleşecek yeni küresel salgın senaryolarına yönelik tüm iklimlendirme tesislerinde tasarım önerileri,
- Yurt içi ve yurt dışında gerçekleşen mevzuat değişiklileri, değişiklik önerileri ve Ar-Ge çalışmaları ile ilgili bilgilendirme çalışmaları,
TEMEL BİLİMLER SEMPOZYUMU
Sempozyum Yöneticisi: Doç. Dr. M. Zeki Yılmazoğlu
Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü, Maltepe Ankara
Tel: 0312 5823443
eposta: zekiyilmazoglu [at] gazi.edu.tr
Bilim, Teknoloji ve invasyon birbirinden farklı ama birbiri ile ilişkili üç farklı aktivite olduğu, yeni bilimsel sonuçların yeni teknolojilerin, uygulamalı araştırmalarda kullanılan tekniklerin, teknolojik tasarımların ve üretim yöntemlerinin kaynağı, insanın yeni yeteneklerinin ve potansiyelinin araştırmalardaki rollerinin teknoloji için de faydalı olacağı, bilimin teknolojik gelişmeler üzerindeki öngörülen etkilerinden bazılarıdır. Karşıt olarak, teknolojininde, yeni bilimsel soruların kaynağı olarak bilimin alanını genişletmesi, bilim için başka şekilde mevcut olmayan gerekli ekipman ve teknikleri sağlaması açılarından eş düzeyde bilimi etkilediği öngörülmektedir. Bu karşılıklı etkiler, buhar makinasının icadı ile Termodinamik Biliminin (İkinci Kanun) gelişmesinde (teknolojinin bilime etkisi), karşıt olarak Maxwell’in Elektromanyetik Alan teorisinin ölümünden çok sonra Hertz tarafından deneysel çalışmalarla doğrulanmasıyla (bilimin teknolojiye etkisi) örneklenmektedir.
Isıtma havalandırma, iklimlendirme ve soğutma ekipman ve sistem tasarımlarının temellerini Termodinamik, Isı Transferi ve Akışkanlar Mekaniği bilim alanları oluşturmaktadır. TESKON 2023'de, bu alanlarda yapılan disipliner, multidisipliner ve transdisipliner, temel ve uygulamalı araştırmaların paylaşılması, tartışılması ve yayımlanması amacıyla Temel Bilimler Sempozyumu oluşturulmuştur. Üniversitelerde ve endüstride Termodinamik, Isı Transferi ve Akışkanlar Mekaniği alanlarında temel ve uygulamalı araştırma yapan bilim insanlarının ve uzmanların, çalışmalarını Temel Bilimler Sempozyumunda sunmaları, Isıtma havalandırma, iklimlendirme ve soğutma teknolojinin gelişmesine önemli katkılar getirceği gibi, endüstri üniversite arakesitinin gelişmesine de katkı koyacaktır. Bu bağlamda araştırmacıların özgün çalışmalarını TESKON 2023 Temel Bilimler Sempozyumuna sunmaları önemle desteklenmektedir.
SOĞUTMA TEKNOLOJİLERİ SEMPOZYUMU
Sempozyum Yöneticisi: Prof. Dr. Ali Güngör
e-posta: aligngr55 [at] gmail.com
Soğutma Teknolojileri özellikle iklimlendirme ve endüstriyel uygulamalarda gıda soğutmada daha yaygın kullanılmakla birlikte konfor, üretim, sağlık, saklama, ilaç teknolojileri, tıbbi uygulamalar, elektronik ve telekominikasyon v.b. alanlarda vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Kontrol-otomasyon yöntemlerindeki gelişmelerin yanı sıra, akıllı ve mini sistemlere giderek artan ilgi, soğutma teknolojilerinin gelecekte çok farklı bir boyut kazanacağının da göstergesidir.
Bu sempozyumda sektörde faaliyet gösteren firmalar ile üniversite ve ilgili kurumları aynı platformda bir araya getirerek soğutma ile ilgili bilimsel ve teknolojik gelişmelerin, yeniliklerin paylaşılması, gelecekte karşımıza çıkacak yeni ürün, yöntem ve fikirlerin tartışılması amaçlanmaktadır. Konu ile ilgili uzman meslektaşlarımızı bildiri, seminer, kurs v.b. konularda bilgi ve birikimlerini paylaşmaya davet ediyoruz.
- Soğutma Teknolojilerindeki Yeni Gelişmeler
- Sürdürülebilir ve Çevre Koruyucu Soğutma Teknolojileri
- Soğutma İşlemlerinde Enerji Verimliliği
- Yeni ve Doğal Soğutkanlar
- CO2 Teknolojilerinde Gelişmeler
- Gıda Sanayi ve Diğer Endustriyel Uygulamalar
- Soğu Depolama
- Isı Pompaları, Hibrit Çok Amaçlı Uygulamalar
- Soğutma Sistemlerinde Kontrol ve Otomasyon
- Soğutma Sistemleri Yazılımları
- Soğutma Sistemlerinde Modelleme ve Simülasyon
- Soğutma Ekipmanları Tasarımı ve Boyutlandırması
- Soğutma Sistemlerinde Arıza Bulma Teknikleri
- Güneş ve Yenilenebilir Enerji kullanımıyla Soğutma
- Alternatif Soğutma Teknikleri, Absorpsiyon, Adsorpsiyon v.d.
- Soğutma Sitemlerinde Endüstri 4.0 Uygulamaları
BİNALARDA ENERJİ PERFORMANSI VE SIFIR ENERJİLİ BİNALAR SEMPOZYUMU
Sempozyum Yöneticisi: Prof. Dr. Hasan Heperkan
İstanbul Aydın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Beşyol Mahallesi, İnönü Caddesi, No: 38 Sefaköy, Küçük Çekmece 34295 İstanbul
Telefon: 4441428 Dahili: 22001
Faks: 02124255759
e-posta: hasanheperkan [at] aydin.edu.tr
COVID-19 pandemisi, bütün dünyada, olaylara bakış açımızı ve yaklaşımlarımızı etkiledi, hatta değiştirdi. Geçen yıl, binaların enerji performansının iyileştirilmesi, fosil yakıtların kullanımının azaltılması, binaların ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemlerinin neden olduğu doğrudan ve dolaylı CO₂ emisyonlarının azaltılması, iç ortam kalitesinin iyileştirilmesi tartışılırken, bugün sağlığımızın korunması ve ekonomik küçülme ana odak noktamız olmuştur. Dünya nüfusunun sağlığı şu anda daha büyük endişe kaynağıdır. Tüm dikkatimiz, daha fazla yayılmayı önlemeye, COVID-19 virüsünün etkisini kontrol etmeye ve bu salgının ekonomik etkisinin nasıl üstesinden gelineceğine odaklanmıştır. Ancak bu yeni durum, iklim değişikliği tehlikesini ortadan kaldırmamaktadır. Daha önce planladığımız enerji tasarrufu ve CO₂ emisyonu azaltma programlarına, Binaların Enerji Performansı (EPB) yanında İç Ortam Kalitesini (IEQ) iyileştirmeye yönelik eylemleri de katmalıyız.
Modern ekonomilerde ICT, bilgi ve iletişim teknolojisi ve internet bağlantısı olmadan iş yapmak çok zordur. Modernleşme durmaksızın devam etmekte ve pazarlara sayısız yeni ürün ve çözüm getirmektedir. Giderek daha fazla cihaz, bunları internete veya benzer bir ağa bağlayan iletişim modülleri içerir. Bu ürünler, toplumu her yerde dijitalleşmeye yaklaştıran, birbirine bağlı siber-fiziksel nesnelerin bir ağı olan Nesnelerin İnterneti “IoT” ile refere edilir. Isıtma ve soğutma, ülkemizde olduğu gibi, Avrupa’da da enerjinin son kullanımında en büyük paya sahiptir.
Bina kodlarının benimsenmesi ve uygulanması, daha verimli cihazların kullanılması, ısıtma ve soğutma enerji yoğunluğunu iyileştirmiştir, ancak soğuk iklim nedeniyle, taban alanı başına ısıtmanın enerji yoğunluğu hala yüksektir. Ayrıca, Avrupa'daki bina enerji mevzuatının dünyanın diğer bölgelerine göre daha iyi olmasına rağmen, mevcut cihaz stokunun yaklaşık % 75'i bu tür kodların uygulanmasından önceki tarihlerde üretilmiştir. Son yıllarda, ilerlemenin durma noktasına geldiği, enerji konusundaki dönüşümlerin yeterince hızlı gerçekleşmediği ve ortalama ısıtma ve soğutma cihaz verimlerinin hala Mevcut En İyi Teknolojinin çok altında kaldığı görülmektedir.
Dijitalleşme, çeşitli yenilenebilir enerji kaynaklarının ısıtma ve soğutma talebini karşılama payını artırmak için iyi bir fırsattır. Avrupa'nın ısıtma ve soğutma tüketiminin yaklaşık % 19'u yenilenebilir enerji (çoğunlukla katı biyokütle) ile karşılanmaktadır (EEA, 2018). Binaları ısıtmak ve soğutmak için kullanılan yenilenebilir enerji teknolojileri, küçük kapasiteye sahip bireysel ünitelere veya daha büyük kapasitelerde DHC, bölgesel ısıtma ve soğutma sistemlerine yerleştirilebilir. Dijitalleşme, uygulamayı, planlamayı ve iş modellerini optimize ederek; ısı ve soğutma cihaz üreticilerini, kullanıcıları, yerel paydaşları ve enerji piyasalarını birbirine bağlayarak toplam karbondan arıtma maliyetini azaltır. Akıllı binalar, akıllı topluluklar, akıllı şehirler, yerel enerji ve bölgesel ısıtma ve soğutma (DHC) için bir itici güçtür. Bugün birçok binada kontrol en fazla bir oda termostatı ile sınırlıdır. Termostatlar programlanabilir olsa bile, birçok bina kullanıcısı nasıl yapılacağını bilmez veya yapamaz. Dijitalleşmenin, ısıtma ve soğutma için yararları, hatta teknolojilerin varlığı bile çok az bilinmektedir. Ancak ısıtma ve soğutma evde ve işyerinde konfor için hayati önem taşımaktadır.
Binalar, küresel enerji tüketiminin yaklaşık üçte birinden sorumludur. Özellikle gelişen ülkelerde, Türkiye gibi kentsel dönüşüm sürecinde hızla yenilenen binalar, depreme dayanıklı olarak yapılırken enerji performansına da önem verilmelidir. Kentsel alanlarda, kentsel dönüşüm süreçleri, hem çevresel koruma hem de sürdürülebilir kalkınma için yenilikçi yaklaşımlara dayanan ve yeni teknolojileri kullanan eylemleri içermelidir.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda, (Conference of the Parties, COP21) sera gazlarını sınırlayabilmek, küresel ısınmayı 2°C değerinin altına indirmek üzere 2015 de Paris Antlaşması yapıldı. Türkiye, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü’nü 1 Ekim 2015 de imzaladı ve Ulusal Düzeyde Belirlenmiş Katkı Niyeti (Intended Nationally Determined Contributions, INDC) belgesinde, 2030 yılı itibariyle referans senaryoya göre sera gazı emisyon artışını %21 azaltmayı taahhüt etti.
Avrupa Birliği, karbondioksit yayılımını azaltmaya yönelik ilk adımı 4 Ocak 2003 tarihinde Binalarda Enerji Performansı Direktifi (2002/91/EC), EPBD ile attı. 2010 yılında yeniden düzenlenen direktif (2010/31/EU), bina kabuğunun yalıtım özelliklerine oldukça sıkı kısıtlamalar, üye ülkelere minimum enerji gereksinimi konusunda somut hedefler getirdi. Farklı kullanım şekillerine göre “referans bina”, binaların yaşam süreçlerini dikkate alan “optimum maliyet” ve “yaklaşık sıfır enerjili binalar” gibi kavramlar getirdi.
Kasım 2016 da açıklanan “Bütün Avrupalılar için Temiz Enerji” paketinden yaklaşık bir yıl sonra, üye ülkeler, binalarda enerji performansı direktifi, EPBD’nin yeniden revize edilmesini bu yılın başında kabul ettiler. Avrupa Parlamentosu 17 Nisan 2018 de revizyonu onayladı. Yeni revizyon, paydaşların ve Rehva’nın görüşleri doğrultusunda iç ortam kalitesinin güçlendirilmesini, düzgün bakım ve etkin denetlenme yapılmasını ve daha iddialı enerji verimliliği hedefleri konulması hususlarını içermektedir. Binaların karbondan arındırılmasını sağlayacak ulusal yol haritaları tarafından desteklenerek 2050 yılına kadar düşük ve sıfır emisyonlu bir bina stokunun oluşturulması, 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarının 1990 seviyesi ne göre %80 – %95 azaltılması. 2030 ve 2040 yılları için ölçülebilir kilometre taşları belirlenmesi, binaların verimli olarak işletilmelerini sağlamak üzere bilgi ve iletişim teknolojisinin (ICT) ve akıllı teknolojilerin kullanılmasının teşvik edilmesi (otomasyon ve kontrol sistemleri gibi), yeni teknolojileri ve elektronik sistemleri, tüketicilerin ihtiyaçlarına uygun olarak adapte etme, işletilmelerini optimize etme ve dağıtım şebekesi ile uyum konularına binaların ne kadar hazır olduklarını gösteren “akıllılığa hazırlık göstergesi” tanımlanması, kamu ve özel finansman kaynaklarının ve yatırımlarının harekete geçirilmesi, eski binaları yenilenmesi (binaların yenilenmesinde yıllık %3 dönüşüm hedeflenmektedir) istenmektedir.
Yönetmelik sadece bina kabuğuna değil, bütün teknik donanıma da dikkat edilmesini önermektedir. Ekonomik ve teknik olarak gerçekçi olduğu sürece yüksek verimli cihazlar tercih edilmelidir. Binaların teknik sistemleri, enerji tasarrufuna katkı sağladıkları gibi iyi bir iç ortam kalitesinin tesisine de yardımcı olurlar. Enerji verimliliği ile ilgili finansal önlemler kaliteye yönelik olmalı, bu durum enerji denetimleri ile belirlenmeli ve peryodik olarak kontrol edilmelidir; hatta zorunlu olmalıdır. Kontroller belgelendirilmelidir.
Yöntemde akıllı sayaçlar, bina otomasyon ve kontrol sistemleri, iç hava sıcaklığını kendi kendine düzenleyen cihazlar, yerleşik ev aletleri, elektrikli araçlar için şarj noktaları, enerji depolanması, bu özelliklerin birlikte kullanılması, enerji verimliliği, iç hava iklim koşulları ve kullanım esnekliği gibi konular yer alacak ve değerlendirilecektir.
Türkiye, 18/04/2007 de 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu’nu kabul etmiş, 2008 yılında Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği, TS 825 i yenilemiş ve 5 Aralık 2008 tarihinde 27075 sayılı Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle kapsam dahilindeki binaların Enerji Kimlik Belgesi (EKB) alması yasal olarak zorunlu kılınmıştır. Binalara EKB verilebilmesi için binaların enerji performanslarının belirlenmesi gerekmektedir. 07.12.2010 tarihinde “Binalarda Enerji Performansı Ulusal Hesaplama Yöntemine Dair Tebliğ (Tebliğ No: YİG/2010-02)” ile binanın enerji tüketimine etki eden tüm parametreleri değerlendirmek ve enerji performans sınıfını belirlemek için bina enerji performansı “hesaplama yöntemi” yayınlanmıştır. BEP TR yazılımı bu amaçla hazırlanmıştır.
Bir binanın enerji performansını hesaplamak başlı başına bir iştir. Öncelikle yüzey, hacim, ürün ve sistemler verileri gibi birçok bilgi toplanmalı ve yazılıma tanıtılmalıdır. Bu süreç çok zaman gerektirdiğinden çoğunlukla kabuller yapılarak basitleştirilir (zonlar tanımlanır, ısı köprüleri formülize edilir, sistemler için gerçek yerine varsayılan değerler tanımlanır) ya da özelliklerle ilgili veri tabanları kullanılır. Diğer taraftan BIM, “building information modelling”, bina bilgi modellemesi yaklaşımı adapte edildiğinde, bu bilgiler zaten modelin içinde yer alır; binanın enerji performansının belirlenmesi kolaylaşır; değişik şartlar altında bina sistemlerinin davranışı analiz edilerek optimize edilebilir.
Enerji verimliliği dünyada her gün üzerinde daha fazla durulan bir konu haline gelmiştir; hem endüstrinin hem de akademisyenlerin ilgisini çekmektedir. Bu kapsamda akıllı binalar, enerji verimliliğinin önemli bir aşamasını temsil etmekte ve akıllı mikro şebekenin temel öğesini oluşturmaktadır. Binalarda enerji verimliliğinin sağlanmasında iklimlendirme sistemlerinin kontrolünü sağlayan enerji yönetim sistemlerinin kullanılması kaçınılmazdır.
Binalarda enerji performansı yönetmeliği, ısıtma, aydınlatma, soğutma, klima, havalandırma gibi her türlü enerji kullanımını, dış hava şartları ve yerel şartları, iç hava kalitesi ve maliyet etkinliği dikkate alarak enerji tüketimini azaltmayı hedefler. Enerji kaynaklarının daha rasyonel kullanılmasını sağlamak amacıyla, enerji verimliliği teknolojilerinin ve yenilenebilir enerjinin hem yeni hem de mevcut binalarda dikkate alınmasını teşvik eder. Bu noktada ısı pompalarının kullanımının öne çıkacağı, kazanların yerini alacağı düşünülmektedir. Bölgesel ısıtma, güneş ve rüzgar enerjisi, özellikle enerji kaynaklarının birlikte kullanıldığı esnek, hibrid sistemler de unutulmamalıdır. Yeni sistemlere verilecek teşviklerde performansın on plana çıkarılması, verimsiz sistem ve cihazların kullanımının ve üretilmesinin yasalar çerçevesinde engellenmesi, uzun vadeli düşük faizli kredilerin sunulması, kullanıcı tarafındaki yönetimi çekici kılacak enerji tarifelerinin düzenlenmesi akla ilk gelen fikirlerdir.
Son zamanlarda gözlemlediğimiz iklim değişiklikleri, net veya yaklaşık sıfır enerjili (nZEB/NZEB) bina standartları ile ilgili tartışmaları körüklemiştir. Bir yandan, sertleşen hava koşulları, iklim ve enerji verimliliği bilincini artırarak bizi, politik/düzenleyici hedeflere götürmüş, diğer yandan, ısıl konfor söz konusu olduğunda modern ofis binalarının yeteneklerini ve beklentilerini etkilemiştir.
Yeni dijital teknolojiler, büyük miktarda veri analiz eden ve işleyen cihazları kullanarak enerji verimliliğini artırma potansiyeli sunar ve bina enerji sistemlerinin daha iyi yönetilmesine olanak tanır. Dijitalleşme binalarda yeni bir veri katmanı yaratır; elektrifikasyon ile birlikte kullanılarak, bina ile şebeke arasında doğrudan iletişime izin verir ve yenilikçi yaklaşımlarla hem üretim hem de talep tarafının optimize edilmesine yardımcı olur. Nesnelerin İnterneti, IoT çözümleri ile iklimlendirme sistemleri arasındaki etkileşim, kullanıcıların katılımını da sağlar; akıllı ara yüzlerle bağlantılı gerçek zamanlı sistemler kullanılarak, tüketicilerin enerji israfından daha fazla haberdar olması ve kendi enerji seçimlerini daha bilinçli yapmaları sağlanabilir. Buradaki tek engel, gelişmiş HVAC teknolojilerinin maliyet-fayda analizleri yoluyla ekonomik ve finansal bir bakış açısından sürdürülebilir olduklarını gösterebilmektir.
Isı pompaları ısı arzı için gelecek vaad eden bir bileşendir. Mevsimsel etkinlik katsayısı (SCOP, seasonal coefficient of performance) en önemli seçim kriteridir, çünkü sadece ısı kaynağının sıcaklığı ve ısıl sistem tarafına değil, aynı zamanda yapımına ve işletme parametrelerine de bağlıdır.
Isı pompalarının ısıtma işlemi sırasında toprak, su ve havadan kazandığı ilave ısının yenilenebilir olup olmadığı yıllarca tartışma konusu olmuştur. Bu sorun, ısı pompalarının AB’nin Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımının Teşvik ve Desteklenmesi Direktifi (2009/28/EC, RES Directive, Article 2) ve Binaların Enerji Performansı Direktifi’ne (2010/31/EU, Article 2) dahil edilmesiyle çözülmüş oldu.
Binaların enerji performansının geliştirilmesi konusu, başından beri TESKON kongrelerinde ele alınmaktadır. Bu konu, son beş kongrede özel sempozyumlarda ele alınmıştır. 15. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi kapsamında da “Binalarda Enerji Performansı ve Sıfır Enerjili Binalar” Sempozyumu düzenlenecektir. Bu alanda çalışan akademisyenler ve sektör temsilcilerini katkıda bulunmaya davet ediyoruz.
Sempozyum Konuları
- Yeni ve mevcut binalarda enerji performansı
- Yaklaşık sıfır enerjili binalar (nZEB)
- Konutlarda, kamu binalarında, ticari binalarda, hastanelerde, okullarda enerji performansı
- Binalarda enerji performansında etkili parametreler
- Referans bina kavramı
- Binalarda enerji performansı için değerlendirme yöntemleri
- Binalarda enerji performansı için yazılımlar
- Binalarda enerji performansı ve ekonomi
- Optimum maliyet kavramı
- Binalarda enerji performansı: Yasal durum
- Binalarda enerji performansı: Sertifikalandırma
- Kentsel dönüşüm ve enerji performansı
- Bütünleşik tasarım
- Maliyet etkin hesaba dayalı U değerlerin belirlenmesi
- Uluslararası standartlar – Avrupa CEN çalışmaları
- İklim verileri
- Karbon ticareti
- Akıllı binalar
- Binalarda enerji verimliliği teknolojileri
- IOT uygulamaları
- Akıllılığa hazırlık göstergesi
- Yenilenen AB – EPBD
- Dijitalleşme
- Elektrifikasyon
- Binalarda ısı pompası uygulamaları
- Binalarda yenilenebilir enerji uygulamaları
İÇ HAVA KALİTESİ SEMPOZYUMU
Sempozyum Yöneticisi: Prof. Dr. Sait C. Sofuoğlu
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Çevre Müh. Bölümü Gülbahçe, Urla 35430 İzmir
Telefon: 02327506648
Faks: 02327506645
e-posta: cemilsofuoglu [at] iyte.edu.tr
web: http://www.iyte.edu.tr/~cemilsofuoglu
COVID-19 küresel salgınının sebebi olan SARS-CoV-2 virüsü, zamanımızın büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz binalarda iç hava kalitesinin ve havalandırmanın önemini bir kez daha vurgulamıştır. Enfekte kişilerden havaya salınan biyoaerosollerin en kısa zamanda ve diğer insanlar ile temas ettirilmeden mekanik havalandırma yoluyla dışarıya atılması özellikle hastane, toplu ulaşım, okul, AVM ve diğer kalabalık iç ortamlarda bulaşın kontrolü açısından önem arz etmektedir. Bununla birlikte, bu iç ortamlara sağlanan taze havada, sirkülasyon söz konusu ise hastalığa yol açan mikroorganizma bulunmaması için UV ve filtreleme gibi kontrol araçlarının tesisata dahil edilmesi de gerekmektedir.
Biyoaerosoller olarak sınıflanan bakteri, küf, mantar ve virüsler ile birlikte partikül madde (uçuşan toz zerrecikleri), uçucu ve yarı-uçucu organik bileşikler, inorganik gazlar gibi kirletici grupları, iç hava kalitesini insan sağlığını ve çalışan performansını tehdit eden en önemli çevresel öğe haline getirmektedir. Yetersiz havalandırma ve iç ortamlarda kirletici kaynağı bulunması, durumun vehametini katlayan etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla iç hava kalitesi, bina yönetimi unsurlarının başında gelmesi gerekirken ihmal edilmiş ve edilmekte olan bir durumda olmaktan çıkmalıdır.
Bu sebeplerle, İç Hava Kalitesi Sempozyumu ilgili mühendislik, sağlık, bina bilimleri alanlarının kesişimindeki günümüz araştırma konularını sunmayı, tartışmayı ve tesisat mühendisleri başta olmak üzere ilgili profesyonelleri bilgilendirmeyi hedeflemektedir. İç Hava Kalitesi Sempozyumu 2007 yılından beri düzenlenmekte olup Çevre, Kimya ve Makina Mühendislikleri, Biyoloji-Biyomühendislik, Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Halk Sağlığı, Adli Tıp bölümlerinden katılımlarla genişleyerek devam etmektedir. İlgili araştırmacıları iç hava kalitesi ile ilgili çalışmalarını aktarmak, fikir alışverişinde bulunmak ve İç Hava Kalitesi alanının ülkemizdeki gelişimine katkıda bulunmak üzere 8. İç Hava Kalitesi Sempozyumu’na davet ediyoruz.
İç Hava Kalitesi Sempozyumu;
İnsanlar zamanlarını büyük oranlarda çeşitli iç ortamlarda geçirmektedirler. Dolayısıyla, bu ortamlardaki kirleticiler ve bunların iç hava gaz faz, uçuşan ve çökelmiş tozdaki derişimleri, ortaya çıkabilecek gerek kısa vadeli gerekse uzun vadeli sağlık etkileri açısından kritik bir rol oynarlar. Bu sağlık etkileri, geçici olarak ortaya çıkan spesifik olmayan semptomlardan çeşitli hastalıklara değişkenlik göstermektedir. Patojen mikroorganizma biyoaerosolleriyle COVID-19 gibi enfeksiyon hastalıklarının yayılması ölümcül bir akut etki oluşturabilmektedir. Kirliliğe maruziyetin etkileri ayrıca doğrudan veya dolaylı olarak iş-okul performansı kaybına sebep olabilmektedir. Ülkemizde iç hava kalitesine araştırmacıların ilgisi genişlemekte, bu alanda yapılan çalışmaların sayısı artmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, 2007’de ilki yapılan ve 2022’de sekizincisi düzenlenecek olan İç Hava Kalitesi Sempozyumu, bu bilim alanında ülkemizin bulunduğu noktayı ortaya koyması ve hâlâ oluşmakta olan, gerek mesleki gerekse halk bilincinin bina edilmesi için son derecede önem taşımaktadır.
- İç Hava Kalitesi
- Evler
- Hastaneler
- Okullar
- Ulaşım araçları, vd.
- İç hava kirletici kaynakları
- Emisyon karakterizasyonu
- Havalandırma sistemleri ve iç hava kalitesi
- Bina ve dekorasyon malzemeleri ve iç hava kalitesi
- Temizlik maddeleri ve iç hava kalitesi
- Rutubet ve binalarda hava kalitesi
- İç havada kimyasal tepkimeler
- İç hava kirleticilerinin kontrolu
- UV ile patojen etkisizleştirme
- Filtreleme
- Adsorbsiyon
- Taşınabilir hava temizleyiciler, vd.
- İç hava kalitesi ve performans
- Bina ile ilgili semptom ve hastalıklar
- İç hava kalitesi ve çocuk sağlığı
- Maruziyet ve risk değerlendirmesi
- Algılanan iç hava kalitesi
- İHK iletişimi ve kalite gostergeleri
- Binalarda enerji performansı ve İHK